08 Nisan 2019 01:01

1 Mayıs saldırılara karşı birliği ve mücadeleyi büyütme günü olmalıdır

Emek Hareketinden sendika yöneticileri 1 Mayıs'ta işçi ve emekçilere birlikte hareket etme, yaygın kutlamalar gerçekleştirme çağrısı yaptı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Emek Hareketinden Sendika Yöneticileri

İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs, ülkemizde ne yazık ki zaman zaman özünden uzaklaştırılarak, içini boşaltılma girişimlerine maruz kalmaktadır. Konfederasyonların “emeğin günü”, “işçi bayramı” gibi ifadeler kullanmasına, işçi ve sermaye sınıfı arasındaki mücadelenin günü olmasına dair vurguları yapmaktan özenle kaçındığı 1 Mayıs tartışmalarına sıkça tanıklık ediyoruz. Bir yandan da işçi ve emekçilerin karşı karşıya olduğu sorunların merkezinde olduğu tartışmalar yerine, alan tartışmalarına sıkıştırılan 1 Mayıs platformları da bahsettiğimiz eğilimin deyim yerindeyse en uç örneğini ortaya koymaktadır.

2019 1 Mayıs’ına giderken de bu eğilimlerin yeniden gündemi işgal ettiğine tanıklık ediyoruz. Oysa sınıfımızın ve emekçi halkımızın karşı karşıya olduğu saldırılara baktığımızda ortak ve birleşik bir mücadelenin elzem olduğunu görmekteyiz. Fabrikalarda, işyerlerinde sendika üyesi olan-olmayan işçi ve emekçilerin de birlik talebini yüksek sesle dillendirildiğini görüyoruz.

KRİZ, İŞSİZLİK, İŞ CİNAYETİ, EYT, İHRAÇLAR, KIDEM TAZMİNATI…

Karşı karşıya olduğumuz tabloya bakacak olursak;

- Son aylarda yüzbinlerce işçi işinden olmuştur. Yüzde 13’lere dayanan işsizlik hızla büyümektedir. Kriz koşullarında kapitalistler için krizin faturasını işçi sınıfına ödetmenin en kolay yolu, işçileri işinden etmek ve daha az işçiye daha çok iş yaptırmaktır. Ve önümüzdeki günlerde toplu işçi kıyımlarının yaşanacağının açık emareleri vardır. Aynı zamanda işten atma tehdidi ile işçi ve emekçilerin kazanılmış tüm hakları gasbedilmek istenmektedir. Çarşı pazarın el yaktığı ve işsizliğin hızla arttığı günlerde konfederasyonların görevi lafta “krizin faturasını ödemeyeceğiz” demek değil, işçi ve emekçilerin ortak mücadelesini örgütleyecek adımlar atmaktır.

- Cumhurbaşkanının her fırsatta “türediler” dediği ve çift maaş istemekle suçladığı 1 milyonun üzerinde EYT’li, bir yandan düzenledikleri miting ve toplantılarla taleplerini ifade edip gasbedilmiş emeklilik haklarını geri isterken, bir yandan da sendikaları EYT sorununu es geçmemeye ve bu konuda etkili mücadele sürdürmeye çağırmaktadır.

-İşçi sınıfımızın ve emekçi haklımızın ülkemizde en can alıcı sorunlarının başında iş cinayetleri ve kadın cinayetleri gelmektedir. 2018 yılında 1923 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybederken 2019’un ilk 2 ayında 284 işçi kardeşimiz iş cinayetlerine kurban edilmiştir. Yine 2018 yılında 440 kadın, erkek egemen zihniyetin kurbanı olmuştur. AKP iktidarı döneminde izlenen politikalarla hem iş cinayetleri hem de “namus” cinayeti diye adlandırılan kadın cinayetlerinde ciddi artışların olduğunu görüyoruz.

-Özelleştirmelerin sınıfın kazanımlarını nasıl baltaladığını defalarca görmüş olmamıza rağmen kamu kurumlarının özelleştirilmesine sendikalar adeta seyirci kalmaktadır. Son olarak Tank Palet Fabrikasının özelleştirilme sürecinde işçi sınıfımızın mücadele eğilimi, adeta sendikal bürokrasinin engeline takılmıştır. AKP iktidarının “babalar gibi satarız” zihniyeti ile özelleştirme süreçleri hız kesmeden devam etmektedir.

-Taşeron işçilerinin talepleri de halen çözülmeyi bekleyen sorunlardan biri olarak orta yerde durmaktadır. İktidar tarafından seçim malzemesi olarak kullanılan “taşeron işçilerin kadroya alınacağı” söyleminin ve ardından atılan adımların aldatmacadan ibaret olduğunu hep birlikte yaşadık ve gördük.

-KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri bir yandan da iş güvenliğinden yoksun bırakılmaya çalışılmakta. Hastanelerde sağlık çalışanlarına şiddet hız kesmeden devam ederken, düşük ücretle esnek çalışma tüm kamu kuruluşlarında dayatılmaktadır. Yine aydınlarımız, gazetecilerimiz, yazarlarımız, akademisyenlerimiz baskı altında tutulmak istenmektedir. Adeta bilime inanan, halkın aydınlatılması için hizmet eden kim varsa baskı, gözaltı ve tutuklamalarla susturulmaya çalışılmaktadır. 

-Tek adam ve tek parti iktidarı toplumu birbirinden ayrıştırarak ve kutuplaştırarak bölme tutumunu sürdürmektedir.  Önümüzdeki günlerde gerek sendikalar kanununda gerekse kıdem tazminatı gibi temel haklarda yapılması istenilen düzenlemelerle işçi sınıfı ve emekçi halkımızın kırıntı olarak kalan hakları da yok edilmek istenmektedir. Halkın örgütlenme ve mücadele etme dayanakları ve mevzileri tamamen işlevsiz hala getirilmek istenmektedir.

ORTAK GÜÇLÜ 1 MAYIS EN ACİL GÖREV

Bu vahim tablo karşısında işçi ve emekçilerin mücadele etme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Ülkemizin birçok noktasında işçi ve emekçiler hakları için mücadele içerisindedir. Fabrika direnişleri, sendikal örgütlenme, toplusözleşme ve EYT mücadeleleri, kadın örgütlerinin kadın cinayetlerine karşı sürdürdüğü mücadeleler… Her şeye rağmen başta Kürt halkı olmak üzere halkımızın bir arada yaşama ve iradesine sahip çıkma çabası, tüm tehdit ve baskılara rağmen aydınların ve gazetecilerin doğruları savunma iradesi bunun en somut örneklerindendir.

Başta işçi sınıfımız olmak üzere toplumun her kesiminden yükselen ses birlikte, ortak mücadele zemininin oluşturulması yönündedir.

Hal böyleyken 2019 1 Mayısı saldırılara karşı birlik, dayanışma ve mücadeleyi büyütme günü olmalıdır. Tek adam ve tek parti rejiminin yarattığı bu sorunlara ve kendi çıkarları için iktidarı besleyen sermaye sınıfına karşı ortak ve güçlü bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesi bugün en acil görevdir.

Ne yazık ki ülkemizde konfederasyonlar sorumsuzca tutum alarak ortak mücadele zeminini baltalamaktadır. Son yıllarda olduğu gibi Türk-İş ve Hak-İş birlik ve ortak mücadele zemininden kaçınarak belirledikleri illerde ayrı 1 Mayıslar kutlamaktadır. Her iki konfederasyona bağlı sendika şubelerinin eleştiri ve tepkilerine, hatta bu merkezi mitinglere katılmak yerine kendi illerinde düzenlenen yerel 1 Mayıslara katılma tutumuna rağmen iki konfederasyon bölücü tutumunda ısrar etmektedir.

Diğer yandan DİSK ve KESK de İstanbul merkezli 1 Mayıs kutlamaları planlamakta ve gerçekleştirmektedir. İstanbul’da her rengin temsilini savunan DİSK ve KESK, İstanbul 1 Mayıs’ının sahibi gibi davranmakta ve diğer konfederasyonlara bağlı sendikaların genel merkezleri ve şubeleri ile birleşmemekte, birlikte 1 Mayıs’ı örgütlemekten kaçınmaktadır. Talepler esas alarak her yerde yaygın ve güçlü 1 Mayıs tartışmaları yerine, alan tartışmalarının yapılması da bu eğilimin başka bir boyutunu ortaya koymaktadır.

Sermaye sınıfı, işçi sınıfının bölünmüş olmasından güç alırken, sendikalara ve konfederasyonlara düşen görev ayrışmak değil, bir arada güçlü bir mücadele ağının örülmesini sağlamaktır. Konfederasyonların 1 Mayıs’la ilgili alacakları tek tutum vardır: Kendilerine üye sendikalara her yerde 1 Mayıs’ın örgütlenmesi çağrısını yapmaktır. Konfederasyonlar sendika merkezlerinin ve şubelerin bu çabalarına destek olmakla görevlidir. Sermaye sınıfının siyasal temsilcisi olan iktidarın her alandaki yıkım politikaları ancak birleşik bir mücadele zemini ile engellenebilir ve 1 Mayıs bunun en önemli alanlarından biridir. Bu nedenle DİSK, KESK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ başta olmak üzere tüm emek örgütleri ayrıştıran değil birleştiren bir tutum içerisinde olmalıdır.

İZMİR VE GEBZE ÖRNEK

Ülkemizde İzmir bu konuda örnek bir tutum izlemektedir. Yukarıda her ne kadar alan ve tek merkezde 1 Mayıs tartışmaları ve birbirini öteleyen rekabetçi tutumlar olsa da İzmir’de sendika şubeleri her yıl bir araya gelmekte ve her konfederasyondan sendikaların katılımı ile ortak 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştirmektedir. Yine Gebze Sendikalar Birliği’nin bu yönde örnek adımları bulunmaktadır. İstanbul’da da farklı konfederasyonlardan sendika şubeleri 1 Mayıs hazırlıklarını birlikte sürdürürken hatta bazı merkezlerde ortak hazırlık etkinlik ve eylemler yaparken ne yazık ki 1 Mayıs alanında yukarıda bahsettiğimiz tutumdan kaynaklı bir araya gelememektedir.

2019 1 Mayısı’na giderken, bölen ve ayrıştıran tutuma karşı işyerlerimizde ve şubelerimizde birlikte hareket etmenin olanaklarını zorlamalıyız. Konfederasyonların dayatmalarına karşı İstanbul başta olmak üzere her yerde birlikte 1 Mayıs’ta alanlarda olmayı hedeflemeliyiz. Birlik karşısında ayrıştırıcı tutum alan konfederasyon yöneticilerine, sendikal bürokrasiye karşı fabrikalardan başlayarak bir arada birlikte kutlamanın zeminini örmek için bütün sendikacılara, işyeri temsilcilerine, işçi ve emekçilere çağrımızdır: Gelin birlikte 1 Mayıs’ı örgütleyelim,işçi ve emekçileri bölen tutumları teşhir edelim. Gelin birleşik ve güçlü 1 Mayıs’ı örgütleyelim, işçileri ve emekçileri bölen tutumların karşısında taleplerimizi en güçlü şekilde alanlara taşımak için hep birlikte hareket edelim.

ÖNCEKİ HABER

Sesimi Duyan Yok Mu Derneği: Uyuşturucuyla gerçek bir mücadele yok

SONRAKİ HABER

Zindaşti davasının firari sanığı İlhan Ünğan Kadıköy'de öldürüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa