05 Nisan 2019 00:50

Fabrikalar özelleştirildi, işçiler atıldı, üretici bitti

Şeker fabrikalarının kurulmasına ilişkin kanunun kabulünün yıl dönümündeki tablo vahim.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Şeker fabrikalarının kurulmasına ilişkin kanunun kabul edilmesinin (5 Nisan 1925) üzerinden 96 yıl geçti. 96 sene önce “ekonomik kalkınmanın” dayanak noktalarından biri olarak planlanan şeker fabrikalarına ilişkin bugünkü durum ise vahim. Geçen sene hükümetin aldığı karar doğrultusunda 14 şeker fabrikası özelleştirme kapsamına alındı ve 9’u devredildi, “En az 5 sene üretim yapacak” sözü havada kaldı ve yüzlerce işçi işsiz kaldı, şeker pancarı üreticilerinin büyük bir kısmı da üretimden koparıldı.

5 Nisan 1925’te kabul edilen kanunla birlikte önce Uşak ve Alpullu, sonra da Eskişehir ve Turhal Şeker fabrikaları kuruldu. 6 Temmuz 1935 tarihinde ise Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’nin kurulmasıyla şeker fabrikalarının sayısı arttı.

Ancak geçen senenin başında Hükümet, yüzlerce işçinin ve binlerce üreticinin geçimini sağladığı şeker fabrikalarını, zarar ettiği gerekçesiyle, sendikaların ve işçilerin tepkisine rağmen özelleştirme kapsamına aldı ve hemen ardından Türkşeker’e bağlı 14 fabrikanın satışı için ihalenin başladığı Resmi Gazete’de ilan edildi.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada Afyon, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat’taki fabrikaların özelleştirileceği belirtildi. 14 fabrikadan 13’ünün ihalesi yapıldı, 9’u ise devredildi.

2.5 MİLYON İNSAN GEÇİNİYORDU

Zarar ettiği gerekçesiyle özelleştirilen şeker fabrikalarıyla ilgili CHP’nin 2018 verilerine göre,

  • Özelleştirilmeden önce 2.5 milyon insana (işçi ve üretici) iş ve aş sağlıyordu.
  • Devletin resmi rakamlarına göre, şeker fabrikalarının 2016 zararı 76 milyon. Aynı yıl saray 650 milyon TL ve 1 milyar 650 milyon TL örtülü ödenek harcaması yaptı. Yani devletin resmi kesin hesaplarıyla kıyaslanırsa, sarayın 13 günlük harcaması şeker fabrikalarının tüm zararını karşılayacak durumda.
  • Sayıştay raporlarına göre şeker fabrikaları iyi yönetilmediği için 2016’da 22 milyon TL faiz ödemek zorunda kaldı.
  • Hükümet satılan fabrikalardaki taşeron işçilere dilerlerse 5 yıl çalışma garantisi dilerlerse başka kurumlara geçiş şeker hakkı sağlanacağını duyurmuştu. Ancak satışların ardından işten atmalar başladı. Devri gerçekleşen 7 şeker fabrikasından toplamda 775 işçi işten atıldı, 811 işçi de zorla emekliliğe sevk edildi (ağustos 2018 rakamları).” 

ZMO: ÜRETİCİLERİN BÜYÜK KISMI ÜRETİMDEN KOPARILDI

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle durumdan en fazla etkilenen kesimlerden biri de üreticiler oldu.

Ziraat Mühendisleri Odasının (ZMO) 2018’de hazırladığı rapora göre Türkiye’de 1950’li yıllara kadar Uşak, Alpullu, Eskişehir ve Turhal şeker fabrikalarında şeker üretimi gerçekleşti. Gerek şeker pancarının hasat edildikten sonra kısa sürede işlenmesi, gerekse uzun mesafeden yapılan taşımanın maliyeti nedeniyle ekim alanları şeker fabrikalarının yakın çevresinde yer aldı.

Ülke nüfusunun ve ihtiyacın yerli üretimle karşılanması amacıyla şeker fabrikalarına 1950’li yıllarda 11, 1960’lı yıllarda 12, 1977 yılında 1, 1980’li yıllarda 6, 1990’lı yıllarda 3, 2001 yılında 1 fabrika daha eklendi. Fabrika sayısının artmasına paralel olarak şeker pancarı tarımı yaygınlaşarak şeker üretimi arttı. 1926 yılında 542 hektar alanda 4 bin ton olan şeker pancarı üretimi, 1961 yılında 130 bin hektar alanda 2.9 milyon tona, 2017 yılında ise 340 bin hektar alanda, 21 milyon tona ulaştı.

Ancak kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, doğal afetler ve şeker pancarı hastalıkları nedeniyle Türkiye’de hem ekim alanı hem de üretim çok düştü. Şeker pancarı üreticilerinin büyük bir kısmı da üretimden koparıldı.

ZMO hazırladığı raporda, “Kamu tarafından kurulan şeker fabrikalarının bazıları kârlılık amacı gözetilmeden, yörenin sosyal ve ekonomik gelişmişliğine katkı sağlamak için kurulmuştur. Bu fabrikaların zararları kamunun tüm fabrikaları ile birlikte ele alındığında, devlete ek bir maliyeti yoktur. Yaratılan istihdam, yan sektörler ve ekonomik hareketlilik göz önüne alındığında, kamu açısından kârlı bir yatırım olduğu söylenebilir. Ancak bu fabrikalar, bütüncül bir yaklaşımla genel ekonomik yararları göz önüne alınmadan zarar ediyor gerekçesi ile özelleştirmelerin bahanesi yapılmış, sonrasında ise tüm fabrikalar aynı kapsama alınmıştır. Arazisi kıymetli arsalar haline gelmiş fabrikaların, farklı kullanımlarla üretim süreçlerinin dışında kalması, şeker pancarı tarımına ve ülke ekonomisine telafisi güç zararlar verecektir” ifadeleri yer almıştı.

ZMO özelleştirmeyle ilgili şu önerilerde bulunmuştu:

“- Ülkemizin şeker politikası; gıda güvenliğini, kendi kendine yeterliği sağlama ve dünya piyasalarında önemli bir üretici olma amacı taşımalıdır.

“- Sağlık ile ilgili her geçen gün yapılan araştırmalarla ortaya çıkan NBŞ kotalarının artırılması durdurulmalı, AB kota seviyelerine uygun olarak yeniden düzenlenmeli, NBŞ kotalarının takibi etkin olarak yapılmalıdır.

“- Şeker üretim maliyetlerini düşürmek için şeker pancarı tarımı desteklenmelidir.

“- Kamuya ait şeker fabrikaları sadece ekonomik yönüyle değil, sosyal yönüyle dikkate alınmalıdır. Özelleştirme süreçlerinin şeker pancarı tarımına yapacağı olumsuz etki göz önünde tutulmalıdır.”

NBŞ’NİN RİSKLERİ GÜNDEME GELDİ

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gündeme geldiğinde dikkat çekilen noktalardan biri de nişasta bazlı şeker (NBŞ) oldu. Geleneksel şeker kaynağı olarak şeker pancarı ve şeker kamışının yanında 1970’li yıllardan itibaren başta mısır olmak üzere buğday, patates gibi ürünlerden elde edilen NBŞ’ler, yeni bir şeker kaynağı olarak ortaya çıktı. NBŞ’lerin ekonomik olarak daha hesaplı ve fonksiyonel olarak daha üstün özelliklere sahip olmaları nedeniyle tercih edilmesi beraberinde yeni sorunları gündeme taşıdı. Bu sorunların başında NBŞ’lerin sağlık açısından ortaya çıkardığı riskler ve özellikle yaygın olarak NBŞ üretiminde kullanılan mısırların GDO’lu olması geliyor.

ÜRETİCİ, PANCARI FABRİKALARA VEREMEZ HALDE

Şeker Fabrikaları Kanunu’nun kabul edilmesinin yıl dönümünde özelleştirmenin ve şeker pancarının köylünün elinde kalmasının konuşulduğunu ifade eden Tüm Köy Sen Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak, “14 şeker fabrikası özelleştirildi. İnşaat şirketinden, kömür şirketine kadar kim ucuza düşürdüyse halkın birikimi olan şeker fabrikalarını ele geçirdiler. 5 yıl süre ile üretim şartı getirdik dediler oysa daha şimdiden köylü şeker pancarını fabrikalara veremez hale geldi. Et ve balık kurumu ve süt endüstrisi kurumu da böyle özelleştirilmişti ama bakın şimdi et ve süt kurumunu ve illerde satış mağazalarını yeniden açtılar” dedi.

Şimdiden özelleştirilen fabrikaların randevu ve nakliye sorunları nedeniyle köylüyü bıktırarak pancar almamaya başladığını dile getiren Başkavak şunları söyledi: “Özelleştirme öncesi Elbistan şeker fabrikası çevre ilçelere pancar alım kantar alanları açıyordu. Fabrika özelleştirilince maliyeti düşürme adına Afşin, Göksun ve Tufanbeyli’de kantarlar açılmadı. Afşin’de köylünün pancarı tarlada kaldı. Kapitalizmin merkezi ABD’de bile şeker fabrikalarının çiftçi örgütleri tarafından özel sektörden devralınması ve desteklenmesi için kanun çıkarılırken bizde ise şeker fabrikaları satıldı. Gerek tarım üretiminin devamı gerekse de şeker üretiminin ve halk sağlığının korunması için özelleştirmeler durdurulmalıdır. Çiftçilik hayvanın artığını tarlada, tarımsal üretimde, tarımın artığını da ahırda hayvansal üretimde kullanmaktır aynı zamanda. Şeker pancarı buna en uygun tarım ürünüdür. Kendinden sonra ekilen ürüne mineral açısından zengin bir toprak yapısı bırakırken yaprağı ve küspesi hayvan yemi olur. Üretim döngüsünün en önemli ürünlerinden biri bugün fabrikaların satılarak köylünün üretimsizliğe terk edildiği, üretmede ısrar edenlerin de ucuz fiyat, kota, kontenjan ve randevulu alım ve nakliye zorlukları karşısında ezildiği bir süreç dayatılıyor.”

ÖNCEKİ HABER

TÜYAP'ta stant devrildi: Yaralılar var

SONRAKİ HABER

Metal işçileri: Ekonomiyi batırırsan böyle ders verirler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa