06 Mayıs 2019 23:48

Benim mazbatam kıdem kardeşim

İzmir'den bir metal işçisi yazdı: Kıdem tazminatının fona devredilmesi fabrikamızın gündemine bomba gibi düştü.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Bir metal işçisi
İzmir

- Emeklilikte dolaşırsın artık.

- Aman ne emekliliği gün doldu yaşı bekliyoruz işte, adam EYT yüzünden İstanbul’u kaybetti.

- Kıdemi alacaklarmış öyle diyor birisi.

- E hani iyiydi bu adam?

- Kolay değil öyle alması ama ne yapacağı da belli olmaz bunun.

Aslında 1 Mayıs ile ilgili bir mektup yazmak isterken fabrikada konuşulanlar geldi aklıma. Uzun zamandır konuşulan en canlı konu olup da bu muhabbete denk gelince bunu tartışmak daha iyi olur diye düşündüm.

Bilinen nedenlerden dolayı bu hareketli seçim sürecinden sonraki günlerde de seçim sohbeti bitmedi. Kıdem tazminatının fona devredilmesi fabrikamızın gündemine bomba gibi düştü. İstanbul’da bir şeyler oldu diyen de büyük şehirleri aldık diye sevinen de aynı dertten yakınır oldu. AKP’li bir işçinin seçimler ile ilgili söylediği “Bana ne mazbatasından benim mazbatam kıdem kardeşim” cümlesi çay molasındaki sohbetin yönünü bir anda değiştirdi.

Kıdem tazminatı bir işçi için gelecekteki hayallerinin güvencesidir. Biz yaştakilerin dede ve babalarımızdan duyduğu; yıl hesaplarıyla başlayan o gayretli cümlenin kıdem tazminatıyla alınan ev ya da küçük bir tarla ile bittiğiydi. Şimdi bizim alabileceğimiz kıdem tazminatı ise varsa ev kredisinin borcunu bitirmeye ya da çocuğumuzun üniversiteyi sıkıntısız bitirmesine yarıyor kısmen. Ama güvence güvencedir.

Evet seçimleri ve 1 Mayıs’ı atlattık. Bunların öneminin elbette ki farkındayım. Şimdi ise zaman biz işçilerin bölünmeden, sağcı solcu diye ayrılmadan yapacağı en büyük seçimde.  Herkesin tartışırken dahi keyfini kaçıran, bütün işçileri yan yana olduran tazminatı ne hükümete ne de onların para babalarına yedirmemeye kararlıyız. Kimse fondan alacağı faizsiz krediler ile daha fazla para kazanma hesabına düşüp geleceğimizi afiyetle yeme hayallerine kapılmasın aman. Onlar için 3 kuruş olan o parayı boğazlarında bırakmayı biliriz biz.

Bizim kendi tarihimizi unuttuğumuzu sanıyorlar ama benim çocukluğumdan beri hâlâ aklımda “Yar saçların lüle lüle Özal sana güle güle” ve “Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı” sloganı var.

İşin özü seçim kaybetmeye benzemez, attan düşmeye hiç benzemez işçiler yüzünden iktidarı kaybetmek. İşçiler yüzünden kaybeden bir daha asla kazanamaz. Tarihin çöplüğüne gidiverir. Şimdi biz işçilere düşen görev şu sendika bu parti ayrımına gitmeden hayallerimiz, kendi geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği için birleşmek mücadele etmek, çöpe gitmesi gerekenleri çöpe atmaktır.

Bakarsın patronları da iktidar partisini de muhalefeti de korkutacak olan bahar böyle gelecektir belki de ülkeye...

ÖNCEKİ HABER

Gediz Deltası'nın geleceğini tehlikeye sokan karar iptal edildi

SONRAKİ HABER

ODTÜ Rektörlüğünden Onur Yürüyüşü'ne izin yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa