Sırbistan protestoları: “Korku ülkesi”nde umut arayışı
Sırbistan'da 4. ayına yaklaşan protestolar nasıl başladı, halkın talepleri neler, Cumhurbaşkanı Vucic ne diyor? Daniel Bukumirovic'le konuştuk.
Eylemlerin ilk günlerinde Vucic, “5 milyon kişi yürüse de fark etmez”
dediğinden bu yana protestocular kendilerini “5 milyondan biri” olarak adlandırıyor.
Fotoğraf: Milos Miskov/AA
Mithat Fabian SÖZMEN
Belgrad
Sırbistan 3 ayı aşkın süredir her cumartesi, başta başkent Belgrad olmak üzere 90’ın üzerinde merkezde on binlerce kişinin sokaklarda olduğu eylemlere ev sahipliği yapıyor. Böylesi bir atmosferde her şeyden önce “Umut” ve “İyimserlik” görmeyi beklersiniz ama Belgrad’da tablo hiç de öyle değil. Benim de Belgrad’da olduğum 23 Mart Cumartesi günü bir kez daha on binler, kentin kalbindeki Knez Mihaylova Caddesi’nde toplandı, hükümete tepkilerini dile getirdi, taleplerini haykırdı. Öyleyse nasıl olur da bu kent bu kadar umutsuz olabilir? Haftalardır meydanlardan sesini duyurmaya çalışan kalabalıkların talepleri neler? Muhalif partiler onların isyanının sözcüsü olabiliyor mu? Medya, protestoların neresinde ve tabii ki en önemlisi Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic… O ne diyor, ne yapıyor da hem bu kadar geniş bir kesimi kızdırıp hem de ülkenin neredeyse yarısının oyunu toplayabiliyor?
Tüm bu soruların yanıtları için özel haber dosyalarıyla dünya genelinde önemli bir başarı ve ün elde eden Vice News’ün Sırbistan sorumlusu Daniel Bukumirovic’le konuştuk. 1991’den bu yana ülkedeki tüm protesto hareketlerini yakından takip eden Bukumirovic, 2000’de Slobodan Milosevic’in istifasını ilk duyuran isim olmasıyla da tanınıyor.
PROTESTOLARIN BAŞ TETİKLEYİCİSİ: İKTİDARIN MEDYAYI ELE GEÇİRMESİ
Muhalif siyasi liderlerin sürekli hedef gösterildiği bir atmosferde 23 Kasım’da Krusevac kentinde Sırbistan Solu Partisi Lideri Borko Stefanovic, “ne idüğü belirsiz” bir grubun saldırısına uğradı. Vucic ve onun -bizdeki Süleyman Soylu benzeri- agresif sağ kolu Nebojsa Stefanovic saldırıya ilişkin sorumluluk kabul etmese de bu olay, muhalefetin üzerindeki baskının bir göstergesi oldu ve 2017’de sönümlenen protestoların yeniden başlaması yönünde çağrılar güçlendi.
Ancak Bukumirovic, protestoların esas tetikleyicisinin iktidar mensubu bir patronun iki ulusal televizyonu satın alması olduğunu söylüyor. Şöyle ki Kasım 2018’de devlet şirketi Telekom Srbija, Kopernikus Technology adlı kablolu televizyon şirketini 190 milyon avroya satın aldı. Piyasa değerinin bundan çok daha az olduğu belirtilen şirketin bu kadar pahalıya alınması ve firmanın ana hissedarlarından birinin iktidardaki Sırp İlerleme Partisi mensubu olması kamuoyunda tepki yarattı.
Nitekim Kopernikus Technology’i devlete satan Srdjan Milovanovic aralık ayının başında buradan gelen parayla, Yunan Antenna Grubuna bağlı B92 ve Sırp 1. Kanalı adlı televizyon kanallarını satın aldı. İşte bu bardağı taşıran son damla oldu. Bukumirovic, zaten iktidar lehine büyük bir tekelleşmenin yaşandığı medyadaki bu son satın almaların basın özgürlüğüne büyük darbe vuracağı, halkın sesini asla duyuramayacağı endişelerinin aralık ayının başında Belgrad merkezli haftalık protestoların başlamasına neden olduğunu vurguluyor.
Bukumirovic şu anda medyada iktidar hakimiyetinin yüzde 95 oranında olduğunu, protestoların CNN bağlantılı N1 dışında hiçbir televizyon kanalı tarafından verilmediğini söylüyor. Her protesto sonrası Sırbistan’ın “yandaş” medyasının asla yayınlamadığı eylemlerden ortak bir hedef seçtiğini(Örneğin kırılan bir esnaf camı ya da tartaklanan bir polis görüntüsü) ve saatlerce bunun üzerine konuşulduğunu, gazete manşetlerinin buralardan atıldığını söylüyor. Kuşkusuz bu bizim için oldukça tanıdık.
Bukumirovic, Avrupa Birliğinin aday ülke Sırbistan’ı sürekli medyayı özelleştirme yoluna ittiğini, Vucic’in de bu talepleri memnuniyetle karşıladığını söylüyor. Vucic’in medyadaki esas gücü de devlet televizyonundan ziyade özel kanallar aracılığıyla kurduğu hakimiyette yatıyor. Devlet televizyonu ve radyosu şimdilik muhalefetin kendisine az da olsa alan bulabildiği bir mecra konumunda. Ancak epey sınırlı bir alandan bahsettiğimizi belirtmek gerek. Sosyal medya, Vucic muhaliflerinin tek megafonu.
MUHALEFETİN DURUMU
Sırbistan her hafta kitlesel eylemlere sahne olsa da muhalefet partilerinin buradaki rolü sınırlı. Ne liberal çizgideki Demokratik Partiden aşırı sağcı Dveri’ye, merkez sağ Halk Partisinden sosyal demokrat Sırbistan Solu Partisine çok sayıda partinin bir araya gelerek oluşturduğu Sırbistan İçin İttifak koalisyonu ne bir başka aşırı sağcı Sırbistan Radikal Partisi sokaklarda yürüyenlerin taleplerinin sözcüsü olabilecek konumda değil.
Hükümet koalisyonunun içinde yer alan Sırbistan Sosyalist Partisi, Sırbistan Sosyal Demokrat Partisi, Sosyalistler Hareketi gibi merkez “sol” gruplar için de zaten “Koalisyonun içinde yer aldıklarını” belirttikten sonra bir şey söylemeye gerek yok.
Milosevic’in devrilmesi sonrası 12 yıllık süredeki iktidarlarıyla halkı büyük hayal kırıklığına uğratan bu partiler, çok parçalı yapıları ve halka ideolojik açıdan yeni bir şey vadedemiyor oluşlarıyla Vucic ve partisinin en önemli avantajlarından birini oluşturuyor. Çoğu borç içinde yüzen bu partiler, seçimlerde sandıkların yüzde 70’ini zar zor takip edebiliyor. Bu, büyük bir örgütsüzlük ve Vucic’in sandıkların yüzde 30’unda elini kolunu sallaya sallaya hareket edebilmesi demek.
VUCİC’İN SIRRI: “EKONOMİK İSTİKRAR” AMA NE KARŞILIĞINDA?
Ancak Vucic’in seçimleri kazanması için sandıkların yüzde 30’unda hile yapmasına gerek yok. Bukumirovic, tüm bu protestolara karşın bugün seçime gidilse, Vucic’in yine yüzde 40’ın üzerinde oyla kazanacağını söylüyor. Araştırma şirketi IPSOS’a göre Vucic karşıtlarının sayısı hiç olmadığı kadar artmış durumda ancak Vucic’in popülaritesinde bir azalma yok.
Peki bu nasıl oluyor?
2008’de aşırı sağcı Sırp Radikal Partisindeki ayrışmanın ardından kurulan AB yanlısı, aşırı sağcı Sırp İlerleme Partisi, 2012’de hükümete geldikten 2 yıl sonra oyların yüzde 48’ini elde etti ve o günden bu yana gücünü koruyor. Bukumirovic, partinin AB’den İsrail’e ve hatta Tony Blair gibi figürlere kadar sahip olduğu desteğin arkasında ülke içi ve dışındaki sermaye grupları için kendisini tek seçenek olarak kabul ettirmesinin önemli rol oynadığına değiniyor.
ÜLKENİN ÜÇTE BİRİ PARTİYE BAĞIMLI!
Vucic ve partisi, yalnızca 7 yıldır iktidarda olan bir hareket için muazzam bir organizasyona sahip. Ülke içinde öyle bir düzen kurmuş durumdalar ki dinlerken ağzınız açık kalıyor.
Partinin üye sayısıyla başlayalım: Tam 750 bin! Yani ülkenin 10’da birinden fazlası, sadece 7 yıldır iktidarda olan bu partiye mensup ve bu bağlılığın sırrı kesinlikle “ideolojik” değil. (Partinin üye sayısı 24 milyonluk Yugoslavya’nın Komünist Partisinden fazla)
Vucic’in ülkesinde iş sahibi olmaktan kamu hizmetlerinden doğru dürüst faydalanabilmeye kadar her şey parti üyesi olmanıza bağlı. Bukumirovic, partinin günlük yaşam üzerindeki kontrolünün inanılmaz seviyede olduğundan bahsediyor. 750 bin parti üyesi, aileleriyle birlikte yaklaşık 2 buçuk milyonluk bir nüfusa tekabül ediyor ve bu, ülkenin üçte birinin yaşamının partinin iktidarına bağlı olduğu anlamına geliyor. Böylesi bir düzende iktidara aykırı ses çıkarmak elbette çok zor ve bu yüzden sokaktaki protestocuların sayısı artsa da bu, Vucic’in oyunun azaldığı anlamına gelmiyor.
Peki Vucic, 750 bin parti üyesini nasıl elinde tutuyor? Bukumirovic, hükümetin ülkeye belli bir ekonomik istikrar getirdiğinin doğru olduğunu söylüyor. Ona göre bugün iş bulmak isteyenler için iş olanakları hiç olmadığı kadar mevcut. 2014’te yüzde 21 olan resmi işsizlik oranı bugün yüzde 11’lere gerilemiş durumda. Bukumirovic, Sırbistan’ı “yatırımların değil ama yatırımcıların ülkesi”; Vucic’i ise “zenginlerin sevgilisi” olarak tanımlıyor.
Vucic, ülkedeki yatırımları ve iş olanaklarını artırmak için yabancı sermayeye ciddi kolaylıklar sağlıyor. Fabrika kurmak isteyene arsa sağlanıyor, gerekirse işçilerin sigortasını devlet karşılıyor. Yeter ki gelsinler, yeter ki savaş ve şiddet yorgunu, günden güne daha da yaşlanan halka sürünseler de ölmeyecekleri bir iş versinler!
Bu ekonomik düzen emekçileri (patronlardan bahsetmeye gerek yok zaten) “ehvenişerdir” diyerek itaat etmeye, parti üyesi olmaya, sokaktaki protestolara yüz çevirmeye, gerekirse -özellikle taşrada- polisle birlikte protestoculara saldırmaya itiyor. Bukumirovic, parti üyeliği karşılığında iş ve kamu hizmeti alanların ayrıca 1 aylık maaşlarının da partiye bağışlanması zorunluluğuyla karşı karşıya olduğunu söylüyor. İktidar elbette bu iddiayı reddediyor.
‘KORKU ÜLKESİ’NDE KORKMAYANLAR
Bu tablo ülkeyi adı konulmamış bir şantaj ve Bukumirovic'in deyimiyle "korku ülkesi" haline getirse de kaybedecek bir şeyi olmayanlar, bilinçli emekçiler, devrimciler, “yeterince cesur olanlar” (Bunlar içinde aşırı sağcılardan öğrencilere, Kayıp Bebekler Hareketi'ne her kesimden insan var) aylardır sokakları doldurmaya devam ediyor. Bukumirovic, sokaklarda birleşenlerin tüm hayatlarını saran korkudan bu yolla kurtulabildiklerini, kendilerini böylece daha güvende hissettiklerini söylüyor. Protestoların ilk günlerinde Vucic, “5 milyon kişi yürüse de fark etmez” dediğinden bu yana kendilerini “5 milyondan biri” olarak adlandırıyorlar.
Sırbistan’ın en büyük sorunlarından biri genç nüfus göçü. Gençlerin önemli bir bölümü hayatlarını yurt dışında sürdürmek istiyor. Bu yüzden protestolarda genç yüzlerin sayısının bu kadar çok olması bir tesadüf değil. 2 hafta önce, devlet televizyonunun basıldığı eylemde gözaltına alınan 18 yaşındaki bir lise öğrencisinin Vucic’in emriyle serbest bırakılmasının hikayesi de bu bakımdan çarpıcı.
Gözaltının ertesi günü, gencin okul arkadaşları karakolun önüne gidiyor ve Vucic’e 48 saat süre tanıyor. “Bizim siyasetle bir ilgimiz yok ama eğer arkadaşımız bırakılmazsa Belgrad’daki tüm liseleri buraya taşırız” diyorlar.
Vucic, bu ültimatomdan 2 saat sonra gözaltına alınanların serbest bırakılmasının doğru olacağını söylüyor ve ülkemizden aşina olduğumuz “bağımsız yargı” ertesi günü herkesi salıveriyor.
VUCİC HALKLA DEĞİL MUHALİF PARTİLERLE UZLAŞACAK
Vucic gücünü korusa da şu anki tablodan hoşnut değil. Bu yüzden sokakları dolduran halkla olmasa da onları temsil edemeyen muhalefetle diyalog ve küçük ödünler karşılığında anlaşma taraftarı. Seçimler 2020’de düzenlenecek bu yüzden bir “erken seçim”in gündemde olduğu söylenemez. Vucic de anketlerdeki üstünlüğüne rağmen muhalefetle anlaşmadan seçime gitmek istemiyor. Çünkü siyasi partilerin öncülüğündeki olası bir boykotta, oyların yüzde 80’ini alabileceği belirtiliyor. Böylesi bir tablonun uluslararası medyada nasıl yansıtılacağını tahmin ediyor ve 2020 yılında yüzde 80 oyla seçilen bir cumhurbaşkanı olarak anılmak istemiyor. Onun için 750 bin parti üyesiyle yüzde 50’lik bir seçim zaferi yeterli!