Değişen liseler, değişen eğitim
Gençliğin çıkarlarına, taleplerine ve ihtiyaçlarına karşılık vermeyen hiçbir iktidar antidemokratik yaptırımlarla, dikta ile gençliği kendi ideolojisine kazanamaz.
İstanbul'dan bir öğrenci
2002 yılından beri AKP iktidarı boyunca eğitim sistemi onlarca “reformlar”la karşılaştı. Türkiye tarihi boyunca da eğitimde yapılan değişikliklerin sonucu beklenmeden tekrar tekrar yenileme yapma, sistemi değiştirme bu kadar görülmemiştir. Yapılan son değişiklik için Bakan Ziya Selçuk şunu söylüyor: “Bu yaptığımız değişiklik 2040 yılına hazırlık” peki öyle mi olacaktır? 2040 yılına kadar tek adam iktidarı bu sistemin gençlik üzerindeki sonuçlarını bekleyecek midir? Yoksa ihtiyaç duyduğu anda yeni bir uygulama mı getirecektir? Şüphesiz kendi ideolojisiyle gençleri yetiştirmek için MEB’in ders kaynaklarıyla bizi her gün beslemek isteyecek. Türkiye’nin siyasal konumu nereye sürüklenirse eğitim de oraya sürüklenecektir. Çok uzağa, 2040 yılına gitmeye gerek yok. AKP iktidarı boyunca kendi çıkarlarına hizmet eden değişikliklerin sonucunu bugün görüyoruz; 1milyonu aşan işsiz üniversiteli ve sırtlarına yüklenen KYK borçları, 2 milyona yaklaşan çocuk işçi, iş cinayeti sebebiyle yaşamını yitiren 300’ü aşan genç (2018 raporu), lise veya üniversite sınavında başarısız olduğu için intihar eden 100’ü aşkın genç... Bunların tamamı iktidarın eğitimde yarattığı tahribatların sonucudur.
ARTAN ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR
Tek adam rejimi ile birlikte eğitim üzerindeki baskılar, antidemokratik uygulamalar da artıyor. Üniversite öğrencilerinin fikirlerini özgürce tartışabileceği alanlar olan kulüpler kapatılıyor veya var olan kulüplerin içeriğine iktidar kendi gerici kültürünü dayatıyor. Öğrencilerin yılsonu düzenledikleri bahar şenliklerinin keyfi bir şekilde engellenmesi, istediği rektörü görevden alması ve kendi politikasına hizmet edecek kişileri ataması, KHK’ler ile barışı ve bilimi savunan akademisyenleri görevinden ihraç etmesi, öğrenci meclislerinin işlevsizleştirilmesi bize, üniversitelerin iktidar tarafından tek ele alınmak istendiğini gösteriyor. Üniversitede, onun denetimi olmadan bir söz söylenmemesini sağlamak için antidemokratik bir şekilde saldırıyor. Üniversiteler üzerindeki bu siyasi ayağın yanında ekonomik açıdan da öğrenciler geçinme, barınma sorunu yaşıyor. KYK burslarının öğrencilerin ihtiyaçlarına göre hesaplanmadan verilmesi öğrencileri ek iş yapmaya zorluyor.
ÖZELLEŞTİRİLEN EĞİTİM
Liselerde ise durum farklı değil, öğrencilerin okul yönetiminde söz sahibi olduğu ve demokratik hakkı olan Öğrenci Temsilciler Kurulu kapatılıyor. Öğrencilerin önüne her yıl değiştirilmiş müfredat koyuluyor. Örneğin geçtiğimiz yıllarda evrim müfredattan kaldırıldı, felsefe dersinin içi boşaltıldı. Yeni sisteme göre de din derslerinin sayısı artıyor, diğer temel derslerin sayısı azaltılıyor. Öğrenciler lisede fizik, kimya ve biyoloji derslerini almadan mezun oluyorlar. Tek adam rejimi ile hızlanan ve önü açılan bir şey daha eğitimin özelleştirilmesi; vakıf üniversitelerinin, özel liselerin artması eğitimi piyasaya sunup egemen sınıfların kar odağı haline getiriliyor, örneğin Bakan Ziya Selçuk’un özel okulları olması eğitimin de kime hizmet ettiğini gösteriyor.
Tek adam iktidarı gençliği kendine yedeklemek için kendi gerici şoven politikasını da dayatıyor. AKP’nin liselerde fazla görülen TÜGVA, TÜRGEV gibi örgütlerinin belediyeden sağladığı rant ile bu örgütlerini besleyerek liselerde kendi resmi örgütlenmesinin ayağını kuruyor. Bir yandan gençliği niteliksiz, paralı eğitime mahkum ediyor, diğer yandan da bu örgütleriyle gençliğe burs ve kalacak yurt sağlama vaadi ile gençliği kendi örgütlerine kazanmaya çalışıyor. Aynı zamanda bu vakıfların sene sonu yaptığı kamplarda “kindar ve dindar” nesil yetiştirme eğitimleri veriliyor. Okullarda militarizmi öven afişler ve özel harekat sınavlarına yaptırılan kayıtlarla iktidar okulları askeri politikasını güçlendirecek alanlar olarak kullanıyor.
Tarihte faşist diktatörlükle yönetilen ülkelerdeki eğitim sisteminde yapılan uygulamalara baktığımızda, ülkemizin uyguladığı eğitim sistemine benzer uygulamalar olduğunu görüyoruz. Örneğin Hitler Almanya’sında öğretmenlerin %97 si Nasyonel Sosyalist Öğretmenler Birliğine üye. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite çağındaki öğrenciler Hitler Gençlik örgütlerine üye. Ders kitaplarında Hitler’e övgü yapan ve “ırk üstünlüğünü” konu alan yerler var.Mussolini İtalya’sında ise din dersleri zorunlu hale getiriliyor. Öğretmenler kiliseler tarafından atanıyor, ders kitapları kiliseler tarafından çıkarılıyor.
FAŞİST DİKTA KARŞISINDA GENÇLİK
Ama her ikisinde de gençliği kazanma ve kendine yedekleme taktikleri başarısız oldu. Faşist diktanın karşısında duran onu deviren önemli etkenlerden birisi de gençlikti. Çünkü gençliğin çıkarlarına, taleplerine ve ihtiyaçlarına karşılık vermeyen hiçbir iktidar antidemokratik yaptırımlarla, dikta ile gençliği kendi ideolojisine kazanamaz. AKP’nin de bugün gençliğin tamamını kendi ideolojisine kazandığı söylenemez, aksine onun dayattığı politikanın karşısında birleşen ve örgütlenen gençlerin olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu mücadele ve örgütlenme eğilimi tek adam iktidarının ağırlaşan baskılarının karşısında daha da artacaktır.