Memur konfederasyonlarının hali!
1 Kasım’da yürürlüğe girecek olan Kamu Hastane Birlikleri Yasasıyla sağlığın özelleştirilmesinde büyük bir adım daha atılmış olacak. Eğitim de ise AKP son olarak 4+4+4 eliyle gündeme getirdiği değişikliklerle eğitimin de paralı hale getirilmesi ve piyasalaşması yönünde çok ciddi adımlar attı.Dersaneleri kapatacağız demagojisiyle aslında tüm eğitim sistemini dersaneleştirecek olan AKP hükümeti sağlık ve eğitim alanını piyasalaştırabilmek için gerekli son adım olan kamudaki istihdam sistemini değiştirmek için attı.657 sayılı yasanın belki de tek iyi yanı olan iş güvencesini ortadan kaldırmak için harekete geçti. Aslında bir sermaye iktidarından beklenmez olmayan bu gelişmeler karşısından asıl beklenmez olan şey kamu emekçileri sendikalarının bu gelişmeler içerisinde içinde bulundukları en hafif tabirle aymazlık durumudur.
Tüm kamu emekçileri sendikaları sanki başka bir gezegende yaşıyormuşcasına abesle iştigal gündemlerle oyalanmaktadırlar.MEMUR SEN sarı sendikacılık bile yapamazken 23 Mayıs gibi bir grevi örgütlemiş KESK ve KAMU SEN sadece basın açıklamalarıyla süreci geçiştirmeye çalışmaktalar.
Ülkemizdeki Kamu emekçileri hareketinin sembol örgütü ve her daim öncüsü olan KESK özellikle bu gibi kritik durumlarda hangi sendikaya üye olursa olsun her emekçinin “acaba ne yapacak” diyerek ilk gözlerini çevirdiği örgüt olarak varlığını koruyor.Hal böyleyken KESK
ise çok değil henüz birkaç ay önce doğru planlama yaparak ve emekçilerin taleplerini doğru değerlendirerek KAMU SEN ile birlikte 23 Mayıs grevini örgütlediği, MEMUR SEN’in bile greve katılmak zorunda kaldığı, milyonlarca emekçinin sokaklara döküldüğü bir ülkede yaşamıyormuş gibi davranmaktadır.
Kendi geçmişinden ve emekçilerin deneyimlerinden beslenmek yerine dar grupçu,sınıf dışı anlayışlardan beslenen sendikal politikalar KESK yöneticilerinin emekçilerdeki gücü görmelerini engellemektedir.İşyerlerinden beslenmedikleri,işyerindeki sıradan üyenin sıkıntılarıyla ülkedeki genel politik problemleri bir potada eritip siyaset üretemedikleri için kamu emekçileri hareketinin içinde bulunduğu sıkıntılara bir çözüm yolu önerememekte,geçtiğimiz yıl sadece kendi işkolunda onlarca grev olan SES Genel Bşk Çetin ERDOLU’nun geçtiğimiz günlerde toplanan SES Merkez temsilciler kurulunun kürsüsünden artık emekçilerden umudunun kalmadığını söyleyebilmektedirler.
2 milyon emekçiyi temsil etme iddiasında olan KESK’in genel başkanlarından birisi olan Çetin Erdolu’nun bu sözleri elbette o sendikanın üyeleri ve emekçiler tarafından sorgulanacaktır ama bu sözler KESK yönetimindeki hakim ruh halini gözler önüne sermiştir.Çünkü bu sözlerin dumanı üzerinde tüterken KESK ve bağlı sendikaların MYK üyeleri il gezileri yapmaya başlamışlardır.Birçok üye hükümetin emekçilere yönelik saldırılarına karşın bir mücadele programı tartışılacak umuduyla gittikleri toplantılar da toplantının gündeminin “KESK’in işleyişinin tartışmaya açılması” olduğunu görmüşlerdir.
Aslında KESK’in neden işlemediği ve üyelerini harekete geçiremediği son derece açıktır. Ne zamanki KESK yüzünü işyerlerine ve emekçilere dönmüş o zaman gerçekten bir kamu emekçisi sendikası gibi davranarak 1 Aralık,25 Kasım ve 23 Mayıs eylemleri örgütleyebilmiştir.Bu eylemlerde KESK hem kendi üyelerini hem de diğer sendikalara üye olan hatta hiçbir sendikaya üye olmayan milyonlarca emekçiyi de harekete geçirmiştir.
KESK içe kapalı soyut toplantılar yaparak kendisini işler hale getiremez.KESK’i işler hale getirmenin yegane yolu mevcut KESK yönetimindeki grupların kısa vadeli çıkarlarının değil emekçilerin çıkarlarının gözetildiği işyeri temelli,taleplere dayalı bir mücadeleyi hayata geçirmektir.Bu ne zaman yapıldıysa işyerlerinde heyecanla karşılanmış ve bu temelde örgütlenen eylemlerinin tamamına milyonlarca emekçi katılmıştır hem de “en umutsuz” zamanlarda…Ancak ne acıdır ki mevcut KESK yönetimi emekçilerin birliğini hedefleyen bu sendikal hattı bir sapma olarak görmekte,zorunluluktan bu birlikteliklerin yapıldığı savunmakta,bugün KESK’e hakim olan asıl politikanın ise grup çıkarlarını ön plana alan sınıf dışı anlayışlar olduğunu her geçen gün tekrar tekrar göstermektedir.
Sendikaların kongrelerinden başlayarak emekçilerin çıkarlarını değil kendi grup çıkarlarını savunanların gelinen noktada kendi kurdukları yapıyı savunamaz hale gelip havlu atmaları şaşırtıcı ve beklenmeyen bir süreç değildir. Ancak bu tartışmalara boğulup –hatta içten içe sevinip-sermayenin saldırıları karşısında emekçileri örgütsüz ve savunmasız bırakılmasına hiçbir kamu emekçisi izin vermemelidir. KESK tüm eksikliklerine rağmen bugün bir mücadele örgütüdür ve doğru adımlar attığı takdirde başta kendi üyeleri olmak üzere bütün kamu emekçilerini harekete geçirme gücüne halen sahiptir.Bu yüzden başta KESK olmak üzere tüm sendikal konfederasyonlar kamu emekçilerine dönük bu kapsamlı saldırıda bütün umutsuzluklarının sendikal önyargılarını ve basit günlük çıkarlarını bir tarafa bırakarak emekçilerin birliği sağlamak için harekete geçmelidirler.Bu tarihsel bir sınavdır.
Ayrıca başta KESK üyeleri olmak üzere tüm kamu emekçileri de sendika içi tartışmalara ve sendikal rekabete düşmeden işyerlerindeki tüm emekçilerin birliğini sağlamak ve başta 657 sayılı yasadaki iş güvencesinin kaldırılması olmak üzere tüm emek düşmanı yasalara karşı ortak mücadele etmek üzere vakit geçirmeden harekete geçmelidir. Bunun için genel merkezlerin harekete geçmesini ya da birleşmelerini beklemeye gerek yoktur. Genel merkezleri de mücadeleye sevk edecek ve birleştirecek olan güç tabanın gücüdür. Hükümetin kendi sendikasının bile greve katılmak zorunda kaldığı 23 Mayıs grevi tabandaki kamu emekçilerinin iradesinin ve birlikteliğinin ne kadar güçlü olduğunu dosta düşmana ve anlamak istemeyenlere bir kez daha göstermiştir.
Evrensel'i Takip Et