Çorlu tren katliamı davasında mahkeme heyeti davadan çekildi

25 kişinin hayatını kaybettiği Çorlu tren katliamının ilk duruşması Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Dava mahkeme heyetinin çekilme kararı ile başlamadan bitti.

03 Temmuz 2019 05:20
Son Güncellenme Tarihi: 03 Temmuz 2019 10:27
Paylaş

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren ‘kazasına’ ilişkin “Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçundan haklarında kamu davası açılan 4 TCDD görevlisinin yargılandığı davanın ilk duruşması Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün görüldü. Duruşma öncesi ve salonda polislerin aileleri engellemek istemesi ve darbetmesi üzerine avukatlar suç duyurusunda bulundu. Mahkeme heyeti ise salondakilerin kendilerine ilişkin kanunsuz emir verdiği iddiasını öne sürerek davadan çekildiğini açıkladı. Mahkeme dosyayı Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Mahkeme heyetinin çekilmesi sonrası aileler adliye çıkışında isyan etti.

AİLELER ENGELLENDİ, DARBEDİLDİ

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde meydana gelen ve 7'si çocuk 25 kişinin yaşamını yitirdiği tren kazasına ilişkin 4 TCDD çalışanı hakkında açılan davanın ilk duruşması Çorlu 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme salonunun küçük olması nedeniyle duruşma adliyenin konferans salonunda görüldü. Konferans salonunun yetersiz kalması üzerine, aile ve izleyicilerin büyük çoğunluğu duruşma salonuna giremedi. Aile ve izleyicilerin salona girmek istemesi üzerine polisler aileleri engellemek istedi. Gerginlik üzerine duruşma salonu kapıları içeriden kitlendi. İçerideki aile ve avukatların dışarı çıkmasına, dışarıdakilerin de içeri girmesine izin verilmedi. 

Duruşma salonundaki aileler durumu, alkışlarla ve "Kaza değil cinayet" sloganları protesto etti. Mahkeme heyeti uzun süre duruşma salonuna gelmedi. Duruşma salonunun kilitli kapısı, izleyicilerin içeriden zorlaması ile açıldı. Kapının açılması üzerine polis içeri giren bazı aileleri darp etti.

Avukatların araya girmesiyle kapıda kalan aileler de içeriye girebildi. Bazı aileler fenalaşarak, kriz geçirdi. Kazada, anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal, duruşma salonuna girdiği sırada uğradığı darbın vücudundaki izlerini mahkeme heyetine gösterdi.

AVUKATLAR: SORUŞTURMA BAŞLATILMASINI İSTİYORUZ

Mahkeme heyetinin yerini alması ile avukatlar, duruşma öncesinde yaşanılanlara ilişkin beyanlarda bulundu.

Avukat Mürsel Ünder ailelerin darbedildiğini belirterek sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu: "Mağdur müşteki sayısının fazlalığı, dosyanın toplumsal mahiyeti sebebi ile duruşmanın kalabalık olacağını size defalarca söyledik, kabul etmediniz. Bu katliamda yakınlarını kaybeden ailelere konferans salonunun tahsis edilmiş olmasını lütuf olarak algılayamayız. Sizin yetkinizde olmasa da bilmeniz gerekiyor. Sabah 09.00 itibariyle buraya bir yürüyüş yaparak gelmek istedik. Yakınlarını kaybedenlerin aileleri, yürüyüş boyunca adalet istedikleri için polis tarafından suçlu muamelesi gördü. Herkesin elini kolunu sallayarak girebildiği adliyenin bahçesine bile giremedik. Üzerimize güvenlik diye demir kapıları çektiler. Konferans salonunun kapısına geldiğimizde, daha açılmamış duruşma için kim olduğu belli olmayan birileri kimlik tespiti yapıp salona bu şekilde almaya çalıştı. Bunu yaparken de yine güvenlik gerekçesi ile yaptılar. Nihayet bir kısmımız içeri girdikten sonra, yine siz daha duruşmayı açmadan ve duruşma hakkında bir kapalılık kararı verilmeden salonun kapıları kitlendi. İçeridekiler İçin hürriyeti tahdit suçunu işlediniz. Dışarıda kalan aileleri, biz avukatları darp ettiler. Görmediniz, anlatıyoruz. Müvekkillerimiz de anlatacaklar. Bundan sorumlu olanlar hakkında şu anda size ve cumhuriyet savcısına suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu sizin göreviniz kapsamındadır."  Ünder, "Müvekkillerimize de dışarıda uğradıkları darba dair beyanda bulunmaları için söz verilmesini talep ediyoruz" diyerek sözlerini bitirdi. 

Avukat Can Atalay da "Duruşma salonun önünde avukatlar, hayatını kaybedenlerin yakınları saldırıya uğradı. Ben gözümle İsmail Kartal'ı saldırıya uğradığı ve darp edildiğini gördüm. Biz şüpheliymişiz gibi görüntülerimizi çektiler. Bize yaşatanlara heyetiniz sorumlu değilse, Cumhuriyet savcısı sorumlu. Onları darp eden kişilerin tesbiti edilmesi heyetinizi ya da Cumhuriyet savcısının karar vermesi gerek. Avukatlar darp ediliyor heyetiniz bu kişilerle ilgili kimlik tespiti yapmak zorunda. Bizim evlatlarımız öldü kapıda yine dayak yiyen biziz. Duruşma salonunda polisler silahla bulunamaz. Heyetiniz suç duyurusunda bulunmalı, olay bir suç üstü hali" dedi.

MAHKEME HEYETİ DAVADAN ÇEKİLDİ

Mahkeme saldıran polislerle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebini oybirliğiyle reddetti. Ardından avukatlar darp edildiklerini anlatmaya devam edince savcıdan görüşü soruldu. Savcı, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi. 

Mahkeme heyeti verdiği kararında, salondakilerin kendilerine ilişkin kanunsuz emir verdiği iddiasını öne sürerek davadan çekildiğini açıkladı. Heyet, kararı verip salondan ayrıldı. Dosya, mahkeme heyetinin çekilme kararının değerlendirilmesi için Çorlu 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

Aileler mahkeme heyetinin çekilme kararına "Memlekette hukuk bırakmadınız. Dalga mı geçiyorsunuz bizimle", "Adalet anlayışınız bu mu" diyerek isyan etti.

Aileler ve avukatlar duruşma sonrası adliye önünde açıklama yaptı.

Burada ilk sözü Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Başkanı Gökmen Yeşil aldı. Yeşil'in aileler ve avukatlar adına yaptığı açıklama şöyle:

"ASIL SORUMLULAR AKLANMAK İSTENİYOR"

"Bu katliamın yaşandığı andan arama kurtarma çalışmalarına kadar katliam öncesinde yerine getirilmeyen görevlerden, alınmayan tedbirlerden ve yerine getirilmeyen arama kurtarma çalışmalarından, yürütülmeyen soruşturmalardan bugün geldik katliamın birinci yıldönümünde ilk duruşmaya. Ailelerin sesinin duyulmasını istiyoruz. Burada bir soruşturma yürütülmedi. Burada delil toplanmadı, bilirkişi incelemeleri yapılmadı, TCDD'den ihale alan kişileri, bilirkişi olarak seçtiler. Bu bilirkişiler TCDD'den aldığı bilgiler doğrultusunda bir rapor hazırladılar. Sürekli "TCDD’den aldığımız bilgiye dayanarak" ifadelerinin yer aldığı bir rapor hazırladılar. TCDD'nin yani katliamı yapanların düzenlediği belge, iddianame olarak karşımıza çıktı. Savcılık tarafından hazırlanmış bir iddianame yok, faillerin ve sorumlu kurum olan TCDD’nin hazırladığı rapor iddianame olarak karşımızda. Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan aklandı, TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın aklandı. Genel Müdür yardımcıları aklandı. Ve bugün karşımıza sadece 4 tane sanık çıkardılar. Alt düzey 4 tane görevli”

"Tren katliamında ölen bu çocukların babası, annesi, yakınları, avukatları duruşma salonlarında darbedildi ve saatlerce duruşma salonuna alınmadılar. Burda bir adalet tiyatrosu gerçekleştirilmesine izin vermeyeceğiz. 25 kişiyi öldürdünüz organize bir şekilde. Devlet demiryolları, savcılıklar, bilirkişiler organize bir şekilde öldürdüler, delilleri kararttılar ve sanıkları akladılar. Burda sahtekarca adalet tiyatrosuna izin vermeyeceğiz. Ailelerin acıları gerçek. Katliamın üzerinden bir yıl geçti ve çocukları yanlarında yok. Biz hakimlik savcılık yapıyoruz diyenler duyun ve anlayın. Devlet demiryollarının yönetimini ve bakanlığı aklayamayacaksınız. Katiller er ya da geç gelecekler ve bu insanların önüne onların gözlerine bakarak hesap verecekler." 

"MAHKEME HEYETİ KAÇTI"

Ankara'da aileleri darbettiler, burada darbettiler bunların hesabı sorulacak. Mahkeme heyetine duruşma başladıktan sonra biz duruşma salonunun önünde 1 buçuk saat bekletildikten sonra mahkeme heyeti veya savcılığın talimatıyla darbedildik, "kayıt altına geçilsin" dedik suç duyurusunda bulunduk. Mahkeme heyeti aileler, sanıklar hazırken, insanlar dertlerini anlatmaya gelmişken yargılama yapmak yerine duruşma salonunu bırakıp kaçtılar. Mahkeme heyetinin ilk kararı biz dosyadan çekiliyoruz oldu. Yapamayacağınız yargılamalar için ailelerin karşısına çıkmayın zaten. Şayet amirleriniz kolluk güçleri ise bu yargılamaları yürütemezsiniz."

"HESAP VERECEKSİNİZ"

"Bu dava yarım kalmayacak. Eninde sonunda sanıklar gerçek failler, Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan, yenileme çalışmaları boyunca hem Ulaştırma Bakanı olarak hem Başbakan olarak sorumluluğu bulunan Binali Yıldırım, TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın yargıya, halka ve ailelere hesap vereceksiniz.”

Avukat Can Atalay: İçişleri Bakanı kapısında yargılamanın tarafı olan aileleri dövdürtebileceğini düşünüyorsa, Adalet Bakanı avukatları duruşma kapısında dövdürtebileceğini düşünüyorsa onların anladığı dilden siyaseten de konuşuruz. Türkiye’de adaletsizlik yerin kırk kat dibinde saray kurmuş. Türkiyenin dört bir yanında insanlar adalet istiyorlar. Duruşma salonlarına sığmıyorlar. Sokakta adalet talebini yükseltiyorlar. Bu devran böyle sürdürülemez. Çorlu Kaymakamı, Çorlu İlçe Emniyet Müdürü, Çorlu Cumhuriyet Başsavıcısı, hepiniz sorumlusunuz. Hukuka aykırı emri kim verdi, bunun ortaya çıkması gerekir. Eğer böyle bir emir yoksa Çorlu Emniyeti bu hadsizliği kimden almaktadır?"

İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu: Bu bir tren kazası değil bir vahşet. 1 yıl sonra ancak dava başladı. 4 tane alt düzey çalışan yerine daha üst düzey sorumluların buraya çıkması gerekirdi. Biz onların sadece hesap vermesini istedik, olmadı oldurulmadı. Bir duruşmayı dahi yapamayan başsavcılıkla karşı karşıyayız. Mahkeme heyeti adına çekilme dedikleri bir kaçma gerçekleştirdi. Başsavcılık makamı burda oturacak bir makam değildir, gerekeni yapmalıdır. Adliyeler yurttaşı korumak için vardır, kurumları korumak için değil. Bunları bilecekler gereğini yapacaklar.

Bihter Bilgin'in annesi Zehra Bilgin: 30 Haziran'da bende canlarımın neler yaşadığını görmek için o trene bindim, gördüm ki onların orada tutunabilecekleri hiçbirşey yokmuş. Buna şahit oldum. Bugün sormak istediğim tek birşey vardı o tren menfezlerden kontrollü geçiyordu bunu sormak istedim. Adaletin olmadığına bugün bir defa daha şahit oldum. 4 alt düzey çalışanı bile bugün yargılayamadılar. Bizi dinleyemediler. Sanki onlar haklı da biz haksızmışız gibi davrandılar. Kapılar kapandı kitlendi. 12 aydır kime ne yaptık? 4 sanığa kızımın kanı olan bu pantolonu gösterdim. 'Bakın bunda benim kızımın kanı var' dedim, hakaret etmedim sadece gösterdim. Fotoğrafını gösterdim ben size böyle teslim ettim, siz bana böyle verdiniz" dedim. Bana bıyık altından gülümsedi. Kime güvenerek gülümsüyor? Ne yazık ki adalet yok. Adaletin olmadığına şahit olduk. Biz asla bu davanın peşini bırakmayacağız."

Oğuz Arda Sel'in annesi Mısra Öz: Acılarımız çok fazla. Temmuz ayında bu duruşmayı kaldıramayacağımızı söylemiştik buna rağmen Temmuz ayında buradayız. Bugün 8 Temmuz’da trenin üzerinden geçerek parçalanan bedenlerimizin üzerinden bir de hukuksuzluğun ve adaletsizliğin geçtiğine ve onları bir kez daha öldürdüğüne şahit olduk. Utanç duyuyorum. Bu ülkenin vatandaşı olduğum için ve oğlumu bu dünyaya getirdiğim için de utanç duyuyorum. Bugün Çorlu'da ikinci bir katliam yaşandı bunun hesabını soracağız."

Annesini ve babasını kaybeden İsmail Kartal: Mahkeme kapısında polisin girişime zorluk çıkartması sonucu içeriye girebilmek için direndim ve polis tarafından darp edildim. Sadece adalet istiyoruz. Düşünün sadece babam dan geriye kalan bir çift ayakkabı oldu. Yeni aldığı konforlu ayakkabısı, son defa giyebildi" dedi.

DURUŞMA ÖNCESİ AİLELER AÇIKLAMA YAPTI: HAK, HUKUK, ADALET, KAZA DEĞİL CİNAYET

Duruşma öncesi kazada yaşamını yitirenlerin yakınları ve hak savunucuları Orion AVM önünde bir araya gelip, "Adalet İstiyoruz" pankartı açtı.

Buradan ellerinde kazada yaşamını yitirenlerin fotoğrafları ile Çorlu Adliyesi’ne yürümek isteyen ailelerin önü polislerce kesildi. Polisin engellemesine tepki gösteren avukatlar ile polis arasında gerginlik yaşandı. Aileler, polis engelini "Hak, hukuk, adalet" ve "Kaza değil, cinayet" sloganlarıyla protesto etti.

Kazada hayatını kaybedenlerin yakınları kaza sonrası hukuki sürecin etkin bir şekilde işletilmemesine tepki gösterdi: “Bu kaza, kaza olmaktan çıktı. Yetkililerin elinde katliama dönüştü. Biz aileler davamız görülsün diye bugün duruşmaya çağrıldık yasımızı tutmamız gerekirken. Kendini bilmez yöneticilerimiz bu yola sürükledi bizi. Sesimizi duyurabildiğimiz yere kadar taşıdık. Bugün yanımızda baro başkanları ve dernekler var. Bundan çok mutluyuz. Bu destek bizim için çok önemli.”

Basın açıklaması sonrası aileler “Hak hukuk adalet, kaza değil cinayet” sloganlarıyla adliyeye yürüdü. Yürüyüş esnasında hayatını kaybedenlerin isimleri anıldı. Adliye önünde bir açıklama daha yapan aileler, “Adaletiniz, adliye binası gibi yerin altına girsin” dedi. Polislerin kendilerini iterek taciz etmesine tepki gösteren aileler, “Ankara’da yaşanan rezillikten sonra burada da rezillik yaşamak istemiyoruz” dedi.

Aileler, polis engeline rağmen yürüyüşe devam etti. Mahkeme salonuna geçmek üzere adliye binasına giren yakınlar duruşma salonunda yer olmadığı gerekçesiyle salona alınmadı. Salon önünde engellenen aileler, '25 canımızı aldınız dışarıda hiç bir canımızı bırakmayacağız' diyerek engellemeyi protesto etti. Ailelerin tepkisi üzerine kapı açılarak ailelerin tümü salona alındı. Destek için gelenler ise duruşma salonu dışında kaldı.

ADALET TALEP EDEN AİLELER DAHA ÖNCE DE POLİS SALDIRISINA UĞRAMIŞTI

Siyasetçiler dahil, bakan ve TCDD genel müdürünün de hesap vermesini isteyen aileler gerçek sorumluların hesap vermesi için nisan ayında Çorlu Adliyesi önünde ‘Adalet Nöbeti’ başlatmıştı. Aileler, Çorlu'nun ardından Uzunköprü ve İstanbul’da da eylemlerini sürdürdü. Son olarak Ankara’da Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde de bir araya gelerek taleplerini dile getirip mahkemeye dilekçe veren aileler bir de polis saldırısına maruz kalmıştı. (Çorlu/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Şair küçük İskender hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Türkiye'de erişim engelleri: 1 yılda 245 bin site engellendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa