Paketten bize düşen
Peki “reform dönemi”nin bir adımı olan bu pakette neler var?
Görsel: Pixabay
Elif TURGUT
İstanbul Teknik Üniversitesi
Ekonomik krizin yükünü her geçen gün daha yakıcı hissettiğimiz bir süreçte 31 Mart Yerel Seçimleri yapıldı. Seçimin sonuçlarını çeşitli yönleriyle Evrensel gazetesinde ve dergimizde inceledik. 31 Mart akşamı sandıklar kapandıktan sonra TÜSİAD yaptığı yazılı açıklamayla “Yerel seçimlerin de geride kalmasıyla, önümüzdeki seçimsiz dönem ekonomik, sosyal ve siyasal reform gündemimiz için önemli bir fırsat.” dedi. Seçim tartışmaları bir yandan sürerken TÜSİAD’ın önümüzdeki dönemi bir “reform dönemi” olarak adlandırmasından sonra 10 Nisan’da Ekonomi bakanı Berat Albayrak Yeni reform paketini açıkladı. Peki “reform dönemi”nin bir adımı olan bu pakette neler var?
Neler yok ki? Bankalar ve çeşitli sektörlerdeki konkordato ilan eden firmaları kurtarmak için sıralanan vaatler, sermayeleri güçlendirecek düzenlemeler, halkın sırtına yüklenecek vergi düzenlemesi açıklamaları, tarımda üretim sorununa cevap üretmeyen tarımda milli birlik projeleri var ama en dikkatleri üzerine çeken düzenleme ise her yıl en az bir kere emekçilerin karşısına çıkartılan kıdem tazminatının fona devri oldu.
GENÇLİĞİN PAYINA DÜŞEN
ASKON’un, MÜSİAD’ın, TİM’in, İTO’nun, TÜSİAD’ın “Her türlü desteği veririz.” diyerek desteklediği, belki de dört gözle beklediği reform açıklamasını 11 Nisan sabahı gazetelerin ön sayfalarından gördük. İktidar medyası da sermaye grupları gibi reform paketini parlatan ve destekleyen açıklamalar lanse etti: “Güçlü ekonomi için büyük hamle”, “Ekonomide dev reform”, “Yapısal dev reform”, “Ekonomide dönüşüm” gibi cümleler iktidar medyasının manşetlerini süsledi. Peki “güçlü ekonomi için büyük hamle” olan bu reform paketinden gençliğin payına düşen ne?
Pakete dair farklı yönlerden çokça tartışma yapılabilir ama kıdem tazminatının* fona devri açıklamasıyla birlikte genç işsizliğin rekor oranlarda olduğu bugünlerde herhalde paketten gençliğin payına düşenlerin gelecek kaygısı ve daha da güvencesiz bir gelecek olduğunu söyleyebiliriz. Neden? Patronların “işçi maliyetini yükselttiği”, “işten atmaları zorlaştırdığı” için “ekonomik gelişmenin” bir engeli olarak gördüğü kıdem tazminatı emekçiler için işten atmalara karşı bir iş güvencesi sağlıyor.
Her ne kadar hükümet temsilcileri emekçilerin geçiminden kesilecek ve sermayedarların kesesine aktarılacak bu fonu “İşçilerin yüzde 75’i kıdem tazminatını alamıyor, bu şekilde bu hak güvence altına alınacak” diyerek sıcak göstermeye çalışsa da kıdem tazminatını alma koşullarını ağırlaştırmakta, işverenlerin işten atmalarının önünü açmakta ve kıdem tazminatının miktarını düşürmektedir. Fon sistemine geçildiğinde işveren kendi cebinden tazminat ödemeyeceği için işten çıkartmaları daha kolay yapabilecek ve çalışanın da hakkını vermeyen işverene karşı haklı fesih yapıp, kıdemini alma kozu kalmayacak. İşten çıkarıldıktan ya da ayrıldıktan sonra yeniden iş bulana kadar hayatını sürdürebilmesi için bir güvence sağlayan kıdem tazminatı bu sistemle ortadan kalkmış olacak ve emekliliğine kadar kıdeminin tamamını alamamış olacak.
BURADAN NEREYE?
Aslında yaşamını sürdürebilmek için emeğini satacak liseli, üniversiteli, işçi, işsiz tüm gençlerin ortak bir sorunu kıdem tazminatının sermayedarlar tarafından el konması. İş güvencesine, geleceğine, hakkına el konması anlamına gelen bu uygulama her ne kadar amfilerde, sınıflarda doğrudan hissedilmese bile geleceğini doğrudan etkilemekte. Bu da güvenceli iş, güvenceli bir gelecek talebimizi daha da yüksek sesle haykırmamız gerektiğini bize gösteriyor. Geleceğimizi, tarih içinde kazanılmış haklarımızı onlara gözünü dikenlere kaptırmamak için bir araya gelmek her geçen gün aciliyetini artırmakta. Bulunduğumuz her alanda haklarımızı korumak ve taleplerimizi görünür kılmak için bir araya gelmenin yollarını değerlendirmeli ve koşulları zorlamalıyız.
*Kıdem tazminatı: İşçiye (işçinin hayatını kaybetmesi durumunda mirasçısına) iş sözleşmesi sona erdiğinde, çalıştığı süreyle orantılı olarak bir kerede ödenen (işçi taksitle ödemeyi kabul etmediği sürece) tazminata kıdem tazminatı deniyor.
KIDEM TAZMİNATI FONUNUN YAKIN TARİHİ
- AKP hükümeti, 2003’te çıkardığı 4857 sayılı yeni İş Yasası ile "kıdem tazminatı fonu"nu yaşama geçirmek istedi ancak yükselen tepkiler buna engel oldu. Bununla birlikte yeni İş Kanunu’nun geçici 6. maddesindeki şu hükümle "kıdem tazminatı fonu"nun yasal dayanağı oluşturuldu:
“Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14’üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır.”
- AKP, 2003'ten sonra "kıdem tazminatı fonu" konusunu hep gündemde tuttu ve defalarce nabız yokladı. 2009'da TİSK, TOBB ve TÜSİAD yayınladıkları ortak metinde "En kısa sürede kıdem tazminatı konusunun gündeme getirilerek, işletmeler üzerindeki yükün hafifletilmesi gerekmektedir” çağrısı yaptı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) ile grev yasaklarına başlayan iktidar, kıdem tazminatının fona devrini de bir kez daha gündeme getirdi. Öne sürülen argüman yine "Kıdem tazminatının güvencesi yok. Binlerce işçi kıdem tazminatını hak ettiği halde alamıyor. Kıdem tazminatını fona devrederek güvence getiriyoruz”du.
- Başkanlık sisteminin uygulanmaya başlamasıyla işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırı yoğunlaştı. İktidar, bir taraftan 657 sayılı Kanun’daki değişiklikle kamu emekçileri için "performans sistemi" üzerinden iş güvencesini hedef aldı bir taraftan da kıdem tazminatının fona devri için yasa tasarısı hazırladı.
KAYNAK: https://www.evrensel.net/haber/377250/kidem-tazminati-nedir-kidem-tazminati-fonu-ne-anlama-geliyor