Kemal Kılıçdaroğlu: Beylerin bir eli yağda bir eli balda, yoksul olan yurttaş
CHP grup toplantısında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul seçimleri, Rabia Naz'ın şüpheli ölümü ve ekonomi konularında hükümete ve Erdoğan'a yüklendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu | Fotoğraf: Evrim Aydın/AA
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
İSTANBUL SEÇİMLERİNİN YENİLENMESİ
Ekrem İmamoğlu'nun uğradığı haksızlığı İstanbullu kardeşlerimiz giderecek. Milletvekili arkadaşlarımız Ekrem İmamoğlu'ya destek vermek için İstanbul'dalar. Seçimle gelen herkese saygı duymamız gerekir, hangi partiden olursa olsun.
GAZETECİLERE DÖNÜK SALDIRILAR
Gazetecilik bir kamu görevidir. O görev yaptığı zaman adı yolsuzluğa bulaşmış insanlar bundan rahatsız olabilirler ama gazeteci görevini yapmak zorundadır. Sayın Demirağ'a saldırıya uğradı, saldıranlar serbest bırakıldı. İdris Özyol 15 Mayıs günü saldırıya uğradı, Ergin Çevik 20 Mayıs'ta saldırıya uğradı... Saldırganlar yine serbest. Hakan Denizli 24 Mayıs'ta saldırıya uğradı, Sabahattin Önkibar saldırıya uğradı, saldırganlar serbest bırakıldı.
Eğer haber yaptı diye bir gazeteciye şiddet uyguluyorsanız, 'şiddet uygulandıktan sonra bu gazeteciler artık yazamazlar, korkarlar' diyorsanız sakın öyle düşünmeyin. Hiçbir namuslu gazeteci dayak yedi diye bir adım geriye atmaz. Saldırganların hapse girmesi için gazetecilerimizin öldürülmesi mi gerekiyor? Bir tweet attı diye 6 ay içeride kalan var. Gazeteci yazdı diye saldırıya uğrayacak, saldırganlar yakalanıp serbest bırakılacak... Eline bari sertifika verin, "Adam dövmekte ustadır" diye! Biz sadece adalet istiyoruz.
RABİA NAZ'IN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ
Geçen hafta Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan geldi. Karşısında bir güç var, Ankara’da bir güç var. Bulunduğu yerde bir güç var. Adaletin önünü tıkamaya çalışıyorlar ama bu baba kızının katillerini arıyor. Rabia Naz 11 yaşında, hayat dolu bir kız. Öldürülmeden önce arkadaşlarıyla dondurmacıya giriyor, sonra annesinin çalıştığı eczaneye gidiyor. Haber geliyor, Rabia Naz evin önünde sırt üstü yatıyor ve ağır yaralı. Ayağını sadece derisi tutuyor. Hastaneye kaldırılıyor ve bir süre sonra deniyor ki 'Rabia Naz vefat etti'. Ne oldu? İntihar etti. Baba tabii '11 yaşındaki çocuk neden intihar etsin' diyor. Arkadaşlarına, öğretmenlerine soruyorlar, hayat dolu bir kız. Sonra baba araştırıyor. Olayın bir trafik kazası olduğunu söylüyorlar. Doblo marka bir aracın çarptığı söyleniyor. Evlerinin önündeki alana sırt üstü yatırılıyor. Baba bir türlü derdini anlatamıyor. Araştırma yapılmasını istiyor. Savcı gizlilik kararı koyuyor. Savcıya da sormak lazım, hangi vicdanla gizlilik kararı koyarsınız? Ve bir gazeteci arkadaşımız Metin Cihan olayı araştırıyor.
'Ambulanstaki video kaydı vardı, polis sildirdi' diyor ambulans çalışanı. Hangi güç yaptırdı bunu? Belediye, delillerin olduğu evin yıkımına karar veriyor. Adalet diyoruz yahu, 11 yaşındaki bir çocuk diyoruz! Savcı olayların üzerini kapatıyor. Üniversiteden görüş alıyor, trafik kazası olduğuna dair deliller var. Nereden intihar etti? 4-5 katlı bir bina. İyi de neden atlası? Polisler inceleme yapıyor, çocuğumuzun kilosuna eş bir çuvalı binadan atıyorlar ama sokağa düşmüyor çuval, çünkü binanın önünde bir teras var. 4-5 metrelik bir teras ve büyük bir gürültü. Rabia Naz düşerken hiç gürültü yoktu. Olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor. Polise sesleniyorum, sizin göreviniz delilleri ortaya çıkarmaktır. Bir çocuğun göz göre göre öldürülmesine göz yummak değildir. Yargının görevi de Ankara’dan gelen telefonlarla olayı kapatmak değil, adaleti tesis etmektir. 'Sonra babaya akli dengesi yerinde değildir' dediler. İnsaf yahu.
"CUMHURBAŞKANI SEÇİMLERE MÜDAHALE EDER Mİ?"
AK Partili kardeşlerim dikkatle dinlesinler. Cumhurbaşkanlığı yemininin son cümlesini okuyorum: Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.
Bu cumhurbaşkanlığı yemini. Namus ve şeref kavramının ne kadar önemli olduğunu anlattım. Bir Cumhurbaşkanı neden tarafsız olmalı, çünkü devletin sigortasıdır. Devletin başı ise bir partinin başı olamaz. Devlet bütün vatandaşlarına hizmet eder.
AK Partili kardeşlerim bunu unutmasınlar. Peki bir Cumhurbaşkanı günün 24 saati belediye başkanı seçimlerine müdahale eder mi? Türkiye'ye baktık, yerel seçimlerde bir tarafta CHP'nin ve diğer partilerin belediye başkan adayları var bir tarafta Erdoğan'ın fotoğrafları var. Erdoğan belediye başkanı mı olacak?''
İBB'DEKİ İSRAF
Erdoğan, Ankara'da Keçiören'de mütevazi bir evde oturdu. 'Halkın insanıyım' dedi. 'Milletvekillerinin milletin arasında oturması lazım' dedi. Peki, aynı şekilde 'Meclisin 6 bin çalışanı var, bunu 3 bine indireceğiz' dedi. Mecliste bugün yaklaşık 8 bin kişi çalışıyor. 'Yönetici haricindeki bütün makam araçlarına son vereceğiz' dedi. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesinden örnek vereceğim, Sayıştay raporuna göre 643 yönetici var. Makam aracı sayısı ise 1717.
Açlıktan ölen Kübra bebeği onlar unuttular, ben unutmadım. 17 yıl sonra aynı Erdoğan'a bakın şimdi, yazlık ve kışlık sarayı var. Uçan sarayı var. Bir yere giderken bir ordu ile gidiyor. Nedir bu lüks? AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, siz bunu doğru buluyor musunuz? Sadece karada korunmuyor, havada da helikopterler... Erdoğan bir kibir abidesine dönüştü. Kibirli olmak doğru mudur, yanlış mıdır? Kibir iyidir diyorsan git oyunu ver kardeşim. Kibir günahtır diyorsan oturup düşüneceksin. İlla demiyorum gel bana oy ver. Çocuk açlıktan ölecek, beyefendi bin 100 odalı yerde keyif sürecek. Buna itibar deniyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde israf itibar değildir. Gün, düşünme günü. Senin vicdanına ahlakına seslenmeyeceğim de kime sesleneceğim? Bizim paramızı bizim adımıza kullanıyor.
2002'de geldi, 'Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu' kurdu. Eyvallah. Komisyonun üyesiydim. Komisyonun başında AK Partili Azmi Ateş vardı. Düzgün bir adam. Azmi Ateş bir daha milletvekili olamadı. Niye olamadı? 3 Y; yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk var dediler, mücadele edeceğiz. Yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk bitti mi? Ne oldu? 3 bakanın yolsuzluk dosyası yüce divana gönderilmedi. Hani kul hakkı yemek günahtı?''
"İÇ BORÇ 653 MİLYAR LİRA"
İç borç miktarı 653 milyar lira. Bir de dış borç var; 557 milyar lira. Nereye gitti bu para? Ak Partili kardeşimin vicdanına, adalet duygusuna, ahlakına sesleniyorum. Yoksulluk diz boyu, açlık diz boyu. Çöp kutularından bir şeyler bulup geçimini sağlayan yüz binlerce kadın, çocuk var. Allah’ın sana verdiği en değerli hazine olan aklını sen kullanmayacak mısın kardeşim? Bu para nereye harcandı diye sormayacak mısın kardeşim? Ben sana ne diyeyim! Yönetemiyorlar kardeşim. Devlet bütün vatandaşları kucaklamakla yönetilir. Öyle bir çıkmaza geldi ki, devlet öyle bir şekilde savruluyor ki, devletin her şeyini dolara bağladılar. 'Biz yerliyiz, milliyiz' diyorlardı. Bir zamanlar 'dolar alan yanar' diyorlardı, şimdi Türk Lirası tutan yanıyor.
Vatandaş hükümete güvenmiyor, vatandaş Erdoğan’a güvenmiyor. 'Mevduatı dolar olarak tutarsam kendimi korurum' diyor vatandaş. Dış güçler mi söyledi bu kadar borç alın diye. Yoksa sen mi yalvardın bana borç ver diye? Son bir yılda 1 milyon 376 bin kişi işsiz kaldı.
AÇLIK SINIRI VE ASGARİ ÜCRET
Açlık sınırının altında asgari ücret mi olur? Sekiz milyon 500 bin kişi asgari ücret ya da onun altında gelir elde ediyor. 6 milyon 700 bin kişi asgari ücret alıyor. 1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında gelir alıyor ama 8 milyon 475 bin insanımız işsiz. 8 milyon da asgari ücret ve altı vardı. 16 milyon kişi doğru dürüst evine ekmek götüremiyor. Şimdi ben AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, onların adalet duygusuna sesleniyorum; 16 milyon hanede babalar çocuklarına bayram harçlığı verecek para bile bulamıyor. Ak Partili kardeşim, 17 yıldır yönetiyorlar. Beylerin bir eli yağda bir eli balda, yoksulluğu çeken sensin. Ne için?
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu millet soğan ve patates kuyruğuna girmiştir. Bereketli topraklar var, denizimiz var, göllerimiz var, çiftçilerimiz var. İstanbul'da 1 milyonu aşkın hanenin ya elektriği ya suyu ya doğalgazı kesik. İstanbullu kardeşlerime seslenmek istiyorum; bu 1 milyonu aşkın hanede su akmasa ne olur, elektrik kesilse ne olur? Verdiğiniz oya ihanet edenin arkasından niye gideceksiniz?
Fakir anneler yol kapatıyorlar, 'Bizi, çocuklarımızı uyuşturucudan kurtarın' diyorlar, sarayın kibir abidesine söylüyorlar. Ekrem İmamoğlu uyuşturucu ile ilgili bir komisyon kuralım dedi, reddettiler.
'Yasaklarla mücadele edeceğiz' dediler. 'Hapiste yazar gazeteci olur mu' dediler? Darbe dönemlerinde oldu. AK Partili kardeşim, bugün Türkiye'nin hapishanelerinde milletvekilleri, yazarlar, öğrenciler var. Kim yok? Fabrika yapacaklarına yeni hapishaneler yapıyorlar. 'Daha modern hapishaneler yapacağız' diyorlar. Bu gidişe dur dememiz lazım. (HABER MERKEZİ)