26 Nisan 2019 08:36

"Türkiye İttifakı" çağrısı: 1 haftada neler yaşandı, neler konuşuldu?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye İttifakı" açıklamasının arkasında ne yatıyor? Köşe yazarları, politikacılar bu söylemi nasıl değerlendirdi?

Fotoğraf: Kayhan Özer/DHA

Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN
İstanbul

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta yaptığı “Türkiye ittifakı” açıklamasının yankıları sürüyor. Erdoğan’ın Memur-Sen Genel Kurulundan ve Twitter hesabından yaptığı çağrılar pek çok farklı şekillerde yorumlandı ancak hafta boyunca siyaset gündeminin önemli bir maddesi olmayı sürdürdü. Kimilerine göre "Üzerine fazla düşünülmeden ortaya atılan ancak ilgi çektiği görülünce altı doldurulan bir söylem" kimilerine göre ise Erdoğan'ın İstanbul seçimlerinin tekrarlanması ihtimaline karşı kurguladığı "derin bir strateji" olan bu ifadenin şu ana kadar en açık olan tarafı "İttifakın HDP'yi kapsamayacak" oluşu.

1. haftasında “Türkiye İttifakı” söylemine dair kulislere yansıyanları, politikacıların açıklamalarını, köşe yazarlarının yorumlarını derledik.

TÜRKİYE İTTİFAKI SÖYLEMİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Erdoğan, ilk olarak 18 Nisan’daki Memur-Sen toplantısında dile getirdiği bu söylemi bir gün sonra Twitter paylaşımlarıyla tekrarladı. Erdoğan o paylaşımlarında şunları söyledi:

“Ülkemizin önünde 4,5 yıllık kesintisiz bir icraat dönemi bulunuyor. Seçim tartışmalarını geride bırakarak, ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır.”

“Dönem, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi perçinleme dönemidir. Gayemiz, milletimizin refahını artırmak, güvenlik ve özgürlük dengesini koruyarak devletimizin bekasına yönelik tehditleri bertaraf ederek, Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmaktır.”

“Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürürken, inşallah ülkemizin ihtiyacı olan yapısal reformları da hayata geçirmeye devam edeceğiz.”

“Gücümüzü Milletten alarak, daima ortak akla, ortak vicdana, milletimizi bir araya getiren ortak değerlere vurgu yapacak; kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden siyaset yelpazesindeki herkesle  TÜRKİYE ORTAK PAYDASINDA buluşmanın mücadelesini vereceğiz.”

“2023 Türkiye’sini inşa edecek olan yine milletimizin bizatihi kendisidir.

Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde, siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak, 82 milyon hep birlikte TÜRKİYE İTTİFAKI olarak hareket etmeliyiz.”

İLK YANKILAR

Erdoğan’ın açıklamaları ilk olarak “Seçim tartışmalarını geride bırakma”, “Kucaklaşma” vurguları üzerinden değerlendirildi ve “Yumuşama” çağrısı olarak algılandı. Bu yönüyle CHP, Saadet Partisi, Vatan Partisi gibi siyasetin farklı yelpazelerindeki gruplar tarafından olumlu karşılandı.

AKP içerisindeki muhaliflerin adresi Karar’da “Kızgın demiri soğutalım, Milli Gazete’de “Türkiye İttifakına çağırdı”, Aydınlık’ta “Türkiye ittifakı çağrısı”, Yeni Asya’da “Artık normalleşme zamanı” manşetleri bunun göstergesiydi.

Bu arada 19 Nisan cuma gecesi, Hakkari'nin Çukurca ilçesinde PKK'lilerin düzenlediği saldırıda 4 asker yaşamını yitirdi. Bu gelişmenin önemli artçıları oldu.

BAHÇELİ’NİN TEPKİSİ

Ancak 21 Nisan Pazar günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gösterdiği tepki meseleye yeni bir boyut kattı. “Türkiye İttifakı'ndan bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır” diyen Bahçeli, “Ülke bazlı siyasi bir ittifak olamaz. Bizim ittifakımız cumhurladır, bizim ittifakımız AKP'li kardeşlerimledir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye İttifakı ile neyi kasetttiğini elbette bilemeyiz. Ama konunun zillet ittifakı tarafından istismar edildiğini görüyoruz. Bizim inandığımız Cumhur İttifakı'dır. Bizim amacımız milli bekayı sonuna kadar yaşatmaktır. Cumhur İttifakı'na yönelik sabotajlara fırsat vermemektir” ifadelerini kullandı.

Aynı gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu konuşmadan birkaç saat sonra Ankara Çubuk’taki asker cenazesi sırasında linç girişimine uğradı.

“KILIÇDAROĞLU’YA SALDIRI ‘TÜRKİYE İTTİFAKI’ SÖYLEMİNE YANIT” İDDİASI

22 Nisan Pazartesi günü Hürriyet Yazarı Abdulkadir Selvi, Kılıçdaroğlu’ya saldırının “derin güçler tarafından yapıldığı”nı öne sürerek olayın, Erdoğan’ın “Türkiye İttifakı” söylemine yanıt olduğunu ima etti. Selvi, “Erdoğan’ın ‘Türkiye ittifakı’na yönelik olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sürpriz bir teklif sunmaya hazırlandığını” belirttiği yazısında “Erdoğan’ın ‘Türkiye ittifakı’ için elini uzattığı muhalefetin o eli sıkmaya hazırlandığı bir dönemde Kılıçdaroğlu’na yapılan bu saldırıyı geçiştiremeyiz. Bu heyecanlı birkaç gencin saldırısı olarak görülemeyecek kadar ‘derin’ bir iştir...”

“Belli ki bir yapı Türkiye’nin normalleşmesini istemiyor. Tam da onlara inat, bu saldırı üzerinden Türkiye’nin normalleşmesi adımlarını atabiliriz. “Türkiye ittifakı” öneren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu ile görüşmesi siyasi iklime olumlu katkı yapar.” gibi ifadeler kullandı.

“YUMUŞAMA” BEKLEYENLER YANILDI

Selvi’yle birlikte başkaca yazarlar da benzer vurgularda bulunurken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir gün önce Bahçeli’nin yaptığı “Yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kılıçdaroğlu” söylemini devam ettirecek şekilde CHP’nin HDP ile olan iş birliğinin bu tip tepkilere neden olduğunu söyledi ve saldırıdan Kılıçdaroğlu’nun politikalarını sorumlu tuttu.

Aynı gün Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ya yönelik saldırıya dair ilk mesajını “Protestolar şiddet eylemine dönüşmüştür. Şiddeti asla tasvip edemeyiz. Şiddetin ve terörün her türüne karşıyız.  Kimsenin Türkiye’nin huzur iklimine zarar vermesine müsaade etmeyiz” ifadeleriyle kuru bir tonla verdi.

Bu açıklamaları iktidara yakın medyada CHP, HDP ve Kılıçdaroğlu’yu hedef gösteren haberlere aynen devam edilmesi izledi.

Kılıçdaroğlu’ya yumruk atan Osman Sarıgün serbest bırakıldı. Saldırının ardından AKP’li olduğu ortaya çıkan ve partiden ihraç edileceği açıklanan Sarıgün için bir anda olumlayıcı ifadeler kullanılmaya başlandı. AKP Ankara İl Başkanı Hakan Han Özcan’ın “Yiğit” ilan ettiği Sarıgün, serbest bırakılırken AKP teşkilatından isimler tarafından elinin öpüldüğü fotoğraflar sosyal medyada paylaşıldı. Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen AKP Milletvekili Metin Külünk ise Sarıgün’ün partiden ihracı talebinin vicdanları yaraladığını öne sürdü.

Evrensel'den Yusuf Karataş, 23 Nisan'da yazdığı yazıda  "‘Türkiye ittifakı’ çağrısının tek adam rejimi ve bu rejimin emek ve demokrasi düşmanı politikaları etrafında bir birlik çağrısı olduğunu" vurgulayarak  "Erdoğan’ın çağrısı sanıldığı gibi uygulanan politikalarda bir yumuşama belirtisi değil, kendi iktidarını daha geniş toplum kesimleri nezdinde meşrulaştırma girişimidir"  dedi.

İTTİFAK İÇİN ÖN KOŞUL HDP’DEN UZAK DURMAK!

TBMM’deki 23 Nisan oturumunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına gitmedi. Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dinleyip sıra HDP’ye geldiğinde salonu terk etmesi “Türkiye İttifakı” söyleminin şifresi olarak yorumlandı. Buna göre Erdoğan, CHP’yi HDP’yle ilişkilerini değiştirmeye zorluyordu. CHP bunu yaparsa “Türkiye İttifakı”na dahil olabilecekti!

Star'dan Halime Kökçe, "Türkiye ittifakı MHP'yi neden rahatsız etsin" yazısında bunu şu sözlerle dile getirdi:

"Ve bence çağrının en önemli muhatabı CHP'dir. Ne yapacak CHP? Müttefiki HDP'nin PKK ile ilişkisini yadsıyacak mı, yoksa kanıksayarak PKK'dan teşekkür mesajları almaya devam mı edecek? HDP'yi mi dönüştürecek yoksa kendisi mi HDP'lileşecek?

FETÖ'nün hizmetinde kalmaya devam ederek ve mütemadiyen darbe jeneriği ile konuşarak "Yurtta sulh" mesajı mı verecek yoksa ipleri dışarıda olan bu örgüte bize artık güvenme mi diyecek?

CHP, ancak FETÖ ve PKK'yı mutlu etmekten vazgeçerek Türkiye ittifakına dahil olabilir yani."

“ÜZERİNDE ÇALIŞILMIŞ BİR PROJE DEĞİL”

Yeni Şafak’tan Kemal Öztürk, 25 Nisan Perşembe günü yazdığı yazıda “Ankara’da yaptığım kısa bir araştırma sonucunda, Türkiye ittifakı tezinin üzerinde çalışılmış siyasi bir proje olmadığını anladım” dedi.

8 MADDELİK İLKELER DİZİSİ NEREDEN ÇIKTI?

Ancak aynı zamanda ilk olarak Habertürk’te Bülent Aydemir’in yayımladığı daha sonra Sabah’tan Mahmut Övür’ün de tekrarladığı 8 maddelik bir ilkeler dizisi sıralanmıştı. Buna göre “Türkiye İttifakı”nın parametreleri “Kurtuluş ve Kuruluş”, “Vatanın ve milletin birliği”, “Güçlü demokratik devlet, “Yurtsever demokrasi ve değerlerimiz”, “Terör ve şiddet siyasetiyle mücadele”, “Uluslararası toplumda eşitlik”, “Emperyalizme ve faşizme karşı olmak”, “Ülke liderliği” şeklinde 8 ilkeden oluşuyordu.

Öztürk’e göre retorik bir ifade olarak kullanılan “tez” ilgi görünce altı doldurulmak istenmiş ve bu 8 madde yazılmış olabilirdi.

Öztürk aynı yazısında “Sanırım Erdoğan 31 Mart seçim sonuçlarıyla başlayan tartışmaları izliyor ve henüz nasıl bir politika izleyeceğine karar vermiş değil. YSK’nın İstanbul kararını bekliyor olabilir. Ondan sonra AK Parti’nin nasıl bir siyaset, nasıl bir parti ve devlet yönetimi belirleyeceğine karar verecek sanırım” ifadesini kullandı.

ERDOĞAN’IN “DERİN STRATEJİSİ” Mİ?

26 Nisan Cuma günü Cumhuriyet’te çıkan haberde ise Erdoğan’ın “Türkiye İttifakı” söyleminin bir “derin strateji” olduğu vurgusu yapıldı.

Emine Kaplan’ın AKP içerisindeki kulislere dayandırdığı haberine göre bu söylemin altında “derin bir strateji” var. O da YSK’nin İstanbul seçimlerini yenilemesi durumunda AKP’nin “İstanbul’un kazanılabilmesi için partinin sandığa gitmeyen seçmeni kadar Ekrem İmamoğlu’na oy veren Kürt seçmene ihtiyaç olduğu, hem parti seçmeni hem de diğer seçmen üzerinde MHP ile ittifakın yarattığı olumsuz algının değiştirilmesi”ne dayanıyor.

İddiaya göre Erdoğan bu yüzden olası bir seçimde “yumuşama” stratejisini hayata geçirmek ve İstanbul'u geri almak istiyor.

ÖNCEKİ HABER

Süper Lig'de 30. hafta: Galatasaray liderlik fırsatını elinden kaçırdı

SONRAKİ HABER

Garo Paylan, soykırımla ilgili erişilemeyen zabıtları Meclise sordu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa