Bayhan: Yorgun burjuva siyasetçinin 'yıkılmadım ayaktayım' çabasını gördük
EMEP MYK Üyesi İskender Bayhan, İmamoğlu-Yıldırım ortak yayınını değerlendirdi.
Emek Partisi MYK Üyesi İskender Bayhan, Gündem Özel'de Zeliş Irmak'ın sorularını yanıtladı. Bayhan, İBB Başkan Adayları Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım'ın ortak yayınında öne çıkanları değerlendirdi. Bayhan'ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:
"Binali Yıldırım'ın performansına bakınca, eski burjuva siyasetçinin 'yıkılmadım ayaktayım' çabasıydı.
İmamoğlu açısından ise çok fazla sorumluluk baskısı taşıyan yeni ve genç burjuva siyasetçinin umut olma çabalarını ifade eden bir programdı. Özet olarak, yıldızı parlayan bir genç burjuva siyasetçiyle; yıldızı hafif hafif sönen bir burjuva siyasetçinin sınırları çizilmiş bir düellosu gibiydi.
Sayıştay raporlarına ilişkin sadece Yıldırım'ın değil, Erdoğan'ın da açıklamaları var. Özellikle kayyum atanan belediyelere dair ciddi rakamlar ve değerlendirmeler vardı. Yıldırım'ın 'Okumadım' demesi, en kolay çözümdü. 'Okudum' dese raporda yer alanları izah etmesi gerekecekti. Erdoğan da raporları konuşmamayı tercih ediyor.
İmamoğlu'nun raporlara ilişkin değerlendirmesi etkili olmuş gibi. Sayıştay da bunun üzerine açıklama yaptı; '2018-2019 raporları üzerine karşılaştırmalar sürüyor' diye. Ancak bu, mevzunun üstünü örtecek bir açıklama gibiydi. Refleks miydi, talimat mı geldi bilemiyoruz tabi.
Genel olarak Binali Yıldırım'da da olduğu gibi tek adam yönetiminin sayıştay raporlarıyla arası yok zaten. Tartışmamak en çok tercih ettikleri yol oluyor.
Belediyelerin genel olarak vakıflarla kurdukları ilişkiler halkın yaşamını kolaylaştıracak ilişkiler değil. Destek verilenler vakıf olmaktan öte; şirketleşmiş vakıflardır. Bu vakıflar üzerinden rant dağıtımı yapılıyor. Bu ilişkilerin tümünü ortadan kaldırmak lazım. Belediyeler çıkar gruplarının faydalanması için bütçeler ayırıyor. Belediyeden hizmet alan vatandaşlar bunlardan faydalanamıyor. Bu vakıf ve derneklerin nereden, ne kadar para aldığının ortaya çıkarılması gerekiyor.
Yıldırım'ın ekonomik sıkıntılara değinmesi Erdoğan için makbul değil. Erdoğan bundan rahatsız oluyor. Ama kendisi de zaman zaman bunu ifade ediyor. Ekonomik sorunları işlerine geldiğinde öne sürüyorlar. Bu açıdan bunu 'itiraf' olarak kabul etmek mümkün.
Belediyelerin ekonomik durumunu düşünecek olursak, vaatler kısmı her ikisinin de en rahat olduğu bölümdü. Vaatler burjuva siyasetin de en temel noktası durumunda. İmamoğlu'nun vaatleri gerçeğe daha yakın görünüyor. Yıldırım da yeni taktik gereği vaatlere yüklenmiş durumda. Yıldırım için programın en rahat geçen bölümü vaatler oldu.
Ancak mal varlıklarının açıklanması noktasında her iki aday da kaçak güreşti. 'Zaten veriyoruz' diyerek geçiştirildi. Sadece kendilerinin değil, birinci ve ikinci derece akrabalarının, belediye bürokratlarının gelirleri, harcamaları halkla paylaşılmalıdır. Yoksa mal varlığı beyanının biçimsel olmaktan öte bir anlamı olmuyor. Zaten bundan halkın da haberi olmuyor.
Mülteci sorununun çözümüne dair somut bir çerçeve çizilmedi. Nedenlerine ilişkin de somut bir zemin ortaya konulmadı. Ama iki aday açısından da mülteci yoğunluğunun yarattığı sorunların karşısında halkta oluşan tepkilere karşı dengeli yanıtlar verme eğilimi baskındı. Verilen yanıtları bu açıdan değerlendirmek lazım. Şu bile söyleyemediler; 'Çeşitli milliyetlerden mültecilerin dayanışmasını güçlendirecek projeler yapacağız.'
Bu program fabrikalarda önemli beklenti yaratmıştı. Ancak program tek adam ittifakı açısından gidişatı tersine çevirebilecek, oy tercihklerini etkileyecek bir program olmadı. Yandaş medya bunu kuvvetlendirmek için hamasi manşetler attı. Diğer yandan programda bazı somut sorular vardı. Oy çalma, Sayıştay raporu, vakıflara ayrılan bütçeler gibi... Akılda kalıcı olacak noktalar buralardı. Ancak önümüzdeki günlerde programın oy verme eğilimini nasıl etkileyeceğini daha net göreceğiz." (EVRENSEL WEB TV)