26 Mart 2019 23:20

Son düzlükte yerel seçimler  

Sinancem ALİKOÇ 

Ankara 

Hangi kentte yaşarsak yaşayalım dev binalardan sarkan brandaları, sürekli değişen billboardları ve miting alanlarındaki çekişmeyi görmemek elde değil. Yerel seçimler gündeme oturduğundan beri dergimize ve Evrensel gazetesine Türkiye gençliğinin yerel yönetimlere bakışı, yerel yönetimlerden beklentileri ve hayata dair sorunları az ya da çok yansıdı. Türkiye’deki belediyelerde gençliğin çıkarına bir yaklaşımın ya da pratik bir tutumun olmadığı aşikâr. Mesela bir büyükşehrin 60.000 – bu rakamın ağırlığının genç işçi ve stajyerlerden oluştuğunu söyleyebiliriz - aşkın nüfuslu bir sanayi bölgesinde iş yerlerine ulaşmak isteyen gençlerin büyük bir çoğunluğu hâlâ 2 vesait değiştiriyor. Başka bir örnek: İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok kentte kampüslerdeki ormanlık veya yeşillik alan olarak ifade edilebilecek alanlar, belediyeler tarafından ranta açılıyor. Başta sosyal ve kültürel alanlar olmak üzere bu örnekleri artırabiliriz. Bunların yanında mevcut ittifaklar, partiler ve etrafından örgütlenen adayların ezici bir kısmının söylem veya politikaları gençliğin ihtiyaçlarının kıyısından geçmiyor. Peki, ne diyorlar?  

YILLARDIR İKTİDARDA DEĞİLLERMİŞ GİBİ 

Cumhur İttifakı belediyeciliği, sanki yıllardır iktidarda değilmişçesine projeler açıklarken aynı zamanda meseleyi bir sevda, aşk ve gönül meselesine indirgiyor. Bu fena halde maddi gerçeklikten kopuk propaganda yeterli gelmemiş olacak ki, “Devlet, millet için beka; cumhur için istikrar” sloganını ortaya koydu.  Hâlbuki seçimlere “yerel seçimin siyasetle ilgili olmadığını” iddia ederek başlamışlardı! Her fırsatta ülkenin ve milletin bekası için kendi program ve tutumunu örnek ve yapılması gereken olarak öne sürmekte ısrar eden Cumhur İttifakı temelde tek adam – tek parti rejimini ilerletmek ve uzun vadede pozisyonunu korumak istemektedir. Bu yerel seçimlerde de yerel yönetimler üzerinden planlanan rantın garantiye alınması ana hedeflerindendir. AKP, kendi çıkarlarını “beka” adı altında halkın çıkarları olarak göstermekten imtina etmemektedir. Kriz koşullarında seçime girmenin ağırlığı hissedilmiş olacak ki; İstanbul mitinginde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan doların artışını üzerinden gelişebilecek ülke yönetimine dair itiraz ve protestoları provokasyon ilan ederek tehditler savurdu. Keza Yenikapı mitingi konuşmaları tehdit söylemlerinden, savaş naralarında öteye gidemedi. 15 yıldır sanki AKP iktidarda değilmiş gibi, 2016’dan beri Cumhur İttifakı “milli beka” için birleşmemiş gibi seçimden sonra yeniden diriliş naraları atılıyor. İstanbul’un trafik sorunundan, kentlerin ranta bağlı dönüşüm sorununa kadar her şeyin çözümünün seçimden sonra olacağını vurguluyorlar. Krizin dahi kökünün kazınacağını (!) iddia ederlerken nedense bunun seçimden sonra olacağını da ekliyorlar. Görünen tabloda gençliğin gelecek sorununa dair bir tablo ortaya koymayan AKP – MHP ittifakının “milli beka” üzerinden ortaya koyduğu hamaset söylemi Türkiye gençliğinin çıkarlarının dışında sorunlarını çözmekten uzak. 

SÖZDE MUHALEFETİN DURUMU 

Öte yandan Millet İttifakının tutumu ise AKP ve MHP’ye sözde muhalefet etmekten ileri durumda değil gibi gözüküyor. Millet ittifakı yerel rant döngüsü ve karda söz sahibi olmak ister durumda iken bu süreçte kendi projelerinin AKP – MHP’den daha parlak olduğunu anlatmıştır. Özellikle muhalif kesimlere “bu sefer bitecekler” mesajı vermekten öteye gidemeyen ittifak, başta büyükşehirler olmak üzere tüm yerel platformlarda tek adam ittifakı karşısında emek ve demokrasi güçlerinin oluşmasında önemli hiçbir adım atmamış, yalancı baharların rengini bizlere göstermekten bir adım öteye gidememiştir.*   

AKP – MHP ittifakı ile Millet İttifakı arasındaki fark açık gibi görünse de gerçekte her geçen gün azalmaktadır. Millet İttifakı belirli büyükşehirlerde Cumhur İttifakı’nın kaybetmesinin bir unsuru olup sınıf güç ilişkilerinde köklü olmasa da bazı değişiklikler sağlayacak olmasından başka bir etkisi olmayacaktır. 

PEKİ, BUNUN ALTERNATİFİ NE OLACAK?  

Bu seçim Millet İttifakı ile idare edelim diyenler…  “Komünist(!)” adayları ile boy gösterip geri kalan herkesi mücadele dışı ilan edenler… Gerçeklere baktığımızda emek ve demokrasi güçleri tek adam rejiminin karşısına bu seçimlerde güçlü bir seçim ve mücadele platformu koymakta geri kalmıştır. Birçoğu Millet İttifakı’nın seçim taktik platformunun dar kapsamından çıkamaz durumda iken bir kısımda alternatif “komünist(!)” adaylarını ortaya koydu; ancak ne Millet İttifakının ne Cumhur İttifakının “Bize oy verin, sorunlarınızı çözelim.” söyleminden bir adım öteye gidemedi. Halkın yerel yönetimlere katılımının organize edilmesine dair tek bir kelam edilmedi. Halk iradesi yok sayılarak ilan edilen kayyım belediyelere dair tek eleştiri ortaya koyulmadı. Halkın kurtarıcıları olduğunu söyleyip gerçeklik dışında propaganda yapan bu kesimler ya da doğrudan Millet İttifakı’nın dar taktik platformunda hareket edenler de gençliğin önünde ilerici bir alternatif olarak durmuyor.   

Bu tablonun ucunda Türkiye gençliği hangi eğilimler etrafında buluşuyor? Hangi durumları ön görüyor? Bunların karşısında ne yapmak istiyor? 

GENÇLİĞİN EĞİLİMİ: PARÇALI BULUTLU 

Eğilimlerin parçalı olduğunu söylemek mümkün. Bu parçalı durumun nedeni henüz talep ve sorunlarımız etrafında örgütlenme deneyimlerimizin daha yerel düzeyde ortaya çıkması ile bağlantılı olabilir. Cumhur İttifakı’nı ve ittifakın sunduğu politikaları tamamen kabul etmese de daha önce oyunu AKP veya MHP’ye vermiş/vermek istemiş birçok genç bu dönemde onlara ders vermek istediklerini ifade ediyor. Bu ders verme isteğinin kökten AKP – MHP ittifakının karşısında pozisyon almak olduğunu söylemek gerçekçi olmaz ancak azımsanmayacak bir kesim de krizin daha derinleşmemesi için ortaya çıkacak herhangi bir “kaos” durumuna karşı itirazları olmasına rağmen Cumhur İttifakı’na oy vereceğini söyleyebiliyor. Terazinin öteki ucu olan muhalif kesimlere gelince ise tartışmalar daha da parçalı hale geliyor. Özellikle üniversite gençliğinin içinde oy kullanmama, sandıklara gitmeme isteğinin yoğun olduğu görülüyor. Tabii bunda seçimin olduğu hafta ya da seçimden sonraki hafta üniversitelerin sınav takvimlerinin yoğunlaşmasının da etkisi var. Bir kısım arkadaşlarımızdan ise “Muharrem İnce bizi yüz üstü bıraktı, onun için oy kullanmayacağız”, “Bu iktidar değişecek gibi değil, ömrümüz boyunca bununla yaşayacağız.”, “Bu ülke bizim yaşamak istediğimiz bir ülke olmaktan çıktı.” gibi cümleleri sık duyuyoruz. Yani geleceğinden ve memleketten beklentilerini kesmenin emareleri bu seçim döneminde daha çok göze çarpıyor ancak bunun bir mücadele eğiliminin dışında olduğu söylemek de yanlış olur; çünkü bu cümleleri kuran birçok genç bir yandan dil öğrenmek, sertifika toplamak gibi uğraşların içinde kendi geleceği için bireysel bir mücadelenin içinde. Öte yandan muhaliflerin arasından bir kısım ise muhaliflerin yalancı baharının güneşine inanmış gözüküyor. CHP’nin adaylarının özellikle Ankara ve İstanbul’da kazanmasının birçok şeyi değiştireceğini söylüyor. Sadece buradaki kazanımlar üzerinden Türkiye’nin düzeleceğine (!) inanıyor. Haliyle aynı kesim eğer bu seçimde bir değişim olmazsa asla düzelemeyeceğini de savunabilir.  

TARTIŞMALARI SEÇİMLE SINIRLANDIRMAK 

Gelelim gerçeklere, seçim sonrası birçok farklı sonuç yaşanabilir ancak kimin kazandığı ve kaybettiğinden bağımsız, Türkiye’de krizin koşulları daha da artacak gibi görünüyor. 2018 yılının son çeyreğinin %-3’lük son büyüme rakamı bunun delillerinden bir tanesi. Bu koşullarda tek adam rejiminin baskıları çeşitli yönlerde karşımıza çıkacak. Örneğin temel liselerin kaldırılması ile zaten piyasalaşmış eğitim sisteminin artık tamamen parası olanın okuyabileceği bir noktaya çekilmesi gözlerimizin önünde yaşanıyor. Üniversitelerde öğrencilerin sosyal ve kültürel etkinlikler yaptığı aktüel tartışmalar organize ettiği topluluklar nedensizce kapatılıyor, etkinlikleri nedensizce yasaklanıyor.** Birçok iş yerinde genç işçiler ücretlerinin eriyip gitmesinden şikayet ediyor.  

Öte yandan 24 Haziran seçimleri göstermiştir ki; ana muhalefetin temsil ettiği program gençliğin isteklerinin dışında bir hattadır. AKP – MHP ittifakının kaybettiği koşullarda yine bizler yüzüstü kalabiliriz, deneyimler bunu işaret etmektedir. Kulağımıza küpe olması gereken gelecekten, hayattan beklentilerimizi azaltmak değil, kendimize güvenmek ve birleşerek mücadele etmek olmalı.  

Sonuç olarak sadece seçim vaatlerine indirgenmiş bir tartışmada gençliğin çıkarına hiçbir şey yok. Tek adam ittifakı bu memleketten toptan defedilmeli. Bu, başka muhalif alternatifler arayarak mümkün olmayacak. Parasız eğitim hakkını elde edebilmek, kendi kulüplerimizde tartışmaları rahatça yürütebilmek, insanca çalışıp insanca yaşayabilmek ve talep ettiğimiz, hakkımız olan her şeyi elde edebilmek mümkün. Bu mümkünlük biz gençlerin de doğrudan katıldığı halk demokrasisinin ve halk iktidarının mücadele içinde pratikte sınanması ile karşılık bulur. Bunun nedenini nasılını birçok defa dergimizde tartıştık***  

İŞ, İŞTEN GEÇMEDEN... 

Sorunlar tespit edildi, nasıl elde edeceğimiz üzerine çokça tartıştık. İş artık buna ikna olanların sayısını artırmaya kalıyor. Önümüzde 1 Mayıs ve 6 Mayıs gibi bu zamana kadar gençliğin talepleri ile alana çıktığı günler olduğu düşünülünce seçimlerden sonraki süreç de bu günlerin böyle bir çerçevede örgütlenmesinin önemini arttırıyor.  Şimdi gençliğin gelecek mücadelesi, eğitim hakkı için mücadelesi, özgürlük mücadelesi kaç lisede kaç fakültede 1 Mayıs komiteleri kurduğuna, kaç semtte gençlerin sportif kültürel faaliyetler ile bir araya gelmesine, kaç atölyede sorunların tartışıldığına, birleşik bir mücadeleye karar verildiği ile ilişkili. Tüm bunlar önümüzde iken tembelliği ile ünlü Oblomov’un kapı kilidi ile olan örneğini aklımızdan çıkarmayalım: Oblomov kapı kilidinin bozuk olduğunu tespit etmiştir. Nasıl çözüleceğini de aklına kazımıştır. Hatta bu işi yapmaya gönüllü olarak karar bile vermiştir. Fakat bunun için eyleme geçemedikçe bu tespit ve kararların hiçbir anlamı kalmamıştır. İş işten geçmeden kapı kilidi onarılmalı! 

* “31 Mart’ın sonu bahar” türünden, yerel seçim sonuçları üzerinden “yalancı bahar” beklentileri yaratan hamasetlerden uzak durmakta herkes için yarar var. Zira bu memleket kendisinden önceki kışları aratan çok seçim baharları gördü.  (Bayhan, 2019, Teori ve Eylem - Mart, syf. 4 – 9) 

** https://www.evrensel.net/haber/375476/adnan-menderes-universitesi-rektorlugu-56-ogrenci-toplulugunu-kapatti      

https://www.evrensel.net/haber/368865/odtu-yonetimi-etkinlik-yasagini-secime-kadar-uzatti-topluluk-kapatti  

*** https://www.evrensel.net/haber/355845/bir-kavram-halk-demokrasisi  

https://www.evrensel.net/haber/362301/13-soruda-halk-demokrasisi-ve-halk-iktidari  

https://www.evrensel.net/haber/375519/bugunun-bir-dunu-bir-de-yarini-var  

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kadın işçiler devlere karşı

Kadın işçiler devlere karşı

Chinatool grevi, ücretleri eriten Şimşek programının arkasında dizilenleri gözler önüne seriyor: Programın uygulayıcısı iktidar, programdan güç alıp %25 zam dayatan Chinatool ile Şimşek’in kapısını aşındırdığı Chinatool’un ortağı uluslararası finans tekeli HSBC... Küçük parçaların üretimi için küçük elleri kullanılan kadın işçiler, bu dev ittifaka sendikalarıyla kafa tutuyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu’ndan belediye operasyonlarına tepki: Sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.

Evrensel'i Takip Et