30 Nisan 2019 18:35

DİH: Halk iradesi tanınmalı, seçim güvenliği sağlanmalıdır

Demokrasi İçin Hukukçular (DİH), 31 Mart yerel seçimi süreci ve sonrasında yaşanan usulsüzlüklerle ilgili açıklama yaptı, halk iradesi tanınmalı dedi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Demokrasi İçin Hukukçular (DİH) tarafından 31 Mart yerel seçimlerindeki seçim usulsüzlükleriyle ilgili yapılan açıklamada, “Halk iradesi tanınmalı, seçim güvenliği sağlanmalıdır” denildi.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinin hem seçim öncesi süreci hem de seçim sonrası sandık sonuçlarına müdahale ile tarihe geçtiği vurgulanan açıklamada, “Seçim süreci, tarafsız, eşit, şeffaf, serbest ve adil seçim ilkesinin tamamen yok edildiği bir süreç olmuştur. Öncelikle YSK başkan ve üyelerinin görev süreleri usulsüzce yerel seçimi kapsayacak şekilde uzatılmıştır. Önceki mühürsüz oy kullanımı vb. uygulamalarıyla tarafsızlığına ilişkin güvensizlik kaynağı olan YSK üyeleri, daha baştan seçim güvenliğine dair soru işaretlerine neden olmuştur. Seçmen listeleri usulsüzlüklerine ilişkin itirazlar dikkate alınmamış, kamuoyu baskısı karşısında kimi itirazlar özensizce ve yasak savma kabilinden karara bağlanmıştır” denildi.

"PROPAGANDADA EŞİTLİK, YAYINDA TARAFSIZLIK İLKELERİ GÖZARDI EDİLMİŞTİR"

Seçim süresince, hem merkezi idare hem de yerel idarelerde kamu kaynaklarının, iktidar blokunun seçimi kazanabilmesi için fütursuzca kullanıldığı ifade edilen açıklamada şöyle denildi: Başta halkın vergileriyle yayın yapan devlet kuruluşları TRT ve Anadolu Ajansı olmak üzere, büyük sermaye tarafından kontrol edilen tüm medya kuruluşları iktidar bloku lehine yayıncılık yapmış, muhalefet blokuna ya hiç yer vermemiş ya da çok az yer vermiştir. Propagandada eşitlik, yayında tarafsızlık ilkeleri tümüyle gözardı edilmiştir. Anayasa gereğince tarafsız olması gereken partili cumhurbaşkanı, kamu bütçesinden finanse edilen açılış, vb. yerel ziyaretleri seçim gezilerine dönüştürmüştür. Partili cumhurbaşkanı ile hükümet yetkilileri, kamu kaynakları ve kamu yayın kuruluşları üzerinden yerel seçimleri "Türkiye'nin beka sorunu" ilan etmiş, muhalefetin kazanması halinde devletin varlığının, sınırlarının tehlikede olduğuna dair muhalefet partileri ile adaylarını hedef gösteren, kriminalize eden kutuplaştırıcı söylemi ve tehdit dili ile iktidar bloku lehine propaganda yapmıştır. Bir muhalefet partisinin yönetici ve üyelerine, sandık görevlilerine yönelik olarak sistemli gözaltı ve hapis uygulamalarıyla seçim çalışmaları fiilen zayıflatılmıştır.

31 Mart seçimlerinin şekli de olsa, seçim dönemi eşitliğe ilişkin tüm uygulamaların açıkça terkedildiği bir dönem olduğu belirtilen açıklamada, “Sistem iki partili bir seçeneğe zorlanmış, muhalif partilerin kimi ilçe genel kurullarının yapılmamış olması, yasanın zorunlu kılmamasına rağmen YSK kararıyla seçim engeli haline getirilmiş, seçim süreçleri için propaganda eşitliğine dair tüm kurallar hem özel yayın kuruluşları hem devlet yayıncılığı için tümüyle ortadan kaldırılmıştır” denildi.   

"SAYIM VE SEÇİM SONUÇLARINA DAİR CİDDİ HUKUKSUZLUKLAR YAŞANMAKTADIR"

Seçim öncesi eşitsizliklere, bu sefer de AKP ve Cumhur ittifakının “kazanana kadar saydırma” olmazsa “7 haziran benzeri tekrar seçim” politikalarının eklendiğinin altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: 31 Mart’tan bu yana, sayım ve seçim sonuçlarına dair ciddi hukuksuzluklar yaşanmaktadır. Kayyum ile yönetilen bölge illerinde, seçmen listelerinin yerelde ikamet etmeyen güvenlik personeliyle şişirildiğine dair itirazlar incelenmemiş, sandık taşımalarıyla seçmen iradesi zorlanmıştır. Birçok il ve ilçede seçilmiş belediye başkanları ve meclis üyelerinin, Olağanüstü Hal KHKsı ile ihraç gerekçesiyle mazbataları iptal edilmiştir. Bu işlemler, hem aday başvurularının kabul edilmesi nedeniyle usulsüzdür ve hem de kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanarak engellenebileceği kuralına aykırıdır. KHKlıların milletvekili olabildiği koşullarda yerel yönetici olmalarının da yasal engelinin olması mümkün değildir. Kaldı ki, aynı YSK'nın, İstanbul seçimlerine yönelik olarak KHK'lı seçmenlerin oy kullanmasıyla ilgili itirazı reddeden kararı ile de çelişkilidir. Mazbatası iptal edilen seçilmiş belediye başkanı yerine mazbatanın 2. sırada oy alan adaya verilmesine dair YSK kararları, halk iradesini ayaklar altına alan ve iktidar partisi lehine yetki gaspıdır. Kimi yerlerde bu adaylar, birinci gelip hakkı gasbedilen adayın yarısı kadar bile oy alamamıştır. Bu konulardaki muhalefet partisinin itirazları saatler içinde reddedilmiştir.

"YSK KARARIYLA HALK İRADESİ GÖLGELENMEYE ÇALIŞILMAKTADIR"

İstanbul seçimlerinde YSK tarafından daha önce olmayan usullerin uygulamaya konulduğu dile getirilen açıklamada; “Seçimin sonuçlanmasını orantısız derecede uzatan ve herhangi bir belgeye dayanmayan genel-soyut itirazlarla geçersiz oyların yeniden sayımı ve Maltepe ilçesinde tüm oyların “tamamen yeniden sayımı” kararları alınmıştır. Oysa aynı konuda, muhalefetteki partinin Muş ilindeki belgeli itirazlar reddedilmiştir. Haftalar boyunca, artık seçimi kaybetmiş olanların belediyelerde usulsüz tasarruflarına alan açılmıştır. Nihayetinde mazbata verilmiş olsa da, seçim sonuçları halen belirsizliğe bırakılmış, iktidar partisinin halk iradesini kabul etmeyen yasa tanımaz her talebi, YSK tarafından hükme dönüştürülmüştür. İstanbul’da bu kez de kısıtlı seçmenlerin oy kullanmış olabileceği, sandık kurulunun memurlardan oluşmadığı gibi soyut iddiaların araştırılmasına ilişkin YSK kararıyla halk iradesi gölgelenmeye çalışılmaktadır. İktidar blokundan gelen, delile ve yasaya dayanmayan, süre koşuluna da uymayan taleplere hukuki kıymet atfederken, muhalefetin tüm itirazlarını reddeden YSK'nın iktidar blokunun bir uzantısı olarak hareket ettiği aşikardır” denildi.

"YSK ARTIK HUKUKA AYKIRILIKLARA SON VERMELİ"

Seçim sürecinde yaşanan ve yaşanmaya devam eden hukuksuzlukların, kararlarına karşı başkaca yargısal yol olmayan ve seçimlerin hukuki güvenliğini tesis etmekle yükümlü olan YSK'nin işlevini sorgulattığı vurgulanan açıklamada, “Bu durum, asla indirgenemeyecek olmakla birlikte, demokratik sistemin en basit ölçüsü olan seçim/sayım güvencesini de yok etmektedir. YSK artık hukuka aykırılıklara son vermeli; Anayasa, AİHS, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve seçim kanunlarına uygun kararlar almalı, seçimle ortaya konulan halkın iradesine saygı göstermelidir” denildi. 

"HALK İRADESİNİN BOŞA ÇIKARILMASI TALEPLERİ REDDEDİLMELİDİR"

Öncelikle milletvekili olmalarında dahi bir engel görülmeyen, haklarında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmayan, kamu görevinden usulsüz olarak ihraç edilmiş ve OHAL bitimi ile geçerliliğini yitirmiş KHK’lere istinaden mazbatası verilmemiş veya iptal edilmiş adayların haklarının teslim edilmesi çağrısı yapılan açıklamada şöyle denildi: İstanbul seçimleri üzerinden algı oyunlarına, “iktidar partisi kazanana kadar sayım, olmadı tekrar seçim” yönündeki hukuk tanımaz dayatmaların yarattığı belirsizliğe son verilmeli, halk iradesinin boşa çıkarılması talepleri reddedilmelidir. Seçim dahi yapamayacak bir tekçilik, totaliter parti devleti anlamına gelecek uygulamalara son verilmelidir. (HABER MERKEZİ)                                                                                  

ÖNCEKİ HABER

Tuzla'da 11 yaşındaki çocuğu darbeden kişi tutuklandı

SONRAKİ HABER

Ödenmeyecek, Ödemiyoruz: Sahne ‘aç’lığın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa