TTB, hapis cezalarına karşı bakanlığa başvurdu
TTB, ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ dedikleri için yöneticilerine verilen hapis cezalarına karşı Adalet Bakanlığına başvurdu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), önceki dönem TTB Merkez Konsey üyelerine “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” ve “1 Eylül Dünya Barış Günü” açıklamaları nedeniyle verilen hapis cezasına karşı Adalet Bakanlığı'na başvurdu. TTB Genel Merkezi önünde yaptıkları basın açıklamasında konuşan TTB İkinci Başkanı Ali Çerkezoğlu, hekimlere verilen hapis cezasının Türkiye'de darbe dönemleri dahil dünyanın hiçbir yerinde görülmediğine dikkat çekti. Çerkezoğlu, “Adalet Bakanlığı ile TTB Merkez Konseyi'nin hapis cezasına karşı bir cümle kuramayan Sağlık Bakanlığının dünyaya ve ülkemizdeki 145 bin hekime bu utanç tablosunu açıklamasını bekliyoruz” dedi.
‘SAVUNMALAR SANKİ DUVARLARA SÖYLENDİ’
Ankara'da görülen davanın üç celsede sonuçlandığını ve mahkemenin savunmaları dinlemeden önceden hazırladığı mütalaa ile yargılama yaptığını ifade eden Çerkezoğlu, “Başkanımızın son sözleri tamamlanmadan mahkeme heyetinin cübbeleri çıkartarak salonu terk etmesi, başlı başına bir hukuk skandalı oluşturdu. Avukatlarımızın sunduğu deliller, hekimlerin sunduğu açıklama ve savunmalar sanki duvarlara söylendi” diye konuştu.
‘DÜNYAYA VE ÜLKEMİZDEKİ 145 BİN HEKİME AÇIKLASINLAR’
Hekimlere verilen hapis cezalarının meşru olmadığını, hekimleri ve tüm kamuoyu vicdanını yaraladığını belirten Çerkezoğlu, “Adalet duygusu zedelenmiş, hukuka olan inancı temelden sarsmıştır. Darbeler dahil ülkemizin hiçbir döneminde karşılaşılmamış bir utanç tablosudur” dedi. Hekimlerin kurumsal açıklamalarından ötürü hapisle cezalandırılmasının dünyanın hiçbir yerinde görülmediğini de ifade eden Çerkezoğlu, “Bu hukuksal utancı Dünya Tabipleri Birliği'ne ve bağlı ülke tabip birlikleri ile diğer hekim örgütlerine açıklayamıyoruz. Tek bir kişini bile bu hukuksuzluğa alışmasını ve demokrasi dışı keyfiliği kabullenmesini istemiyoruz. Ülkemizde yargı mekanizmasından sorumlu Adalet Bakanlığı ile TTB Merkez Konseyi'nin hapis cezasına karşı bir cümle kuramayan Sağlık Bakanlığı'nın dünyaya ve ülkemizdeki 145 bin hekime bu utanç tablosunu açıklamasını bekliyoruz” diye konuştu.
Çerkezoğlu, “Hiç kimseden ve hiçbir yerden direktif almayan hukuka, delillere, savunmalara saygılı adil ve tarafsız bir yargı mekanizmasını tesis etmek olduğunu ve bunun için ülkemizdeki adalet mücadelesinin büyütülmesi gerektiğini çok iyi biliyoruz. Bu yargı sistemiyle sağlıkta şiddetin engelleneceğine inanmadığımız gibi, toplumsal barışın sağlanacağına da, iyi ve onurlu hekimlik yapılabileceğine de inanmıyoruz” dedi. Açıklamanın ardından hekimler, yaşadıkları süreci anlatan ve hukuksuzluğu beyan eden dilekçelerini Adalet Bakanlığına iletmek üzere ayrıldı.
TTB YÜKSEK ONUR KURULU: TTB MERKEZ KONSEYİ ÜYELERİ ONURUMUZDUR
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu da 2016-2018 TTB Merkez Konseyi üyelerine hapis cezası verilmesine tepki gösterdi. TTB Yüksek Onur Kurulu’ndan yapılan açıklamada, “TTB Merkez Konseyi üyesi meslektaşlarımız, hem birer onurlu hekim, hem bir meslek kuruluşunun yöneticisi olarak, görevlerinin ve topluma karşı sorumluluklarının gereğini yerine getirmişlerdir. TTB Merkez Konseyi üyeleri onurumuzdur” ifadelerine yer verildi.
Açıklama şöyle:
"Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2016-2018 dönemi Merkez Konseyi üyelerinin 24 Ocak 2018 tarihli “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” ve 1 Eylül 2016 tarihli “Bu Topraklarda Eşitlik ve Barış İçinde Yaşamamız Çok Mümkün” başlıklı açıklaması dolayısıyla yargılandığı davada, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi; 11 Merkez Konseyi üyesine ceza vererek hukuken ve vicdanen kabul edilemez bir karara imza atmıştır.
Mesleki etik ilkeler gereği savaşa karşı söz söylemenin ve bilimsel bir gerçekliği dile getirmenin cezalandırılması anlamına gelen bu karar, ülkede ve dünyada geniş çevrelerde tepkilere neden olmuştur.
Hekimler mesleki varoluşlarının temelinde yer alan insan acısını dindirmek, hastalıklarını iyileştirmek ve insan sağlığını korumak amacı ile savaşların ortaya çıkardığı yıkımın ve barışın sağladığı olanakların en yakın tanıklarıdır. Bu tanıklıklar çok zaman, savaşlar ve silahlı çatışmaların yol açtığı can kayıpları, fiziksel ve ruhsal travmalar başta olmak üzere sağlığı etkileyen her türlü sosyal, ekonomik ve çevresel olumsuzluklara ilişkin raporlarla belgelenmiştir. Bu nedenle tarihin her döneminde ve dünyanın her coğrafyasında hekimlerin birincil görevi yaşama saygı göstermek olmuş; oluşturdukları ortak ilkelerle savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunagelmişlerdir.
Dünya Tabipler Birliği’nin ve ulusal tabip birliklerinin tıp etiği alanındaki bildirgelerinde, hekimlerin mesleki faaliyetleri sırasında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Cenevre Sözleşmesi ile Ek Protokolleri başta olmak üzere insan hakları alanındaki uluslararası sözleşmelere, uluslararası insan hakları hukukuna ve evrensel meslek etiği ilkelerine bağlı kalacakları dile getirilmiştir. Örneğin, Dünya Tabipler Birliği’nin ‘Silahlı Çatışmalarla İlgili Tutum Belgesi’nde yer alan “Hekimler ve ulusal tabip birlikleri savaşın insani açıdan yol açacağı sonuçlar konusunda hükümetleri ve devlet dışı aktörleri uyarmalıdır” ifadesi, konuyla ilgili evrensel ilkeyi ve meslek örgütlerinin sorumluluğunu açıklıkla ortaya koymaktadır. Bu bağlamda “hekimlerin silahlı çatışmaların başlatılması ya da sürdürülmesiyle ilgili kararlarında; siyasetçilerin, hükümetlerin ve güç sahibi başka kesimlerin bu kararların sağlık dahil çeşitli alanlarda yol açabileceği sonuçların farkında olmaları için çalışmaları gerektiği” vurgulanmaktadır. Aynı tutum belgesinde “Silahlı çatışma, kişilerin ve toplulukların sağlığına olduğu kadar sağlık tesisleri, konut, içme suyu şebekeleri ve kanalizasyon dâhil kritik altyapılara da zarar verir. Ayrıca çevresel bozulmaya yol açar. Kritik önem taşıyan altyapının bu şekilde tahribi malnütrisyonla birlikte örneğin kolera ve tifüs gibi suyla geçen enfeksiyon hastalıklarına neden olabilir. Savaş hali aynı zamanda fabrikalar ve üretim merkezleri, tarım dahil olmak üzere çalışma yaşamıyla ilgili altyapıyı da tahrip eder” denilmekte ve savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu dile getirilmektedir. Savaşlar ve silahlı çatışmalarla ilgili bu ortak tutum, TTB’nin Hekimlik ve İnsan Hakları Bildirgesi’nde de yer almaktadır.
Meslek etiği ilkelerini barındıran en temel metinlerden birisi de “Hekim Andı”dır. Hekimler göreve başlarken “hekimlik mesleğinin onurlu ve saygın geleneklerini koruyup geliştireceklerine, tıbbi bilgilerini hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacaklarına, tehdit ediliyor olsalar bile tıbbi bilgilerini insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacaklarına” and içmektedirler. Mesleki denetim kapsamında tıbbi etik ihlal iddialarını değerlendirerek işlem yapmaya yetkili Yüksek Onur Kurulu üyeleri olarak, mesleki değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan 2016-2018 dönemi TTB Merkez Konseyi üyesi meslektaşlarımızın yaptığı açıklamaların suç olmadığını bilakis hem birer onurlu hekim, hem bir meslek kuruluşunun yöneticisi olarak görevlerinin ve topluma karşı sorumluluklarının gereğini yerine getirmiş olduklarını kamuoyuna saygıyla duyururuz." (Ankara/EVRENSEL)