31 Mayıs 2019 00:39
Son Güncellenme Tarihi: 31 Mayıs 2021 06:07

Nurhak sana güneş doğmaz!..

Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın Nurhak’ta katledilmesini, aynı çatışmada yaralı olarak kurtulan Mustafa Yalçıner yazdı.

Paylaş

Mustafa YALÇINER

Anonim, yani halkın vicdanı, “Güneş doğmaz”, “Uçan kuşlar yuva kurmaz” demiştir yakılan türküde. Çünkü Sinan Cemgil’le Kadir Manga ve iki sınıf arkadaşı olarak İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olup birlikte ODTÜ’ye geldiğimiz Alpaslan Özdoğan o dağlarda düşmüştür toprağa.

Nurhaklar, 1968 başkaldırısının, ’60’ların ortalarında başlayan halk hareketinin yükselişinin önemli bir kilometre taşıdır. ’68’in “noktası”nı koymak anlamına gelmese bile, -gelmez; çünkü ’68 en azından ’80 12 Eylül’üne kadar sürmüştür, hatta belirli yönleriyle hâlâ kanlı canlıdır, devam etmektedir- “virgül”den de fazlasıdır, bir “noktalı virgül”dür.

Ardından gelen başka eylemler vardır. Örneğin Mahir ve Cihan’ımızla daha sekiz kardeşimizin bizlerden koparılıp alındığı bir Kızıldere vardır ve az önemli değildir. Uçaklar kaçırılmıştır. Ucu Kızıldere’ye açılan tünelle Kartal-Maltepe Cezaevinden kaçılmıştır. Ancak Nurhaklardan sonrakiler kategorik olarak farklıdır. Nurhak sonrası devrim savunmadadır artık. Evet, “En iyi savunma saldırıdır” denip atak davranılmıştır. Ancak Kızıldere’de olduğu gibi atağa kalkılsa bile, bu, savunma içindir. Savunma eylemlerine girişilmiştir. Denizler istenmiştir. Yoksa mücadelenin yükseltilmesi değildir amaç, idamların engellenmesidir, toparlanmaktır.

"OLACAK İŞ Mİ?"

Oysa öncesiyle birlikte Nurhaklar bir iddiadır. Belirli bir gelişme yolunun açılması murat edilmiştir. Ardı sıra başkalarının yürüyeceği yolun açılması...

Nedir yol? Somut biçim olarak gerilla savaşıdır. Kırlarda mevzilenecek hareket halindeki birliklerin başlangıçta başvuracağı vur-kaç taktiğine dayalı eylemlerden giderek büyüyen güçlerle hareketli savaşa ilerlemesi öngörülen kır gerillasıdır. Doğruluğu yanlışlığı bir tarafa, Nurhaklara varmak üzere belirlenen yol budur.

‘Olacak iş mi?​’ denmiş, eleştirilmiştir. “Bir avuç genç adam koca orduyla nasıl baş eder?​” düşüncesiyle, maceracılığın da ötesinde hayalcilikle suçlayıp burun kıvıranlar olmuştur. Öyle değildir!

BAŞLADIKLARI İŞİ BİTİRME İDDİALARI OLMADI

Nurhaklara çıkanlar, 20 küsur kişiyle başladıkları işi bitirecekleri iddiasında hiç olmamışlardır. En net yanıtı, yolun başlıca kuramcı ve kurgulayıcısı Hüseyin İnan, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesindeki THKO davası savunmasında vermiştir. Ortak savunmanın son bölümünde, salonda çıt çıkmazken, General Ali Elverdi ve Duruşma Hakimi Ahmet Tetik başta olmak üzere tüm mahkeme heyetinin de hiç kıpırdamadan izledikleri irticalen yaptığı konuşmasında, Dede Hüseyin, “Genciz, ama aptal değiliz” deyip mealen şöyle devam etmiştir: “Tabii ki bu kadar az sayıda gencin silaha sarılmasıyla devrim yapılamayacağını biliyoruz, biz yolu açmaya giriştik.”

Kübalı devrimcilerin yürüttüğü gerilla savaşının sonunda, 1959 yılbaşında, Diktatör Batista kaçmış ve devrim başarıya ulaşmıştır. Öncesi bir yana, Meksika’da devrimciler Granma adlı gemiyle 1956 kasımında Küba’ya çıkarma yapmışlar ve devrim yaklaşık iki yıl içinde, yani oldukça kısa sürede başarıya ulaşmıştır. Olmaz değildir, yani.

Ama Küba’da 1957-58’de bir siyasi krizle de birleşen iktisadi kriz doruğuna çıkmış, canından bezen emekçiler desteklemek bir yana kolaylıkla gerillaya katılmışlardır. Üstelik Küba küçük ve ordusu görece güçsüz bir ülkedir. Ve Küba’da olan, her koşulda, tüm başka ülkelerde tekrarlanacak değildir.

Ancak dünya emperyalizmini kendi etrafında birleştirmiş bir süper güç durumundaki Amerikan emperyalizminin Vietnam’da bir türlü başarılı olamayıp yenilgiye doğru gidişi de bir gerçekti ve buna gözlerimizle tanıklık ediyorduk.

Yalnız Küba değildi. Üstelik Vietnam’dan da ibaret değildi. Neredeyse bütün bir Afrika kıtası yine gözlerimizin önünde bağımsızlığını kazanmaktaydı. Sömürgecilik sistemi çökmekteydi ve Afrika’da 40’tan fazla bağımsız ülke doğmuştu. Emperyalizm, bugünkünden farklı şekilde, yenilebilir bir güç olarak görünmekteydi. Öte yandan, yürünecek yolun somut olarak ne tür bir yol olacağından çok daha önemli ve tayin edici olanı, merkezinde emperyalizmin bulunduğu sorulara verilen yanıtlardı.

HAREKET DÖNÜŞÜME UĞRADI

Demokratik ve özerk üniversite talebiyle gençlik hareketi olarak başlayan hareket, kısa sürede, kendi başına üniversitelerin demokratikleşmesinin olanaksızlığının görülmesiyle dönüşüme uğramaktaydı. Emperyalist bağımlılık ilişkileri tasfiye edilmeden ne üniversitelerin demokratikleşmesinin ne de ülkenin bağımsızlık ve demokrasi sorununun çözümünün mümkün olduğu açıktı. Bu, birinci veriydi. İkinci veri, emperyalizmin işbirlikçileriyle egemenliğini sağladığı ve işbirlikçilerine karşı mücadele edilmeden emperyalizme bağımlılığa son verilemeyeceğinin anlaşılması ve kabulüydü. Ama bu iktidar mücadelesi demekti. Emperyalizmin işbirlikçilerinin egemenliğine son verilmesi. Demokratik bir halk iktidarı. Bu da, üçüncü veriydi. Dördüncü veri, kolaylıkla görülüp benimsendi. Sorun üniversite sorunundan ibaret değilse, sadece gençler yetmezdi. Emperyalizme bağımlılığa ve işbirlikçi burjuvazinin egemenliğine son verilecekse, bu, halksız olamazdı. Demiştik, aptal değildik!

FABRİKALARDAN ÇIKMAZ OLDULAR

Bu saptanınca, Denizler ve Nurhak’ın militanları fabrikalarla köylerden çıkmaz oldu. Öyle ki, artık “gençlik hareketi” içine sığmaz oldu. “Gençlik önderleri” sıfatı onları tanımlamaya yetmiyordu artık. Deniz, üniversite ya da bir yurtta değilse, fabrikada olurdu. Sendika odasında, işçi temsilcileri ve işçilerle tartışırken örneğin. Ya da 15-16 Haziran 1970’te doruğuna varan işçi hareketinin, iki işçinin öldüğü mart 1965 Zonguldak greviyle başlayıp merkezinde 1966 Maden-İş Kongresi ve metal işçilerinin eylemlerinin olduğu DİSK’in kuruluşuna ön gelen ve sonra da süren grev ve direnişlerinden birinde olurdu Deniz ve arkadaşları.

Köyler ve köylülüğün mücadelesine -üstelik çoğu durumda örgütçüler olarak- katılım bakımından da durum benzerdi. Devrimci gençler, topraksız köylünün toprak talep ettiği küçük üretici köylülüğünse ürünlerini sahiplendiği mücadelelerine katılmış, çoğu durumda da toprak işgalleriyle köylü gösterilerinin örgütlenmesinde görev üstlenmişlerdi.

Gençlik hareketi olarak başlamıştı, ancak artık halk hareketiydi ’68. İşçi, köylü ve gençlik hareketi bileşmekteydi. Boyun eğmezliği ve uzlaşmazlığıyla fabrikaları, köyleri, üniversiteleri kucaklayan, emperyalizm ve işbirlikçi kapitalizmi hedef alarak egemenliğin halkın elinde toplanmasını talep eden devrimci bir halk hareketi. Üstelik mezhepçi ve milliyetçi olmayan, inançlara ve her ulusun kendi kaderini tayin hakkına saygılı, enternasyonalist bir devrimci hareket.

DEVRİMİ SAVUNDULAR

’68 kadar, onun dönüm noktalarından biri olan Nurhaklar, somut olarak yürüdüğü yolla değil, ama, ancak THKO militanlarının nefret ettikleri Kruşçev modern revizyonizminin yücelttiği “barışçıl geçiş” karşısında devrimi savunmasıyla tanımlanabilir. ’68, Nurhak militanlarının şahsında da, can bedeliyle kanıtlıdır ki, emperyalizm ve işbirlikçi kapitalizmle uzlaşmazlık ve boyun eğmezlik kültürüyle, devrimci kültürle yoğrulmuştur. On yıllar boyunca kültür düzeyine yükseltilmiş düzen sınırlarına hapsolmanın, teslimiyetin ve reformculuğun inkarıdır Nurhaklar. Devrimdir. Devrimciliktir. Burjuvazi ve kapitalizme değil, burjuva içerikli çeşitli ideolojik ve politik akımlara hiç değil, halka bağlılıktır. Halkın çıkarlarını üstün bilmedir. Halk iktidarını istemektir. Sosyalizm özlemidir.

Tek sözcükle “devrim”le tanımlanabilecek bütün içeriğini bir yana koyarak, Nurhakları silaha sarılmış küçük bir grubun eylemine indirgeyip bundan ibaret saymak, ’68’den ve onun devrimci militanlarının niteliği ve yöneliminden hiçbir şey anlamamak demektir. Bu, ’68’i geleceğe hiçbir miras bırakmadan bitip kapanmış bir “defter”, devrimci militanlarını ise bu dünyadan iz bırakmadan geçip gitmiş hayalperestler varsaymak olur!

31 MAYIS 1971’DE NE OLDU?

12 Mart 1971 günü ilan edilen muhtıra ile ordu yönetime el koydu. Nihat Erim başbakanlığındaki hükümet Balyoz Harekatı’nı başlattı. Başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere 6 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Yüzlerce devrimci gözaltına alındı, hapislere atıldı. Türkiye işçi sınıfı üzerinde terör estirildi. TİP ve DİSK kapatıldı.  Bu saldırı çerçevesinde Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan yakalanarak idama mahkum edildi. Denizlerin idam edilmelerini engellemek isteyen Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) militanları Nurhak Dağı’nın eteklerinden giderek Malatya Kürecik’teki ABD Radar Üssü’nü basmaya karar verir. Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan, Kadir Manga, Mustafa Yalçıner, Hacı Tonak, Metin Güngörmüş ve Ahmet Erdoğan’dan oluşan grup 31 Mayıs’ta Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesi İnekli köyü yakınlarına gelir. İhbar üzerine etrafları sarılan THKO’lulardan Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga devlet güçlerince katledildiler. 

ÖNCEKİ HABER

Kayapınar Çocuk Kreşinde kaymakam ve müftülük işgali

SONRAKİ HABER

Yatağan Turgut Köyü halkı, termikçilere ÇED toplantısı yaptırmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa