26 Mart 2019 23:40

Masraflar kısmakla kısılmıyor... 

"Ailemin gönderdiği harçlıklarla ayın ancak ortasını getirebiliyorum ve ailem de kendi hayatındaki ihtiyaçlarından kesip bana destek oluyorlar."

Paylaş

Pınar KILIÇ 

Hacettepe Üniversitesi  

Ankara’nın ayazının geçtiği, ortalıkta kuş seslerinin yeniden duyulduğu bu günlerde Hacettepe’de çimler bir ayrı güzellik taşıyor. Bu çimlerde otururken biz gençler sadece gülmekle yetinmeyip memleket ve kendi sorunlarımıza dair tartıştığımız ortamlar yaratıyoruz. Tartışmalar çok geniş bir yelpazede ilerlese de bugün açısından krizin kadınlar üzerindeki etkisi en çarpıcı tartışmalar içerisinde yer alıyor desek abartmış olmayız. Yaz ayından bu yana varlığını gittikçe daha sert gösteren kriz hayatlarımızı derinden etkilemeye devam ediyor. 

“YA OKUMAYI YA ÇALIŞMAYI SEÇMEK ZORUNDAYIM” 

Bu yıl üniversitedeki ilk yılım olmasından kaynaklı kriz döneminden epey etkilendim. Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir ailenin kızı olarak şehir dışında okuma durumum birçok sorunu peşi sıra getirdi. Eve çıkamamakla birlikte çoğu gencin yurtlara başvurması ama bir yandan da yeteri kadar kontenjan olanağının olmaması nedeniyle “Nerede kalacağım?​” muammasıyla başlayan bir süreç başladı zaten. Ailemin gönderdiği harçlıklarla ayın ancak ortasını getirebiliyorum ve ailem de kendi hayatındaki ihtiyaçlarından kesip bana destek oluyorlar. Kriz, temel besin gıdalarını da etkilediği için yeteri kadar besin ihtiyacımı karşılayamıyorum ve bunun sonucu da vitamin eksikliği oluştu. Bununla birlikte güz döneminin başında zamlanan yemekhane ücretlerinin dönemin sonunda tekrar artması sonucu gerçekten dar olan yemek alanımı daha da zorlaştırdı. Kriz döneminde babam da işini kaybedince ve ev içerisinde tek çalışan da annem olunca üniversiteyi bitirebilmek artık ekonomik açıdan daha da zorlaşmaya başladı. Hal böyle olunca ben de en azından kendi geçimimi sağlayabilmek için iş aradım. Ancak kriz döneminde olduğumuz için iş bulmak da o kadar kolay değil. Diğer bir durum da bulduğum işlerin ders saatlerim ile çakışıyor olması. Ya okumayı ya çalışmayı seçmek gibi iki seçeneğim var. Üniversite yaşantısını hayal ederken sosyal aktivitelerimin daha da artacağını düşünürken bunun gerçekliğinin olmadığını gördüm. Her gün cebimdeki bir kuruşu bile hesap ederken; tiyatro, sinema gibi şeyler bir lüks haline geldi diyebilirim. Kendi sosyal hayatımı kıstım, temel besinlerimi kıstım; daha nereden kısacağım bulamıyorum. 

TEKÇİLİĞE MARUZ BIRAKILMAK 

İçerisinde bulunduğumuz bu koşulların içerisinden nasıl sıyrılacağız ve de krize karşı ne yapacağız noktasına geldiğimizde; öncelikle tartışmaları artırmak ilk işimiz olmalı. Bugün krizi tartışıyor olmak gençlik açısından önemli bir yerde. Çünkü biliyor ve hissediyor olsak da yaşanan bu ekonomik girdabın temel yapısını ve nedenlerini görmek konusunda eksikliklerimiz var. Medyadan eğitime kadar ana akım bir hat üzerinden “tekçiliğe” maruz bırakılmamızın da etkisi var bu durumda. O yüzden sınıflarımızdan başlayarak krizlerin kapitalizm var oldukça devam edeceğini ve yaratılacağını göstermek gerekli. Bu şartlar altında gençlik krize karşı bir saf almazsa ilerleyen dönem açısından da daha zor günlerin bizleri beklediğini söyleyebilirim. Çünkü kriz derinleştikçe faturasını bize kesecekler. Gün geçtikçe işsizlik daha da artacak koşullar iyice kötüleşecek. Gelecek kaygısı içinde boğuşup duruyoruz.  Bugün üniversitede, çimde oturmaktan başka alanımız kalmadı. Kuruşunu hesaplayan bir genç böyle bir hayatı tercih etmemeli. Tercih edeceği bu zor şartlara karşı mücadele etmenin gerekliliği olmalıdır. 

ÖNCEKİ HABER

Tekirdağ Adayı Sağıroğlu: İşçi politika yapmadan hayatını değiştiremez

SONRAKİ HABER

Kapitalizmin gölgesinde bir iktisat eğitimi 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa