22 Nisan 2019 01:23

İki yıl sonra Kolombiya: Barış yok sermaye lehine baskıyla dönüşüm var

İspanya İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile Kolombiya’ya giden Jesus de la Roza, yaptıkları görüşmeleri ve izlenimlerini Evrensel için yazdı.

Kolombiya

Jesus de la Roza / Evrensel

Paylaş

Jesus de la Roza

İki yıl önce, İspanya İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Kolombiya’ya gittim. Juan Manuel Santos’un başkanlığındaki hükümet ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında imzalanan Barış Antlaşmasının (Kasım 2016) üzerinden üç ay geçmişti. O zaman antlaşma hükümlerinin yerine getirilmesine başlanmasında oldukça yavaş davranıldığını, işi yokuşa sürme çabasında olunduğunu, antlaşma süresince kullanılacak fonların yönetilmesinde yolsuzluklar; daha önce FARC’ın kontrol ettiği bölgelerin paramiliter güçlerce işgal edildiğini, mülksüzleştirilen köylülerin topraklarının iade edilmesinde güçlükler yaşandığını, insanların yerinden yurdundan edildiğini, toplumsal önderlerin tehdit edildiğini, sendikaların görevlerini yerine getirmede zorluklar yaşadıklarını tespit etmiştik. Oysa bu barış antlaşması, on binlerce insanın yaşamına mal olan ve 50 yıl süren bir çatışma ortamından sonra (bugün bile 7 milyon insan yerinden yurdundan edilmiş durumda) Kolombiya halkı için bir umuttu.

KOLOMBİYA’YA İKİNCİ ZİYARET

İki yıl sonra bu yılın Şubat-Mart ayında yine aynı komisyon bünyesinde Kolombiya’ya yeniden gittim. Çok sayıda topluluk önderinin katledildiği, ciddi şiddet olaylarının yaşandığı yerler olan ve Kolombiya’nın güneydoğusundaki Narino ve Cauca ile kuzeydoğusundaki Cordoba ve Sucre eyaletlerini ziyaret ettik. Esas olarak yerli toplulukları, siyahlar (Afrika kökenli) ve köylü topluluklarıyla toplantılar yaptık. Her ne kadar Santos ve geçen ağustos ayında seçilen yeni başkan Ivan Duque (Eski narko-devlet başkanı Uribe’nin kuklası) tüm dünyayı Kolombiya’da barış sağlandığına inandırmış olsa da gerçeğin böyle olmadığına tanık olduk.

YERLİ AWA HALKIYLA GÖRÜŞME

Honduras sınırına yakın bir yerde bulunan Narino cangılında, sayısız kurban veren ve çok sayıda üyesi yerinden yurdundan edilmiş olan ve nesli tükenme tehlikesi yaşayan Awa halkının önderleriyle bir araya geldik. Bu yerli halkın 1990 yılından bu yana 400 lideri katledilmiş.

Daha önce FARC’ın kontrolü altında olan bu bölgede koka yetiştiriliyor ve yine burası önemli bir uyuşturucu ticareti koridoru. Awa halkı yasa dışı ürüne alternatif ekimler yapma talebinde bulunmuş, ancak bu konuda gereken yardımı ve güvenceyi sağlayamamışlar.

FARC artık yok; ama şu anda burada diğer silahlı güçler; Kolombiya Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN), FARC muhalifleri (yapılan barış antlaşmasını onaylamayan FARC üyeleri) ve paramiliter gruplar var. İşin içine bazen olaylara göz yuman polis ve asker de girince tehdit ve tehlike özerk yerli bölgelerine (resguardos) kadar uzanıyor, ki buradaki insanlar yalnız başına dolaşamaz durumda. Bazı özerk yerli bölgelerinde paramiliterler akşam 6’dan sonra sokağa çıkmayı, hatta cep telefonu kullanmayı yasaklıyor. Bazı yerlere mayın döşenmiş. Ayrıca bir silahlı örgüt diğeri hakkında bilgi toplamaları için halka baskı yapıyor. Anlattıklarına göre bölgenin yüzde 80’i militarize edilmiş durumda. Okulların önü dahil hemen yerde asker ve polis bulunuyor. Buna rağmen cinayetler ve tehditler durmak bilmiyor.

Bütün bunlara madencilerin çevreye verdiği zararlar ve ELN’nin (Kolombiya Ulusal Kurtuluş Ordusu) Trans-And boru hattına yaptığı saldırıları da eklemek gerekir.

TUMACA’DAKİ SAYİH TOPLULUKLARLA YAPILAN TOPLANTI

Tehdit altındaki siyahi liderler (katiller, katlettikleri kişi başına bin avronun biraz üzerinde para alıyor) kırsal kesimde yaşananların aynısının Tumaca (Narino) kentinde de yaşandığını anlattılar. Bu liderlerin geneli korkudan herhangi bir şikayette bulunamıyor, yargıya güvenmiyorlar. Buna silahlı paramiliter gruplara göz yummakla suçladıkları polise ve askere güvensizliği de eklemek gerek. Dolayısıyla buradaki halk da el konulmuş olan topraklarını (silahlı paramiliter grupları kullanan büyük toprak sahipleri, çokuluslu şirketlerce) geri alamıyorlar. Bu şiddet ortamı bir insanlık krizi şeklinde sürüyor.

Tumaco’da yirmi yıl önce yok denecek kadar az koka vardı. Bugün bu kent, Kolombiya’nın mafyası bol, uyuşturucu ve uyuşturucu kaçakçılığı kenti konumunda. Uyuşturucu bölge ekonomisinin yüzde 70’ini oluşturuyor. Mevcut on silahlı grup uyuşturucu işinin kontrolü için çatışma halinde. Devletten destek görmedikleri için bölge halkının geneli yaşamlarını sürdürebilmek için yasa dışı ekim yapıyor ya da paramiliterler onları buna zorluyor.

Aldıkları kıt yardımlar, eğitim kurslarına indirgeniyor, “Kurslardan yorulduk, biz bilgi olarak verilen eğitimden daha ilerdeyiz. Bu kurslar yalnızca kursu üstlenen şirketlerin kârını artırmaya hizmet ediyor” diyorlar.

FARC DÖNEMİNİ ÖZLÜYORLAR!

Bu bölgeye ait 365 köyün yalnızca yüzde 15’inde elektrik var. Okullar resmi olarak açılmış olmasına rağmen 16 okulda hâlâ derslere başlanmamış. Ciddi düzeydeki işsizlik göz önüne alındığında bu oldukça endişe verici bir durum ve bir başka önemli soruna yol açıyor; çocuklar (kız-erkek) farklı silahlı gruplar tarafından işe alınıyor. Kız çocukları söz konusu olduğunda, fuhuş yoksulluktan kurtulmanın tek yolu olarak görülebiliyor ya da doğrudan buna zorlanıyorlar.

Bölge halkı, FARC’ın bu bölgeyi kontrol ettiği dönemi özlüyor: “O zamanlar hiç değilse düşmanın kim olduğunu biliyorduk. Şimdi bilmiyoruz.”

Bir lider durumu şöyle özetliyor: “FARC varken tek gözümüz açık, askerler geldi geleli iki gözümüz açık uyuyoruz.”

NASA YERLİLERİ VE KUZEY CAUCA’DAKİ SİYAH TOPLULUKLAR

Quilichao Santander’de Nasa yerli halkının önderleri ile yaptığımız toplantıda önderler Narino’daki duruma benzer koşullardan söz ettiler. Burada FARC’ın bıraktığı boşluğu, Halk Kurtuluş Ordusu (EPL) ve ELN, değişik paramiliter gruplar, FARC muhalifleri, uyuşturucu kaçakçıları ve sayıları giderek artan askerler doldurmuş.

Bölgede bulunan yedi silahlı grup arasında 2018’den bu yana süren bölgeyi kontrol kavgası, yıllar öncesinin şiddet ortamını hatırlatmaktadır. İnsanların göçe zorlanması, gençlerin silahlı gruplara kaydı, bölge içinde dolaşımın kısıtlanması, para karşılığı toplumsal önderlerin katledilmesi (tüm Nasa liderleri tehdit edilmekte) Yerli bölgesinde 46 cinayet olayı yaşanmış.

Çok güçlü bir örgüt olan ACONC’da (Kuzey Cauca Toplulukları Konseyi Birliği) toplanmış olan siyah topluluklar da benzer sorunlarla yüz yüze. Bölgenin stratejik önemi, su zenginliği, toprak verimliliği ve minerallerin bolluğu, burayı topluluklar ile çok uluslu şirketler, büyük toprak sahipleri ve uyuşturucu kaçakçıları arasında geçen çatışmalı bir alan haline getiriyor.

Durum, toplumsal önderleri katleden paramiliterlerin bölgeye gelişi ile birlikte barış antlaşmasının imzalandığı yıl olan 2016 yılındakinden daha vahim hal almış. Tehditlerle birlikte insanlar bulundukları yerlerden kıpırdayamıyorlar, kayıplar, cinayetler ve cezasızlıklar söz konusu. Gençler için işsizlik endişe verici düzeyde; silahlı gruplara girmek zorunda bırakılıyorlar. “Çatışmalarda iki nesil kaybettik. Üçüncü nesli kaybetmek istemiyoruz” diyorlar.

Doğrudan mülkiyet haklarına saldıran ve ciddi çevre kirliliğine neden olan şirketlerden şikayetçiler. Bu şirketlerin bazılarının silahlı grupları ve yasadışı bir şekilde devriye gezen özel güvenliği var. Bölgede bu kadar erkeğin varlığı kadınlar ve kız çocukları için tehlike oluşturmakta.

EMPERATRIZ: TOPRAK MÜCADELESİ VE BASKILARI KARŞI DURMA

Bölgeye gitmeden önce, ESMAD’ın (Mobil İsyan Mangası), insanları, Empratriz tarım bölgesini boşaltmaya zorladığı bilgisini aldık. Nasa halkı bu arazi için, kendilerinin olan bu toprağı sahiplenme, kullanma ve topraktan yararlanma konusunda örnek bir mücadele sergilemiş. Buranın komşusu bir toprak sahibi olup arazisinde çevik kuvvet yer almakta. Biz gelmeden iki gün önce ESMAD, şiddet kullanarak Emperatriz’e girip silahla iki kişiyi yaralamış. Oraya ulaştığımızda ekili alanların yağmalanmış, mütevazı ahşap yapıların yıkılmış, polis tarafından çok sayıda gaz bombası atılmış olduğuna tanık olduk; ancak halk her türlü saldırı ve korkuya rağmen arazisini teslim etmemiş.

KUZEY TOPRAKLARI: CORDOBA VE SUCRE

Dört saat süren bir yolculuktan sonra Cordoba eyaletinde Puerto Libertador köyüne vardık. Biz, buraya on beş yıl sonra gelen ilk heyetmişiz. Ziyaret edeceğimiz toplulukların önerisi üzerine bölgeye polis eşliğinde gittik. Belli bir mesafede duran askerler gözetiminde, tarım sendikası ve oldukça genç yöneticileri, Zenu Köyü’nde yerli yetkilileri ve Komünal Eylem Kurulu sorumlularını dinledik.

“Köylü direniş bölgesi” olarak bilinen bölge ateş altında olup birçok aktörün çıkar çatışmasına sahne olmakta. Bunların birbirleri ile çatışmaları sonucu göçler, ekonomik abluka, yiyecek sıkıntısı (her ailenin yetiştireceği ürün miktarı kontrol ediliyor) ve iletişim sorunları başlamış. Cep telefonu kullanımı kısıtlanmış, bir web sayfası kapatılmış, gençler uyuşturucu ticareti ve fuhşa zorlanıyor. Okullar açılalı bir ay olmasına rağmen bölgedeki on üç köyün hiçbirinde derslere başlanmamış. Kamusal eğitim özelleştirilmiş, “Yehova Ahlakı” isimli dinci bir şirketin ellerine bırakılmış.

Halk korkmasına rağmen savunma mekanizması olarak devlet kurumlarına başvuruyor. Çok sayıda insan tehdit almış. 2016’dan bu yana Cordoba’da toplam 28 lider katledilmiş. Bu katledilen önderlerden altısı küçük bir köy olan Puerto Libertador’dan. Bölge, ülkenin en fazla insan hakları savunucusu ve toplumsal önderin katledildiği bölge olarak biliniyor.

Topluluk liderleri barış sürecini desteklediklerini, bölgede ekilen kokanın yüzde 95’ini sökerek illegal ürün ekmeyeceklerinin sözünü verdiklerini söylediler; ancak hükümetin bölgeyi “köylü rezervi”ne dönüştürmeyi reddetmesi ve bölgedeki silahlı aktörlerin baskısı karşısında çok sayıda köylü pes etmiş: “Koka ekmek zorunda kalıyoruz; çünkü başka bir geçim kaynağımız yok. Şu anda Cordoba’nın güneyinde ekonomi kokaya dayalı” dediler.

Bölge halkının İvan Duque hükümetinin aldatmacalarına ve ihlallerine karşı kararlı bir şekilde direnmeye ve gösteriler örgütlemeye devam edeceğini söylediler.

ALEMANIA BÖLGESİ: KÖYLÜ DİRENİŞİ ÖRNEĞİ

Sucre’de, paramiliter grupların halkı göçe zorlaması, insanları katletmesi (12 yılda on cinayet) bunun karşısında halkın direnişi ve toprak mücadelesi vermesi vb. uzun bir uyuşmazlık geçmişi olan “Alemania” tarım bölgesini ziyaret ettik. Korkuya ve korunmasızlığa rağmen, “Elektriğimiz, suyumuz, okulumuz, sağlık kurumumuz ve toprağı işlemede gerekli teknolojik olanaklarımız olmamasına rağmen burada mücadelemiz on iki yıldır sürüyor” dediler.

İnsanları evlerinden atarak, tüm hak savunucu önderleri tehdit ederek bu arazide üs kurmayı planlayan paramiliterlerin yeni hükümetten güç aldıklarını ve daha bir pervasız davrandıklarını söylediler. Uluslararası gözlemcilere ihtiyaç duyduklarını ilettiler. Onlarla kendileri güvende hissettiklerini belirttiler, “Bizi terketmeyin” dediler.

Halk, devlet organlarının, paramiliterlerin, asker ve polisin ortak çıkarlarının mükemmel bir kombinasyonunun bulunduğu San Onofre’de (Alemania’nın bağlı bulunduğu belediye) olanlardan yakınıyor. Şikayet etmeye cesaret edemiyorlar; çünkü bundan ilk haberi olan ve konuyla ilgilenenler paramiliterler oluyormuş. 84 toplu mezarın açıldığı, yıllardır önemli bir terör merkezi olma özelliği taşımış San Onofre’de paramiliter baskı ve vahşet ciddi boyutta. Yaşça küçük çocuklar uyuşturucu kaçakçılığında kullanılıyor; karşı çıktıklarında ölümle tehdit ediliyorlar. Çok sayıda kız çocuğu tecavüz sonucu hamile kalmış.

SONUÇ: BARIŞ YOK SERMAYE LEHİNE DÖNÜŞÜM VAR

Kolombiya’da barış antlaşması imzalanmasının üzerinden iki yıl geçti; ancak insan hakları açısından durum öncekinden daha vahim. Hak savunucularının, toplumsal önderlerin katledilmesi artarak sürüyor. Görüşmelerde bulunduğumuz Savunma Ofisi’ne (Ombudsman türü resmi bir organ) göre 2016-2018 arasında 461 toplumsal lider katledilmiş; 2019’un ilk iki ayında 29 kişi öldürülmüş. Barış antlaşması nedeniyle sivil yaşama geçen 90’ın üzerinde FARC üyesi de ...

FARC’ın terkettiği bölgeler, paramiliterler, FARC muhalifleri, kısmen de ELN tarafından işgal edilmiş. Göreceli bir sakinliğin ardından halkın yerinden yurdundan edilmesi, arazi gaspı, yaşça küçük çocukların yasadışı işlerde zorla çalıştırılması, kız çocuklarının cinsel tacize uğraması, zorla sürgünler ve suikastlar geri dönmüş.

Devletin, halkların büyük bir yoksulluk içinde yaşamaları ya da katledilmeleri pahasına, büyük sermayenin (maden çıkarma, endüstriyel tarım, enerji, hayvancılık sektörleri) çıkarı doğrultusunda çalışması sürüyor. Paramiliterler, bölgelerin sermaye lehine “temizlenmesi” kirli işinden sorumlular.

Barış antlaşması hükümlerinin yerine getirilmesi yeni hükümetin ilgi alanı içinde değil. Antlaşmanın, Barış İçin Özel Yargılama türünden önemli bazı maddelerini değiştirme çabasında olup bu konuda endişe verici adımlar atıyor.

ELN ile görüşmelerin sürdürülmesi ile ilgilenmiyor; bu nedenle gerillalarla devlet arasında silahlı çatışma devam ediyor.

Barış antlaşması nedeniyle yapılan uluslararası yardımlar halka hizmette kullanılmıyor. Bu yardımlar aracıların ceplerini dolduruyor. Önemli bir bölümü de “bürokrasi ve teknokrasi” süreçlerinde yitip gidiyor.

Devletin tüm kurumlarına, özellikle de yargıya güven neredeyse bütünüyle ortadan kalkmış. Barış antlaşmayla doğan umut da öyle...

Biz komisyon üyeleri, antlaşma hükümlerinin yerine getirilmesi ve ülkede barışı sağlanmasının öncelikle Kolombiya halkın kendi mücadelesi ve sonra uluslararası baskı ile sağlanabileceğini düşünüyoruz.

(İspanyol’da çeviren: Hilal Ünlü)

ÖNCEKİ HABER

Polis kanunu değişikleri sonrası 393 ölüm yaşandı

SONRAKİ HABER

Gazetelerde 'Ne Var Ne Yok?' - 22 Nisan 2019

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa