Artvin, Kars, Ardahan: Milli coğrafya ayırdı, seçimler birleştirdi
Seçimlerde CHP ve HDP’ye geçen Artvin, Kars ve Ardahan'ın tarihsel kökleri bakımından güçlü bir bağa sahip ve pek çok dönem ortak kaderi paylaşmış.
Türkiye haritasının kuzeydoğusu. Yazıya konu olan CHP'nin kazandığı Artvin ve Ardahan ile HDP'nin kazandığı Kars koyu renklerle belirtilmiştir.
Cemil Aksu
31 Mart yerel seçimlerinde kuzey illerimizden Artvin, Kars, Ardahan’da belediyeler CHP ve HDP’ye geçti. Bu illere seçimin HDP ve AKP-MHP-İP bloku arasında geçen Iğdır’ı da ekleyebiliriz. Böylece her seçim sonrası yayınlanan “renkli Türkiye” haritasının kuzey ucu farklı renklere boyanmış oldu.
Hep Sibirya’dan gelen soğuk rüzgârların kapısı olan Kuzey, bu sefer demokrasi baharının yeşerdiği yerlerden biri oldu.
16 yıllık AKP devrinin sonunu teyit eden “tarihi” bir seçimde üç ilde de muhalefet partilerinin başarısı, bu illerin tarihte paylaştığı “ortak kader”i hatırlattı. Fakat bu “ortak kader” sadece bir nostalji ya da tarih güzellemesi olarak değil, iktidarın bu illere layık gördüğü neoliberal politikalara karşı alternatif bir kalkınma modeli geliştirmelerini de sağlayacak bir müşterek zemin de sunmaktadır. 31 Mart seçim sonuçlarının gelecek açısından kalıcı bir başarı hikâyesinin başlangıcı olarak tarihlendirilmesi de bu temelde geliştirilecek politikalara bağlıdır.
“Milli Coğrafya”, Artvin’i Doğu Karadeniz bölgesine, Kars’ı ve “yavru” illeri Ardahan ve Iğdır’ı ise Doğu Anadolu bölgesine bağlasa da, gerçek coğrafya bu iller arasında tarihten beri ekonomik ve sosyal-kültürel ilişkilerin daha fazla gelişmesine neden olmuştur.
Öncesi bir tarafa, 93 Harbi’nde (1877-8), “Elviye-i Selase” (Batum, Ardahan ve Kars –Artvin o dönemde Batum’a bağlı), Osmanlı tarafından borçlara karşılık Ruslara verilmiş. 40 yıl boyunca Rus egemenliğinde kalan Elviye-i Selase ahalisinin “ortak kaderi”nde bu yılların muhacirlik hikâyeleri vardır.[1] Birinci Dünya Savaşı’ndaki emperyalist iç ve dış politikaların bütün acımasızlığıyla da karılmıştır. Kafkas göçmeni Müslümanların, Ermenilerin, Rumların, Malakanların yaşadıkları felaketler, tehcirler…
Kars, Cumhuriyet döneminde de, deniz ulaşımı ve sahil yolu yapılana kadar, bölgede merkezi bir yer tutmuş. Kars’taki Cilavuz Köy Enstitüsü bölgenin aydınlanma okulu olmuştur. Bugün Çoruh Üniversitesi bünyesinde eğitime devam eden Artvin Orman Fakültesi de, Kafkas Üniversitesine bağlı olarak 1992 yılında kurulmuştur. Hopa’nın iki temel caddesinden birinin adı Kars Caddesi’dir. Hopa, eskiden beri bu bölgenin limanı olmuştur. Hatta Hopalıların taşımacılık sektörünün atlar, katırlar sırtında Kars’a Ardahan’a mal taşımakla başladığını söyleyebiliriz. 1940-50’li yıllarda, Hopalıların Ardahan’da, Kars’ta dükkanlar açarak ticarette şansını denediklerini biliyoruz. Bugün de hâlâ koyun sürüsü olan Hopalı Hemşinliler, adeta bütün coğrafyayı yurtluk haline getiren gezginler gibi, yazları Ardahan’ın yaylalarında otlak yaparken kışın da Iğdır’a kadar uzanarak kışlak yapmaktadır.
Sonra sonra, bölgesel yapılanma ile birlikte Ardahan, Kars, Iğdır Erzurum’a, Artvin ise Trabzon’a bağlanmış. Bölge müdürlükleri, büyük hastaneler, üniversiteler vb. hepsi bu iki ile toplandığı için çevre iller buraların uydusu olarak kalmış. Hem sağlık, eğitim gibi alanlarda hem ticari faaliyetlerinde bu böyle.
NEOLİBERALİZMİN TENHALAŞTIRDIĞI BİR BÖLGE
Artvin, Ardahan, Kars, Iğdır, tarım ve hayvancılık faaliyetleri sayesinde ekmek yemiş. Ama sanayileşme adına “tarım ülkesi” olmaktan vazgeçen iktidarların tarımı ve hayvancılığı bitiren politikaları ile bura insanı da kendi toprağında doyamaz hale getirilmiş. Örneğin Kars’ta, 1952 yılında kurulan Et ve Süt Kombinası, 1995’te özelleştirilmiş, alan kişi kombinanın makinaları satıp, araziye el koymuş. Yem fabrikaları yok, un fabrikası kapatılmış. Karslılar Erzurum’a gidip gelerek işleri yapmak zorunda bırakılmış ki bu da ek bir maliyet yaratmış. TRA2 Bölgesi’nin, büyükbaş hayvan sayısı açısından Doğu Anadolu’da lider bölge olmasına rağmen et üretimi konusunda gerilerde kaldığı görülmektedir. Bölge’de büyükbaş hayvan et üretimi son sekiz yılda yüzde 40 oranında azalmış.
Tarım arazilerinin yüzde 57,6’sı sulanabilir olmasına rağmen, hâlihazırda bu arazilerin ancak yüzde 29,1’i değerlendirilmektedir. İstihdam verilerine göre, son 3 yıllık süreçte tarım sektöründen hizmetler sektörüne doğru bir geçiş yaşandığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Meyve üretimi verimlilik açısından değerlendirildiğinde TRA2 Bölgesindeki verimlilik oranı yüzde 9,3 olarak Türkiye ortalamasının (yüzde 2,7) oldukça üstünde çıkmaktadır. En çok elma ve kayısı üretimi gerçekleştirilmekte ve üretimin önemli bir bölümü Iğdır’da yapılıyor. Ceviz üretimi ise Iğdır ili başta olmak üzere Kağızman (Kars) ve Posof (Ardahan) ilçelerinde. Kars ise patates-kuru baklagiller-yenilebilir kök ve yumrular ve parfümeri-eczacılık vb. bitkiler-şekerpancarı ve yem bitkileri tohumlarında öne çıkmaktadır. [2]
Artvin’de tarımın bitirilmesinde Çoruh nehri üzerinde yapılan barajların etkisine özel olarak değinmek gerekir. İlkokuldan “Milli Coğrafya” dersinden hatırlayanlar bilir ki, Çoruh Vadisi, özel bir yerdir. Karasal iklimin yaşandığı bölgede Çoruh Vadisinde Akdeniz iklimi yaşanır. Birçok endemik bitki türüne ev sahipliği yapar. Bitkisel üretim çoğunlukla Çoruh nehri ve kollarının oluşturmuş olduğu vadi tabanında bulunan tarımsal arazilerde yapılagelmekteydi.
Ama bütün o bereketli topraklar Çoruh üzerine kurulan barajlarla sular altında kaldı. Muratlı, Borçka ve Deriner Barajı ile 112 “dev tesis” 2012 sonunda açıldı. 2012’de ihale ve sözleşme süreci tamamlandıktan sonra Şubat 2013’te inşaatı başlayan Yusufeli Barajı ve HES’lerin yapımı devam ediyor. Berta’nın fasulyesi, Orcuk’un, Sirya’nın çeşit çeşit üzümü, zeytini, meyvesi artık yok.
Gelinen durumda, İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması’na göre genel gelişmişlik bakımından Artvin 44, Kars 68, Ardahan 71, Iğdır 69. sıradadır. Bölge’nin 1985-2012 yılları arasındaki nüfus değişimine bakıldığında, nüfus 1985 yılına kadar sürekli artmış olmasına karşılık bu tarihten itibaren göç olgusu başat hale gelmiştir. Neoliberal politikalar buraların da tenhalaşmasını sağlamış.
KÜLTÜREL ÇORAKLAŞMA
Kültür denince ne güzel ki, sol, aydınlanma geliyor akla. Artvin, okur-yazar oranının en yüksek olduğu il olmakla bilindi hep. Kars zaten eskiden beri tarih ve kültür kenti olageldi. Ama kentlerin tenhalaşmasını getiren neoliberal politikalara eklenen siyasi asimilasyoncu kültür politikaları da kültürel sanatsal hayatı çoraklaştırmış bölgede. AKP’nin “inşaat ya resulullah” düsturuna göre birçok bina yapıldı ama içinden kültür çıkmadı.
Artvin’de 350 kişilik eski sinema salonu, görevden el çektirilen İstanbul Belediyesi eski başkanı Topbaş’ın sponsorluğu ile son derece lüks bir sinema salonu haline getirildi. İlk etkinliği de, Artvinli sinemacı Özcan Alper’in katkılarıyla Gezici Film Festivali’nin gerçekleştirilmesi oldu. Ama sonra sinema salonu valilik toplantıları, Kuran okuma yarışmaları gibi etkinlikler haricinde kapatıldı. Ardahan’da kültürel faaliyetleri bağımsız bir kuruluş olan, Dursun Akçam Kültür Merkezi’nin gönüllüleri ellerinden geldiğince yerine getirmeye çalışıyor. Kars’ta Altın Kaz Film festivali, sol kökenli bir siyasetçi olan Naif Alibeyoğlu zamanında kente önemli bir dinamizm katmışken sonrasında bitirildi. Kars Sanat Merkezi, Kars Belediyesi ve Anadolu Kültür işbirliği ile 2005-2009 yılları arasında, sadece Kars için değil Türkiye, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan için bir kültürel iletişim merkezi olarak hizmet verdi ama kapanmak durumunda kaldı. Burada da, gönüllülerden oluşmuş Kars Sinema Topluluğu, düzenli olarak film gösterimleri yapıyor, imkânsızlıklara rağmen.
"BAHAR" TABLOYU DEĞİŞTİREBİLİR (Mİ?)
Başarılı belediyecilik pratikleri ile kendini pazarlayan AKP siyasetinin, inşaat odaklı kent rantının parti hatta Erdoğan ailesi etrafında kümelenmiş belli şirketlere pay edilmesine dayanan kalkınma ya da “hizmet” anlayışının hem artık sürdürülemez hale gelmesi, hem de toplumda yarattığı kamplaşma ve tepki yerelde de iflasa sürüklenmeyi getirdi sonunda. Türkiye nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi kentlerin CHP’ye geçmesi bu iflasın somut ifadesi.
Devralınan bütün belediyelerin ortak sorunu ise büyük bir borç yükü altında olmaları. Belediyelerdeki israf ve belediye kaynaklarının çarçur edilmesi, yeni belediye yönetimlerinin elini kolunu bağlayan bir etken olacak elbette. Zaten 16 yılda yaratılan tablonun sihirli bir dokunuşla değişmesini de kimse beklemiyor.
Ama işbaşına gelen muhalefet, AKP’nin neoliberal kent politikalarına karşı alternatif bir perspektif, gelecek programı oluşturabilir. Katılımcı, demokratik, ekolojik ilkelerle belirlenecek programlar yeşeren umut iklimde yeni bir atılım sağlayabilir. Yerellerde, belediyeler arasındaki işbirlikleri, ortak projeler, deneyim aktarımları, aynı zamanda ülke ve dünyanın demokratik birikimine kapılarını sonuna kadar açan bir siyaset, hem mikro hem de makro düzlemde yaşanan krize karşı alternatiflerin zuhur etmesini sağlayabilir.
AKP’nin neoliberal politikalarının yıkıma uğrattığı tarım ve hayvancılığı yeni bir temelde nasıl ayağa kaldıracağımız konusunda kooperatifçilik herkesin üzerinde uzlaştığı bir çözüm modeli. Küçük üreticinin toprağında efendi olmasını sağlayacak aynı zamanda endüstriyel kirlenmeye, hibrit tohum ve zararlı ilaçlanmaya imkan vermeyecek –Abdullah Aysu’nun deyimiyle, bilge köylü tarımı– tarımsal üretim tenhalaşan bu kentlerin yeniden üretken ve mutlu olmasını sağlayacaktır. Kooperatifler hem üreticiler arasında dayanışmayı geliştirirken, kentlerdeki tüketiciler için de güvenilir, ucuz gıda temini sağlayabilmektedirler. Son yıllarda kooperatifçilik alanında başarılı pratikler de artıyor.
Artvin, Ardahan, Kars ve Iğdır açısından da durum aynı. Artvin’in iki ilçesi (Murgul’u AKP aldı, Yusufeli’nde seçim yenilenecek) hariç bütün ilçeleri solun desteğini alarak CHP kazandı. (Bu arada, Artvin’in komşu ilçesi olan, hatırı sayılır bir sol geleneğe sahip Rize’nin Fındıklı ilçesini de ekibe dahil edebiliriz.) Kars’ta deneyimli bir siyasetçi aynı zamanda insan hakları mücadelesinden gelen Ayhan Bilgen’in seçilmiş olmasını da bölge açısından bir şans saymak gerekir. Ardahan belediye başkanının sanatçı kimliği, Borçka belediye başkanının eğitimci olması gibi, bölgede toplumsal muhalefet açısından sinerji kaynağı olan Hopa’da CHP-HDP-ÖDP ve Halkevleri’nin ittifakının başarısı, Artvin merkezde, Artvinlilerin yıllardır karşı çıktıkları Cerattepe’deki madenciliğe karşı olan bir adayın seçilmiş olması… bu ve benzeri etkenleri artı hanesine yazabiliriz.
Bütün bunlar, bu sefer Kuzey’den Sibirya soğuklarının değil, solcu baharın sıcaklığının yayılacağı umudu doğuruyor. Buradaki yeni yönetimler, zaten benzer bir coğrafyada benzer sorunlarla cebelleşiyorken tarım ve hayvancılık, altyapı, katı atıkların bertaraf edilmesi, kültür, sanat ve spor gibi alanlarında ortaklıklar, işbirlikleri geliştirerek yeni bir dalga yaratabilirler. Kuzey’de köşeye sıkışmış, uzak düşmüş olma psikolojisini böyle aşabilirler ve ülkenin geri kalan bölgelerinden de enerji massedebilirler.
* Bu yazı ilk olarak "Kuzey bahar rüzgârı" başlığı ile ‘Artvinden.com’ sitesinde yayınlanmıştır.
[1] Candan Badem’in kapsamlı çalışması bu üç ilin 40 yılı üzerine en kapsamlı çalışma olduğunu da vurgulayalım. “Çarlık Yönetiminde Kars Ardahan Artvin 1878-1918”, Aras Yayıncılık