Paltoyu çaldırmamak için tek palto altında toplanmaya...
Kaç dönem kaç seçimde kazanacağız, kazandık deyip naralar attık ve kaç dönem kaç seçim bir gece vakti evimize dönerken paltomuzu çaldılar.
Sinancem ALİKOÇ
Ankara
Ekonomik bunalım, artan baskılar ve çeşitli sorunlar ile birlikte girdiğimiz 31 Mart yerel seçimleri çarpıcı şekilde ile sonuçlandı. Seçim gecesi, alışık olduğumuz gibi Anadolu Ajansı’nın manipülatif sonuçlarını TV kanalları ve internet üzerinden girmesiyle başladı. Özellikle İstanbul’da çekişmeli bir spor müsabakasını andıran seçimler birçok büyük ilde CHP’li adayların kazanmasıyla sonuçlandı. Tabii bu sonuçlara resmi olmayan sonuçlar demek durumundayız, zira bu yazı çıktığında hâlâ itirazlar sonucu oy sayımları devam ediyor olabilir. Belki birçok belediye başkanına hâlâ mazbataları verilmemiş olabilir.
TEK ADAM İTTİFAKI KAYBETTİ!
Evrensel gazetesinden birçok yazar tarafından da çokça ele alınan seçim sonuçlarını kısaca özetleyebiliriz. Seçim öncesinde özellikle daha önce de Cumhur İttifakı’na oy vermiş işçi ve emekçi kesimler açısından “ders vermek” bir slogan olmuştu. Erdoğan ve partisi her fırsatta 1. Parti olduklarını dile getirse ve bu oy sayıları bakımından doğru olsa da AKP ciddi anlamda oy kaybetmiştir. Nüfus bakımından 5 büyükşehirden 4’ünün Cumhur İttifakı tarafından kaybedilmesi, Bilecik ve Bolu gibi üretimin yeni yoğunlaştığı illerde de tek adam ittifakının yenilmesi gösteriyor ki özellikle ekonomik krizden rahatsız olan emekçi kesimler seçimlerde de AKP’ye oy vermedi. CHP ve MHP ise mevzilerini güçlendirerek seçimden çıktı. Erdoğan ve partisi bütün açıklama ve propagandasında Kürt illerinde HDP’nin ağır (!) yenilgisinden bahsetse de seçimlere bu kadar ağır koşullarda girmiş bir parti olduğunu düşünürsek HDP’nin başarılı bile olduğunu ifade edebiliriz. Her koşulda tek adam ittifakının kaybettiği açıkça ortadadır. Kazanan kaybeden değişmeksizin gerek Cumhur İttifakı gerek Millet İttifakı, sermayenin “4.5 yıl istikrar” ve “Meta üretim ve dağıtımını kolaylaştırmak adına gerekli olan reformlar” ile ilgili taleplerini karşılamaya dünden hazır görünüyor.*
TEK ADAMA EN BÜYÜK TOKAT ATANLARDAN BİRİ DE GENÇLİK
Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de gençlik belirleyici bir konumda oldu. Daha önce de bu seçimlerde gençliğin talep ve sorunların birçok parti tarafından gündeme alınmadığını ifade etmiştik. Ters taraftan gençlik de (özellikle üniversite gençliği) seçimleri geçmişte olduğu kadar gündemine almadı. Hatta oy kullanımında çok küçük de olsa bir zayıflık var bile diyebiliriz. Bunlar da düşünüldüğünde AKP – MHP ittifakı en büyük tokadı yine gençlikten yemiş görünüyor. ODTÜ yurtlarındaki sandıklarda da AKP’nin oyu %1’i ancak geçiyor. İTÜ’deki seçim sonuçlarına göre ise tek adam ittifakının oyu %8’e takılı kalmış durumda. Referandumda da “hayır” oyunun yüksek olduğu, üniversite gençliğinin yoğun yaşadığı Kayseri’nin Talas ilçesinde de yine AKP – MHP ittifakı ciddi derecede düşük oy almış. Seçim sonrasındaki sohbetleri, gazete ve dergimize gönderilen mektupları da dikkate alırsak bu tabloda en büyük etkinin yine ekonomik durum olduğu açıkça görünüyor. Üniversite gençliğinin durumu böyle iken işçilerin arasında tek adam ittifakına oy vermeyenler yine ağırlıklı olarak genç kesim. Birkaç ilin organize sanayi bölgelerindeki seçim sonrası sohbetlerde dikkat çeken şey ise işçi gençlerin özgüvenle “Ders verdiklerini ve kulak çektiklerini” söylüyor oluşları. Öte yandan Kürt gençleri, kayyım öncesi belediyelere yönelik eleştirileri de olsa, kayyımların istismarına rağmen tekil örnekler dışında bölge illerinde HDP’yi ve ittifaklarını destekledi. Batıdaki metropollerde ise HDP’nin çağrısıyla Millet İttifakı’nın adaylarına oy vermiş oldular. Özellikle İstanbul düşünüldüğünde bu çağrı neredeyse firesiz karşılık bulmuş görünüyor.
HALKÇI YEREL YÖNETİM ANLAYIŞINA İLGİ GENÇLİK İÇİNDE BÜYÜDÜ!
Ayrıca, memleketin dört bir yanından halkçı belediyecilik programıyla seçimlere katılan belediye başkan ve meclis adaylarının çalışmaları da bu dönemde öne çıktı, gençlik kesimleri tarafından ilgi gördü. Halkçı belediyecilik anlayışı ile yeni tanışan işçi gençler için bu anlayış ile yönetilen kentlerde çalışmak arzulanan bir hale gelmiş durumda. Birçok bölgede öğrenci evlerine ziyarete giden gençlerin talebini de programlarına katan bağımsız adaylar, gençler tarafından ciddi anlamda desteklendi. Dergimizde yer verdiğimiz Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki ve Çanakkale’deki başkan ve meclis üye adayları çalışma yürüttükleri bölgede gençlerin de yönetime katılabileceği bir yerel yönetim anlayışını gündem haline getirdi. Tabii bu durum bu adayların ve onları destekleyen işçi emekçilerin maddi olanaklarıyla sınırlı kalmış oldu. Ancak bu olanakların geliştirilmesi, örgütlü, talepler etrafında bir çalışma ve mücadele ile hâlâ mümkün!
KAZANIM AKP’NİN KAYBETMESİ, MÜCADELE DEVAM EDİYOR!
Elimizdeki bu verilerden birçok sonuç çıkartmak mümkün. En önemlisi ise önemli bir mücadele dönemine girilmiş olması.** “E hani kazanmıştık yahu!” diyenlerimiz olabilir. Elbette AKP – MHP ittifakının kaybetmesi ve bunun Türkiye işçi emekçilerinin, kadınların ve gençlerin tepkisi ile gelişmesi güçlü bir kazanımdır. Ancak kaybedilen merkezi devlet iktidarı değildir.*** Emekçilerin geniş kesimlerine yönelik baskının artacağını, krizin faturasının kapitalistleri kurtarmak adına (ya da büyütmek adına) halka daha çok yükleneceğini söylemek yanlış olmaz. Bunları hesaba katarsak gerçek anlamda kazandık mı? Eğer kazandıysak, ne için hâlâ işsizlik ve geleceksizlikle yüz yüze kalmaya devam ediyoruz? Ne için hâlâ belli başlı kısıtlamalar ile karşı karşıya kalıyoruz? Ne için hâlâ tam anlamıyla sorunlarımızı çözmüş değiliz? Spoiler vererek devam edelim; AKP’nin kaybettiği kentlerde de sorunlar hâlâ devam ediyor, edecek. Yurt dışına çıkma hayallerinin Türkiye içindeki kentlere göçme fikirleriyle revize edilmesi de yetersiz olacaktır. Niyetimiz kimsenin sevincini kırmak değil. Ancak kazanım tek adam rejiminin kaybetmesidir. Sorunlarımızın pınarı kapitalist sistem ve başındaki ceberut hâlâ mücadele etmeye değer bir biçimde varlığını sürdürüyor. Kaybetmelerinin sevincini yaşayarak mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok!
TEK SEÇENEK MÜCADELE AMA NASIL?
Şimdi bir mücadele hattı için yeni bir yol haritası ortaya koymayacak, yeni “laflar” da ortaya atmayacağız. Muktedir kesimlerin Türkiye gençliğine önerdikleri ortadadır. Üniversite gençliği hâlâ geleceksizlik ve işsizlikle yüz yüze kalmaktan çekiniyor. Lise düzeyindeki eğitimi piyasaya açmak bir yana eğitim hakkı tümden gasp edilme noktasına geldi. En temel hak ve özgürlükler ayaklar altında iken, itiraz etmeye teşebbüs etmek Erdoğan ve partisinin tahammül sınırlarının çok dışında. Her gün ücretleri eriyen genç işçiler insanca yaşama ve çalışma sınırının dışında kalıyor. Bu durumun kendisi zaten bir mücadele hattına işaret ediyor. Daha önceki yazımızda da ifade ettik ancak tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz. 1 Mayıs yaklaşırken, her kesimden Türkiye gençliği, taleplerini tartışarak başta iş, eğitim hakkı ve özgürlükleri için mücadeleye hazırlanmalıdır.
EĞER KOL KOLA GİRMEZSEK YİNE PALTOMUZU ÇALACAKLAR
Ama hangi cephede birleşeceğimize dair kafamız net olmalı, eski hatalara düşmemeliyiz. Belki burada Gogol’un “Palto” oyununu hatırlamak iyi olacaktır. Oyunu okuyan ya da izleyenleriniz vardır. Oyundaki başkarakter Akakiy Akakiyeviç düşük rütbeli ve silik bir devlet memurudur. Üst sınıf alışkanlıklarına özenen ve şaşalı bir hayat yaşayan mesai arkadaşları ve amirleri tarafından ezilir ve dalga geçilir. Akakiyeviç arkadaş ve amirlerinin onunla dalga geçmesinin en büyük sebebinin kirli ve eski paltosu olduğunu düşünmektedir. Bu sebeple malını mülkünü satarak kendine Moskova’nın ünlü gaspçı bir terzisine yeni bir palto diktirir. İsteği gerçekleşmiştir. Artık arkadaşları ve amirleri onunla dalga geçmez, hatta şerefine bir balo tertip ederler. Ancak Akakiyeviç eve dönerken paltosunu çaldırır. Eski haline dönmek istemez ve virane olmuş odasında tek başına ölür. Akakiyeviç’in pek hazin hikâyesi belki bizden bile hallicedir. Kaç dönem kaç seçimde kazanacağız, kazandık deyip naralar attık ve kaç dönem kaç seçim bir gece vakti evimize dönerken paltomuzu çaldılar. Bugün de Türkiye’nin en ünlü gaspçı terzisine paltomuzu diktirdik. Bize, eğer bu paltoya istediği parayı verirsek baharın geleceğini söylüyor. Altın düğmeli, samur kürklü yakalı paltomuzu görünce artık bizle alay etmiyorlar. Hatta bize aralarına katılabileceğimizi söylüyorlar. Bu tablo tanıdık, ne zaman itiraz etsek, taleplerimizi dile getirsek, haklarımızı arasak bunları söylediler. Ancak gece vakti, tenha bir sokakta bin bir emekle diktirdiğimiz paltomuzu çaldılar. Artık dikkatliyiz, artık balodan çıkıp evimize gitmiyoruz, daha iyi bir ev istiyoruz. Artık tek başımıza gitmiyoruz, kol kola yürüyoruz. Çünkü biliyoruz; kol kola girmezsek yine paltomuzu çalacaklar!
*https://tr.sputniknews.com/turkiye/201903311038528015-tobb-secim-sonrasi-aciklama-turkiye-gundem-maddesi-ekonomi-olmali/
https://www.haberturk.com/tusiad-turkiye-icin-yeni-reform-donemi-2419558-ekonomi#
https://www.takvim.com.tr/webtv/video-haber/video/cumhurbaskani-erdogan-balkon-konusmasi-yapti-video
**https://www.evrensel.net/yazi/83675/her-sey-cok-sert-bir-mucadele-donemine-isaret-ediyor
***“Kaybedilen ve kazanılan merkezi devlet iktidarı değildir! Baskı aygıtı yerli yerindedir ve Erdoğan başta olmak üzere iktidarının sözcüleri, bu aygıtı muhalefetin tüm biçimlerine karşı en sert biçimde kullanacaklarını bizzat kendileri ilan etmişlerdir. Ülke olağanüstü hal yasalarıyla ve Saray karargâhının kararnameleriyle yönetilmektedir.” (Soylu, 2019)
https://www.evrensel.net/yazi/83691/secim-sonuclarinin-isaret-ettikleri