15 Nisan 2019 01:00
Son Güncellenme Tarihi: 17 Nisan 2019 07:17

Kıdem tazminatı fona devredilirse ne olur?

Sendika Uzmanı Onur Bakır, hükümetin kıdem tazminatı ve zorunlu BES açıklamasının işçilere nasıl yansıyacağını yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Onur BAKIR
Sendika Uzmanı

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 2018 yılı Eylül ayında Yeni Ekonomi Programı’nı açıklamış; kıdem tazminatı ve sosyal güvenliğe yönelik saldırının sinyallerini vermişti. İktidar yerel seçimler öncesi tepki toplamamak adına planlarını seçim sonrasına ertelemişti. Seçim gecesinde ise TÜSİAD iktidara seslenerek “yapısal reform” çağrısında bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 4.5 yıl boyunca seçim olmayacağını vurgulayarak ekonomiye ve reformlara odaklanacaklarını söylemiş, patronlara yeşil ışık yakmıştı. Henüz seçim tartışmaları bitmedi belki ama iktidar sermayeye verdiği sözleri yaşama geçirmek için harekete geçti. Bakan Albayrak, bir basın toplantısı düzenleyerek Yeni Ekonomi Programı’nda yer alan politikaları ne zaman ve nasıl yaşama geçireceklerini açıkladı.

Albayrak açıklamasında 2019 yılı sonuna kadar

  1. Bireysel emeklilik sisteminin yeniden yapılandırılacağını,
  2. Kıdem tazminatı fonu oluşturulacağını ve bu fonun bireysel emeklilik sistemi ile entegre edileceğini,
  3. Fonlarda biriken tutarların şirketlere ucuz finansman olarak kullandırılacağını ifade etti.

Henüz detaylı bilgiler ya da bir yasa taslağı yok. Ancak Albayrak’ın açıklamalarından ve basında yer alan haberlerden hareketle şöyle bir modelin öngörüldüğünü söyleyebiliriz:

1) GİRİŞİ ZORUNLU, ÇIKIŞI ZOR BES SİSTEMİ

Zorunlu bireysel emeklilik sisteminden (BES’ten) çıkanlar yeniden sisteme dahil edilecek ve 2 ay içinde cayma hakkı kaldırılacak. İşçiler ve kamu emekçilerinin belli bir asgari süre boyunca (örneğin 5 yıl) sistemden çıkma hakları da olmayacak. Emekçilerden her ay yüzde 3 BES primi kesilecek. Kesilen primler her bir emekçinin BES hesabında birikecek ama asgari bir süre boyunca bu tutar çekilemeyecek. Bu asgari süre sona erdikten sonra sistemden ayrılmak mümkün olacak. Ancak en az 10 yıl prim ödemeden ve 56 yaşını doldurmadan önce bir emekçi sistemden ayrılmak isterse çok ciddi kayıplar yaşayacak. Mevcut uygulamada da olduğu üzere devlet katkılarının bir kısmının ya da tümünün geri alınması, geçmişe dönük olarak giriş aidatı ve sistemde kalınan her yıl için yönetim gider kesintisi tahsil edilmesi ve ayrıca elde edilen getiriden stopaj kesilmesi söz konusu olacak. Yani emekçi “40 katır mı, 40 satır mı” durumu ile karşıya kalacak.

2) KIDEM TAZMİNATINDA FON SİSTEMİ

Kıdem tazminatı fonu kurulacak. Aynı zorunlu BES’te olduğu gibi kıdem tazminatı fonunda da işçilerin ayrı ayrı bireysel hesapları olacak. Bireysel emeklilik hesabı ile kıdem tazminatı hesabı entegre edilecek. Yani bu iki hesap ya tek bir hesapta toplanacak ya da birbiri ile ilişkilendirilecek. İşverenler her ay işçinin kıdem hesabına kıdem tazminatı primi yatıracak. BES’te primi işçi öderken, kıdem tazminatı fonunda primi işveren kendi kasasından ödeyecek. Ancak aynı BES sisteminde olduğu gibi kıdem tazminatı fon sisteminde de işçi canı istediği zaman parasını çekemeyecek. İşçi asgari bir süre beklemek zorunda olacak ve bu süre içinde işten çıkarılsa ya da ayrılsa bile kıdem fonuna dokunamayacak. Bu asgari süreden sonra ancak emeklilik tarihinden önce fondaki parasını almak isteyen işçi yine ciddi kesintiler ve kayıplar yaşayabilecek.

3) İŞÇİNİN HAKKININ SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMESİ 

İki sisteme de girmek zorunlu olacak ama çıkmak kolay olmayacak. Böylece zorunlu BES ve kıdem fonunda ciddi tutarlar birikecek. Ancak işçi kendi birikimine dokunamayacak. Albayrak’ın basın toplantısında açık bir biçimde söylediği üzere sistemde biriken fonlar reel sektöre kanalize edilecek ve şirketlere ucuz finansman kaynağı sağlanacak. İşçiden, emekçiden zorla gasbedilen kaynaklar, şirketlere ucuz kredi olarak altın tepside sunulacak. İşyerinde, fabrikada, atölyede işçiyi sömüren patron, bir de işçinin alın terini ucuz kredi olarak kullanıp çifte sömürünün keyfini sürecek.

Albayrak’ın açıklamalarından çıkan sonuçlar bunlar. Henüz bir yasa taslağı yok, detaylar belli değil. Ancak iktidarın niyeti açık ve net. İktidar 2019 yılı sonuna kadar bu politikaları yaşama geçirmeyi amaçlıyor. Bu tablo karşısında yaklaşan 1 Mayıs çok daha büyük önem taşıyor…

BES İŞÇİYE KÂR DEĞİL ZARAR GETİRİYOR

İstendiği kadar allanıp pullansın BES işçiye kâr değil zarar ettirmektedir. Bir bankanın hesaplama motorunu kullanarak 2018 yılı Kasım ayından geriye doğru 1 ve 5 yıllık sürece baktığımızda karşımıza şöyle bir sonuç çıkmaktadır. Son 1 yılda BES ortalama yüzde 12.3 getiri sağlamıştır. Ancak aynı dönemde enflasyon yüzde 23.6 artmıştır. Yani işçinin sistemdeki 100 lirasının en az 123.6 TL olması gerekirken, işçinin parası 112.3 TL’de kalmıştır. Son 5 yılda ise BES ortalama yüzde 49.2 TL getiri sağlarken, aynı dönemde enflasyon oranı yüzde 73.3 olmuştur. Yani süre uzadıkça enflasyon ile BES’in getiri (nema, değerlenme) miktarı arasındaki fark büyümektedir. Sonuçta işçinin parası enflasyon karşısında erimektedir. Yüzde 25’lik devlet katkısı da bu değersizleşmeye derman olmamaktadır. Çünkü 3 yıldan az süre içinde sistemden ayrılan işçiye hiç devlet katkısı verilmemekte, 3-6 yıl arasında ayrılan işçiye verilen katkının yüzde 85’i geri alınmakta, 6-10 yıl arasında ayrılan işçiye verilen katkının yüzde 65’i geri alınmakta, 10 yıldan sonra ancak 56 yaşından önce ayrılan işçiden ise katkının yüzde 40’ı geri alınmaktadır. Öte yandan sistemden erken çıkış halinde bir dizi kesinti yapılmaktadır. Hal böyle olunca bırakalım enflasyon kadar artmasını, işçinin cebinden çıkan primden daha düşük bir tutar bile işçiye ödenebilmektedir.

EMEKLİ AYLIKLARI DÜŞMEYE DEVAM EDECEK

Bakan Albayrak “Artık vatandaşlarımız emekli olduklarında nasıl geçinirim kaygısı taşımayacak” diyerek emekli aylıklarının yetersiz olduğunu kabul etti. Albayrak’ın bulduğu çözüm ise “tamamlayıcı” sigorta, yani bireysel emeklilik sistemi. Oysa bu durumun sorumlusu iktidarın ta kendisi! 2008’de yürürlüğe giren kanunla 2008 sonrasındaki dönemde emekli aylığı bağlama oranı yüzde 40’a düşürüldü. Bugün evli, bir çocuklu, eşi çalışmayan asgari ücretli işçinin eline ayda 2.088 TL geçmektedir. Tüm hizmeti 2008 sonrası olan işçiye bağlanacak emekli aylığı ise kabaca 903 TL olacak, yani işçi eline geçen rakamın yarısının altında bir aylık alabilecektir. İktidarın bulduğu çözüm zaten emekli aylığı için brüt ücretinden SGK primi kesilen işçiden bir de zorla BES primi kesmektir. Ancak BES de bu kayba çare olmaz. Örneğin bugün 35 yaşında olan bir asgari ücretli, asgari ücret üzerinden 56 yaşına kadar BES primi ödese bile 56 yaşını doldurduğunda 123 TL BES geliri alabilecektir. Bu durumda emekli aylığı ve BES aylığının toplamı bile ancak işçinin aylık gelirinin ancak yarısına ulaşacaktır.


TAZMİNATIN FONA DEVRİNİN 10 SONUCU

1) Kıdem iş güvencesi olmaktan çıkacak

Türkiye’de her 10 işçiden 6’sı iş güvencesi kapsamında değil. Bu işçilerin çok büyük kısmı 30’dan az işçi çalıştıran küçük işyerlerinde çalışıyor. Patronlar bu işçileri istedikleri zaman, hem de gerekçe bile göstermek zorunda olmadan işten çıkarabiliyor. Ama bu işçiler işe iade davası açamıyor. Bu yüzden bu durumdaki işçilerin tek güvencesi kıdem tazminatı. Çünkü patronlar bu işçileri işten çıkarmadan önce kıdem tazminatı yükü nedeniyle iki kez düşünmek durumunda. Ancak fon sisteminde patronların artık böyle bir derdi olmayacak. Özellikle küçük işyerlerinde çalışan işçiler tek korumalarından da mahrum kalacak. 

2) İşten atmalar daha kolay hale gelecek

Kıdem tazminatının fona devri sadece iş güvencesi kapsamında olmayan, küçük işyerlerinde çalışan işçiler için kayıp anlamına gelmiyor. Büyük işyerlerinde çalışan, iş güvencesi kapsamında olan, hatta sendikalı ve toplu iş sözleşmesi olan işçiler için de kıdem tazminatı iş güvencesi olmaktan çıkacak. Zaten patronların temel derdi, kıdem tazminatı yükünü azaltmak, böylece daha kolay işçi çıkarabilmek. Fon sistemiyle birlikte hem patronlara olan maliyet düşeceği hem de kıdem tazminatı işten çıkarma halinde ödenen bir hak olmayacağı için işten atmalar daha kolay olacak. Özellikle uzun yıllardır aynı işyerinde çalışan, kıdem süresi yüksek olan işçilere kıyım yapılması daha basit hale gelecek.

3) Kıdem tazminatı kara gün dostu olmayacak

Kıdem tazminatı işten çıkarılan ya da kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde işten ayrılan işçilerin kara gün dostudur. İşsizlik ödeneğinin hem miktar hem süre bakımından düşük olduğu Türkiye’de işinden olan işçinin can simididir kıdem tazminatı. İşçi tazminatı ile borcunu harcını öder, çorbasını kaynatır, çocuğunun okul masraflarını karşılar. Ancak fon sisteminde işten çıkarılan ya da ayrılan işçi, asgari süreyi henüz doldurmamışsa, fondaki parasını istese de alamaz. Asgari süreyi doldurmuş olsa bile emeklilikten önce parasını almak isterse büyük kayıplar yaşayabilir.

4) Çeyiz ya da askerlik parasına son

Askere giden erkek işçi kıdemini alır. Evlenen kadın işçi evlendikten sonraki 1 yıl içinde kıdemini alıp işten ayrılabilir. Çeyiz parasıdır kıdem tazminatı, askerlik parasıdır. Ama fon sisteminde işçi askerlik ya da evlilik nedeniyle işten ayrılsa bile fondaki parasını çekemeyebilir.

5) İşçinin kıdem kozu elinden alınacak

Sanıldığının aksine işten kendi ayrılan işçi de kıdem tazminatı alabilir. İşçi istifa etmek yerine -koşullarının mevcut olması şartıyla- haklı fesih hakkını kullanırsa kıdem tazminatını alabilir. Örneğin ücreti eksik ya da geç ödenen, fazla mesaisi verilmeyen, işçi sağlığı önlemleri alınmayan, mobbing uygulanan işçi haklı fesih yapıp, tazminatını da alarak işten ayrılabilir. Ama fon sisteminde haksızlığı uğrayan işçi artık “kıdemimi alıp giderim” kozunu kullanamaz. Cebinden tazminat ödemeyeceğini bilen patronlar daha da arsız ve pervasız davranabilir, işçilerin haklarını daha kolay gasbedebilir. Öte yandan işçi haklı fesih yapsa bile asgari süre dolmadıysa fondaki parasını alamayabilir. 

6) Tazminat son ücretten hesaplanmayacak

Kıdem tazminatı son, giydirilmiş, brüt ücretten hesaplanır. Yani işçi kaç yıl çalışmış olursa olsun, geçmiş yıllarda ne kadar ücret alırsa alsın, kıdem tazminatını en son ücreti üzerinden alır. Örneğin kasiyer olarak işe başlayan 10 sene boyunca kasiyer olarak asgari ücretle çalışan, ardından kasa şefi pozisyonuna terfi eden ve ücreti 1,5 asgari ücrete çıkan işçinin kıdem tazminatı artık 1,5 asgari ücret üzerinden hesaplanacaktır. Ancak fon sisteminde işveren kıdem primini, işçinin o ayki ücreti üzerinden yatırır. Böylece bu örnekte işçinin kıdem primi 10 yıl boyunca asgari ücretten yatar ve işçinin eline geçecek kıdem tazminatı çok ciddi miktarda düşer. Tazminatın son ücretten hesaplanmayacak olması tazminatı üçte ikiye, hatta yarıya bile düşürebilir. 

7) Primi düşük gösterilenin kıdemi de düşecek

Türkiye’de sayısı milyonlarla ifade edilebilecek işçinin SGK’ya bildirilen ücreti, eline geçen gerçek ücretinden düşüktür. Çünkü patronlar daha az prim ödemek için işçinin ücretini daha düşük göstermekte, hatta asgari ücretten prim ödemektedir. Fon sisteminde, kıdem tazminatı primi işçinin gerçek ücreti değil SGK’ya bildirilen ücreti üzerinden yatırılacağı için bir kayıp da bu nedenle yaşanacaktır.

8) Yol ve yemek gibi yan haklar kıdeme yansımayacak

İşçiye yemek ve yol yardımı ödenmiyor ama işyerinde yemek veriliyor ve servis sağlanıyor olabilir. Bu yemek ve servis hakkının parasal karşılığı kıdem tazminatı hesabına dahil edilir. Ama fon sisteminde parasal olmayan haklar kıdem tazminatına yansımayacaktır. Öte yandan kıdem tazminatı primi, sigorta primi kesintisine tabi ücret üzerinden hesaplandığı takdirde işçinin sigorta primi kesilmeyen hakları da (örneğin kasa tazminatı, çocuk ve aile zammı) hesaba girmeyecektir.

9) İşçinin kıdemi enflasyon karşısında eriyebilecek

Zorunlu BES sisteminde olduğu gibi kıdem tazminatı fon sisteminde de işçinin hesabına yatırılan paralar işletilecek, nemalandırılacaktır. Ancak işçinin parasının enflasyonun karşısında değerini korumasının garantisi yoktur. Zorunlu BES sisteminde işçilerin primleri sadece son 1 yılda enflasyon karşısında yüzde 10 değer kaybetmiştir. Kıdem tazminatı fonu sisteminde de benzer bir durumun yaşanması, işçinin kıdem tazminatının pula dönmesi kuvvetle muhtemeldir.

10) Kıdem tazminatı 30 günün altına düşebilecek

Kıdem tazminatı her 1 yıllık kıdem için 30 günlük ücret üzerinden hesaplanır. Patronlar bu kurala şiddetle karşı çıkmakta, 30 günün düşürülmesini (örneğin en az 14 güne düşürülmesini) talep etmektedir. Fon sisteminde nasıl bir kural getirileceğini henüz bilmiyoruz ama 30 günün aşağı çekilmesi büyük bir olasılık. Bu durumda kıdem tazminatı bir darbe daha yiyecek, iyice küçülebilecektir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

KESK ve Amed İhraçlar Platformundan mazbata tepkisi

SONRAKİ HABER

CHP: Polis, Büyükçekmece'de 2007 listesi ile 'sahte seçmen' aradı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa