Şule Çet davasında sanıklar keşfe "güvenlik gerekçesi"yle getirilmedi
Şule Çet Davası'nda, cinayetin gerçekleştiği Yelken Plaza'da keşif yapıldı. Sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akant, "güvenlik gerekçesi" ile olay yerine getirilmedi.
Şule Çet Davası'nda, mahkeme heyeti cinayetin gerçekleştiği Yelken Plaza'da keşif yaptı. Sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akant, güvenlik gerekçesi ile olay yerine getirilmedi. Keşif sonrası mahkeme heyeti konuşmazken Şule Çet'in avukatlarından açıklamayı yapan Onur Tatar, Ankara'nın orta yerinde her türlü güvenlik önlemi alınabilecekken ve mahkeme heyetinin, avukatların, polis memurlarının olduğu bir yerde sanıkların 'güvenlik gerekçesi' ile keşif mahaline getirilmemesi usül hukuku, uygulama ve bizim talebimizi karşılamaması yönünden kabul edilmezdir” dedi.
"MAHKEME 1 YIL SONRA KEŞİF YAPTI"
Olaydan bir yıl sonra mahkeme tarafından keşif işlemi yapıldığını söyleyen Avukat Onur Tatar, özellikle mahkeme heyetinden sanıkların keşif esnasında hazır bulunmasını istediklerini ancak 'güvenlik gerekçesi' ile getirilmediklerini ifade etti. Tatar, “Başkent Ankara'nın orta yerinde her türlü güvenlik önlemi alınabilecekken ve mahkeme heyetinin, avukatların, polis memurlarının olduğu bir yerde sanıkların 'güvenlik gerekçesi' ile keşif mahaline getirilmemesi usül hukuku, uygulama ve bizim talebimizi karşılamaması yönünden kabul edilmezdir. Her şeyden önce sanıkların güvenliği kadar bu ülkenin sokaklarında yürüyen her kadının güvenliği de hepimiz için önemlidir” dedi.
"EN ÖNEMLİ DELİLLERDEN BİR TANESİ NEDEN KAYIP?"
Keşif esnasında bilirkişi olarak adli tıp uzmanı ve inşaat mühendisinin olduğunu aynı zamanda olay yerine ilk gelen polis memurunun da bilgi ve görgüsüne başvurulduğunu belirten Tatar, Şule Çet'in düştüğü yerde üzerinde bulunan kilot ve pedin hala bulunamadığına dikkat çekerek Adalet Bakanlığı'na seslendi. Tatar, “Türkiye'de her yurttaşın hukuk güvenliği bakımından delillerin sağlıklı bir şekilde toplanması gerekir. Tecavüz bulgusunu ispatlayacak en önemli delillerden bir tanesi neden kayıp. Bunun sorumluları bunun hesabını vermek zorundalar” diye konuştu.
Mahkemeye heyetinin ise dosyadaki bilgiler ışığında sorular hazırladığını ve sorduğunu ifade eden Tatar, daha çok ölçümleme yapıldığını söyledi.
"HEYET UZMANLARIN KEŞİFTE BULUNMASINA İZİN VERMEDİ"
Türkiye'deki düşme mekaniği konuşundaki tek uzman olan Erciyes Üniversitesi'nde Prof Dr. Çağlar Özdemir ve Mersin Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hakan Kar'ın da keşif esnasında kendileriyle birlikte olduğunu belirten Tatar, “Mahkeme heyeti işlemlerde bulunmalarına müsaade etmedi. Ancak mahkeme heyeti çıktıktan sonra uzmanlarımız cinayet mahalinde kendi teknik incelemelerini yapmaya devam ediyor. Ayrıntılı raporları da dosyaya ibraz edecekler” dedi.
Polis memurunun, Şule'nin eşyalarının siyah poşet içinde ve mühürsüz bir şekilde teslim edildiğini söylediğini ifade eden Tatar, “Yoğun bir koku olduğundan bahsetti ve ailesi ile avukatına bu poşetin teslim edildiğini söyledi. Ancak cinayetin gerçekleştiği günden 15 gün sonra bu poşet Şule'nin avukatına ve ailesine veriliyor. Türkiye'de herkesin hukuk güvenliği bakımından böylesine bir cinayet dosyasında delillerin kaybolması hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunun sorumlusu ilk anda bulunan savcı, olay mahalinde bulunan otopsi teknisyeni, adli tıp görevlileri ve ölüm tutanağında imzası bulunan kişilerindir”diye konuştu.
NE OLMUŞTU?
29 Mayıs 2018'de Ankara’daki Yelken Plaza’nın 20’nci katından şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını yitiren Şule Çet'in ölümü (23) intihar olarak kamuoyuna yansısa da sonrasında cinsel saldırı bulgusu ve şüpheli bir ölüm olduğu ortaya çıktı. Ortaya çıkan DNA bulgularıyla birlikte Berk Akand ve Çağatay Aksu 3’üncü gözaltına alınmalarında tutuklandı.
Savcı Alev Albuz tarafından delillerin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmemesi üzerine soruşturma dosyasına Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Koca atandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3 Aralık 2018 tarihinde Aksu ve Akand hakkında, “kasten öldürme”, “cinsel saldırı ve hürriyeti tahdit” suçlarından müebbet ve 39 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. 6 Şubat’ta görülen ilk duruşmada Çet’in avukatı Umur Yıldırım, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan aldıkları "bilimsel uzman mütalaası"nı mahkemeye sundu. Mütalaada Şule Çet’in katledilmeden önce boynunun kırıldığı tespit edilerek, otopsi sırasında elde edilen bulguların Şule'nin ağır cinsel saldırıya uğradığını gösterdiği yer alırken, yine olay yerinde polisin eksik delil topladığı tespitinin yanı sıra olay yerinde sperm, kan vb. biyolojik leke tespiti için değişik dalga boylarında ışık kaynağı ile ışıklı inceleme yapılmadığı ve Çet’in üzerinden çıkartılan iç çamaşırlarında inceleme yapılmadığı yer aldı.
Çet’in son duruşmasında dava dosyasına ATK Başkanlığı 1'inci İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan raporda sunuldu. Raporda Çet’in boyun bölgesindeki kırık ile ilgili "Kişide tespit edilen boyun kemik kırığının boyna bası sonucu da meydana gelmiş olabileceği cihetle kişinin ölümünün boyna basıyla bağlı mekanik asfiksi (solunum felci) sonucu meydana gelmiş ve kısa bir süre sonra (yarım saat içinde) yüksekten atılmış olabilir. Kişinin vücudunda tespit edilen boyun kemik kırığı dahil, travmatik değişimlerin tamamı yüksekten düşme ile de mümkün" ifadeleri yer aldı. Ayrıca raporda Çet’in depresyonda ve intihar eğiliminde olduğuna dair somut bir veri olmadığı ve kullandığı iddia edilen 'Mirtazapin isimli reçete ile satılan ilacı, bilgisi dışında almadıysa, son dönemdeki yazışmaları ve son dönemde ruhsal durumuna dair edinilen izlenimden yola çıkarak uyku problemleri için kullandığı düşünülebilir’ denildi. Çet’in Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek bir sonraki duruşması 10 Temmuz’da. (Ankara/EVRENSEL)