YALANLARLA GERÇEKLER ÖRTÜLEMEZ
Tarım bakanı Mehdi Eker bu toplantıda “Tarım alanında yapılacak yatırımlar, küresel barışa da yapılacak yatırımdır” diyerek bize barışın yönünü gösterme inceliğinde bulunmuş. Türkiye'de 4200 tür endemik bitki çeşidi olduğunu ve Anadolu'nun tarımın beşiği olduğu vurgusunda bulunarak, Türkiye'de tarım alanları ile doğal alanların enerji vb. yatırımlar nedeniyle yok edildiğini her nedense görmezden gelmiş. Her gün 1 milyar insanın yatağa aç girdiğini ve kalan 6 milyar insan içinde dünya güvenilmez bir yerdir vurgusunda bulunmuş. Buna çare olarak şirketlerin desteklenmesini salık vermiştir. Türkiye'de tarıma yapılan yatırımların her geçen gün katlanarak arttığını ifade ederek, Tarımsal büyümenin 2012 yılında % 4.2 olduğunu açıklamıştır.
TEKELLERİN HEDEFİ GELENEKSEL TARIM
Türkiye'de tarımsal büyüme % 4.2 iken nasıl olurda çiftçiler borçlarını ödeyemez durumda olurlar. Kredilendirilen çiftçilerin borçlarını ödeyememelerinden dolayı bankaların tarım arazilerine el koydukları bir dönemde büyüyen şey tarım tekellerinin ve bankaların cepleridir. Bu büyümeden çiftçilere düşen ise katlanan borçlar, alamadıkları ürün paraları, kaybedilen toprakları, üretim kotaları ile uygulanan taban fiyat politikaları karşısında sefalet günlerinin en kötü dönemini yaşamaktalar. Bakan gelişmekte olan ülkelerde düşük faizli kredilendirmenin küçük çiftçileri üretim sürecine entegre olmalarını sağlayacağı vurgusunda bulunmuş. Konferansın adından da belli olacağı gibi "Gıda güvenliği için özel sektör" yaklaşımı bakanın hangi entegrasyondan söz ettiğini anlamamıza yetiyor. Konferansta EBDR başkanı Suma Chakrabarti, özel sektör için altyapı geliştirilmesini, taşıma süresinin hızlandırılmasını ve şirketlerin finans kuruluşlarına ulaşmasının sağlanmasını istemiş. FAO müdürü Jose Graniano da Silva'da, Nisan Temmuz arasında tahıl fiyatlarının %18 artmasına yönelik “panik yapacak bir durum yok ama uyanık olmak lazım” demiş. Devamında “Dünya'da milyonlarca insanın açlıkla karşı karşıya olduğunu bu sorunu sadece şirketlerin değil hükümetlerin de sorunu olduğunu” vurgulayıp sözünü şöyle bitirmiş, “Politik duyarlılık oluşturulmalı, teknik sorunların çözümünde özel sektöre yardımcı olunmalı, iletişim, bilgi değişimi ve kaynak mobilizasyonu sağlanmalıdır.” Konuşulanların tamamı kapitalizmin yani şirketlerin gıda üzerinde tam egemenlik kurmaya yönelik çalıştıklarını açıkça göstermeye yetiyor. Şirketlerin emir eri pozisyonunda olan hükümetinde bu yolda üzerine düşeni yaparak şirketler için alt yapıların oluşturulması talebi ifade ediliyor.
Geçtiğimiz yıllarda tarım topraklarının toplulaştırılmasına yönelik yasa ve yönetmelikler çıkaran hükümet, valilikleri, kaymakamlıkları, birlikleri, kooperatifleri ve muhtarlıkları dahi toplulaştırmada yetkilendirdi. Bundan böyle tarım arazileri tapularının işin ehli kişilere verilmesi gerektiğini söyleyip müjdeler eşliğinde “şirket köyler” oluşacak diyordu. Yönelim açıkça belli tarımın tekellerin eline verilmesi süreci hızlanarak devam edecek. Su HES vb. yollarla şirketlere devredilirken bu yolla tarım da şirketlerin eline hızla terk edilmek istenmektedir. Geleneksel tarımla uğraş veren milyonlarca insanın, sulama birliklerinin elektrik borçlarını ödeyememeleri vb. nedenlerden kaynaklanan sorunları devletin kendi eliyle bizzat yarattığı bir ortamda hükümetten medet ummak ancak aptalların işi olabilir. Uluslar arası köylü örgütlenmesi Via Campesina İstanbul da yapılan konferansa yönelik yaptığı yazılı açıklamanın bir bölümünde şöyle diyor; Köylü ve yerel halkların yaşamları ve onların gıda üretim sistemleri, küçük bir elit grubun (Şirketlerin) mega kârlarına yeni bir kaynak yaratmak amacıyla yok edilemez. Ekilebilir alanları ve toprakları asıl sahipleri olan kırsal halka teslim eden kapsamlı ve etkili tarım reformlarına ihtiyacımız var. Toprakların ticarileştirilmesi ve gaspı durdurulmalıdır. Endüstriyel tarıma ihtiyacımız yok; köylü ve yerel halkların, toplulukların onur ve saygıyla çiftçilik yapmalarına ihtiyacımız var.
Ya şirketlere teslim olup topraklarımızı yitirilmesine ve kirletilmesine seyirci kalacağız ya da topraklarımızı tüm saldırılar karşısında canımız pahasına savunacağız. Üçüncü bir yol yok. Tarım bakanı Mehdi Eker'in dediği gibi barış küresel şirketlerin yatırımına asla bağlı olamaz, tam tersi şirketlerin ortadan kaldırıldığı, ülkemizden ve yeryüzünden sökülüp atıldığı zaman ancak bölgemizde ve Dünya da barış hâkim olabilir.
* HDK Meclis ve Ekoloji Komisyonu Üyesi
*İtalik yazı bankanın kendi sitesinden olduğu gibi alınmıştır. http://www.ebrd.com/downloads/country/strategy/
turkey-translation.pdf
Evrensel'i Takip Et