Valilik acılı Çorlu ailelerine marjinal grup dedi
Çorlu tren kazasında yaşamını yitiren aileler ve avukatları yaptıkları açıklama ile dava sürecini anlattı.
Fotoğraf: DHA
Çorlu tren katliamında yaşamını yitirenlerin aileleri ve avukatları, İstanbul Barosunda davanın seyri ve yaşadıklarını anlatmak için bir basın açıklaması düzenledi.
Aileler ile avukatları adına basın açıklamasında konuşan Av. Mürsel Ünder, katliamın üzerinden bir yıl geçtikten sonra başlanan yargılanmanın ilk duruşmasının başlamadan bittiğini vurgulayarak mahkeme heyetinin dosyadan çekilme kararı verdiğini, valilik tarafından marjinal gruplar ve provokasyon açıklaması yapıldığını belirtti.
Daha adliye bahçe girişinde kimlik kontrolü dayatması ile karşılaştıklarını söyleyen Ünder, “Dava katılımcıları herkesin geçtiği ana kapıdan değil, girişi dar olan Başsavcılık kapısından tek tek x-ray cihazından geçirilerek, akabinde de üzerleri aranarak adliyeye alınmıştır” dedi.
Ailelerin, baro başkanlarının, milletvekillerinin ve avukatların klimaların kapatıldığı dar bir koridorda bekletildiğini anlatan Ünder, "Tekrar kimlik kontrolü dayatması yapıldı ve o sırada kimliğini ibraz etmeyen sivil bir şahıs tarafından tüm katılımcılar kamera kaydına alınmış, o kişi kimliği sorulduğunda ve kendisinden çekim yapmaması istendiğinde ailelerden bir yurttaşa kafa atmak suretiyle saldırıda bulunmuştur” diye yaşanılanları anlattı.
Sadece müşteki sayısının 350 kişi olduğu dosyada 135 kişilik salonda ısrar edildiğini dile getiren Ünder; “Özellikle çok sayıda müşteki aile ile müşteki vekilinin duruşma salonuna girişi engellenmiş, adil yargılamayı etkileme suçu işlenmiş ve mağdur ailelerin adalete erişim hakkı ellerinden alınmıştır” dedi.
Yaklaşık 45 dakika boyunca süren bu uygulamanın hürriyeti tahdit suçunu doğurduğunu belirten Ünder, bu arada dışarıda kalan katılımcıların darbedildiğini ve ancak Esra Araç fenalık geçirince kapıların açıldığını, Esra Araç dışarı çıkarılırken yardım edenlerle birlikte darbedildiğini, kendisinin ve Av. Can Atalay’ın da darp edildiğini vurguladı.
‘AİLELERE 'ŞOV YAPMA' DENİLDİ’
Tüm bu olaylar sırasında yakınlarını kaybeden ailelere ‘şov yapma’ denildiğini ifade eden Ünder, “Mahkeme heyetinden, yaşanan darp, engelleme ve hürriyeti tahdit suçu ile ilgili suç duyurusunda bulunulması istenmiş, duruşma savcısının da aynı yönde mütalaada bulunması üzerine mahkeme heyeti kanunun açık hükmü gereğince saldırıya sebep olanları tespit edip suç duyurusunda bulunması gerekirken duruşmadan çekilmiştir” diye sözlerini sürdürdü.
‘VALİLİK ‘PROVOKASYON’ DEDİ’
Tekirdağ Valiliğinin kolluk görevlilerinin görevlerini eksiksiz yaptığını iddia ettiğini anlatan Ünder şunları söyledi; “Valilik ailelere marjinal gruplar dedi ve provokasyondan bahsetti. Görüntüler ortadadır. Valilik açıklaması manipülasyondur. Tespitleri ne ise lütfen açıklasınlar.”
9 Temmuz 2019 tarihinde de AA ve İHA tarafından katliamın yıl dönümü haberlerinde anma sırasında trene taş atılmak istendiği iddiasını hatırlatan Ünder, “Ailelerin sessizce ağlamasını kimse beklemesin, ama taş atıldığı iddiası alçakça, bilinçli manipülasyondur” dedi.
‘YETKİLİLER KATLİAMDAN SORUMLU’
Avukatların açıklamasından sonra söz alan Ekrem Suna kazada eşini kaybettiğini belirterek şunları anlattı: "Kaza yerinde eşimle beraber uzun köprüden bindik. Kaza olduktan sonra dışarı çıktım ve eşimi arayamaya başladım. Eşimin kafası vagonun altında ezilmişti ve ölmüştü. Başka kişilerle treni keserek kafasını, kolunu bacağını tek tek çıkardık. 1 buçuk saat sonra köylüler ve helikopterler geldi. O zamana kadar orası bir can pazarıydı. Kendi kendimizi kurtarmaya çalıştık. Kimse yardıma gelmedi."
Mahkeme günü ise ailelerin yarısının içeri girdiğini, yarısının dışarıda kaldığını belirten Suna; “Aileleri ve avukatları içeriye kilitlediler. Mahkeme kapısı ile cami kapısı kilitlenmez. Mahkeme kapısı adalet kapısıdır" diye konuştu.
Bilirkişiyi kabul etmediklerini belirten Suna, “Yetkililer katliamdan sorumludur. Esas katliamı onlar yaptı" diye konuştu.
Mısra Öz yaşananlara bakıldığında ortaya çok büyük bir acı çıktığını ifade ederek "Çorlu katliamının neresinden tutarsak elimizde kalıyor. Bu acı nedense bu ülkede ucu bir yerlere dokunuyor diye üstü kapatılmaya çalışılıyor. Ama ne zaman ki bilirkişiler yanlış kişi çıktı. Ne zaman ki suçlular sadece 4 kişi çıktı. O zaman 25 kişinin adaletinin, bu hayattan koparılmış olmasının bu 4 kişiden daha fazla önemli olduğu ortaya çıktı" dedi.
Zehra Bilgin "Bizler Adalet arıyoruz. Ben koskocaman ailemi kaybettim.12 aydır adalet arıyorum. İnsanca kapılarına gittik adalet istedik. 4 alt düzey yetkilinin yargılanmasını asla kabul etmiyoruz" diyerek yetkililerin yargılanması gerektiğini dile getirdi.
HİÇ Mİ VİCDANLARI YOK
Çocuğunu 18 yaşında kaybettiğini, eşinin ağır yaralandığını ve hâlâ sağlık sorunları yaşadığını, kızının ise psikolojik olarak çok ağır şekilde etkilendiğini belirten Hüseyin Şahin, "Bizim evimizde huzurumuz, aile yaşantımız kalmadı. Mahkeme günü böyle bir acı sonrası bize saygı gösterileceği yerde bize saldırdılar. Adliyede tuttular yakamızdan çektiler. Polis “sen kimsin” diyor bana. Asıl sen kimsin? Hiç mi bunlarda vicdan yok" diye tepki gösterdi.
İsmail Kartal ise Valilik açıklamasına tepki göstererek; "Kalkmışlar bize farklı, marjinal gruplar olduğumuzu söylüyorlar. Neler yaşadığımız ve bundan sonra neler yaşayacağımızı kimse bilmiyor. Tek dileğimiz bir daha böyle katliam yaşanmaması, bizim çektiğimiz acıları başka evlatlar, anneler, babalar çekmesin" diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)