Erdoğan’dan yabancı basınla “basına kapalı” toplantı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe’de yabancı basınla toplantıda buluştu. Erdoğan’ın, gazetecilerin sorularına “basına kapalı” yanıt vereceği açıklandı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan
Fotoğraf: AA
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Dolmabahçe’de yabancı basınla buluştu. Erdoğan canlı yayında açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşması bittikten sonra gazetecilerden soru alınacağı duyuruldu. Ancak Erdoğan ile gazetecilerin soru cevap yapacağı bölümün basına kapalı olacağı açıklandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yabancı basında çalışan gazetecilerle “basına açık” bölümdeki konuşmasında muhalif basını hedef aldı.
“Kalemini ve kamerasını terör örgütlerinin emrine verenler bizim nezdimizde asla gazeteci olamazlar” diyen Erdoğan, “Bizi sık sık eleştirenlerin bilerek gözden kaçırdığı nokta işte burasıdır” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Seçilmişler üzerinde anti demokratik vesayet organı gibi hareket eden kibirli yanlı bir gazetecilik anlayışına karşı çıkıyoruz. Gerçeklerin ortaya çıkması için kimi zaman canı pahasına görev yapan basın emekçilerine saygımız sonsuzdur ancak hakikatin tecellisi için çalışmak yerine tek gayesi iktidarı devirmek olan muhteris bir siyasetçi gibi davrananlara da gazeteci gözüyle bakmıyoruz” dedi.
“Biz basın yayın organlarının halk adına siyasetçileri denetlemesine, milletin çıkarları için gözcülük yapmasına asla karşı çıkmadık, çıkmıyoruz” diyen Erdoğan, “Bilakis denetim aracı olması gereken medyanın bir tahakküm aracına, siyaseti kendi istekleri doğrultusunda biçimlendirme vasıtası haline dönüşmesine itiraz ediyoruz” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN, YAYILMACI VE MÜCADELECİ BİR ANLAYIŞ İÇİNDE OLMADIKLARINI SAVUNDU
Erdoğan, Avrupa ülkelerinde yaklaşık 5,5 milyon Türkiyeli vatandaşın yaşadığını söyleyerek, bu yüzden ne Avrupa, ne Kuzey Afrika, ne Orta Asya’daki gelişmelere kayıtsız kalamayacaklarını savundu, “Yayılmacı müdahaleci bir anlayış içerisinde değiliz. Çünkü bizim hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde, içişlerinde gözümüz yok” dedi.
Mursi’nin ölümüyle ilgili konuşan Erdoğan yine muhalefete yüklendi. Erdoğan, “Bizlere hak hukuk özgürlük dersi verenler, Mısır halkının özgür iradesiyle seçtiği cumhurbaşkanının darbe mahkemelerinde ölümüne sessiz kalsa da biz sessiz kalamayız” ifadelerini kullandı.
Erdoğan Sisi’yi kastederek “Ben her zaman kendisi için şunu söylüyorum; zalimdir. Ve bir demokrat değildir” dedi.
19 Haziran’da Sancaktepe Toplu Açılış Töreni'nde konuşan Erdoğan, “Mursi içeri atıldığı zaman 'Erdoğan'ın akıbeti de onun gibi olur' diyorlardı. Benim akıbetimi Mursi'nin akıbetine benzetenler Sisi zihniyetidir. Pazar günü Sisi mi diyecez, Binali Yıldırım mı diyeceğiz?” demişti.
Ekrem İmamoğlu da bu açıklamaya, “Milletimiz ismimi çok iyi biliyor. Keşke Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilense” yanıtını vermişti. (HABER MERKEZİ)
Birkan BULUT
Ankara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlere 3 gün kala, dış basın temsilcileriyle bir araya geldi. 17 yıllık iktidarı döneminde medyayı yandaşlarına bağlayan bugün medyanın yüzde 90’ını himayesi altına Erdoğan, “medya, siyaseti dizayn etmenin bir aracı haline dönüştürülmemelidir" çağrısında bulundu. Ancak, basın toplantısının soru-cevap kısmı “basına kapalı” denilerek kameraların kapanmasının ardından yapıldı.
AKP SİYASALLIĞININ KONTROLÜNE GEÇTİ
Basın ve ifade özgürlüğü, çok sayıda gazetecinin yargılanması ve hapse atılmasıyla sıkça eleştiri konusu olan Erdoğan'ın sözleri tepki çekti. Evrensel'e konuşan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden Prof. Dr. Çiler Dursun, medyanın liberal basın anlayışı içinde yasama yürütme ve yargıyı denetleyen 4. güç olarak bilindiğini söyledi. Bütün dünyada kendi faaliyetlerinin meşruluğunu bu tarihsel söylemle kurduğunu belirten Dursun, “Ancak 1990’larla tekelleşip güçlenen medya sermayesi, hakim sınıflar lehine hakikat alanını tahkim etme işlevini, çok daha coşkuyla üstlenmiştir. Bu süreçte de önemli bir politik aktör olarak siyasi aktörlerle yoğun mübadelelere girmiştir. Bu denge 2000’lerden itibaren AKP iktidarıyla değişmiş, medyanın yeni kurulan Türkiye hegemonyasını açıkça savunması beklenmiştir. Bu hegemonyanın üretilmesine başlangıçta oldukça faal olan Türkiye ana akım medyası, iktidarın kendine daha sadakatle ve koşulsuz bağlı bir medya arayışıyla yetersiz kalmaya bağlamıştır. Sonrası bildiğimiz süreçler, önce yeni hegemonya kuruculuğunu kerhen üstlenen gazeteciler işten atılmış, ardından tutuklamalar ve medya sermayesinin el değiştirmesi ile yaratılan 'yandaş medya' denilen yeni hegemonyanın hakikatinden başka bir hakikati dolaşıma sokmayan medya türü ile süreç bütünüyle AKP siyasallığının kontrolüne geçmiştir” dedi.
"HOŞNUT OLMAYANLARIN SÖZÜ DOLAŞTIKÇA HAKİKATE YER AÇILIR"
Dolayısıyla medyanın 4. güç olma vasfını kaybettiğini vurgulayan Dursun böyle bir sürecin anaakım medya ve muhalif medyaya yönelik yoğun baskılar olmadan bütünüyle denetlenemeyeceğini ve siyasal iktidarın da bunu gerçekleştirdiğini söyledi. O nedenle Türkiye'nin dünya basın özgürlüğü liginde 157. sıraya kadar gerilediğini belirten Dursun, “Hal böyleyken medyanın sadece hakim siyasal düşünceyi savunduğu durumu 'hakikatin tecellisi' olarak görmek, ironik ve acıdır” dedi. Farklı, muhalif ve iktidara ters düşen yönleriyle hakikat üretilip dolaşıma girdiğinde bunu kendi iktidar tarzına açık bir tehdit olarak görmenin otoriter rejimlere özgü olduğunu ifade eden Dursun, toplumda her kesimin bir siyasal iktidardan aynı ölçüde ve yıllarca hoşnut olmayacağını belirtti. Bu kesimlerin sözünü dolaşıma soktuğu ölçüde basının hakikat alanına yer açacağını dile getiren Dursun, “Bunun iktidarı devirmek istemekle ilgisi yoktur, öyle görülmemelidir. Ve zaten siyasal iktidarlar da zamanla değişmeli, yerlerini başka iktidar taleplerine bırakmalıdır. Bu doğaldır. Bundan korkmak, çekinmek ve hakikati tek biçimli hale getirmeye çalışmak, doğal değildir, yanlıştır. Toplumsal özgürlükler alanında büyük bedeller ödetmektedir.” diye konuştu.