28 Nisan 2019 11:57

Üniversiteler, 1 Mayıs’a!

Üniversitelilerin güvenceli bir gelecek ve akademik özgürlük taleplerini 1 Mayıs’a taşıması böylesi bir dönemde neden gerekli?

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Cansu CEYLAN

Boğaziçi Üniversitesi

Bugün kampüste, kafeteryada, sınıflarda bir araya gelen biz üniversitelilerin her sohbetinde konunun bir şekilde gelecek kaygısı ve akademik özgürlüğe çıktığını söyleyebiliriz. Üniversiteliler açısından yıllardır süregelen fakat son süreçte artan akademik baskılar ve ekonomik krizin “erken” sayabileceğimiz göstergeleri nedeniyle oldukça can yakıcı hale gelen bu iki konu üzerine Genç Hayat’ta okuduğumuz yazılar bize geniş bir panorama sunuyor. 1 Mayıs gündemimize yaklaşırken ise tartışmamız, cevap aramamız gereken şu sorular bizi bekliyor: Üniversitelilerin güvenceli bir gelecek ve akademik özgürlük taleplerini 1 Mayıs’a taşıması böylesi bir dönemde neden gerekli? 1 Mayıs neden üniversiteli öğrenci gençlik bir mücadele alanı?

GELECEKSİZLİK VE BASKILAR SARMALINDA ÜNİVERSİTE(Lİ)LER

Mezun olmaya doğru hepimizi saran gelecek kaygısı son süreçte neredeyse her üniversitelinin temel problemi. Enflasyon rakamları ve genç işsizliği oranları önümüzde dağ gibi duruyor. “Kriz geldi, gelecek” tartışmaları sadece bugün öğrenci evine giren temel geçim maddeleri etkilemiyor, aynı zamanda geleceğimizle ilgili verdiğimiz her kararı yeniden düşünmemize yol açıyor. Dün “en garanti meslek” diye önümüze sunulan devlet memurluğu, öğretmenlik, akademisyenlik bugün bir gecede işsiz bırakılma tehdidi yüzünden “en güvencesiz” meslekler arasında yerini alıyor.

Bunların hepsinin yanında üniversiteler uzun bir süredir tek adam-tek parti iktidarının üniversitelere yerleştirdiği “tek adam”larla yönetiliyor. Toplumdan yana bilgi üreten hocalar birer birer KHK’ler ile üniversitelerden uzaklaştırılırken üniversitelerde bilgi üretimi gittikçe sansüre ve otosansüre uğruyor. Üniversite bütçelerinin kriz sürecinde kesinti yapılabilecek ilk kalem olarak görülmesi tesadüf değil. Birçok eğitimci ve yazar üniversitelerin bütçe kesintisi yoluyla “cezalandırıldığını” belirtmişti. Kulüp, topluluk, ÖTK gibi üniversitelilerin her bir araya gelme çabası, üniversite yönetimine katılma talebi üniversitelerdeki “tek adam”lar tarafından sınırlandırılmaya mahkûm bırakılmış durumda.

TEK ADAMA VE KAPİTALİZME KARŞI

Hepimizin az çok bildiği genel çerçeve bu durumda. Peki biz üniversiteliler olarak neden bu sorunlarımızı, taleplerimizi, mücadelemizi özellikle 1 Mayıs’a taşımalıyız?

Bu sorunun cevabını iki noktada toplamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu iki nokta tabii ki birbiriyle oldukça ilişkili, fakat aradaki ilişkinin bağlantılarını kurmak da oldukça önemli. Bunlardan ilki 1 Mayıs’taüniversiteli gençliğin tek adam-tek parti iktidarının karşısından neden konumlanması gerektiğini/konumlandığını göstermek, ikincisi ise tek adam-tek parti iktidarının temsilcisi olduğu sermayenin ve kapitalizmin üniversiteli gençliğe verecek hiçbir şeyi olmadığını, bu nedenle üniversiteli gençliğin işçi sınıfının saflarında yer alması gerektiğini/yer aldığını en coşkulu biçimde haykırmak.

Tek adam-tek parti rejiminin hem üniversiteler hem de iktidarın çok fazla vurgu yaptığı “gençliğin yaşam tarzı” üzerindeki yıkıcı etkisi oldukça açık. Bu nedenle bütün demokrasi ve özgürlük taleplerimizle 1 Mayıs’ta yer almalıyız. Bir yandan da açık ki 1 Mayıs, sadece “hükümet karşıtı” taleplerle bir araya gelinen bir gün değil. Tersine 1 Mayıslar, iki karşıt sınıf olarak işçi sınıfı ve burjuvaziden birinin kendi gücünü, taleplerini, sorunları alanlarda haykırdığı bir mücadele alanı. Burada biz üniversitelilere düşen ise bizleri işsizliğe, geleceksizliğe, sermayedarların holdinglerinde “CEO olma hayali” ile yetiştirip kendi çarkları içinde sömürü düzenine mahkûm bırakan kapitalizme karşı işçi sınıfının mücadelesinin bir parçası olmak. Bugün bu sorunlar sadece tek adam iktidarının yarattığı sorunlar olmayıp, aynı zamandakapitalizmin biz gençlere dayattığı sorunlardır.Tek adam iktidarının bu sorunların niteliğini ve niceliğini değiştirip derinleştirdiğini yadsımadan bunu tartışmak gerekir. Kapitalizmin bugün varolduğu boyutlarda plaza çalışanından doktoruna, mühendisine, öğretmenine her emekçi kesim proleterleşirken ve gittikçe güvencesiz çalışmaya mahkûm edilirken bugün kapitalizmin üniversiteli gençliğe sunacağı hiçbir gelecekten bahsedemeyiz.

HEM ÜNİVERSİTELERDE HEM DE ALANLARDA

Bütün bu taleplerimiz ve sorunlarımızı 1 Mayıs’ta tekrar tekrar tartışmanın, daha kitlesel olarak haykırmanın önemi ortada. Bu süreçte üniversitelerimizde en küçük bir araya gelişler, 1 Mayıs’ı ve üniversiteli gençliğin mücadelesini tekrar tartışmanın her olanağı büyük önem taşıyor. Bu açıdan ODTÜ öğrencilerinin 1 Mayıs korteji deneyimi, üniversitelerde 1 Mayıs komiteleri deneyimleri tekrar hatırlamamız gereken deneyimler. Öte yandan kentlerde işçi sınıfının örgütlerinin, sendikaların ve demokrasi bileşenlerinin katılım göstereceği mitinglere üniversiteli gençliğin de kendi talepleri ve rengiyle katılması bu 1 Mayıs’ın ve bizi bekleyen daha ağır koşulların nasıl geçeceğini belirleyecek bir etken olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Liselilerin gözünden yerel seçimler

SONRAKİ HABER

Seçim bitti de mücadele bitti mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa