27 Mayıs 2019 15:08

ODTÜ boykotundan ne öğrenmeli?

Özünde eşit, özgür ve demokratik bir üniversite isteğinin yakıcılığı etrafında binlerce ODTÜ öğrencisinin bir araya geldiği açıkça görülmektedir.

Görsel: ODTÜ Öğrencileri

Paylaş

Ekin Yoldaş KALI
ODTÜ

ODTÜ’de bahar dönemi şenlik protestoları ve boykot süreci ile oldukça hızlı, hareketli geçti/geçiyor. Şenlik sürecini daha önce Genç Hayat’tadeğerlendirmiştik. Boykot sürecini şüphesiz buradan ayrı ele almamak gerekir. Ancak bu yazıda “Polis, şiddet, nefret varsa ders yok!” sloganı etrafında yoğun katılım ile gerçekleşen boykotu, buradan ne öğrenmek ve bu deneyimi nasıl ilerletmek gerektiğini irdeleyeceğiz.

ODTÜ’de 10 Mayıs günü gerçekleşmesi planlanan 9.Onur Yürüyüşü’ne, atanmış rektör Verşan Kök ve ODTÜ yönetiminin yasaklama kararı gerekçe gösterilerek kolluk güçlerinin pervasızca saldırısı; plastik mermi, job, biber gazı ile öğrencilerin ve bir öğretim görevlisinin darp edilerek gözaltına alınması kampüste açık bir terör ortamı yarattı. Akademik ve yaşamsal özgürlüğün ve özerkliğin egemen olması gereken ODTÜ’de Rektörlük işbirliği ile gerçekleşen bu saldırı ODTÜ bileşenlerinin yoğun tepkisiyle karşılaştı. Meseleyi değerlendirmek üzere gerçekleşen forumda, bu baskı ve saldırı koşullarının karşısında derslerin boykot edilmesi kararı çıktı. 13 Mayıs’ta rektör Verşan Kök ve ODTÜ yönetiminin artık hiçbir meşruiyetinin kalmadığını ifade eden “rektöre veda töreni” protestosuna binlerce öğrenci katıldı ve ertesi gün tüm ODTÜ öğrencilerini ODTÜ’de hayatı bir günlüğüne durdurmaya ve dersleri boykot etmeye çağırdı. Boykota katılım oranı %80 dolaylarındayken, kampüsün iki ayrı yönü olan mühendislik ve hazırlık fakültelerinden başlayan yürüyüşlere her fakülte ve birçok bölüm kendi pankartlarıyla buluşarak katıldı. İki yürüyüş kolunun buluşarak rektörlük önüne geçmesiyle ortaya çıkan alan, yurt sorunundan yemekhanenin eksikliklerine birçok talebin çoğunlukla mizahi bir yönden coşku ile ifade edilmesine sahne oldu.

“BİZİM HOCALARIMIZ YANIMIZDA OLANLARDIR”

Gerek boykota çağrı gerekse protestonun iki gününde öğrencilerin ve öğrenci topluluklarının Rektörlüğü ve saldırıyı eleştiren mizahi etkinlikleri, teatral gösterileri ve kendi müzikleri alanın canlılığını belirledi. Öte yandan boykotun derslere girmemek olarak anlanmasından dolayı yürüyüşe ve Rektörlük önündeki protestoya katılan öğrenci sayısı boykota katılan öğrenci sayısına oranla düşüktü. Akademisyenlerin cübbeleriyle boykota katılarak 218 akademisyenin imzacısı olduğu polis şiddetini ve rektörlüğü kınayan, akademik özgürlüğü temel alan bildiriyi okuması (bildiri belirli bir süreyle imzaya açıktı ve imzacı sayısı arttı), Eğitim-Sen 5 No’lu şube temsilciliğinin yürüyüşle eyleme katılarak boykota destek vermesi öğrenciler tarafından “Bizim hocalarımız yanımızda olanlardır, karşımızda olanlar değil” tepkileriyle ve birliktelik vurgusunun güçlenmesiyle karşılandı.

Tek günlük bir uyarı protestosu olarak gerçekleşen boykotun taleplerine bakacak olursak;

Kampüse hiçbir şartta polisin girişine izin verilmemesi,

Öğrenci toplulukları ve gruplarının faaliyetlerinin engellenmemesi,

ODTÜ’deki Devrim Yürüyüşü, Onur Yürüyüşü, şenlikler gibi geleneklerin korunması,

Öğrencileri ve akademisyenleri gözaltına aldıran, özgürlük isteyene, karşı durana saldıran ve hiçbir meşruiyeti kalmayan Verşan Kök'ün ve ODTÜ yönetiminin istifa etmesi,

İstifa sonrası yeni gelecek yönetimin tüm ODTÜ bileşenleri tarafından seçilmesi ve ODTÜ geleneklerine uygun şekilde hareket etmesi.

BÖLÜMLERDEN, FAKÜLTELERDEN TÜM ODTÜ’YE

Özünde eşit, özgür ve demokratik bir üniversite isteğinin yakıcılığı etrafında binlerce ODTÜ öğrencisinin bir araya geldiği açıkça görülmektedir. Nitekim bu boykotun gerçekleşmesinin temeli, ODTÜ’ye dönük saldırıların, baskı ve kısıtlamaların 9. Onur Yürüyüşü gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen kolluk güçlerinin saldırısıyla tahammül edilemez hale gelmesidir. Gerçekleşen saldırı yalnızca Onur Yürüyüşü’ne değil ODTÜ’nün bütününedir. Bu taleplerden herhangi biri boykot sürecinde kazanılamamış ancak bu saldırı karşısında ODTÜ’de bileşenlerin yerellerden kalkarak kendi talepleri etrafında bir araya gelmesi için sıkıştığı dar alanı aşmasıyla önemli bir deneyim ve kazanım elde edilmiştir.

Bu süreçte elde edilen ve ilerletilmesi, korunması gereken en temel noktayı açacak olursak: Her fakültede(Mühendislik, Biyolojik Bilimler, Beşeri, İİBF, Hazırlık) ve kimi bölümlerde boykot grupları-komitelerinin kurularak karar alma mekanizmasının yerellerde en geniş katılımı esas alarak şekillenmesiyle yereller kendi alanlarına özgü bildiri, çağrı materyalleri hazırlayarak boykotu ördü. Bu yürüyüşe her fakültenin ve belli başlı bölümlerin (Makine Mühendisliği, Elektrik Elektronik, Uluslararası İlişkiler) kendi alanlarına özgü talepleriyle ve yaratıcı pankart, dövizleriyle alanlarda buluşmasını sağladı.

BOYKOTA “KATILIMDAN” ÖTESİ

Uzun zamandır ODTÜ’de okulun sorunlarının karşısında çözüm üretebilmek için toplulukların, politik gençlik örgütlerinin, mezunların ve akademisyenlerin bir araya gelmek için uygun platformlar yaratma girişimleri devam ediyordu. ODTÜ Savunulmalıdır ve birçok alandan temsilcilerin yer aldığı Konsey bunların örneklerinden. Ancak buralarda alınan kararların ODTÜ öğrencilerinin ve bileşenlerinin ana gövdesini kapsaması ve harekete geçirmesi çoğu durumda sağlanamadığı gibi bu platformlar daha merkezi düzeyde kalıyordu. ODTÜ öğrencilerinin şenliklerin kazanılmasıyla güçlenen bir araya gelme ve ortak hareket etme eğilimi, 1 Mayıs’a hazırlanmak için kimi bölüm ve fakültelerde kurulan komitelerin boykot sürecinde tüm okula yayılmasıyla öğrencilerin talepleri etrafında hızlıca birleştiği alanlar haline geldi. ODTÜ bileşenlerinin süre gelen ortak talepler etrafında bir araya gelme ve en geniş kapsayıcılıkta ortak kararlar ile hareket etme ihtiyacını, eksiklikleriyle beraber karşıladı. Karar alma mekanizmalarının yerellerde şekillenmesi ve boykot sürecinin buralarda örgütlenmesi öğrencilerin önemli bir kısmının boykota  “katılımdan” öte sürecin nasıl işleyeceğini belirlemesi yönünden doğrudan örgütleyicisi olmasına olanak sağladı.

DAR GRUPÇU TUTUM BİR ARAYA GELME ZEMİNİNİ ZEDELER

Bu süreçteki ODTÜ LGBTİ+ dayanışmasının gerçekleştirmeyi planladığı 9. Onur Yürüyüşü’ne dönük saldırı ve sonrasına ilişkin birkaç temel noktayı da önemle ele almak gerekir. İlk olarak Onur Yürüyüşü’nün yalnızca ODTÜ LGBTİ+ dayanışması tarafından değil; okulun tüm bileşenlerinin içerisine dahil olabildiği bir biçimde karar alma mekanizmalarının oluşturulması; yürüyüşün içeriğinin ve biçiminin buralarda belirlenmesi LGBTİ+ hakları etrafında yürütülen mücadelenin ilerletilmesi ve gelişmesi için önemlidir. Ancak daha öncesinde alınan toplantılarda bu öneri LGBTİ+ dayanışmasının temsilcileri tarafından, Onur Yürüyüşü’nün öznesinin kendileri olduğu ve karar mekanizmasında da yalnızca kendilerinin olabileceği gerekçesiyle reddedildi. Açıklıkla ifade etmek gerekir ki bu tutum LGBTİ+ hakları etrafında yürütülen mücadeleyi darlaştırmakta, tek ele indirgemekte, yalnızca popülerlik ve görünürlük perspektifine sıkıştırarak Onur Yürüyüşü’ nün “yalnızlaştırılmasına” neden olmuştur. Pekala Bilkent Üniversitesi’nde Onur Yürüyüşü gerçeklebilmiştir.

Karar alma mekanizmalarını tek elde tutma ısrarıyla ODTÜ’deki Onur Yürüyüşü’nün kitleden koparılmasına neden olan bu tutum ise saldırıya zemin hazırladığı gibi saldırıyı o gün göğüslemenin olanaklarını da tırpanlamıştır. LGBTİ+ dayanışmasının temsilcilerinin bu tutumu boykot sürecinde kendi kararlarını dayatmaya varan biçimde sürdürmesiyle devam etti. ODTÜ öğrencilerinin bütünlüğünü dağıtmaması ve darlaştırmaması adına imzalı herhangi bir bayrak, flama taşınmaması kararına karşı yüzlerce bayrağı alana taşımak bunun somut göstergesidir. Temsilcilerin ortak karar alma mekanizmalarını ve buradan çıkan kararları çiğneyen dayatmacı tutumu yeni değil. Ancak sorun ODTÜ LGBTİ+ dayanışması ve LGBTİ+ mücadelesiyle ilgili değil, temsilcilerinin tutumlarıyla alakalıdır. Dar grupçu ve popülist bu tutum ODTÜ öğrencilerinin LGBTİ+ hakları etrafındaki mücadeleyi sahiplenmesinin de önüne geçmektedir.

Bu eleştiriyi açıkça ifade etmekteki derdimiz elbette birbirimizi hırpalamak, yermek için değildir. ODTÜ öğrencilerinin ve bileşenlerinin birlikteliğini güçlendirdiği, mücadele alanlarını arttırdığı bu süreçten sonra bu birlikteliği esas alıp; LGBTİ+ hareketinin kendi özgünlükleriyle bu birliktelikte yerini alabilmesinin önünde engel haline gelen dar grupçu ve çıkarcı tutumun bir kenara bırakılması içindir. Bu mesele ODTÜ’yü dolayısıyla tüm ODTÜ bileşenlerini ilgilendirmektedir. Şunu bir kez daha gördük ki, ODTÜ bileşenlerinin bütünlüğünü kapsamayan ve en geniş kesimleri kendi özgünlükleriyle beraber karar, uygulama mercilerine kazanmayı hedeflemeyen hiçbir eylem başarıya ulaşamayacağı gibi, oluşan bu zeminleri de zedelemektedir.

“KUTSAL ODTÜ RUHU” DEĞİL

Nihayetinde ODTÜ boykotu, gerçekleşen saldırı karşısında öğrencilerin biat etmediğinin göstergesidir. Ancak bunu sağlayan “kutsal bir ODTÜ ruhu” değil koşullar ne olursa olsun eşit ve özgür bir üniversitenin elde edilebilmesi için yerellerden tüm ODTÜ’ye, özgün talepler etrafında bir araya gelme, ortak kararlar etrafında hareket etme zemininin güçlenmesidir. ODTÜ’de oluşan gelenek ve tüm ülke sathını etkileyebilecek bir hareket merkezi haline gelmesi de, kendinden menkul maceracılıklarla değil işe en yakından, sınıflardan, fakültelerden başlayarak geniş kitlelerin istek ve talepleri etrafında bir mücadele hattının esas alınmasıyla olmuştur. Korunması ve ilerletilmesi gereken budur.

ÖNCEKİ HABER

Birleşelim, örgütlenelim, değiştirelim

SONRAKİ HABER

YSK, AKP'nin Maltepe seçim merkezinin değiştirilmesi talebini reddetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa