68’in kaynağı: Örgütlü bir gençlik mücadelesi!
68 gençlik önderlerinin idamının 47. Yılında Emek Gençliği MYK üyesi Sinancem Alikoç ile Türkiye’deki gençlik mücadelesini değerlendirdik.
Fotoğraf: Evrensel
68 gençlik önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamının 47. Yılında Emek Gençliği Merkez Yönetim Kurulu üyesi Sinancem Alikoç ile 68’den bugüne Türkiye’de gençlik mücadelesini değerlendirdik.
68 gençlik mücadelesinin Türkiye’deki temel dinamikleri nelerdir?
68 hareketi dünyanın birçok yerinde baş göstermiş ve savaş karşıtı, antiemperyalist bir karakter temelini oluşturmuştur. Dünyada 68 hareketini barış gösterileri, geniş kitle hareketleri örnekleri verebiliriz. Türkiye’de ise 68 hareketi bu benzer özellikleri gösterse de bazı özgünlükleri içinde barındırmış. Türkiye’de de 68 hareketi, temel dinamiği açısından antiemperyalist bir karaktere sahiptir. Bu hareketin başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere emperyalistlerin Türkiye üzerindeki egemenliklerinin tamamen tasfiye edilmesi, geriye çekilmesi üzerine bir talebi vardı. O dönem de Denizler her anlamda tam bağımsız Türkiye talebi ile mücadeleye atılmışlardı. Başka bir önemli nokta ise öğrenci hareketi ile işçi-köylü hareketinin birbirine bağlı ilerlemesidir. Aslında bir halk hareketi olarak örgütlenmiş oluyor bir yanıyla 68 Türkiye’de. Mesela dönem tanıklıklarına göre dönemin öğrenci önderleri, Denizler, Yusuflar, Hüseyinler, nerede bir işçi ayaklanması, nerede bir köylü isyanı, nerede emekçi halkın talepleri çerçevesinde mücadelesi olsa orada beliriyorlar. Burada kahraman gibi bir belirmeden söz etmiyoruz tabi. Gücünü halktan, işçilerden, emekçilerden alan bir hareket olarak tarif etmek de mümkün.
AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİ: ANTİEMPERYALİST MÜCADELE
Öte yandan, 68 hareketinin özellikle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının temsil ettiği hareket açısından Marksizm’e, Leninizm’e bir bağlılık söz konusu. Öğrenci sıralarından fırlayan gençler fedakârlıklarının, halka bağlılıklarının yanı sıra birer arayış içinde olmuşlar. Bir yöntem arayışı, eşit ve özgür bir dünya arayışı… Burada işte Marksizm ve Leninizm’e bağlılık görünüyor. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının son sözlerinde, Hüseyin İnan’ın savunmasında bu bağlılık görünüyor. Bu da bizlere, gelecek kuşaklara bir miras olarak algılanmalı. Bir diğer nokta, 68 gençlik mücadelesi kitleselliği ile birlikte örgütlü bir mücadelenin ürünü olması olarak bizim için öne çıkar. O dönemin sayısız doğal kitle örgütleri, öğrenci birlikleri, gençlik meclisleri var. Bu dönem toplulukları, kulüpleri ve öğrenci temsilcilikleri o dönem biriken ve sonrasında ileriye taşınan kazanımlardan. Türkiye açısından 68 hareketinin böyle dinamikleri olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak; o dönem gençlerinin taleplerine bakarsak ilk olarak antiemperyalist bir tavır ortaya koyuyorlar, ikinci olarak eğitimden geleceğe kadar kendi hayatlarında yaşadıkları sorunlarının çözülmesini talep ediyorlar ve üçüncü olarak memleketin işçi ve emekçilerinin, köylülerin sömürüye tabi tutulmadan insanca çalışabilecekleri ve yaşayabilecekleri bir dünyanın mücadelesini veriyorlar, bunun için çabalıyorlar.
BAĞIMSIZLIK VE SOSYALİZM ŞİARI GERÇEKLEŞENE KADAR
Denizlerin gerisinde bıraktığı mücadele birikiminin bugün hâlâ geniş gençlik kesimleri tarafından sahiplenilmesini nasıl yorumlamak gerekir? 68 mücadelesini 2019 yılında dâhi güncel kılan nedir?
Az önce bahsettiğimiz sorunlara bakarsak; emperyalistlerin ülke üstündeki egemenliği, eğitimden işsizliğe, geleceksizliğe kadar gençlerin öz sorunları, özgürlüklere karşı kısıtlamalar, çeşitli hak ve hürriyetlerin kısıtlanması durumu bugünün Türkiye’sinde de problem bizler için. Bu doğal olarak, aslında 68 döneminde mücadele eden gençlerin taleplerinin bugün hâlâ geçerli olduğunu gösteriyor. Bu açıdan baktığımızda, bu mücadelenin hala sürmesi Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin ve 68 hareketine önderlik etmiş gençlerin bugün hâlâ sahiplenilmesi bu taleplerden ve bu taleplerin haklılığından ötürüdür. Bu açından bakıldığında Denizlerin, Yusufların ve Hüseyinlerin davası, mücadelesi bugün hala sürmeye devam ediyor. Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm şiarı gerçekleşene kadar da böyle olacak. Ama burada dikkatli olmak gerekir. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesini ön plana çıkaran değil de 68’in kendisini kutsayan bir anlayış ile Denizleri sahiplenmek doğru olmaz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesi, halka bağlıkları, Marksizm ve Leninizm’e bağlılıkları ve örgütlü mücadele anlayışları bugün bizim örnek almamız, devralmamız gereken noktalardır. Bunlarla talepler etrafında bir mücadeleyi örgütlemek dışında, kuru bir 68 Hareketi öykünmeciliği yapmanın Türkiye gençliğinin işsizlik, eğitim ve gelecek sorunlarına bir yararı yoktur.
ÖZGÜR ORTAM, PARASIZ EĞİTİM
Peki Türkiye gençliğinin mevcut durumuna baktığımızda işçi-işsiz, liseli, üniversiteli gençlerin talepleri nelerdir ve iktidarın politikalarının gençliğe yansımasını nasıl okumak gerekir?
Bugün baktığımızda temel bağlamda işsizlik, Türkiye gençliği için bir sorundur. Nitelikli, parasız bilimsel bir eğitim alamama her düzeyde eğitim kurumu için sorundur. Bunun dışında çeşitli alanlarda özgürlüklerimizin kısıtlanması, baskıların artması da Türkiye gençliği için bir sorundur. Bunu biraz daha açmak gerekirse, 2019 TÜİK verilerine göre genç işsizlik oranı yüzde 26,7. 5 puanlık bir artma söz konusu. Bugün gidelim Türkiye’nin herhangi bir yerindeki, özellikle büyük şehirlerde İşkur kuyruklarına bakalım. Lise, üniversite mezunlarının o kuyruklarda iş aradığını görüyoruz. Aslında Türkiye’de bu koşullarda işsizlik, geleceksizlik gerçekten bir sorun. Bu açıdan baktığımızda Türkiye gençliği iş ve gelecek talep eden bir noktada olmalı. Onun dışında Türkiye gençliğinin bugüne dair yaşadığı sorunlar da var. O sebeple bütün sorunları geleceğe itelemenin bir anlamı yok. Bugün bir büyükşehirde herhangi bir temel lise 35-40 bin lira arasında. Ortalama bir soru bankasının fiyatı 50 lira. Bunların tümüne baktığımızda, Türkiye gençliğinin hala ekonomik krizin yansımalarıyla karşı karşıya olduğunu ve bunların karşısında parasız bir eğitimin talep edildiğini de söyleyebiliriz. Temel liselerin kaldırılması, eğitim sisteminin yap-boza dönmesi sürekli vurgulanıyor ama artık eğitim hakkının gaspı söz konusu. Dershanelerin, temel liselerin ortadan kalkması ve devlet okullarında nitelikli eğitimin verilmemesi bir problemdir. AKP hükümetinin gençliğin hem bugünü hem geleceği açısından temel haklarından biri olan eğitim hakkının gasp edilmesine yönelik bir politikası var. Bu bakımdan eşit, herkesin erişebildiği, nitelikli, parasız ve bilimsel müfredata sahip olan bir eğitim Türkiye gençliğinin talebidir. Bunun dışında üniversitelerde, liselerde ve hatta işçi gençliğin içerisinde belli başlı özgürlüklerin kısıtlandığını çok net görüyoruz. Böyle bir açıdan baktığımızda bütün hakların ve özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı Türkiye gençliğinin özgürlük talebi hala ortada duruyor.
TALEPLERİMİZE ULAŞMANIN YOLU ÖRGÜTLÜLÜK
31 Mart yerel seçimlerinin ardından iktidar politikalarından memnun olmayan gençlik kesimlerinin de umudunun arttığından söz edebiliriz. Türkiye gençliği talep, istek ve özlemlerine nasıl ulaşabilir?
Tabii ki Türkiye’de umutlanmayacak bir tablo yok. 31 Mart yerel seçimlerini düşündüğümüzde, tek adam tek parti ittifakı güç kaybetmiştir ve bu umut verici bir durumdur. Hele ki bu durumun işçilerin, kadınların ve gençlerin bugüne kadarki mücadelesi ve 31 Mart yerel seçimlerindeki pratik oy verme tutumlarıyla olduğunu düşünülünce… Fakat güç kaybeden tek adam ittifakının daha fazla güç kaybetmeye ya da hatalarından da geri dönmeye niyeti yoktur. Mesela seçimin hemen ertesi günü akaryakıta ve elektriğe zam yapılmıştır. Seçim sonuna ertelenen krizin faturası bugünler itibariyle halka kesilecek gibi duruyor. TÜSİAD ve TOBB başkanı Hisarcıklıoğlu’ya cevaben açıklanan reform paketi kıdem tazminatının gaspı başta olmak üzere birçok sorunu önümüze getiriyor. Bunun sadece bugünün işçilerinin sorunu olmadığına da değinmekte fayda var. Türkiye’de bir genç eğer işsiz kalmaz ise kıdem tazminatının, gelecek garantisi olmadan işe başlayacaktır. Keza Türkiye gençliğinin ezici çoğunluğu gerek sigortadan gerek kredi borçlarından ötürü hayat borçlu başlamaktadır. 2019 TÜİK verilerine göre işsizlik 26.7 olmuş, İŞKUR kuyrukları, lise ve üniversite mezunu gençler ile dolmuştur. Önümüzdeki dönem de ekonomik problemler derinleşecek gözükmektedir. Bunun biz gençlere yansımaları da hafif olmayacaktır. Bu sorunlar karşısında yılgınlık, bıkkınlık veya bireyci tutumlarda bizi kurtaramaz. Bizlerin mücadele etmekten başka şansı yok. Biz, Türkiye gençliği olarak ancak eşit ve özgür bir gelecek mücadelesini sürdürürsek, işsizliğin olmadığı, gelecek kaygısının olmadığı, nitelikli ve parasız bir eğitimin lüks değil, hak olarak görüldüğü, krizin etkilerinin günlük ekonomik defterden silindiği, özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir dünya için mücadele edersek kazanırız. Bunun yolu da örgütlü mücadeleden geçer. Burada Denizlerin mirasını da tekrar hatırlamamız gerekiyor. Örgütlü olanların kazandığını hatırlamamız gerekiyor.
DENİZLERİN MİRASINI YAŞATMAK İÇİN
Peki 6 Mayıs yaklaşırken Emek Gençliği’nin Türkiye gençliğine çağrısı nelerdir?
Denizlerin bize bıraktığı şiar “Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm” şiarıdır. Türkiye’de emperyalistlerin egemenliğinin son bulması için, temel hak ve özgürlüklerin sağlanması, gençliğin özgür bir düşünce ortamında hayatını devam ettirebilmesi, demokratik bir Türkiye için mücadele etmek bu şiarı yükseltmek olacaktır. Eşit ve özgür bir dünyayı kendi ellerimizle yaratmamız için, sınıfın, savaşın ve sömürünün olmadığı bir dünyayı kendimiz yaratmamız için, emperyalistlerin, kapitalistlerin hükümranlığını yıkmak için, sosyalizmin geldiği bir dünya için mücadele etmeye çağırıyoruz. Bu mücadelenin bireysel bir tonda olmaması gerektiğini söylüyoruz. Bu mücadele örgütlü bir mücadele olmalıdır. Türkiye gençliğini Emek Gençliği’ne katılmaya, Emek Gençliği saflarında birleşmeye ve Emek Gençliği ile devrim ve sosyalizm mücadelesini yürütmeye çağırıyoruz. Aynı zamanda kendi örgütlerinde, üniversitelerde topluluklarda, kulüplerde, ÖTK’larda; liselerde kollarda, kulüplerde, işçi gençleri atölyelerinde, derneklerinde örgütlenmeye çağırıyoruz.