Öcalan’ın ikinci açıklaması ve bir sondaj süreci
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat , Öcalan’ın açıklamasını ve açlık grevlerinin sona ermesini değerlendirdi.
Basın toplantısı fotoğrafı: Evrensel | Abdullah Öcalan fotoğrafı: AA
Fatih POLAT
Öcalan’ın avukatlarıyla 8 yıl aradan sonra yaptığı ilk görüşme ve verdiği mesajlar, ikinci bir görüşmenin de olacağının, yeni mesaj ya da mesajların da geleceğinin işaretlerini içinde taşıyordu. Duyumlarımız da bunu doğrular nitelikteydi.
İkinci açıklama da, hayatiyetiyle ön planda olan açlık grevlerini temel almakla birlikte, onunla sınırlı olmayan bir içerik taşıyor.
Öncelikle, bu görüşme trafiğinin, kritik bir gündem olan, iktidarın baskısıyla yenilenme yoluna gidilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleriyle kesişmesine dair, daha önce yazdıklarımızın devamı olarak şunları ifade edebiliriz. Kuşkusuz iktidar, HDP’nin tabanında da, kendisiyle HDP arasında gidip gelen belirli bir seçmen kitlesi üzerinde de, bir etki yaratarak, ilk seçimdeki farkı kapatmak üzerine bir hesap yapıyor. İttifak ortağı Bahçeli de öyle.
Sokağa çıkma yasakları sürecinde yaşadıkları yıkıcı süreç ve büyük acılarla bölgenin çeşitli il ve ilçelerinden İstanbul’a göç eden Kürtler, HDP’nin seçim tercihini tamamlayıcı bir etki ile iktidarın karşısına seçimlerde dikilmişti.
Açlık grevlerine iktidarın kulak tıkaması da, Kürt seçmen nezdinde iktidar üzerinde bir basınç yaratıyordu. Şimdi açlık grevlerinin bitmiş olması ve bu ikinci görüşmeyi iktidarın seçime tahvil olarak kullanma hesabı, bir şirket mantığı kadar pragmatist olan iktidar açısından hiç de şaşırtıcı değil.
Ancak bu gerçekten hareketle, bu görüşme sürecini itibarsızlaştırmak ve seçim öncesi Kürt seçmenin iradesi üzerinde hırpalayıcı bir yaklaşım biçimine dönüştürmek, İstanbul seçimleri bakımından da, onun ötesinde de sorunlu ve fazlasıyla indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. Yani sürece bakarken, neyi ne ile birlikte okumak ve neyi ayrıştırarak daha bölgesel ve tarihsel bir bağlam içinde okumak gerektiğine dair ayrımlara dikkat etmek daha sağlıklı gözüküyor.
Yeniden Öcalan’ın mesajının içeriğine dönelim. Öcalan’ın 22 Mayıs tarihli görüşmeye dayanan ikinci mesajında da Suriye vurgusunun yer alması, beklenen bir gelişme olarak, bu görüşme sürecinde Suriye parantezinin kilit rolünü teyit etmiş oldu. Asrın Hukuk Bürosunun açıklamasında yer alan şu cümle bu açıdan önemli: “İmkan olursa Suriye’nin bütünlüğü içerisinde Kürt sorunu dahil Suriye’nin tüm sorunları konusunda pozitif rol oynayacağını söyledi. Kendi düşüncelerinin ve çözüm önerilerinin Suriye’nin sorunlarını çözeceğini, Kürtlerin ve diğer toplulukların temel haklarının anayasal güvenceye alınmasının zorunluluğunu da vurguladı.”
ABD’nin bölgedeki pozisyonunu korumak isterken, AKP iktidarını ve devlet kurumlarını, Kürt gerçekliği ile birlikte yeni bir dengeye kazanma hedefinin, Türkiye üzerinde konjonktürel Rusya etkisini de kırma amacına da bağlandığını öngörebiliriz. Suriye’deki pozisyonu da farklı etkenler arasında sıkışarak zayıflayan Türkiye yönetenleri de, yeni süreçte etkilerini nasıl koruyabileceğinin sondajını yapıyorlar. Öcalan’ın Kürt siyaseti üzerindeki etkisinin bu açıdan kolaylaştırıcı olabileceğini düşünme hesabının, iktidar ve devlet kurumları açısından elbette kendi hedefleri bakımından en ileri derecede işlevselleştirilmek isteneceğini tahmin etmek zor değil.
Öcalan ve Kürt hareketi açısından da, bu gerçeğin bilgisi ile birlikte, bölgesel bir mesele olan Kürt sorununun demokratik, barışçıl bir çözümü açısından, Suriye bağlamı ile Türkiye bağlamı arasında gerçekleşebilir bir yol arama ihtiyacı, bu görüşmelerin anlam alanını oluşturuyor muhtemelen.
Öcalan’ın bu ikinci mesajında, “Bu görüşmelerin yaptırılmasının bir müzakere süreci anlamına gelmediği” vurgusu da, altı çizilmesi gereken diğer bir önemli nokta. Evet bu haliyle bu bir müzakere süreci değil, bir sondaj sürecidir. Öcalan’ın açıklamalarının yansıyan etkileri, yarattığı tartışma ve çeşitli aktörler, güç merkezleri tarafından nasıl karşılanacağının sondajının yapıldığı bir süreç bu. Bu sondajı hem Öcalan kendisi açısından yapacaktır, hem de iktidar ve kendisiyle görüşen kurumlarıyla devlet yapacaktır.
Kürt sorunun demokratik çözümü bakımından bu sürecin hangi yönde evriminin olumlu yönde bir sonuç vereceği ise, demokratik güçlerin alacağı pozisyona da bağlı. Bir süreç içinde şu ya da bu tarafı destekleyip desteklememe gibi bir baskılanmanın da altına girmeden, daha geniş bir bağlamda barış imkanlarını düşünmek, tartışmak, konuşmak önemlidir.
Bu iki görüşme ve yansıyan mesajlar, İstanbul seçimlerinden sonra da, sürmesi muhtemelen bir görüşme trafiğinin işaretini içinde taşıyor. Ancak herhalde bu ‘sondaj süreci’nin içinde olan kimse de, çok daha ilerisini henüz net olarak göremiyordur.