08 Ekim 2012 14:01

‘Türkçe sözlü hafif müzik’in bir mimarının ardından…

Bugün, “popülist” anlayışın merkezine, zorla yerleştirilen “Türkçe sözlü hafif müzik”; 1950’li ve 1960’lı yıllarda kendisini kabul ettirmeye başlarken, “popülist”, şimdiki kadar geçer akçe değilken ve ipler henüz “popüler”in elindeyken, “popüler&rdquo

‘Türkçe sözlü hafif müzik’in bir mimarının ardından…
Paylaş
Mehmet Akif Ertaş

Mesafesini, elde ettiği saygınlığını zedelememek için kapatmayan bu müziğin mimarlarından Berkant Akgürgen, yıllarca, bir ezginin, soyadı özürlü seslendiricisi olarak sunulmuş, 1 Ekim 2012 yılında sonsuz yolculuğuna da, onunla özdeşleştirilen ezgiyle uğurlanmıştır.
Onu bu yolculuğa çıkaranlar, Akgürgen’in diğer ezgilerini, ezgilerin arka planını hazırlayanları tanıma gereği hissetmeyerek, “popülist” anlayışın ekmeğindeki yağ miktarını artırmışlar, bu işgüzar tavır, onun gözlerinin açık gitmesine yardımcı olmuştur.
31 Aralık 1938 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen, ortaöğrenim yıllarında mızıka ile tanıştıktan sonra müziğe gönül düşüren, mızıkaya piyanoyu ekleyen, ilk kez 1957 yılında, Ankara’da bir düğün salonunda “Üstün Poyrazoğlu Orkestrası”nda sahneye çıkan Akgürgen, müziği sadece müziğin içini doldurmak için “icra” eden bir kuşağın üyesidir.
İçinde; Sezen Cumhur Önal, Teoman Alpay, Yurdaer Doğulu ve Akgürgen’in isminin önüne geçen “Samanyolu”nu besteleyen Metin Bükey’in bulunduğu kuşak, müziği nesneleştirmemeye özellikle dikkat etmiş imzaları bünyesine almıştır.
Belirli bir zümre, keyiften keyif devşirsin diye değil, Türkiye’de yaşayan herkes, sevinç yanında hüznün de tadına “gerçek” anlamda varabilsin diye ezgilerine can veren bu kuşak için müzik, “tesadüfen bir araya gelen cümlelerin porteye ithal edilmesi” olarak değil, “kültürel birikimin ve içtenlikle hissetmenin doğal uzantısı” olarak tanımlanmıştır.
Kurallarına dikkat ederek kullandıkları Türkçe, onların ırkçı bir damar aramalarını ve takipçilerini kategorize etmelerini beraberinde getirmemiştir. Dile gönülden duydukları saygı onları bu türden tuzaklara düşürmemiştir.
“Erkek” olmaları onları cinsiyetçilik adına yarıştırmadığı için, ezgilerinde tahakküm ya da göstermelik ilgi değil, “kadın duyarlılığı”nı önemseyen bir söylemi geliştirmişlerdir.
Onlar için aşk, cinselliğin sosu değil, pazarlıksız yaşanan duyguların nadide bir eseridir.
Berkant Akgürgen, son nefesini verene kadar bu kuşağı temsil etmiştir. Onu, sadece “Samanyolu’nun Berkant’ı” olarak tanıyanlar, kuşağının anlayışını özümsemedikleri müddetçe, hem o, hem de kuşağı, “popülist” anlayışın vitrin malzemesi olmaktan kurtulamayacaktır.

[email protected]

ÖNCEKİ HABER

Mahkeme inşaatı iki kez durdurmuş

SONRAKİ HABER

Kazalara işçi tepkisi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa