13 Mayıs 2019 01:42
Son Güncellenme Tarihi: 13 Mayıs 2019 13:17

Soma Katliamı'nın 5. yıl dönümü: Kömür karası değil yüz karası

301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı'yla ilgili görülen dava, hükümetin ve yargının sermayenin yanında olduğunu gösterdi.

Fotoğraf: Cem Öksüz/AA

Paylaş

Soma’da alınmayan önlemler yüzünden 301 işçinin yaşamını yitirdiği, 301 ailenin yüreğini yakan katliamın üzerinden 5 yıl geçti. 4 yıl süren dava sürecinde patronun ihmalleri ve katliamın göz göre göre geldiği mahkeme tutanaklarına, bilirkişi raporlarına da yansıdı. Ailelerin yüreği soğumamışken dava sonucunda patrona ve diğer sorumlulara ödül gibi cezalar verildi. Yetmedi katliamın sorumluluğu mahkeme tarafından tescillenmiş olan patron Can Gürkan serbest bırakıldı. Kamu görevlilerin yargılanması engellendi, madenci ailelerinin avukatı ise tutuklandı. Geriye ise gözü yaşlı aileler, kadınlar, babasız büyüyen çocuklar kaldı. Evrensel'e konuşan Somalı aileler, “Adaleti yeryüzüne çıkarmak için kömür çıkarır gibi çalışıyoruz” diyor.

Soma Katliamı davasının 11 Temmuz 2018 günü görülen karar duruşmasında Maden Patronu Sanık Can Gürkan’a, taksirle öldürme suçundan 15 yıl hapsine ve 3 yıl maden işletme işinden men edilmesine karar verildi.

Sanıklar Genel Müdür Ramazan Doğru, Akın Çelik, İsmail Adalı, Ertan Ersoy, Memet Ali Günay Çelik, Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Hilmi Karakoç, Hüseyin Alkan, Mehmet Erez, Haluk Evinç, Fuat Ünal Aydın, Murat Bodur hakkında ise 7 yıl ile 22 yıl arası hapis cezaları verildi.

Davada, sanıklar Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan, Serkan Kocaman, Ümit Şahin, Halil Sarı, Harun Yılmaz, Nazmicem Nesemioğlulları, Caner Uysal, Saltuk Alp Demir, Ömer Değirmenci, Fahri Pançar, Mehmet Avcı, Hüseyin Ergin, Ergün Yılmaz, Yalçın Erdoğan, Harun Güneş, Coşkun Derici, Necati Karadeniz, Erdem Canbaz, Soner Günay, Uğur Karabulut, Serdar Günay, Mehmet Uçgun, Serhat Dinç, Mustafa Yiğit, Hayri Kebapçılar, Ozan Sezer, Erdoğan Cinoğlu, Halil Burhan, Olcay Erşin, Batuhan Ünlüyol, Efkan Kurt, Adem Ormanoğlu, Burhan Karabaş, Sertaç Büyükgüney, Nimetullah Uğurlu, Mehmet Bayri, Sertan Günay’ın beraatine karar verildi.

Dava daha sonra istinafa taşındı. İstinaf Mahkemesi Patron Can Gürkan’ın serbest bırakılmasına, maden işletmeme cezasının da kaldırılmasına karar verdi. Yani şu an dışarıda olan, 301 madencinin ölümünde sorumlu olduğu mahkemece tescillenmiş Can Gürkan istediği zaman bir maden işletebilecek.

Katliamda oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden İsmail Çolak, “Bugün bu anmanın anlamı daha da büyük. 5. yılındayız Soma Katliamı’nın. Geçtiğimiz aylarda Soma katliamının sorumlularından Can Gürkan da tahliye edildi. Canımız acıyor. Yeni katliamların önünü açtılar ve buna dur demek zorundayız. Yılmadan adalet talebimizi haykırmak zorundayız. Biz tahliye kararına karşı Yargıtay’a taşıdık, umarım bu dava tekrar görülür. 301 canın ölümünden sorumlu kişilerin yeniden en ağır ceza ile cezalandırılmasını istiyoruz. Bunun için de mücadele edeceğiz. Adalet olmayan ülkede adalet arıyoruz. Umarım ki adaleti yer altından kömür çıkarır gibi yer yüzüne çıkaracağız. Anmaya da tüm duyarlı insanlarımızı bekliyoruz” dedi.

OCAĞIN RİSKLİ OLDUĞU BELLİYDİ

Soma’da 2006 yılına kadar Türkiye Kömür İşletmelerine ait olan ocak, 2006 yılında ihaleyle Park Teknik’e verildi. Ancak Park Teknik, 2009 yılında “İleride telafisi mümkün olmayan olayların çıkma ve yangın ihtimaline karşı” ihaleyi geri vermek istedi. Riskli olan ocağın ihalesini TKİ, Soma AŞ’ye verdi.

Devlet şirkete ocağı rödovans sistemiyle, yani ne kadar kömür çıkarsa çıksın hepsini alma garantisiyle verdi. Maden Mühendisleri Odası kaza ile ilgili hazırladığı raporda 2009 yılında 230 bin ton olan üretimin bir yılda 10 kat arttırılarak 2.6 milyon tona çıkarıldığını açıkladı. Maliyet düşürüldü. Soma AŞ Patronu Alp Gürkan da katliamdan önce yaptığı bir açıklamada, “Özel sektörün çalışma tarzıyla” üretim maliyetlerini 140 dolardan 23.8 dolara indirdiklerini anlattı. Katliamın ardından “özel sektörün” çalışma tarzı da ortaya saçıldı.

MADENDE DAYIBAŞI SİSTEMİ

İşçi sayısı ve üretimin armasına rağmen ocaktaki havalandırma kapasitesi ve şartlarında ise bir değişiklik olmadı, hatta koşullar daha da ağırlaştı. İşçilere “hadi hadi” denilerek üretim baskısı yapıldığı ortaya çıktı. Şirketin “dayıbaşı” yöntemiyle taşeron işçi çalıştırdığı ortaya çıktı. Sisteme göre işçi yasal olarak ana işverene bağlı gözüküyor, ama fiilen patronu “dayıbaşı” oluyor. İşçinin işe devam edip etmemesinden, alacağı prime kadar her şeye “dayıbaşı” karar veriyor. Dayıbaşları işçiye tokat atacak kadar, işçi üzerinde baskı kurabiliyor.

EĞİTİMLER 3 GÜN

İşe başlamadan önce işçilere yalnızca üç gün eğitim verildi. Bir kaza durumunda ne yapılacağı öğretilmedi. Yalnızca tehlike anında çıkışa yönelmeleri gerektiği söylendi. Bazı işçilere hiç eğitim verilmedi, sadece eğitim aldıklarına dair kağıt imzalatıldı.

KATLİAMIN OLDUĞU GÜN 46 DERECEYDİ

Katliamdan 4-5 ay önce U3 bölgesinde bir göçme yaşandı ve sıcaklık artışı başladı. Ocakta bariz bir şekilde sıcaklık artışı olduğunu söyleyen işçiler, bunu ilettiklerinde ‘Biz farkındayız’ denilerek terslendi. Sonradan bilirkişi raporlarında yer alan ifadelere göre, yer altındaki karbonmonoksit miktarını ölçen sensörler, faciayı aylar önceden haber verdi. 50 PPM’yi aşmaması gereken karbonmonoksit miktarı beş ay boyunca defalarca bu sınırı geçtiği ve hatta 500 PPM’ye kadar ulaştığı halde, sensörlerin uyarısına kulak asılmadı. Ayrıca oksijen miktarı da çok kez yüzde 19’un altına düşmesine rağmen maden boşaltılmadı. Gaz ölçümlerinden sorumlu teknik nezaretçiler 15 günde bir hazırladıkları onaylı deftere karbonmonoksit yükselişlerini geçirmedi. Öte yandan, madende 30 dereceyi aşmaması gereken kuru sıcaklık miktarı, faciadan önceki bir haftadan itibaren 46 dereceye kadar yükseldi. Katliamın olduğu gün de madendeki sıcaklık 46 dereceydi.

GAZ MASKELERİ KÜFLÜ ÇIKTI

İşçileri zehirli gazlardan koruması gereken maskeler de bozuk çıkmıştı. Maskeler yıllarca denetimden geçmemişti. Ayrıca işçileri koruyabilmesi için de uygun değildi. Maden faciasında kıl payı ölümden kurtulan işçiler, ocağa duman dolup nefes alamamaya başladıklarında, kendilerine verilen gaz maskelerini açtıklarını, ancak hepsinin küflü çıktığını söyledi. İşçilerin buldukları testerelerle hava borularını kesip, bu sayede hayata tutunduklarını söyledi.

DEVLETE KÖMÜR DİYE TAŞ SATMIŞLAR

Sayıştay denetçilerinin hazırladığı denetim raporunda 2013 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri ve Türkiye Taş Kömürü Kurumunun faaliyetleri mercek altına almıştı. Raporun üç sayfalık bölümünde “Elbette ki tüvenan (ayrıştırılmamış) tipi kömür taş-kömür karışımıdır” dendi. Bu ifadeler Soma’daki madencilerin, “Biraz da taş basın. Eğer kömür yoksa taş mı yok. Taş yollayın derlerdi” sözleriyle örtüşüyor. Sayıştay raporuna göre Soma AŞ 2013 yılında devlete 2.3 milyon ton teslimat yaptı. Sayıştayın mercek altına aldığı 1 milyon 549 bin 311 ton karışım yıkamaya verildi. Bundan da sadece 768 bin 791 ton temiz kömür elde edilebildi. Kalan 780 bin 520 ton çöpe gitti.

SENDİKA YÖNETİCİLERİNİ PATRON SEÇİYORDU

Soma Katliamı’nın ortaya çıkardığı gerçeklerden biri de işçilerin üyesi olduğu sendikanın yöneticilerinin, işçilerin değil patronun tarafında olmasıydı. Özellikle özel şirketlerde ve 6 binin üzerinde işçinin çalıştığı Soma Kömürleri AŞ’de işçiler ocaktan çıkarken şirket yetkililerinin ellerine verdiği zarfları sandığa atarak işverenlerin listesindeki delegeleri seçti. O delegeler de yine şirket yönetiminin belirlediği şube başkan ve yöneticilerine kongrede oy atarak şube yönetimini belirledi. Daha sonra ise Eski Şube Başkanı Tamer Küçükgencay da dahil işçilerin Soma’da istemediği 3 şube yöneticisi, Eski Genel Başkan Nurettin Akçul’un listesiyle genel merkez yöneticiliğine seçildi.

ERDOĞAN’IN MÜŞAVİRİNDEN MADENCİYE TEKME

Katliamdan iki gün sonra, katliamı protesto etmek için yürüyen, aralarında avukatların da bulunduğu yaklaşık 5 bin Somalıya polis saldırdı. Cengiz Topel Meydanı’nda toplanan kalabalık, “Hükümet istifa” sloganları atarak Beşyol kavşağındaki Madenci Heykeli’ne yürüyüşe geçti. Somalılara polis saldırdı, 7 kişi gözaltına alındı. Aynı günlerde Soma’ya ziyareti sırasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik halk tepkisi ve Müşaviri Yusuf Yerkel’in bir madenciyi tekmelemesi hafızalara kazındı.

DAVADA HEYET DEĞİŞTİ, İŞÇİ AİLELERİNİN AVUKATI TUTUKLANDI

Soma’da 2014 yılında meydana gelen ve 301 işçinin yaşamını yitirdiği dava mart 2015’te mahkemenin iddianameyi kabul etmesiyle başladı.
Daha önce olası kastla yargılanan (sanığın alacağı ceza ölen kişi sayısına çarpılır) sanıklar, katliamın “FETÖ” tarafından yapılan bir sabotaj olduğunu iddia etti. Sanıkların bu iddiası araştırılırken davayı yürüten ve soruşturmaya hakim olan mahkeme heyeti değişti ve savcı. Mahkeme başkanlığına Afşin Elbistan B Termik Santralinin Çöllolar kömür sahasında yaşanan ve 11 işçinin yaşamını yitirdiği, 9 işçinin cenazelerinin ise halen toprak altında olduğu iş cinayeti davasında, sanıklara sadece para cezası veren Hakim Salih Pehlivanoğlu atandı. Aynı zamanda davanın savcısı da değişti. Savcı mütalaasında, olayın ailelerin ve avukatların talebi olan olası kasta değil, bilinçli taksirle (Ölen kişi sayısına bakılmaksızın verilen, üst sınırı 22.5 yıl olan ceza) meydana geldiğini değerlendirdiğini söyledi.

Dava sürerken işçi ailelerinin avukatı Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ise tutuklandı.

ÖNCE EL KONULDU, SONRA VAZGEÇİLDİ

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan’ın mal varlığına el koydu. Ancak Alp Gürkan adına kayıtlı 7 taşınmaz için 36 milyon 600 bin TL muhammen bedel tespiti yapıldığı, ancak satış öncesi Alp Gürkan’la imzalanan sulh sözleşmesi gereği satışların geri çekildiği bildirildi.

MADEN PATRONLARINA YENİ KIYAKLAR

Hükümet adına tüm açıklamaları olayın hemen ardından Soma’ya gelen dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız yaptı. Taner Yıldız katliama özelleştirmenin davetiye çıkardığı yönündeki ifadelerle ilgili, Hükümetin bu politikadan vazgeçmesinin doğru olmayacağını söyledi. Daha sonra da Soma yasası olarak bilinen düzenlemeyle maden patronlarına kıyaklar yapıldı. Düzenlemeye göre kömür madenlerinde yapılan maaş düzenlemeleri nedeniyle işletmelere devlet desteği geldi. Yer altı kömür işletmelerine asgari ücretin iki katı ödenmesi, çalışma sürelerinin kısalması ve yıllık izin gün sayısının artması nedeniyle oluşan maliyetler sebebiyle maden patronlarına destek verildi. İşçiler için ise 2 bin TL’lik maaş asgari ücretin iki katı oldu. Emeklilik yaşı 49 olacaktı, 50 olarak düzenlendi. Taşeron sistemi kaldırılmadı. Haftalık çalışma süresi sadece yer altında çalışan maden işçileri için 36 saat yapılırken, vardiya değişimi yer altında yapıldığı için çalışma saati fiilen yine 45 saatte bırakıldı.

BAKAN GÖMLEĞİNİ 2 GÜN DEĞİŞTİRMEMİŞTİ!

Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma Katliamı’nın ikinci gününde konuk olduğu bir canlı yayında sarf ettiği “Olayı duyunca hiçbir hazırlık yapmadan geldik. Arkadaşlarım soruyor neden iki gündür aynı gömleği giyiyorsun. Ben de durumumuz bu diyorum” sözleri büyük tepki çekmişti.

ERDOĞAN ‘SORUMLU KİM’ SORUSUNA ‘FITRAT’ DEMİŞTİ

Katliamın ardından Soma’ya giden Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir gazeteci tarafından kendisine yöneltilen “Sorumluluk kime ait?​” sorusuna, olay 2014’te yaşanmasına rağmen 1800’lü yıllarda meydana gelen madenci ölümlerini örnek göstererek yanıt vermişti. Erdoğan, “Bu ocakların bu noktada bu tür kazaları sürekli olan şeyler. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” demişti.

İŞÇİLER AKP MİTİNGLERİNE TAŞINDI

Dava sürecinde maden işçilerinin zorla AKP mitinglerine götürüldüğü de ortaya çıktı. Sanıklardan Ramazan Doğru, sorulan bir soru üzerine “2011’deki seçimlerden önce Tayyip Bey’in Manisa’da mitingi vardı. 2011’de yeni bir maden sahasının açılması için ihale talebimiz vardı. Bu süreçte, biz 3 bin işçiyle AK Parti’nin Manisa’da yaptığı mitinge katıldık” demişti. 

AKP, ‘HESABI SORULACAK’ DEMİŞTİ AMA...

O dönem AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Mustafa Şentop, katliama ilişkin yaptığı açıklamada, “Bir ihmal varsa yapılması gerektiği halde yapılmayan işler, eksikler varsa ve bunların sorumlusu kimse bununla ilgili her türlü çalışma, inceleme de başladı zaten, devam ediyor. Nereye kadar giderse kime kadar uzanırsa uzansın başta hükümetimiz, başbakanımız olmak üzere devletimizin boynunun borcudur” demişti. (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Denizli Acıpayam depreminden sonra yüzeye zehirli su çıkmaya başladı

SONRAKİ HABER

Şehir hastaneleri efsaneleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa