Sınıf sendikacılığı kazanım getiriyor
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No'lu Şube Toplu Sözleşme ve Hukuk Sekreteri Birkan Acar, İzmir Büyükşehir'deki TİS sürecini yazdı.
Fotoğraf: Evrensel
Birkan ACAR
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Toplu Sözleşme ve Hukuk Sekreteri
Bugün birçok iş kolunda toplusözleşme süreçlerinin dışında tutulan işçi ve emekçiler, bütünüyle sendikal örgütlülüğün, sendikal mücadelenin dışına itilerek toplusözleşme sürecinde sendikacıların neler alacağını bekler durumda bulunuyor. Eğer iş yerinde yeterli örgütlülükleri de yoksa toplusözleşmeden en ufak bir kazanım bile beklemiyorlar. Böyle durumlarda sendikacılar için de “Bunlar patronun her dediğine imza atar, zaten hep böyle yapıyorlar” denir durumda. Gelinen durumun nedeni, işçilerin TİS sürecinin dışında bırakılması kadar, işçilerin müdahil olamama, müdahale etmeme veya müdahale etmek için örgütlenememe tutumunda da saklı.
Bu durumun ortaya çıkmasında en büyük rol; uzun yıllara dayanan ve işçileri toplusözleşme süreçleri başta olmak üzere sendikal kararların alınmasında sürecin bütünüyle dışında tutan aktif sendikacı-pasif üye anlayışının vücut bulduğu bürokratik sendikacılık ve hatta tek adamlığa vardırılan başkan sendikaları tarafından oynandı, oynanıyor. Yani işçilerin bütün bu engelleri aşarak TİS sürecine müdahale etmeleri, görünüşteki kadar kolay olamıyor. Buna rağmen metal işçilerinin gerçekleştirdiği metal fırtına eylemlerinin sonuçları ve EMİS sözleşmesinde grev yasağı kararına karşı fiili grev için sendikalarını zorlayan işçi inisiyatifinin olumlu sonuçları biliniyor.
Bugünlerde de İzmir ilinde; hem işçilerin, iş yeri komiteleri şeklinde örgütlülüğüne dayanan hem de bu komitelerden gelmiş sendika yönetiminin, bütün TİS sürecini işçilerle birlikte yürüttüğü bir süreç yaşanıyor. Ücret, gruplandırmalar, sosyal yardımlar, çalışma süreleri, risk primleri, çalışma ortamının işçi sağlığı ve güvenliğine uygun hale getirilmesi, iş güvencesi gibi taleplerin iş yerlerinde yapılan toplantılarla belirlenerek TİS taslağına alınmasıyla başlayan bir süreç. Sözleşme görüşmelerine yönetici ve temsilcilerin birlikte katıldıkları ve her görüşmeye ilişkin atılan bilgi mesajlarıyla yetinmeyip, iş yerlerinde toplantılarla işçilerin bilgilendirildiği ve aynı zamanda değerlendirmelerine sunulduğu, görüşmelerin tıkandığı noktalarda çeşitli eylemlerle işçilerin tamamının sürece dahil edildiği ve sözleşmenin iş yerlerinde yapılan referandumun sonucuna göre imzalandığı bir süreç. Bu örneklerde sözleşmelerde yeni kazanımlar elde edilirken, örgütlülük de güçlendirilerek büyütülüyor.
İZENERJİ ÖRNEĞİ
Bu örneklerin başında İZENERJİ işçileri ve örgütlü oldukları Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube geliyor. Önceki dönem toplusözleşmesinde, gelinen aşama işçilerin onayına sunulmuş ve işçilerin yüzde 85'inin üzerinde kesiminin onay vermesiyle sözleşme imzalanmıştı. Bu sözleşme; işçilerin, temsilcilere “Bizi taslak hazırlama, talep belirleme komiteleri gibi komiteler oluşturma ile uğraştırıyorsunuz, sonra sendikacılar belediye başkanı ile anlaşıyor ve sözleşmeyi bitiriyor” eleştirilerinin son bulduğu, toplusözleşmenin ne zaman imzalanacağına işçilerin karar verebileceğine ikna olduğu bir süreç olarak sendikal mücadelenin önemli bir kazanımı oldu.
Sözleşmenin, işçilerin onayıyla imzalanmış olması sonrası İZENERJİ işçileri ve Genel-İş 2 No’lu Şube; taşerondan KHK ile kadroya geçişte dayatılan güvenlik soruşturması gibi saldırılar karşısında mücadeleleriyle öne çıkabildi. İZENERJİ işçilerinin, bu yılki sözleşme öncesi karşılarına çıkan yetki itirazı karşısındaki güçlü eyleminin hazırlayıcısı da TİS görüşmelerinde işçilerin sürece tam olarak dahil edilmesi oldu. Toplusözleşmede gelinen son aşamada; işçilere sorarak imzalama iradesini sırf muhaliflik uğruna eleştirerek, “Sendikacılar sorumluluk alsın, işçiye niye soruyor” diyen az sayıda kişi olmasına rağmen, bu itirazların sendikal mücadelenin ilerletilmesi ve TİS'te daha ileri talepler elde edilmesiyle ilgisi olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Toplusözleşmede en başından beri işçilerle birlikte hareket etme iradesi, kazanımlar getirdiği gibi örgütlülüğü sağlamlaştırma ve büyütmede de önemli katkılar sundu.
İŞÇİLERDEN ÖĞRENEREK İLERLİYOR
Bugünlerde yine İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TİS sürecini yürüten kamu emekçileri de sendikaları Tüm Bel-Sen 1 No’lu Şube ile bu süreci, üyesi olsun olmasın tüm kamu emekçileri ile birlikte sürdürme ve onların onayı ile imzalama yolundan gidiyor. İşçilerden öğrenen ve onların yolundan yürüyen Tüm Bel-Sen üyesi emekçiler, yoğun bir çabanın ardından yüzlerce iş yerinde binlerce emekçiyle yüz yüze gelerek, 4 yıl sonra yeniden emekçilerin iradesi ile yetkili sendika oldu. Şimdi 1 ayı aşkın süredir süren sözleşme görüşmeleri sonucu iş yerlerindeki onlarca toplantı sonucu oluşturulan taslak doğrultusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi idaresi tarafından sunulan teklifi, iş yerlerine kurduğu sandıklarla üyelere sorarak bir TİS referandumu gerçekleştirdi. 100'e yakın işyerinde 3 bini aşkın kamu emekçisinin katılımıyla gerçekleştirilen referandum sonucunda yaklaşık yüzde 95 gibi rekor bir oyla teklifin bu haliyle kabul edilmesi sonucu çıktı. Önümüzdeki günlerde imzalanacak sözleşmeyi, gerçek manada üyeler imzalamış olacak ve şimdiden ocak ayında imzalanacak bir sonraki sözleşmeye daha ileriden dahil olmak için hazırlanacak. Bununla birlikte imzalanan sözleşmeye madde madde sahip çıkılması ve iş yerlerindeki onlarca soruna karşı yek vücut olarak mücadele edilmesi olanağı ise bugün için en büyük kazanım olarak duruyor.
SADECE SANDIK KURMAK YETERLİ Mİ?
İzmir’de iş yerlerine sandık kurarak işçilere sorma ve çıkan karar ile toplusözleşme imzalamanın bir diğer önemli örneği ise, farklı bir iş kolunda hem de neredeyse bugüne kadarki toplusözleşmeleri hep işçiler dışında imzalamış bir sendika şubesi olan Petrol-İş İzmir Şubesi'nde gerçekleşti. TPI Kompozit fabrikasındaki toplusözleşmede; yıllarca “Ben sözleşmede; şunu alırım, bunu aldım” diyerek işçileri dışarıda tutan, tek adam pozisyonundaki şube başkanını değiştiren işçiler, bu dönem sözleşmeye daha güçlü başladı. İşçilerin şube başkanını değiştirmesine neden olan tepkilerine neden olan maddeler bu sözleşmede de masaya geldi. TİS görüşmeleri tıkanınca, Petrol-İş İzmir Şubesi yeni yönetimi, iş yerlerine sandık kurarak işçilere imzalama ya da imzalamama kararını sordu. Ancak burada İZENERJİ’de olduğu gibi bütün bir TİS süreci, her gün iş yerlerinde yapılan toplantılar ve oluşturulan işçi komiteleri ile işçilerin dahil olduğu ve gerektiğinde grev yapmaktan kaçınmayacakları bir süreç olarak gerçekleşmedi. Aksine grevin güçlüklerinin anlatımı üzerinden yapılan referandum ile işçiler sendikaya TİS için imzalama onayını verdi. Grev ile patronun değil, işçilerin korkutulduğu bir referandum kazanımların ilerletilmesine de ket vurmuş oldu. Oysa tek adamlığa dönüşmüş başkan sendikacılığını değiştiren işçi dinamiğinin en önemli tepkisi, öncesinde yapılan sözleşmelerde işçiye sorulmadan nerdeyse asgari ücret düzeyinde ücretlere imza atılması olmuştu. En başından mücadeleye hazırlanarak, TİS komiteleri şeklinde örgütlenerek ilerleyen bir süreç yaşanmış olsa şüphesiz TPI Kompozit fabrikasında da daha ileri kazanımlar için dayanaklar mevcuttu. TPI Kompozit’te sözleşme sürecinin böyle sonlanması; bürokratikleşmiş, uzlaşmacı başkan sendikacılığına tepkiyle başkanın değiştirilmesi ve TİS’in işçilere sorulmasına kadar ilerleyen bir değişimin sınıf sendikacılığı temelinde bir dönüşüme ilerleyememesine neden oldu.
GREV İŞÇİNİN DEĞİL PATRONUN KORKMASI GEREKEN EYLEMDİR!
Toplusözleşmeleri; işçilerin dışında masada bitirme ve bunu kişisel veya yönetimsel başarı olarak gören, grevsiz-eylemsiz-zahmetsiz TİS’lerin imzalanmasının kaynağında olan akıl, grevi işçilerin hak alma mücadelesindeki silahı olarak görmüyor. Grevi, işçilerin aleyhine, işçilere yük, işçilere kayıp olarak gösteriyor. Prosedür gereği alınan grev kararlarının, hükümetlerce yasaklanmasına görünürde laf söyleyen sendikacıların bile sevindikleri, masada bitirilememiş TİS'lerin hiç olmazsa yüksek hakemde bitirilmesine razı olma eğiliminde oldukları biliniyor.
Grevin, işçiler için hak alma eylemi, işçi sınıfının önemli bir silahı olarak görülmemesi, “Grevin kazananı olmaz” söylemleri ile sendikacıların içinde yaygın ve neredeyse tek hakim anlayış haline geldi. Hatta işçilerin grevle, eylemle, zorluklarla elde ettiği haklar sendikacılar tarafından patronlara geri verilmiştir.
Oysa işçilerin; hiçbir kazanımı, grevsiz, eylemsiz, mücadelesiz olmamıştır. Hiçbir hak yalnız sendikacılar tarafından masa başında alınmamıştır. Dolayısıyla işçilerin ve sendikal hareketin ihtiyaç duyduğu; iyi laf yapan, görünürde kararlı, becerikli, kıvrak başkan ve yöneticiler değil, işçilerin sürece dahil olmasının önünü açan, engel olmayan yönetimlerdir. Ya da daha ötesi engel olanları aşmalarıdır.