19 Nisan 2019 00:34

Emekçilerin gerçek bir sendikal mücadelede birleşmesinden korkuyorlar

Yaptığımız işyeri çalışmalarında görüyoruz ki belediye emekçileri, işi, ekmeği, çalışma koşulları, maaş ve toplusözleşme alacakları hakkında kaygılı.

Tüm Bel-Sen MYK Üyesi Satı Burunucu (ortada) | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Satı BURUNUCU
Tüm Bel-Sen MYK Üyesi

Yerel seçimler 31 Mart tarihinde yapıldı. Ancak başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri olmak üzere itirazlar, yeniden sayımlar bitmedi. Başvuruları onaylanmış, seçime girmiş ve kazanmış kimi belediye başkanlarının ise KHK’li oldukları gerekçesiyle belediye başkanlıkları yok sayılarak mazbataları seçimi kaybetmiş olan adaylara verildi. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu gereğince yerel yönetim işkolunda her yıl 15 Mayıs'ta tutulan yetki tutanakları ile başlayan yetki sürecinin hemen arifesinde yaşanan bu bitmeyen seçim, haliyle emekçileri de yakından ilgilendiriyor.

Zira seçim öncesi hükümetin en yetkili ağızlarından yapılan “Yine kayyım atarız, AKP dışında belediye başkanları seçilseler bile belediyeyi yönetemezler, personel maaşlarını ödeyemezler” açıklamaları ve seçim sonrası on binlerce kişinin belediyelerde çalışmadan maaş aldığı ve belediyelerin bunlardan temizleneceğine dair sözler tedirginliği artırmış durumda. Yaptığımız işyeri çalışmalarında da görüyoruz ki belediye emekçileri, özellikle sözleşmeliler ve işçiler işi, ekmeği, çalışma koşulları, maaş ve toplusözleşme alacakları hakkında kaygılı.

Ürettikleri hizmete rağmen dünya görüşleri, işe girerken kendilerine referans olanların kimliği, hatta sendikal tercihleri nedeniyle belediye yönetiminin kendilerinin geleceği hakkında önyargı sahibi olacağını düşünüyorlar. İşin kötüsü çok da haksız değiller. Belediyede çalışan emekçiler bu kaygılarını haklı kılan pek çok kıyım, baskı, sürgün ve engelleme örneklerine şahit oldular. Öte yandan işveren eliyle örgütlenen sendikalar üye sayılarındaki rekor artışlarla övünürken, sorunları etrafında birleşen işçi ve emekçilerin kendi tercih ettikleri sendikalara üye olmaları işten atılma, baskı görme nedeni oldu. İşveren temsilcileri, bölgede valiler ve kayyımlar eliyle sendika üyelerimizin işten atılmakla tehdit edilmesi; sürgünler hatta fiziksel saldırılara rağmen yapılan suç duyurularının, idari ve adli takiplerin sonuçsuz kalması bu tablodan bağımsız değil.

ERDOĞAN'IN SÖZLERİYLE SENDİKACILIK YAPMAK

İşte bu koşullarda yeni bir yetki sürecine girildi. Şunu belirtmeden geçmeyelim; yerel yönetim işkolundaki örgütlenme oranı yüzde 92'lerle en yüksek orana sahiptir. Ve bu oranı yükselten sadece bu işkolunda memurların toplusözleşme yapma hakkına sahip olmasıdır. Ancak kimi sendikalar örgütlenmelerini emekçilerinin ortak taleplerini kazanmak üzerinden sürdürmemektedir. Hatta çalışmalarını emekçileri birleştirmekten çok, yerel-merkezi iktidarlara yakınlık ve uzaklıkları ve alt kimlikler üzerinden yapmaktadır. Örneğin artık iktidarın arka değil ön bahçesi haline gelen Memur-Sen’e bağlı Bem Bir-Sen ve Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş, bölgede belediyelerde açıktan kayyımlar tarafından örgütlendiler. 31 Mart seçimlerinin hemen ardından AKP’nin kazandığı Bergama Belediyesi’nde emekçiler “başkanın talimatı var” denilerek çağrıldıkları toplantıda Bem Bir-Sen’e üye olmaları istendi. AKP’nin kaybettiği başka Ankara Büyükşehir Belediye’de emekçilere “Belediye meclis üyelerinin çoğunluğu AKP’de rahat olun, bizden istifa ederseniz toplusözleşmeden yaralanamazsınız” yazılı tehdit mesajları atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası yaptığı “Dava adamı önce davasının ne olduğunu bilecek. En ufak bir savrulmada merkezi bırakıp başka yerlere kaçmayacak. Şu anda bakıyoruz (...) bazı yerlerde seçimlerde falan, filan ...Hemen anında sendika değiştirmeler. Herkes bir yerlere savrulmaya başladı. Bu dava adamı olmak değil, böyle olur mu?​” sözleri de Memur-Sen ve Hak-İş ile iktidar arasındaki ilişkinin ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. Ve emekçilerin sendikasını seçme özgürlüğüne engel olan daha büyük bir tehdit ve talimat ne olabilir? diye düşünüyor insan.

TAZMİNAT İÇİN TEK SÖZ ETMEDİLER

Biraz daha açalım: Memur-Sen ve Hak-İş, yerel ve genel iktidarın tehdit, baskı, kadro, lojman, terfi, tayin vb rüşvet teklifleriyle çok kısa zamanda anormal büyüyen iki konfederasyon. Onların böyle büyüdüğü süreçte sermaye sınıfının, onların hükümeti AKP'nin ve yerel iktidarlarının baskısına karşı mücadele eden her sendikal örgütlülük dağıtılmaya çalışıldı. Bu sendikaların üye ve yöneticileri baskı ve sürgünlerin yanı sıra gözaltı, tutuklama, polis şiddeti ve işten atılmalarla sindirilmeye çalışıldı. İşveren ve hükümetin desteğiyle örgütlenen bu sendikalar, aldıkları yetki karşılığında emekçiler açısından çok kötü sözleşmelere imza atıp, emekçilerle dalga geçer gibi iktidara teşekkür ettiler. Hak gasplarında ise ölü taklidi yaptılar. Örneğin Memur-Sen ve Hak-İş, Bakan Albayrak’ın açıkladığı ve işçilerin kıdem tazminatını, kamu emekçilerinin iş güvencesini hedefe koyan, zorunlu bireysel emeklilik sistemini daha ağır koşullarda hayata geçirmeyi öngören, vergi yükünü artıran paketle ilgili, işsizlik, yoksulluk ve iş cinayetleriyle ilgili tek açıklama yapmadı.

Dolayısıyla özellikle kriz döneminde Cumhurbaşkanının ağzından “dava adamı olun, merkezden uzaklaşmayın, bu sendikalardan istifa etmeyin” yönlü çağrılar, eldeki olanakların kaybedilmesinin yanı sıra krizin sonuçlarından rahatsız olmuş emekçilerin gerçek bir sendikal mücadelede birleşmesini, sermaye sınıfının ve iktidarın uygulamalarına hayır demesini engelleme paniğidir. Ve varlık nedenleri yerel ve merkezi iktidarın emekçilere baskısına borçlu olan bu sendikaların, şimdi üyelerine baskı yapıldığı yönündeki açıklamalarının sendikal hak ve özgürlükler ile yakından uzaktan ilgisi yok. 31 Mart’tan sonra kayyım ve Akp baskısından kurtulan emekçilerin, tercihleri doğrultusunda bu sendikalardan istifa etmeleri nedeniyle bu sendikalardan yapılan “seçim sonrasında üyelerimiz tehdit ve şantajla örgütleniyor” açıklamalarına ise ancak trajikomik denebilir.

HANGİ PARTİDEN OLURSA OLSUN

Sadece AKP değil CHP’li ya da HDP’li belediyelerde de, işverene yakınlık üzerinden emekçilerin sendikal tercihlerine müdahale etmek de, emekçilerin belediyeye kimin seçildiğine bakarak sendika değiştirmesi doğru değildir. Zira seçimle göreve gelseler de hangi siyasi partiden olursa olsun belediye başkanları, belediye emekçilerinin işverenidir. Ve emekçilerin çıkarları için bağımsız örgütlenmesini yapmak zorundadır.

Sendikamız Tüm Bel-Sen, yerel yönetim emekçileri tarafından kurulmuş, fiili meşru mücadele ile “Memurlar sendika kuramaz” denilen günlerde toplusözleşme ve grev hakkı için mücadele eden hatta toplusözleşme yapan bir sendikadır. Belediye emekçilerinin kazanımları için mücadeleyi esas alır ki bu da işveren güdümlü sendikal örgütlenmeyi reddetmekle başlar. Belediye emekçilerinin örgütlenmek için onlarca nedeni vardır ve bir emek örgütüne düşen emekçilerin ortak taleplerini kazanmak için onları bölerek değil birleştirerek bir dayanışma ve mücadele örgütü olmaktır. İşte bu nedenledir ki 25-30 yıldır yönetimlerinde AKP, MHP’nin bulunduğu belediyelerde her türlü baskı ve saldırıya rağmen halen yüzlerce üyemiz var.

Bundan sonraki süreçte de merkezi ve yerel iktidarlardan bağımsız olarak başta iş güvencesi, toplusözleşme ve grev hakkı olmak üzere belediye emekçilerinin dünya görüşlerine, ulusal kimliklerine, cinsiyetlerine göre ayırmadan, her türden bölmeye karşı birleştirmeye, emekçilerin işiyle ekmeğiyle, sendikal tercihleri ile oynanmasına karşı mücadele etmeye devam edecektir ve bunun teminatı yöneticiler değil yerel yönetim emekçilerinin örgütlü mücadelesidir.

YEREL YÖNETİM İŞKOLUNDA ÖRGÜTLÜ SENDİKALAR

BEM BİR-SEN

2003 yılında 7 bin üyesi olan Memur-Sen’e bağlı Bem Bir-Sen’in 2018 yılında üye sayısı 69 bin 673 olmuştur. Merkezi ve yerel iktidarın bütün olanaklarına rağmen işkolu yetkisini ancak 2009 yılında alabilmiştir. Bem Bir-Sen, işe belediye başkanlarıyla imzaladığımız toplusözleşmelerin adını “sosyal denge sözleşme” olarak değiştirerek başladı. Ve sosyal denge adı altında:

  • Belediye başkan yardımcısı, müdür gibi işveren temsilcilerine en yüksek, şeflere onların altında, unvansız memurlara en alt düzeyden ücret artışını öngören kademeli ve eşit olmayan sözleşmelere imza attı.
  • Uyarı-kınama cezası alanlar, ikinci bir ceza olarak belli sürülerle toplusözleşmeden faydalanamamaktadır.
  • Hastalık izni ve sağlık raporu kullanılması halinde toplusözleşmeden kesintiler yapılmasının altına imza attı.
  • Sözleşmeli çalışanlar sendika üyesi olmalarına rağmen toplusözleşmede kapsam dışında bırakıldı.
  • Sendika üyeliği işe başlama evrakı gibi belediyenin insan kaynakları müdürlüğü tarafından işe başlayacak personele zorunlu olarak imzalatıldı, belediyeye her işe giren işveren tarafından zorunlu üye yapıldı.
  • Başka sendikaların üyeleri ise yüksek dayanışma aidatları ile (toplusözleşmeden faydalanmak İçin 5-6 aidat ödeme hükmü konulmuştur) bu yükten kurtulmak İçin Bem Bir-Sen’e üye yapılmaya aslında örgütsüzleşmeye zorlanmıştır.
  • Kayyım atamalarına kadar bölge belediyelerinde hiç örgütlülüğü olmayan Bem Bir-Sen, valilikler ve kayyımlar tarafından bizzat “Sıradaki KHK’da adının olmasını istemiyorsan Tüm Bel-Sen’den istifa ederek Bem Bir-Sen’e üye ol” tehdidi ile örgütlenmiştir.
  • Yetkiyi alarak toplusözleşme yaptıkları her yerde emekçilerin kazanımlarından vazgeçilmiştir. 8 Mart’ın tatil olması yeni sözleşmelerde çıkarılmış, ücretler düşürülmüştür.
  • Sendikanın yaptığı toplantılarda AKP adayları, hükümet temsilcileri çağrılıp konuşturulmuş, açıktan Cumhur İttifakının desteklenmesi istenmiştir. Örneğin 15 Mart’ta Bem Bir-Sen’in üyelerine düzenlediği yemekte, Denizli Büyükşehir, Pamukkale ve Merkezefendi ilçe belediyeleri adayları çağrılarak konuşturulmuş, Bem Bir-Sen Genel Başkanı tarafından Cumhur İttifakına oy verilmesi istenmiştir.

TÜM YEREL-SEN VE TÜM YEREL HİZMET-SEN

İşveren güdümlü- bölücü başka bir sendika da Kamu-İş’e bağlı Tüm Yerel-Sen’dir. Yalnızca CHP’li belediyelerde örgütlenmeyi esas alan bu sendika(!)özellikle ulusalcı belediye başkanlarına Tüm Bel-Sen ve KESK’in bölücü olduğunu söyleyerek, “Biz CHP’liyiz, CHP genel merkezi de bizi destekliyor” demektedir. Ve kimi ulusalcı belediyelerde belediye başkan ve yardımcılarının talimatı ile örgütlenmeye çalışsa da üye sayısı birkaç bini geçemiyor. Emekçilerin iş güvencesi, insanca çalışma koşulları, kriz, zorunlu BES uygulaması, parasız eğitim ve parasız sağlık hakkı, demokrasi sorunu vb meselelerde hükümete dair bir tek laf etmeyen Tüm Yerel-Sen de “Gücümüz birliğimiz, birliğimiz Tüm Bel-Sen”dir diyen belediye emekçilerini örgütsüzleştirmeye çalışmaktadır.

Memur-Sen ya da Kamu-Sen tercihi yerine Kamu-İş tercihi yapan kimi ulusalcı işverenler de belediye emekçilerinin örgütlü mücadelesini bölmek için yol vermekte, yedekte el altında tutmaktadır. Gerici, ırkçı, bölücü propagandalarını sürdüren Tüm Yerel-Sen imzaladığı toplusözleşmelerde de emekçilerin kazanılmış haklarını masada teslim etmekte Bem Bir-Sen’den geri kalmıyor. İşveren talimatı ile örgütlenen Tüm Yerel-Sen belediye emekçilerini bugüne değin hiç olmadığı kadar Türk-Kürt diye ayrıştırmakta, Tüm Bel-Sen üye ve yöneticilerini hedef göstermektedir. Merkezi iktidarın emekçilere, demokrasi güçlerine yönelik saldırılarına karşı kör, sağır ve dilsizken belediye başkanlarına adeta “padişahım çok yaşa” demektedir.

Öte yandan Kamu-Sen’e bağlı Tüm Yerel Hizmet-Sen de benzer biçimde milliyetçilik üzerinden örgütlendi. MHP içerisinden İyi Parti’nin çıkmasının ardından ikiye bölündü. Emekçileri bölen ve işverene bağlı bir sendikal yapıyı sürdürüyorlar.

BELEDİYE EMEKÇİLERİ NE İSTİYOR?

  • Her gelen belediye yönetimi bize parti memuru gibi değil devlet memuru ve kamu emekçisi gibi baksın.
  • Belediye başkanına, onun partisine, rant ilişkilerindeki konumlanışa göre değil eğitim, uzmanlık, kıdem-liyakat üzerinden istihdam ve görevlendirmeler yapılsın.
  • Sendikal tercihlerimize belediye yönetimleri müdahale etmesin, gölge de etmesin.
  • Herkese 3600 ek gösterge verilsin
  • Her işyerine kreş, etüt merkezi, yaz okulu, yemekhane, lojman, sosyal tesisler açılsın ulaşım ücretsiz olsun.
  • Kadın emekçiler ayrımcılığa uğramasın
  • Zabıta ve itfaiye emekçilerinin yıpranma sorunu ve tazminat hakkı verilsin
  • Güvenlik görevlilerinin maktu mesai hakkı iş güçlüğünü esas alarak ve güncellenerek iade edilsin
  • Teknik personelin arazi tazminatı hakkı gasbedilmesin
  • Baskı, sürgün ve mobbing son bulsun
  • Toplusözleşme hakkını sınırlayan 4688 sayılı yasanın ilgili maddeleri kaldırılsın özgür toplu pazarlık hakkı tanınsın, toplusözleşmelerden dolayı Sayıştay zimmetleri son bulsun
  • Kimsenin işiyle, ekmeği ile oynanmasın
  • Başta sözleşmeliler olmak üzere herkese kadrolu, güvenceli istihdam sağlansın.
ÖNCEKİ HABER

ABD gündemi: Amerikan siyaset düzeninde ilerici kadınlara tahammül yok

SONRAKİ HABER

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan kıdem tazminatı açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa