31 Mart yerel seçimleri: Ekonomi ve kutuplaştırma siyaseti kaybettirdi
Prof. Dr. Ayşen Uysal ve Doç. Dr. Deniz Yıldırım, 31 Mart yerel seçim sonuçlarını Evrensel'e değerlendirdi.
Deniz Yıldırım ve Ayşen Uysal | Fotoğraflar: Evrensel
Seçim sonuçlarını Evrensel'e değerlendiren Prof. Dr. Ayşen Uysal, “Kutuplaştırma siyasetinin, ötekileştirmenin çok daha etkili olduğunu düşünüyorum. Artık yoruldu Türkiye insanı. Ve o yorgunluğun verdiği yansıma diye düşünüyorum” derken Doç. Dr. Deniz Yıldırım da “Ekonominin can alıcı olduğu şehirler var. Bu da ekonomi üzerinden seçmenlerin rahatsız olduğunun da göstergesi” diye konuştu.
"KAYBEDENİN AKP OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"
Siyaset Bilimci, Yazar, Doç. Dr. Deniz Yıldırım, “Seçimin en yoğun sonucu iktidarın kale gibi gördüğü yerleri kaybetmesi oldu. İstanbul ve Ankara çok sembolik iki şehir. 94’te siyasal İslam’ın iktidar macerasının başladığı yerler. Dolayısıyla, AKP iktidarının kaybetmesinin bu anlamda sembolik anlamı var. Aynı zamanda iktidar tabanında yaratabileceği bir moralsizlik, bir yılgınlık hissiyatı olma ihtimali çok yüksek. Önümüzdeki süreçte Erdoğan bunu toparlamakla uğraşacak” dedi.
Cumhur İttifakının beka ve milletçilik söyleminin en çok test edeceği şehirlerin Adana ve Ankara olduğunu dile getiren Yıldırım şöyle devam etti:
“Bu iki şehirde özellikle tutmamış. Ankara’da milliyetçi seçmen açısından bir etkisi olmamış, Adana gibi Mersin gibi özellikle Kürt seçmenlerin yoğun şekilde yaşadığı şehirlerde hem İYİ Parti seçmeninin hem Kürt seçmenin CHP’ye yönelmesine neden olmuş. Cumhur İttifakından en az yararlananın AKP olduğunu gösteriyor. Elindeki kritik yerleri kaybetmiş oldu. Kendi tabiriyle yan yana gelmez dedikleri partiler ittifak yapabildi ve bunu sağladılar. AKP ile aynı anda aday çıkardıkları yerlerden de MHP belediye aldı. MHP İttifakı AKP’ye muhalefetin elindeki belediyeleri almaya değil tam tersine MHP ile seçime girdikleri yerde MHP AKP’nin elinden belediye almasına yol açtı. Bu ittifaktan MHP kendine göre kazançlı. Bu seçimden kaybedenin AKP olduğunu düşünüyorum. MHP’yi de biraz ayırarak ‘Cumhur İttifakı kaybetti’den ziyade ben AKP kaybetti denilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum, en çok zararı AKP’ye vermiş olduğunu gözlemliyorum.”
"SEÇMEN ŞANTAJ SİYASETİNE DERS VERMİŞ OLDU"
Bir tarafta iktidar tarafının beka söylemi diğer taraftan muhalefetin öne çıkardığı ekonomi söyleminin olduğunu ifade eden Yıldırım, “Dikkat ederseniz kırsal nüfusun yoğun olduğu, milliyetçi muhafazakar yoğunluğun fazla olduğu yerlerde beka duyarlılığının baskın geldiğini görüyoruz. Orta Anadolu’nun bazı yerleri, Karadeniz gibi. Diğer taraftan ekonominin gerçek anlamda kentsel nüfusun, işçi sınıfının yoğun olduğu, hızlı göç alan yerlerde iktidarın belediyeyi kaybetmesine yol açtığını. İkiye ayırmak lazım, beka stratejisinin tuttuğu yerler de var diğer taraftan ekonominin can alıcı olduğu şehirler de var. Bu da ekonomi üzerinden seçmenlerin rahatsız olduğunun da göstergesi” diye konuştu.
AKP’nin oy deposu olarak gördüğü yerlerde bile oy kaybettiğini belirten Yıldırım, “CHP’ye asla oy vermez denilen seçmen kitlesinin özellikle metropollerde, büyük şehirlerde ön yargısının kırıldığını kırılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Çok zor CHP’ye oy verir denilen Karadeniz şehirlerinde örneğin biraz daha milliyetçi sağa yakın isimlerin çıkmaya başlamasıyla AKP’de çözülmenin daha görünür hale geldiğini söyleyebiliriz. Coğrafyalara göre AKP bir erime süreci yaşıyor. Türkiye seçmeni şantaj siyasetine, ya da ‘Demokrasi sadece bana yarıyorsa demokrasidir’ diyenlere ders vermiş oldu. Umut seçimidir bu umudu yükselten yeniden yüzleri güldürme eğilimi olan bir seçimdir” dedi.
İktidarın önümüzdeki süreçte alacağı pozisyonun önemli olduğunu vurgulayan Yıldırım şöyle devam etti:
“Strateji belirlemeye çalıştıklarını düşünüyorum. İktidar kendi tabanındaki moralsizliği önce dağılmadan çözmek isteyecektir. Bunun için önce yeni zafer arayışlarına ihtiyaçları olacaktır. Bu zafer arayışı doğrudan muhalefetin üzerine gitmek mi olur ne olur bilemiyorum. Şu anda tabandaki umutsuzluğu çözmek için yeni zafere ihtiyacı var iktidarın. Bir yandan da iktisadi buhran içinden geçiyor Türkiye. Seçimin ilk üç ayında yoğun bir biçimde seçim kampanyası için bütçeyi har vurup harman savurdular. Seçim de bitti, halının altına süpürecekleri bir durum da kalmadı. Kriz dinamikleri derinleşecek. Siyasi muhalefet adına bir nefes alanı yaratıldı şu anda. Bu derinleşecek iktisadi kriz ortamını güçlü bir sınıf muhalefetiyle beslemek gerekiyor. Önümüzdeki süreçte muhalefetin yönünü de ekonomik krize göre, hangi programın izleyeceği önemli. Krizden çıkış için toplumsal mücadeleyi güçlendirmek gerekiyor bu anlamda sadece sandıkta alınan başarı yeterli değil.”
"NE AKP ESKİ AKP OLACAK NE MUHALEFET ESKİ MUHALEFET OLACAKTIR"
Prof. Dr. Ayşen Uysal, iktidarın izlediği korku politikasının kısmen etkili olduğunu gözlemlediğini ve yerel seçim sonuçlarının kendi açısından şaşırtıcı olduğunu söyledi. Uysal, “Çok önemli bir eşik açıldığını düşüyorum. Bundan sonrasında artık başka bir manzara olacak. Bu seçim iktidarın keyfiyetlerinin sınırlandırılması açısından çok önemli. Seçim bize MHP’nin AKP’yi yediğini de gösterdi. MHP AKP’yi tüketti. Ne AKP eski AKP olacak ne muhalefet eski muhalefet olacaktır. Her iki tarafın da kendini gözden geçirebileceği bir süreçle karşı karşıya olacağız. Özellikle Türkiye haritasına baktığımızda çok sayıda kentte renk değişimi mevcut. Bu aslında seçmenin sessiz sakin ilerleyişi olarak tanımlanabilir. Seçmen sessiz ve sakince tavrını koydu. Seçmen rengini de çok belli etmiyordu aslında. Ama Türkiye seçmeni rahatsızlığını, değişim isteğini koymuş oldu. Seçmen sözünü söyledi diyebiliriz” diye konuştu.
Seçim sonuçlarının sadece ekonomik krizle ilişkilendirilmenin doğru olmadığını söyleyen Uysal, “Krizden dolayı bir rahatsızlık olmakla birlikte ben bu seçimde ekonomik krizin birebir yansıdığını düşünmüyorum. Yani daha doğrusu o faktörlerden birisi ama tamamen belirleyici faktör olduğunu şu anda düşünmüyorum. Seçmen nezdinde araştırmalar yapılması lazım. Ancak ben kullanılan dilin, kutuplaştırma siyasetinin, ötekileştirmenin çok daha etkili olduğunu düşünüyorum. Artık yoruldu Türkiye insanı. Ve o yorgunluğun verdiği yansıma diye düşünüyorum. Evet korku bir yere kadar harekete geçirici olabilir. Ama bir eşik vardır o eşikten sonra tam tersi etkiyi yaratabilir. Korku siyasetinin bir süre Türkiye’de etkili olduğunu gördük artık bu siyasetin de bir yerde iflas ettiğini görüyoruz. Ne iktidar partisi 31 Mart öncesi parti olarak kalacak ne de muhalefet cephesi bu şekilde kalacak. Her iki cephede önemli değişimler olacak. Bugünden yarına hemen birtakım şeyler düzelmeyebilir ama Türkiye’nin nefes aldığı bir dönem olacağını düşünüyorum. Hemen bahar hakim olmayacaktır ama önemli bir eşik geçilmiş oldu. Özellikle insan hakları alanında, birtakım iyileştirmelere gitmek durumda iktidar partisi. Zaten bu yönde üzerinde çok ciddi baskılar vardı. Bu seçim sonuçlarıyla artık bunlara çok fazla karşı koyacak gücü bulamayacaktır. Ama hemen önümüze bahar da sunmayacaktır” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)