Ertelenmiş seçimlere doğru giderken...
Seçimlerin üzerinden sancılı bir vakit geçmişken yapılan YSK darbesi ile İstanbul seçimleri iptal edilerek “ülke” yeniden seçime götürüldü.
Fotoğraf: Unsplash
Mesut BAYLAV
Adana
Seçimlerin üzerinden sancılı bir vakit geçmişken yapılan YSK darbesi ile İstanbul seçimleri iptal edilerek “ülke” yeniden seçime götürüldü. Seçimler sadece İstanbul’da yenilenmiş olsa da bu şehrin ülke ekonomisindeki etkisi, siyasete ve daha birçok alana dair bulunduğu konum, yine rantın başını çekmesi itibariyle belirleyiciliği kuşkusuz bir genel seçim havası yaratmış görünüyor.
İktidarın yerel seçimler öncesi uyguladığı şaibeli durumlar bir yana sonrasındaki söylemleri ve uygulamaları da İstanbul seçimlerinin iptaline giden sürecin önünü açtı. KHK’li seçilmiş belediye başkanlarının mazbatalarını vermeyen YSK, tutumunun zirvesine seçim iptali ile çıktı. İstanbul seçimlerinin yalnızca Ekrem İmamoğlu’nun kazanıp kazanmamasından öte bir anlam içerdiği de artık daha net bir hal almış durumda. Alınacak tutumun tek adam rejiminin politikalarına karşı bir noktaya oturacağını ve sonraki saldırılara karşı da bir adım oluşturacağını görmek sürecin anlaşılırlığı açısından önemli bir yanı oluşturuyor. Böyle bir atmosferde seçimlerin iptaline ilişkin de, yeniden gerçekleşecek seçimde alınacak tavır da, devamında ortaya çıkacak sonuçları örgütlü olarak karşılamak da ayrı bir önem kazanmış durumda.
UMUT-UMUTSUZLUK HALİ
31 Mart seçimleri gençlik kesimlerinin güçlü bir umutsuzluk sürecinde gittiği fakat seçim sonrası ortaya çıkan tabloya daha umutlu bir refleks gösterdiği bir tabloyu ortaya çıkarmıştı. Gözünü AKP iktidarına ve onun politikalarına açmış olan gençliğin iktidarın gerilemesinden duyduğu heyecan ve umut, verilen yeniden seçim kararının ardından parçalı bir eğilimler bütününe dönüştü.
6 Mayıs günü alınan kararın ardından hem gençlik içerisinde hem de halkın diğer kesimlerinde iktidarın seçimi yenilettiğine göre kesin olarak kazanacağını düşünenlerin sayısı azımsanmayacak düzeyde idi. Bunu da kuşkusuz iktidarın uygulamaya sokacağı seçim hilelerine bağlayanlar yoğunlukta idi. İşin diğer yanını ise Ekrem İmamoğlu’nun daha yüksek bir oy alarak kazanacağını düşünenler oluşturuyordu. Böyle düşünenlerin de özellikle İmamoğlu’nun seçimin ardından slogan haline getirdiği “Her şey çok güzel olacak” söylemi etrafında birleştiği ve umudunu yeniden buradan tazelediği bir durum vardı. Kararın ardından bir süre bu iki eğilimin aynı vücutta hayat bulduğu dönemlerin de olduğunu söylemeliyiz. Yani bir yandan Cumhur İttifakı’nın kaybedeceğini düşünürken diğer yandan iktidarın yıllardır neredeyse her seçime kattığı şaibelerin bu seçime nasıl etki edeceğini ya da edip edemeyeceğini kestirmeye çalışarak bir umut-umutsuzluk halinin egemen olduğu görünüyordu. Fakat aradan geçen kısa bir sürenin ardından iktidarın kaybedebileceğine olan inancın arttığını gözlemlemek mümkün. Yine seçimin iptal kararının ardından bir kaç bölgede başlayan eylemlerde gençliğin katılımının yoğun olduğunu eklemiş olalım.
RÜZGAR TERSİNE ESİYOR
Kuşkusuz burada iktidarın seçimi yeniletme kararı aldırmasının nelere yol açabileceğini görmek gerekiyor. Şunu söylersek yanılmış olmayız: İktidar halk desteğini kaybetmiş durumdayken ve bu durumun kendisinin iktidara birçokmevziisini kaybettirdiğini düşünürsek İstanbul’da yeniden alacağı bir yenilgi iktidar cenahı açısından birçok olumsuz durumu ortaya çıkaracaktır. Fakat AKP-MHP ittifakının İstanbul’un kazanılmasına verdikleri önemi düşünürsek bu kumarı oynamaktaki zorunluluklarını daha net görmek mümkün. Üstelik bu kumarın daha şimdiden birçok yeni çatışma ve çelişkileri ortaya çıkardığını da görebiliyoruz. TÜSİAD ile iktidar arasındaki gerilim, iktidarın kendi tabanından dahi seçim iptaline karşı aldığı tepkiler gibi birçok faktör varlığını koruyor. Ki üniversitelerde Cumhur İttifakı’na oy vermiş gençlerin yeniden seçim kararını savunur durumdan uzak olduklarını da görebiliyoruz. Yenilginin kabul edilmesi gerektiğine ilişkin de genel bir eğilim olmasa da tekil örneklerin olduğunu söyleyebiliriz. Yine derinleşen kriz ve beraberinde işsizlik oranlarındaki artış iktidarın elini kolunu bağlayan noktalardan bir kaçı. Rüzgar iktidar bloğunun tam tersine doğru esiyor.
HER ŞEYİN GÜZEL OLMASI İÇİN…
“Her şey çok güzel olacak” sloganı gençlerden, sanatçılara kadar her alanda uyandırdığı etki iktidar tarafından da hedef gösterilmeyi beraberinde getirdi. Ki sloganın aşırılmasına kadar vardı bu süreç.
Kuşkusuz her şeyin çok güzel olması salt İstanbul seçimlerine endeksli bir durum değil. Fakat iktidarın 31 Mart’ta aldığı yenilgiyi derinleştirmesi açısından tek adam ittifakının sıkışmasını ve boğuşması gereken yeni sorunları beraberinde getirecektir.
Bu bakımdan İstanbul seçimleri önemlidir ancak tek başına değil. Bu seçimlerde ortaya konacak itirazların örgütlü bir mücadele ile birleşmesi bir zorunluluk.
Burada güzel günlere giden yol, seçim sonuçları ne olursa olsun tek adam tek parti rejimine karşı mücadeleye sarılmaktan geçiyor. İktidarın politikalarına karşı ortaya çıkacak olan “güzelliğin” sadece seçim sonuçlarına bağlı olmadığı hem 7 Haziran seçimlerinde kaybeden iktidarın hamlelerinde hem de 31 Mart sonrası yaptığı hamlelerde görünmekte. Asıl mesele seçimlerle ortaya çıkan iktidarın yenilgisinin derinleşmesinin var olan ve gün geçtikçe etkilerini daha fazla hissettiğimiz taleplerimizle birleşip günlük bir mücadeleye bağlanmasının gerekliliğini görmekten geçerken her şeyin güzel olabilmesinin taşlarını da buraya döşemek gerekiyor.
Birçok faktörün yanı sıra bu seçimin belirleyicilerinden biri de genç seçmenin seçimlere katılımı olacaktır. İstanbul dışında yaşayıp seçmen kaydı İstanbul’da olan öğrencilerin 31 Mart seçimlerine nazaran bu seçimde daha çok sandığa gitme ve sahip çıkma eğiliminin arttığını gözlemliyoruz. Gençlik kesimlerinin iktidar ve onun politikaları ile olan ilişkisini göz önüne alırsak sandığa katılımın Cumhur İttifakını gerileteceği aşikâr.