Ayakkabı sektörü: Kredilerle şişen balon patladı
Ayakkabı sektöründe büyük işletmeler kârdan zarar ediyor, küçükler batıyor, işçilerin payına ise işsizlik düşüyor.
Fotoğraf: Evrensel
Volkan PEKAL
Adana
Rivayete göre postal diken bir esnaf sürekli meşin aldığı satıcıya her gittiğinde, “hafta sonu veririm” diyerek satıcıyı her seferinde atlatmış. Bir iki derken sabrı ve postalcıya güveni tükenen satıcı meşin almaya gelen postal dikicisine “para peşin kırmızı meşin” demiş.
Ayakkabı piyasasında da kriz ortamının yaratığı belirsiz ortamda, hikayede olduğu gibi kendini güvenceye almak isteyen peşin satmayı tercih ediyor. Çünkü doların yükselmeyeceğinin, esnafın ya da firmaların batmayacağının bir garantisi yok. Birçok esnaf duvarında aslı olan “Peşin satan” figürünün tasasız imajının aksine bol sıfırlı çekler ve ucuz kredi ile dönen durum ayakkabı piyasasında geçerli değil. Krizde peşin satan imajı güvenin değil piyasaya güvensizliğin göstergesi haline geldi.
Geçtiğimiz yıl döviz kurundaki artışa bağlı olarak köklü firmaların peş peşe konkordato ilan etmesi ile gün yüzüne çıkmaya başlayan ayakkabı üretimindeki kriz, Türkiye ekonomisi hakkında da ipuçları veriyor. Adana’da üretim yaparken atölyesinde üretimi durdurarak esnaflık yapmaya devam eden Devrim Şenses, kredilerle, vadeli satışlarla ve bol sıfırlı çeklerle dönen ayakkabı piyasasının doların yükselmesi ile yıkıma uğradığını belirterek yaşanan tabloyu “Şişirilen bir ekonomi balonunun patlaması” diye nitelendiriyor. Ayakkabı atölyesi olan işletmeci Murat Bilgili de dolardaki dalgalanmadan ayakkabı piyasasının olumsuz etkilendiğini belirterek ikinci bir dalgalanmada zaten aile işletmeleri şeklinde varlığını sürdüren batan şirketlerin sayısının artacağı endişesini dile getiriyor.
KREDİ BALONU PATLADI
Krizin esnaf için tam bir yıkım olduğunu ifade eden Devrim Şenses, “Sadece ayakkabıcılar için değil. Her yerde aynı rezalet yaşanıyor. Her şey baştan aşağı dolara bağlı. Hayatımızın her alanını dolar belirliyor” diyor. 18-24 ay vadeli çeklerin olduğu, nakit paranın olmadığı bir piyasada insanların kendilerine ait olmayan bir zenginliği peşin yaşadığı bir ülke gerçeği ile karşı karşıya olunduğunu söyleyen Şenses, “Nasıl ki insanlar çektikleri kredilerle zenginliği peşin yaşayıp sonra ödemeye çalışıyorlarsa piyasada da aynı durum hakimdi. Herkes kendinin olmayan para ile harcama yapıyor. Bir devletin bir de esnafın para basma yetkisi var. ‘Bana oradan mal gönder’ dediğinde çek karşılığında 50 bin liralık malı düşünmeden gönderebiliyordu. Banka adama bir tane 20 yapraklı çek defteri veriyor. Bankadan gitse 200 bin lira kredi istese banka bu parayı vermez ama çek defterinin her bir yaprağına 200 bin lira yazabilir. 2 bin lira civarında geri ödemesi var. Bankanın teminatlı kısmı bu. Evrakın üzerinde 50 bin lira da yazsa, 2 bin lira ödüyor sana. Teminatlı kısmını bile ödemiyor. Bu şekilde dönen çark ekonomi durgunluk dönemine girince tamamen patladı” diye konuştu.
Öz sermayesi güçlü olan ya da ticari ilişkileri daha köklü olan firmaların bu süreçten daha da güçlenerek çıktıklarını dile getiren Şenses, “Ayakkabı sektörü neredeyse iflas noktasına geldi. Şu an varlık gösteren şirketlerin tamamı gizli iflas yaşıyor. Esnafların alacaklıların idare etmeleri ile adını koymuyorlar ama defterlerinin derinlikli bir tahlilini yaparsan bu ayakkabı firmalarının iflas ettiği gerçeği ile karşılaşırsın” dedi.
‘YARIN YİNE DOLAR ARTARSA YENİ SİPARİŞLER DE PATLAR’
2018 yılı ağustos ayının ortalarında TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesinin ayakkabı sektörünü çok ciddi etkilediğini anlatan Murat Bilgili, “O tarihte yeni sipariş almıştım. Dalgalanmadan sonra maliyette korkunç bir uçurum oluştu. Sipariş alırken sözleşme yaparız. Birçok firma sözleşmeden geri dönemediği için çok ciddi zarar etti. Daha sonra da maliyetler arttığı için siparişlerde daralma yaşandı” dedi. O tarihte aldıkları siparişlerden para kazanamadıklarını ifade eden Bilgili, herkesin umudunun Antep’te gerçekleşecek olan Gapshoes Uluslararası Ayakkabı, Terlik, Saraciye ve Yan Sanayi Kış Fuarı’nda alacakları kışlık siparişlerde olduğunu belirterek, “Yarın yine dolar artarsa oradan alınan siparişler de patlar. Yeni bir dolar dalgalanmasına dayanacak durumunuz yok. Bu süreç böyle devam ederse bile birçok mağaza ve atölye kapanabilir” dedi.
HAMMADDE FİYATLARI ARTIK DOLARLA
Artık hammadde tedarik etmekte dahi zorlandıklarını dile getiren Bilgili, elindeki deri numunesi üzerindeki fiyatı göstererek Türk Lirası’nın değer kaybetmeyeceği konusunda güven olmadığı için fiyatların dolar üzerinden verildiğini söyledi. Parayı yatırmadan malzeme getirme şanslarının olmadığını ve iç piyasada talepte de daralma olduğunu dile getiren Bilgili, “İsrail, Tunus, Filistin, Kuzey Irak’a Adana’da üretim yapılıyor. İhracatın artırılması biraz olsun sektörde rahatlama yaratır” dedi. Ayakkabı imalatında kullanılan birçok malzemenin ithal olduğunu anlatan Bilgili, “Deri ithal. Kesi olmadığı için çoğu yurt dışından geliyor. Deri, kösele, boya, kimyasallar yurt dışından geliyor. Buna bağlı olarak geçtiğimiz yıla göre ayakkabının üretim maliyeti yüze 20 civarında arttı” dedi.
İŞİZLİK BAŞ GÖSTERİNCE YOL GÖRÜNDÜ
Kriz, büyük ölçüde parça başı üretime dayanan ayakkabı üretiminde bu tarzda çalışan sayacılara ve işçilere işsizlik olarak yansıdı. Sayacılar üretim durunca kepenkleri kapatıp aylarca işsiz gezdi. Makinelerini satan birçok sayacı ve saya işçisi mesleği bırakarak başka alanlarda işçilik yapmaya başladı. 18 yaşındaki Ferhat Yılmaz, bu saya işçilerinden birisi. 9 yaşında başladığı saya işçiliğini bu yaşına kadar sürdüren Yılmaz, 3 ay önce mesleği bırakarak önce Adana’da bir restoranda garsonluğa, turizm sezonun açılması ile Alanya’da aynı işi yapmaya başladı. Ayakkabıda yaşanan işsizliği anlatan Ferhan şunları söyledi: “Bir hafta çalışıyorsak iki hafta boş geziyorduk. İki hafta bir haftada çalıştığını yiyorsun. Sonra yine sıfırdan başlıyorsun. Evde bir ben, bir babam çalışıyoruz. Geçim olmuyordu. İnsanlar bıktı. Ben de kaldıramadım. Yoruldum. Bitkinlik oldu. Çalışma iştahı gelmiyordu. Ayakkabıyı yapıştırmada kullandığımız kimyasallar, solüsyon... 14-15 saatini o maddeleri soluyarak dört duvar arasında geçiriyorsun. En son kaldıramadım. Yaşım 18 oldu bir sigorta girişinde bulunmadılar. Ben de önce babamın çalıştığı restoranda çalıştım. Sigortam oldu. Şimdi Alanya’dayım. Burada ayakkabıda 14-15 saat çalışsam aylık 3 bin 500 lira alırım” diyor.
HER ŞEYİN FİYATI ARTTI BİZ EKSİYE DÜŞTÜK
Muhammet Hacırüstem de işsizlikten ve düşük saya fiyatlarından dolayı işi bırakma noktasına gelen sayacılardan. Dar bir atölyede saya dikerken konuştuğumuz Hacırüstem, krizin sayacılara ve saya işçilerine yansımasını şu şekilde anlattı: “Krizle birlikte her şeyin fiyatı arttı, ayakkabı fiyatları da arttı, biz eksiye düştük. İşçi çok, iş yok diye usta ‘İşine gelirse’ diyor. Olan bizim gibi garibanlara oluyor. İnan bana asgari ücretle çalışacak yer bulsam bu meslekte bir dakika kalmam. Yevmiyeyi çıkarabilmek için günde en az 12 bazen 15 saat çalışıyoruz. Günlük 150 çift saya dikiyoruz. 1 saat eve gidiyoruz, geliyoruz 2 saatte öyle. Çocuklarımızı bir saat ya görüyoruz ya göremiyoruz, o da 11’e kadar uyanık kalırsa çocuk. Benim elimde haftada 700 lira kalıyor. İşçilere yaptığı işe göre 500, 400, 350 lira veriyoruz. Hiçbirimizin sigortası yok. Yıl içerisinde boş gezdiğimiz günler var. Dolar yükselince aylarca boş gezdik. Bütün yıla vursan ücretlerimiz asgari ücreti bile bulmuyor.”
‘SİGORTALI İŞ BULURSAM BIRAKACAĞIM’
Eskiden sayacıya ayakkabı fiyatının yüzde 10’unun verildiğini anlatan Hacıristemoğlu, “Ayakkabı 100 liraya satılsa saya fiyatı 10 lira olması gerekir. Bizde en yüksek fiyat 7 lira. Hakkımız olanı versinler de biz de 550 lira vereceğimize işçilere 650, 750 lira verelim. Bu adam da geçimde sıkıntısı yaşıyor. Çay 1 lira olmuş. Döner 8 lira. Onu mecbur alacaksın. Ama sayacının ‘Bunu 10 liraya dikiyorum’ deme hakkı yok!” dedi. Haftalık ücret karşılığı çalışma isteklerinin atölyeciler tarafından kabul edilmediğini ifade eden Hacırüstemoğlu, “Ustaya söyledik. Bir haftalık belirle, sigortamı yap, kabul etmiyor. ‘İş çıkarmazsınız sonra’ diyor. Bu şekilde haftalığı çıkarmak için saatlerce çalışıyoruz. Kendini de parçalasan getireceği asgari ücret. Ben de Allah izin verirse iş bulursam mesleği bırakacağım” dedi.
AYAKKABIDA KRİZİN YÜKÜNÜ İŞÇİLER ÇEKİYOR
Krizin yükünü en çok işçiler çekiyor. Hacırüstemoğlu’nun yanında işçilik yapan 18 yaşındaki Hasan İsa başka bir işi olmadığı için mesleği bırakamıyor. Ustası iş alabilirse çalışıyor, olmazsa işsiz. Evin geçimi için çalışan İsa, iş yerinde 14-15 saat geçirdiklerini anlatarak, “Mecbur çay içiyoruz, yemek yiyoruz. Aldığımız paranın çoğu burada gidiyor. 300 lira haftalık alıyorum. 100 lira öyle gitse 200 lirayı da anneme eve veriyorum, yardımım oluyor. Çok da gezdik. Gezdiğimiz zamanlarda hamallık yaptım, başka işler yaptım. Ne için evin geçimi için. Yapacak bir şey yok. Hayat şartları zor. Emaneten çalışıyoruz” dedi.
BÜYÜK FİRMALAR ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİ SİTESİNE TAŞINIYOR
Adana piyasasında imalat yapan büyük firmalar kısa bir süre önce Metal Sanayi Sitesi içerisinde kurulan Orta Ölçekli Sanayi Sitesi’ne taşındı. Büyük Saat’teki atölyelerde bulunan sistemde sayacılar atölye dışında çalışıyor. Adana’da piyasaya hakim olan yerli Ziylan (FLO), Alman Deichmann, Rus Kari gibi tedarikçilerin etkisi ile firmalar Büyük Saat’i terk ederek Orta Ölçekli Sanayi Sitesi’nde daha kurumsal görüntüye sahip olan atölyeler kurdu. İç piyasanın yanında ihracat da yapan tedarikçi firmaların kendilerine üretim yapan atölyelerin daha düzenli olmasını istediği için atölyelerin sanayi sitesine taşındığı ifade ediliyor. Büyük firmalardaki bu değişimle birlikte daha çok sayacılıkta görülen geleneksel olarak parça başı ücret karşılığında yapılan üretim de yerini ücretli çalışmaya bıraktı. Bütün üretimin tek bir bina içerisinde yapıldığı bir atölyede çalışan Veli isimli işçi eskisine göre koşullarının daha iyi olduğunu söylüyor. Ücretlerinin ve mesai saatlerinin düzenli olduğunu anlatıyor ama 11 saat çalışıyor ve ücretler iş konusundaki bilgisi doğrultusunda yaptığı işe göre değişiyor. Asgari ücret üzerinden aldıkları parayı patrona iade edip asgari ücret üzerinde olan ücretlerini haftalık olarak alıyor. Veli usta kendi çalıştığı iş yerinde herkesin sigortalı olduğunu aktarıyor. Yine de irtibat içerisinde olduğumuz işçiler, usta işçilerin sigortalı olduğunu, diğerlerine sigorta yapılmadığını söylüyor.
İNCİ DERİ’NİN İFLASINI İMALATÇI FİRMA İSTEDİ
İnci Deri Ayakkabı'nın iflası da istendi. Türkiye genelinde 78 mağazası bulunan İnci Deri’nin iflasını alacaklı olan bir imalatçı firma istedi. Maliyetlerin artışı ve vadeli satışın yerini peşin satışın alması üretimin de krize girmesi riskini taşıyor. Ondan önce geçtiğimiz yıl eylül ayında Hotiç, Yeşil Kundura hemen arkasından Beta, Eser Ayakkabı borç ödemede yaşadıkları sorunlar nedeniyle art arda konkordato ilan etmişti. İki yıl öncesinden üretimi bırakarak “Shoe Center” isimli mağaza zincirleri ile ayakkabı sektöründe kalan Hayri Kundura da zaman içerisinde mağazalarını kapatarak piyasadan çekiliyor. Ayakkabı üretiminde kriz emarelerinin döviz dalgalanmalarından önce de görüldüğü ifade ediliyor. CHP’li Mahir Polat’ın ayakkabı sektöründeki krizle ilgili soru önergesine yanıt veren Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, son dört yılda ayakkabı imal, onarım ve ticaretinde faaliyet gösteren 4 bin 85 esnafın ise kepenk kapattığını açıklamıştı. Öz sermayesi olmayan firmaların banka kredileriyle sağlıksız büyümesi, ödemelerin karşılığı olmayan çeklerle yapılması ve deri, boya, taban hammaddesi gibi önemli hammaddenin ağırlıklı olarak dışa bağımlı olması ayakkabı üretiminin içinde yaşadığı krizin önemli nedenlerinden. Üretim maliyetlerini artması dışında AVM’lerde dövizli kiralar, ulaşılması zorlaşan krediler ve kısa vadeler ayakkabıda krizi derinleştiren unsurlardan.