Sendika her şey değil ama bir eşik!
Genç bir işçi için çalışma koşulları hayatını biçimlendirmesinde de etki yaratıyor. Çalıştığı yerin bir parçası olmaktan öte önce bir insan olduğunu hissetmek, işçi için öz güven kaynağı oluyor.
pixabay
Onur IŞIK
Gebze
Adı Mehmet. Dört senedir atölyelerde, merdiven altı işletmelerde, iş güvenliğinin yok sayıldığı fabrikalarda çalışmış 19 yaşında bir işçi. Liseyi ilk senesinde bırakıp, dışarıdan okumaya başlamış. Genç yaşına rağmen çalışma hayatına dair tecrübesi oldukça fazla. Üç hafta önce Gebze’de ilk defa sendikalı bir fabrikada işe başladı. Onun deyimiyle “hayatının eksiğiymiş” burası. Belki de tüm hayata bakışını değiştirecek bir başlangıç bu fabrika.
“BİZİM ÇOCUK ÇOK ÇALIŞIYOR DERDİ”
İlk çalıştığı atölyeyi anlatıyor Mehmet. “Sabah 08.00’de gidip akşam 20.00’de çıkıyorduk.” Torna atölyesinde çalışıyordum. 15 yaşında iş hayatına başlayan birisi için ideal işçi mesleği tornacılık oluyor sanırım. Çevremdeki herkes “En azından mesleğin olur, gir torna atölyesine.” dedi. Bir sene boyunca orada çalıştım. Torna tezgâhının başına geçme şansım temizlik yapmaktan öteye geçmedi. Atölyenin bütün angarya işlerini ben yapıyordum. Zaten tenim esmer. Atölyeden çıkarken yağdan kaynaklı sadece gözlerim gözükürdü. Babamın hoşuna giderdi tabii bu durum. “Bizim çocuk çok çalışıyor.” derdi. Anlatırken bir yandan da gülüp kendisiyle dalga geçiyor Mehmet. Çalışma hayatının içine girdikten sonra daha düzenli bir işyerinde çalışma planı yaptığını anlatıyor. Hammadde üreten bir fabrikada işe başlamış. Sekiz ay sigortasız toplamda iki yıl çalışmış. İşe ilk başladığı gün iş elbisesini giymesi için tuvaletin yanında bulunan bir askılık vermişler. “Soyunma odam saray gibiydi.” deyip daha önceden çalışmış işçilerin giydiği tulum ve iş ayakkabılarından kendisine olanları seçerek ilk işgününe başlamış. “50 tane elbise vardı. En azından seçme şansı verdiler” deyip kahkaha atıyor. Sonra 50 kiloluk çuvallar aklına gelince biraz kızıyor, kendisine de çalışma koşullarını yaratanlara da. Hammaddeyi çuvallara koyup tırlara yüklediklerini anlatıyor. Forklift sıkça arıza yaptığından kaynaklı paletlerden kendilerine merdiven yapıp taşıma işlemine devam ettiklerini de. Fabrikaya ilk başladığında sigortasının başladığını söylemişler. Ancak yatmadığını dört ay sonra fark edebilmiş. Fabrika yönetimine bu durumu bahsettiğinde de “Deneme süresindesin birkaç ay içinde yapacağız.” cevabını almış. İlerleyen aylarda ısrarcı olunca başlatmışlar sigortasını. “Neden şikayetçi olmadın?” diye soran işçilere de “17 yaşındaydım. Kime şikayet edeyim abi?” diyerek kızıyor…
SENDİKA İYİYMİŞ BE ABİ, HAKİKATEN BİZİ DÜŞÜNÜYOR
İki sene boyunca kendi deyimiyle “hamallık” yaptıktan sonra belinden rahatsızlanarak işi bırakmış. “Bastım istifayı, çıktım” diyor. Ama sonra “Tazminatımı alsaydım iyi olacaktı.” diye iç çekiyor. Üç ay iş aradıktan sonra yeni başladığı fabrikaya iş başvurusuna geliyor. Kendisiyle beraber toplamda 15 kişiyle birlikte iş görüşmesine alınıyor. Fabrikanın toplamda 10 kişiyi işe alacağını duyunca önce umutsuzluğa kapılıyor. Ama aynı gün içerisinde işe kabul edildiğini duyunca hızlıca işe giriş evraklarını yaptırıp iş başı yapıyor. Fabrikanın kapısından içeri girdiğinde “Abi biz nereye geldik böyle?” diye baka kalıyor. Fabrikanın işçilere ait kafeterya bölümünde her duvarda 1 Mayıs ve sendikanın örgütlenme afişleri asılı. Çalışma hayatı boyunca pek de karşılaşmadığı bir ortama giren Mehmet ilk olarak sendikanın işyeri temsilcisiyle tanışıyor. “2 ay sonra siz de sendikalı olacaksınız. Ama bu süre içerisinde de herhangi bir sorun olduğunda bizimle paylaşabilirsiniz” diyen sendika temsilcisi Mehmet’i şaşırtıyor. Hiç alışmadığı bir çalışma yaşantısına başlayan Mehmet, önce iş güvenliği eğitimine alınıyor. 6 saat boyunca fabrika içerisinde hangi ekipmanlarla hangi makinelerle çalışabileceği, üretim alanında nelere dikkat etmesi gerektiğine dair eğitim alıyor. Daha önce çalıştığı yerlerde iş elbiselerini giyer giymez üretim alanına geçen Mehmet, verilen eğitim sonrasında “Biraz abartmışlar. Çalıştığın yerde dikkat edeceksin abi.” diyerek kendince gereksiz görüyor verilen eğitimi. İş elbiselerinin verilmesi sonrasında üretim alanına giriyor. Burada da eğitim devam ediyor. Makineden çıkan parçaları nasıl alınması gerektiğinden, nelere müdahale etmemesine kadar bir dizi eğitim veriliyor. Masada duran bıçağı eline aldığında çalıştığı bölümün lideri “eldivenin olmadan bıçak kullanamazsın” diyerek müdahale ediyor. Böyle bir durum karşısında belki de ilk defa çalıştığı bir yerde kendisini değerli hissettiğini söylüyor. Çevresindeki işçilerinde kendine olan özgüveni Mehmet’e de güven veriyor. Çay molasına çıktığımızda ilk söylediği cümle “Sendika iyiymiş be abi, hakikaten bizi düşünüyor. Şu 2 ay geçse de üye olsak hemen” oluyor.
Genç bir işçi için çalışma koşulları hayatını biçimlendirmesinde de etki yaratıyor. Çalıştığı yerin bir parçası olmaktan öte önce bir insan olduğunu hissetmek, işçi için özgüven kaynağı oluyor. Belki sendika her şey değil ama bir işçi için eşik oluyor. 19 yaşında 5 yıllık bir iş hayatı olan işçi için bu eşik daha anlamlı hale geliyor.