04 Mayıs 2019 00:15

Silikozis hastası madencilerin eşlerinden mücadele çağrısı

Eşleri silikozise yakalanan kadınlar, bir taraftan eşleri hayatta kalsın diye çabalarken diğer taraftan evin bütün yükünü üstleniyor.

Kolaj: Evrensel

Paylaş

Tahsine SARAN
Elif SIRTHAN
Aydın

Silikozis... Akciğerlerin işlevini tamamen kaybetmesine yol açan ölümcül bir hastalık. Kesin bir tedavisi ise yok. Aydın’ın Çine ilçesindeki maden tesislerine uzun yıllarını veren işçiler işte bu ölümcül hastalığın pençesinde kıvranıyor. Gerekli önlemleri almayarak bu hastalığa yol veren patronlar, hastalığa yakalanıp ciğerleri lekelenen işçileri hemen kapı önüne koyuyor. Ciğerlerinde leke olan işçiler de bir daha iş bulamıyor. Evin bütün yükü ise eşlerin sırtına biniyor. Hem eşleri hayatta kalsın diye çabalayan hem de evin bütün yükünü üstlenen kadınlar, tüm işçilere ve işçi eşlerine “Bu süreçte hep beraber mücadele edeceğiz. Yoksa bizim eşlerimizden sonra daha nice gençlerin başına gelecek aynısı” çağrısını yapıyor.

CİĞERİNİ ORADA MAHVETTİLER MAAŞ BAĞLAMALARI LAZIM

Hülya Girgin, silikozis hastası Şenol Girgin’in eşi. İki çocuk annesi. Eşi nikahlandıkları gün Esan Madencilikte işe başlamış. Tam 9 yıl ter akıtmış madende. O dönem sağlığı çok kötü değilmiş ama gözünden maden çapağı çıkarmışlar bir seferinde. Ağır koşullar nedeniyle yaşadığı yorgunluğa dayanamayarak 2016’da ihbar tazminatını alarak işten ayrılmış. “O sırada kızımın doğum günü vardı. Pasta istiyordu. Paramız yoktu. Tam o gün haber geldi tazminat yattı bankaya diye. Koştuk, pasta aldık geldik. Güzel bir gündü. Bir süre sonra kızımın ameliyat olması gerekti. Kredi borçlarımız vardı...” Ve Şenol Girgin yeniden madenin yolunu tutmak zorunda kalmış. Aynı yılın ekim ayında sağlık kontrolünden geçip Eysim Madencilikte işe başlamış.

GİYİNEMEDİ BİLE ÇOK KÖTÜYDÜ

Sonrası... Hülya Girgin’den dinleyelim: “Uzun bir süre 8-4 çalıştı. O sıralarda annem ameliyat oldu bakım gerekti, bebeğim oldu bakım gerekti. Eşim vardiyalı çalışmaya başladı sonra. Bir süre fabrikada yemek veriyorlardı. Sonra onu kestiler herkes evden götürmeye başladı. Sağlık kontrollerine giriyorlardı hep ama doktorlar bir şey var demiyordu. Burada fazla mesailere girmek zorunda kaldı. 65 kiloydu, sonrasında çok zayıfladı. Ayakta duramamaya başladı. Büyük kızım eşimin yüzünü göremiyordu. Sabah 00.00-08.00’den geliyordu. Uyuyup tekrar 16.00-00.00 nöbetine gidiyordu. Çok ciddi kilo kaybetti. Akşam 8 sabah 8 çalıştığı oldu bir aydan fazla. Ayakta uyuyordu. Çalışırken uyurken yakaladılar mı tutanak tutuyorlardı. Eşim taksiyle gidip geliyordu, servis almıyordu çünkü. Gelmek zorundaydı aslında yakın bir yere ama gelmiyordu servis. Haziranda film çekildiler. Sonuçlar 3 ay sonra geldi. Bir gün iki büklüm geldi, kasılmış bir şekilde. Zor atmış kendini eve. Giyinemedi bile çok kötüydü. Hastaneye gittik hemen. Doktor rapor verdi. Pazartesi işe başladı. 3 gün sonra çıkış verdiler. İş konusunda kusur bulamadılar, çünkü Şenol ne zaman çağırırlarsa gitti hep fazla mesaiye. ‘Leke var tozlu ortamda çalıştıramayız’ dediler. Eşim tozsuz ortamda çalıştırın ailem var kredilerim var benim dedi. Tozsuz ortama alabilirlerdi, almadılar. Aradı eşim, işten çıktım dedi. Dedim nasıl çıktın? Kurul karar vermiş çıkmasına. Eşim bu kadar sağlıksız bir ortamda çalışırken, eşimin ciğerleri bu hale gelene kadar doktor neredeydi, iş güvenlik uzmanı neredeydi? 1 tane ineğimiz vardı onun sütüyle geçinmeye çalıştık ondan sonra. Babam vermişti düveyken bana. Baktım büyüttüm, tezeğini yaktım, gübre yaptım, 3 tane buzağı aldım ondan. Masraflarımızı onunla karşılamaya çalıştık. Biz seni çıkaralım 6-7 ay işsizlik maaşı al dediler eşime. Hem işten çıkarıyorlar hem de iyilik yapıyorlar güya. Biz başka iş bulacağız dediler sonra da kavga etti çıkarttık dediler. Sordum muhasebeciye kim ile kavga etti yüzleşelim dedim. Eşim 23 ay çalıştığı halde 6 ay çalıştı dedi muhasebeci. Dedim ne 6 ayı, 23 ay çalıştı. Zaten gazeteciye vermişsiniz dedi, çat kapattı telefonu suratıma. Savunacak kimse yok eşimi diye suratımıza yalan söyledi işte. İşsizlik maaşı bittiği zaman işimiz çok zor. 2 ay sonra bitecek o maaş.”

HİÇBİR İŞYERİ KABUL ETMİYOR

İşyeri doktoru, eşine 9 Eylül Hastanesinin adresi olan bir kağıt vermiş. Güç bela gittiği hastanede doktor, sevk yazmamış ama “Bakamayız” demiş. Eşi 5 ay bu hastaneye gidip gelmiş. Sonunda ciğerinden parça almışlar. Henüz heyete giremese de eşinin bir daha çalışamayacağını biliyor. Çünkü ciğerinde leke olduğu gerekçesiyle hiçbir işyeri kabul etmiyor. “Ciğerini orada mahvettiler, maaş bağlamaları lazım” diye isyan ediyor Hülya Girgin.

Yardım kuruluşlarının hepsini dolaşmış. “Yeri geliyor adam oluyorum yeri geliyor kadın oluyorum, evin bütün yükü üstümde” diyor Hülya Girgin ve kararlılıkla devam ediyor: “Diğer bütün mağdur işçilerle bir araya gelmek istiyoruz ama bazıları korkuyor. Bazılarına patron rüşvet veriyor susturuyor. Hatta bir yerleşim yerinde ciddi bir çevre kirliliği var. Toz bütün her yere yayılıyor. O yerleşim yerine sürekli sosyal yardım götürüyorlar, halkı susturmak adına. Bütün bunlarla mücadele etmeye hazırız, ediyoruz ve edeceğiz de. Haklarımızı alana kadar. Sonuna kadar eşlerimizin yanındayız. Eşimin durumu çok ağır, malulen emekli olmasını istiyorum. Daha bir sürü insan var hasta olan ve hastalanacak olan. Çocuklarımızın geleceği için, eşlerimizin mahvolan sağlıkları için mücadele edeceğiz."

ÇARESİ YOK, TEDAVİSİ YOK, DÖNÜŞÜ YOK

Pınar Aydoğdu da işten atılan silikozis hastası maden işçisinin eşi. Pınar Aydoğdu ile eşinin kan zehirlenmesi olarak bilinen septisemi nedeniyle yattığı hastanede görüştük.

Henüz 35 yaşında, biri liseye biri ilkokula giden 2 çocuğu var. Evlenip Çine’ye yerleşeli 18 sene olmuş. Son 2 yılda yaşadıkları için “Anlatmaya kelimeler yetmez” diyor.

Ve silikozisle nasıl tanıştıklarını anlatıyor. Eşi 18 yıl önce Kaltun Maden’de işe girmiş oradan Eysim’e geçmiş: “Girerken sağlık kontrolünden geçti, temiz çıktı. Eysim’de iken göğüs ağrıları vardı gitmiyordu doktora. Eysim’de toz çoktu, çalışma koşulları ağırdı. 1 sene kadar çalıştıktan sonra oradan ayrıldı. Söke Kormad Madencilik’ten çağırdılar, gitti.” Hastalık işte böyle ortaya çıkmış. Hasta olduğu için işe alınmayarak. Pınar Aydoğdu o günü şöyle anlatıyor: “Eve gelince maskelerini hem kaynatıyordum hem makineye atıyordum ama yine de toz çıkıyordu. Bu hastalık zaten birikip birikip 40 yaşından sonra ortaya çıkıyormuş. Doktor bize ilk söylediğinde hastalığını, hastane başımıza yıkıldı. Çaresi yok, tedavisi yok, dönüşü yok bu hastalığın. Bir de lenf bezleri tamamen büyüme yapmış, önüne geçilemezse gırtlak kanserine çevirecek. Şu an çalışamıyor, gece bekçiliği bile yapamıyor, hastalık önüne çıkıyor.”

Eşi çalışamadığı için 2 yıldır kimi zaman günde 12 saat ayakta çalışarak aldığı asgari ücretle evi tek başına geçindirmeye çalışıyor. Şu an turşu fabrikasında çalışıyor. Çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “7-8 aydan beri oradayım. Sigortalıyım. TIR çıkacağı zaman mesaiye kalıyoruz ama ücretini alıyoruz, maaşlarımızı düzenli alıyoruz. Sabah 08.00 akşam 17.30 çalışıyorum. Asgari ücreti yettirmeye çalışıyorum ama yetmiyor, kredi çekiyorum. Onları da zar zor ödüyorum.”

Özellikle babasına düşkün olan kızının bu süreçte çok yıprandığını söyleyen Pınar Aydoğdu, yaşanan tüm zorluklara rağmen “Maddi manevi eşimin yanındayım. Her türlü desteği vereceğim” diyor.

GENÇLERİMİZ ZEHİRLENMESİN

Çine’de madenden başka geçim kaynağı olmadığına dikkat çeken Pınar Aydoğdu, “Köylerde çiftçilik var ama çok az o da. Tarım ölüyor. İş alanı açtık diye açtılar madenleri ama bütün gençleri zehirliyor. O toz eninde sonunda ciğeri bitiriyor ne kadar dikkat edersen et. Eşime söylüyorum, arkanızdayım, sesinizi duyurun, hakkınızı arayın. Bizim eşlerimizden sonra daha nice gençlerin başına gelecek aynısı. Geçenlerde aynı meslekten birini kaybettik gencecik yaşta öldü. Ben de çok yıprandım. Daha önce de enfeksiyondan 9 gün hastanede yattım. Şimdi de hastanedeyim. Ama hâlâ çalışayım diye uğraşıyorum. Çalışmak zorundayım. 1 haftadan beri uyku uyuyamıyorum. Parasını geçtim ben hastalığın derdindeyim. Eşimin hayatı söz konusu. Madende kadın işçiler de var az da değil sayısı. Diğer işçilerin eşlerine de sesleniyorum. Eşlerine destek olsunlar. Bu süreçte hep beraber mücadele edeceğiz. Amacımız birbirimize kenetlenip destek olmak. Ben Çine’deki madenlerin kapatılmasını istiyorum. Daha güzel çalışma alanları var. Ne bileyim salça fabrikası açsınlar. Tarım bölgesi burası. Gençlere iş sahası açılsın ama gençlerimiz zehirlenmesin.”

‘HER TÜRLÜ DESTEĞE HAZIRIZ’

Çiğdem işten atılan bir madencinin eşi. 48 yaşında. Henüz bebekken Adana’da bir aileye evlatlık verilmiş. 11 yaşında İstanbul’a ablasının yanına taşınmış. Yıllarca İstanbul’da kalmış. Datça’ya gelip giderken eşiyle tanışmış. Evlendikten sonra da Çine’ye taşınmışlar.

Eşi o dönem barajda çalışıyormuş. Daha sonra işten ayrılıp Kaltun Madencilik’e girmiş. 5 yıl çalıştıktan sonra yani 3 yıl önce işten atılmış. Nedeni sendikaya üye olmak. Ama bu gerekçe kağıt üzerine “Küçülmeye gidiyoruz” diye geçirilmiş. Patrona dur diyen de olmadığı için “Sendika hâlâ yetki almadı” diyor Çiğdem. Sonra bir demircide iş bulmuş eşi ama ücreti verilmediği için oradan da ayrılmak zorunda kalmış. Hayatı boyu çalışıp ayakta kalan bir işçi için en zor durum işsiz kalmak. Uyku problemi bu nedenle başlamış eşinde.

“Bazen sigorta işleri yapıyor” diyor Çiğdem: “Oldu mu biraz rahatlıyoruz. Zaten öyle ne gezmeye gidebiliyoruz ne sinemaya ne bir yere. Bir tek özel günlerde, o da senede birkaç gün o kadar. Zaten artık sadece geziyoruz pek bir şey alabildiğimiz yok. Hayat çok pahalı. Eskiden 40 liraya araba dolduruyordum. Şimdi üç tane şey alıyorsun 50 lira. Bir ev aldık hâlâ taksit ödüyoruz. Aileden destek gibi bir durumu da yok. Birbirimize sarılıyoruz. Eşimin bir işi, bir maaşı olsun istiyorum. İşsiz insanlara çalışacak alan açsınlar. İşten çıkarılanlara tazminatlarını versinler. Herkese haklarını versinler. Ne yapmamız gerektiğini de bilmiyoruz pek ama her türlü desteği vermeye hazırız eşlerimize.”

ÖNCEKİ HABER

TCDD'den 7 il için uyarı: 3-11 Mayıs tarihlerinde ilaçlama yapılacak

SONRAKİ HABER

Bir hak arayışı süreci

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa