Dünya Turu | Şili’de öğretmenler sağcı hükümete sesleniyor: Çav bella!
Dünya Turu’nda Şili’de eğitimcilerin hükümete ‘Çav bella’ seslenişi, Fas’ta hekim grevi, Nijerya’da ücret mücadelesi, Arnavut gençlerin örgütlenme çabası, Dominik, Haiti ve Ekvador’dan haberler var.
Fotoğraflar: @ColegioProfes ve @UNHaiti/Twitter
Hazırlayan: Elif GÖRGÜ
Haritadan bakınca bütün evlerin arka cephesinin sıradağlar, ön cephesinin okyanus manzaralı olduğu duygusu uyandıran ülke... Hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir sosyal medya platformunda bir kullanıcı, Güney Amerika ülkesi Şili’yi böyle tarif ediyordu. And Dağları'yla Pasifik okyanusu arasında uzanan bu ince, uzun ve yüksek şiddetteki depremleriyle ünlü ülke, bugünlerde hem eğitim hem de işçi grevleriyle sarsılıyor.
Şili, 1973’teki askeri darbenin ardından eğitimin büyük oranda özelleştirildiği, bu nedenle kamu eğitimi için öğrenci ve öğretmenlerin uzun yıllardır mücadele verdiği bir ülke. Şili Öğretmenler Birliği üyesi ve devlet okullarında çalışan on binlerce eğitimci, sağcı Sebastian Piñera hükümetiyle görüşmelerde sonuç alınamaması üzerine 6 haftayı aşkındır grevde. Şili’de eğitimin sadece yüzde 33’ü kamu eğitimi. Öğretmenler kamu eğitiminin niteliğinin ve bütçesinin artırılmasını ve daha iyi çalışma koşulları talep ediyor. Geçtiğimiz perşembe oylama yapan öğretmenler "greve devam" kararı aldı. Oylamaya 50 bin kadar öğretmen katıldı.
Bu arada Şilili öğretmenlerin, İtalya devrimci mücadele tarihinin tüm dünyaca bilenen marşı “Çav bella”yı kendi taleplerine uyarlayarak seslendikleri şarkı da sosyal medyada büyük ilgi gördü. Şarkıda öğretmenler halkı “daha büyük bir devrimi örgütlemeye” çağırıyorlar.
WALMART GREVİ: ROBOTLARA DEĞİL ROBOTLAŞTIRMAYA TEPKİ
Şili’deki bir başka ses getiren grevi ise işyerinde “robotlaşma” gerekçesiyle insanlıktan çıkartılıp her işe koşan birer robota dönüştürülmeye çalışılan işçiler gerçekleştiriyor.
ABD merkezli perakende satış devi Walmart, Latin Amerika’daki mağazalarında otomasyonu artırma kararıyla işçilere esnek çalışma dayatılması üzerine binlerce çalışanın greviyle karşı karşıya kaldı. Şili’de 17 bin Walmart işçisi geçtiğimiz çarşamba günü şirketle sendika arasındaki görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine süresiz greve başladı. Grev nedeniyle ülke genelindeki 124 mağaza kapanmak zorunda kaldı.
Anlaşmazlığın merkezinde ise otomasyon nedeniyle işçilerin günlük yaptıkları farklı işlerin sayısında artış yaşanması olduğu belirtiliyor. Örneğin normal işi kasiyerlik olan işçilerden artık raf dizmeleri de isteniyor.
pic.twitter.com/GxDGFujBLc— PIENSA.PRENSA (@PiensaPrensa) 10 Temmuz 2019
FAS’TA DOKTORLAR DERTLERİNE ÇARE İSTİYOR!
Kuzey Afrika ülkesi Fas, monarşi ile yönetilen bir ülke. Seçimlerin yapıldığı ama mecliste kim olursa olsun “tek adam” olan kralın hükmünün geçtiği ülkede halk, kraliyet ailesi, bürokrasi, din adamları ve askeriyenin toplamına birden “El Mahzen” diyor ve her türlü mücadele işte bu çıkar grubuna karşı veriliyor. Bugünler de el Mahzen’i protesto edenler ise doktorlar. Faslı doktorlar, 15,16,19,22 ve 23 Ağustos günlerinde iş bırakacaklarını duyurdu. Kamu hastanelerinde çalışan ve bağımsız sendikaya üye olan doktorlar bu tarihlerde acil servisler dışında çalışmayacak. Kamu sağlık hizmetine daha fazla bütçe ayrılmasını ve doktorlar için daha iyi çalışma koşulları, hastalar için ise daha nitelikli sağlık hizmeti talep eden Faslı doktorlar, ayrıca sağlık çalışanlarının güvenliklerinin da sağlanmasını talep ediyor.
Yaklaşık iki yıldır bu taleplerle mücadele eden doktorlar, son olarak 29 Nisan’da sokaklara çıkmış ve başkent Rabat’ta da parlamento önünde miting yapmıştı.
NİJERYA’DA ASGARİ ÜCRET ARTIRILDI ANCAK UYGULANMIYOR
Afrika ülkesi Nijerya, çoğu zaman cihatçı terör örgütü Boko Haram’ın vahşi saldırıları ya da kitlesel insan kaçırma eylemleriyle gündeme geliyor. Bu ülkedeki emek mücadelesi uluslararası medyanın çok da ilgisini çekmiyor. Halbuki bugünlerde Nijeryalı kamu işçileri asgari ücret mücadelesi de veriyor. İşçiler geçtiğimiz günlerde, belirlenen asgari ücretin uygulanmaması nedeniyle genel grev uyarısı yaptı. Parlamentoda Nisan 2018’da varılan anlaşmada aylık asgari ücret 18 bin Nijerya nairasından (yaklaşık 50 dolar) 30 bin Nijerya nairasına (yaklaşık 83 dolar) yükseltilmişti. Fakat bu artışın hâlâ hayata geçirilmemiş olması grev uyarısının ana gerekçesi.
ARNAVUTLUK’TA ÇAĞRI MERKEZİ İŞÇİLERİ ÖRGÜTLENİYOR
Başkent Tiran’ın merkezinde ayakta kalmayı başarmış eski evlerin birinin küçük bahçesinde dünyadaki sosyal mücadele talepleriyle dolu renkli posterle çevrilmiş. Çağrı merkezlerinde çalışan gençler, bireysel “aktivist”ten “örgütlü işçiler”e dönüşmenin yollarını arıyor. Equal Times haber sitesine konuşan Fatjon, “Solidariteti” adını verdikleri sendikanın “Teleperformance” isimli dünyanın büyük tele-alışveriş şirketinde çalışan çağrı merkezi işçilerini örgütlemek üzere kurulduğunu anlatıyor: “Çağrı merkezi çalışanlarının gerçek bir temsilcisi yok. Fakat kendilerini savunmaları ve daha iyi çalışma koşulları ve eşit ücreti garantiye almaları gerekiyor. Bu sektörde çok fazla ücret eşitsizliği var, bu adil değil.”
Habere göre, son 15 yıldır çağrı merkezleri ülkenin en büyük istihdam alanı olmuş. En az 800 şirkette 30 bin Arnavut resmi olarak buralarda çalışıyor. Bir bu kadar da sözleşmesiz çalışan olduğu söyleniyor.
Arnavut Ekonomist Klodian Tomorri, “Yasalar var ancak uygulanmıyor. Bu sadece çağrı merkezleri için değil, ülkedeki tüm sanayiler için böyle” diyor.
Özel sektörde ödenmeyen sosyal sigorta, kayıtsız emek ve ödenmeyen fazla mesailer yaygın. Asgari ücret aylık 208 avro. Saati 1-2,5 avroya genç Arnavutlar, İtalyanca, İngilizce, Fransızca ve Türkçe telefon hizmeti veriyor.
Solidariteti sendikasının mücadelesi ise kıdeme göre ikramiye, hastalık izinleri, enflasyona bağlı zamlar ve sosyal sigorta primlerinin ödenmesinde yoğunlaşıyor. Genç işçilerin bir diğer şikayeti, sendikaların çeşitli siyasi partilere bağlı olmaları. Anlattıklarına göre, kamu sektöründeki iki büyük sendika Sosyalist Parti (PS) ve merkez sağ parti olan Arnavutluk Demokratik Partisi’ne (PD) bağlılar.
Solidariteti’nin bağımsız olmasına çalışıyorlar. Fakat bunu sağlamak için sendika üyelerinin siyasi parti üyesi olmasını yasaklamak gibi bir yola gitmişler. 4 yıllık Teleperformance çalışan Besmir Male, “apolitik” olma kararını “Hiçbir siyasi parti gerçekten işçi haklarını savunmuyor” diye savunuyor. Ancak büyük ihtimalle bir süre sonra bu mücadeleci genç işçiler, patronlara karşı örgütlenmenin aslında doğrudan politika yapmak olduğunun farkına varacaklardır.
DOMİNİK CUMHURİYETİ: PLD HÜKÜMETİNE ARTIK YETER!
Lucha*
Dominik Kurtuluş Partisinin (PLD-merkez sol) ilk hükümetlerinden bu yana sayısız yolsuzluk skandalı ortaya çıktı, bazı yetkilileri kısa süre hapse gönderildiler ancak ateş sönünce memurluğa geri getirildiler. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Ulusal üretimi parçaladılar, kamu şirketlerini bir ölü inek parasına sattılar, 600 bin kişi işten attılar; onları sefil yardımlara muhtaç ettiler ve hükümette kalmayı garantiye almak için kliyentalist politikaları derinleştirdiler. 20 yıllık iktidarın ardından hükümet halkı etkilenen tek bir sorunu dahi (sağlık, eğitim, konut, güvenlik, elektrik vs.) çözemedi. Bütçeyi kendi çıkarları için ve devletin başında kalmayı sürdürmek için vicdansızca kullandılar: Meclise, yargıya ve Anayasa Mahkemesine, Seçim Kuruluna müdahale ettiler, kontrol altına aldılar. Bu kontrolü sağlayabilmek için her yolu yürüdüler; vicdanları satın aldılar, satın alınamayanları kötülediler, hepsini cezasızlık ve iktidarda kalmak için yaptılar. Odebrecht şirketinde ortaya çıkan gibi yolsuzluk skandallarına (Brezilya inşaat şirketinin ihale karşılığı yetkililere rüşvet dağıttığı ortaya çıktı) rağmen, bunu sözle söylemeseler de eylemlerinden anlaşıldığı üzere, Devlet Başkanı Medina’nın yeniden seçilebilmesi ve tutuklanamaması için Anayasa reformu hazırlıkları devam ediyor.
Bütün bunların karşısında Komünist Emek Partisi (PCT) bu kötü hükümete bir son verebilmek ve daha geniş siyasi özgürlükler, halkın hükümet kararlarına ve uygulanmasına katılımını ve kontrolünü artırmak için mümkün olan en geniş cephenin inşasında ısrarını sürdürüyor: PLD hükümetine artık yeter!
*Komünist Emek Partisi yayın organı
HAİTİ’DE NE OLDU?
En Marcha*
Haiti halkının Jovenel Moise hükümetine karşı mücadelesi sürüyor, nedeni belli: Gıda ve yakıt fiyatlarının artması, tüm kurumları yiyip bitiren yolsuzluk ve ülkede konuşlandırılan güvenlik güçlerinin aşırılıkları.
Haiti’de halkın memnuniyetsizliğini hafifletmek için uluslararası yardımlarla iş yapan, yozlaşmış bir egemen sınıf var. Son skandal (önceki) Michel Martelly yönetiminin Petrocaribe programının (Venezuela petrol yardımı programı) geliştirilmesi için 3 milyon 800 milyon dolar çalmasıyla bağlantılıydı.
Yakın zamanda Haiti uluslararası dayanışma çağrısı yaptı. Doğal felaketlerle de kötüleşen bu sosyal deprem koşullarında uluslararası insani yardım kaçınılmaz fakat gelmiyor. Fransa’da, Notre Dame katedralindeki yangını hatırlayalım, yardımın toplanma hızı şaşırtıcıydı, bu arada Haiti’ye ise yardım için bugüne kadar bir yanıt verilmiş değil.
FAO Haiti (Gıda Örgütü), 2019’da ihtiyacı olan 461 bin kişiye yardım etmek için gerekli 22 milyon doların sadece 1,5 milyon dolarını toplayabildi.
2010 yılındaki depremde, Haiti’de kaldıkları süre boyunca, ülkeyi, geldiklerinde gördüklerine benzer koşullar altında bırakarak, kendi gündemlerine göre hareket eden 10 bin organizasyon mevcuttu. Buna karşılık 2016’daki Matthew kasırgasından sonra BM raporlarına göre 84 tane geldi.
Her halükarda, bu kardeş ülkeye yardım ihtiyacı ortadadır, zaman geçtikçe ulaşan yardımlar azalmaktadır. Büyük medya ise sadece bir doğal felaket olduğunda Haiti’den haber geçmektedir.
EKVADOR: HALK DÜŞMANI VERGİ REFORMU
En Marcha
Ülkenin en büyük ekonomik sorunlarıyla başetmek için (Lenin Moreno’nun başkanlığındaki) hükümetin temel politikasının üç ayağı var: Dış borç, dev maden işletmeleri ve vergilerin yükseltilmesi. Bunların hiçbiri çözüm gerektirmiyor, mevcut sorunları derinleştiriyor ya da eşit derecede karmaşık olanları provoke ediyor. Resmi duyurulara göre, hükümet 2021 yılına kadar 16 milyar 572 milyon dolar toplamayı öngörüyor; bu rakam 2018 yılında toplanandan 1 milyar dolar ve bu yıl için öngörülenden 2 milyar 485 milyon dolar fazla.
Bunu başarmak için bir vergi reformu ilan edildi, vergilser artırılacak, daha fazla tabana yayılacak ve vergi toplamak basitleştirilecek. Önerilen, halihazırda hacimli kamu borcunu artıracak daha fazla kredi almak karşılığında, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın dayattığı yükümlülüklerin bir parçası. Duyurulduğu üzere, KDV’nin en az yüzde 15 artırılması, gelir vergisinin vergi matrahının düşürülmesi.
Önerilenin aksine (reformun) sonuçlarının, zaten krizin eşiğinde olan ekonomiyi daha da geriletecek.
Ülkede birkaç aydır süren deflasyon, işçilerin düşük alım gücünü ifade ediyor, KDV ve gelir vergisi düzenlemesiyle bu durum daha da derinleşecek.
Hükümetin ekonomiyi canlandıracak politikalar oluşturması, kentlerde ve kırsal bölgelerdeki küçük ve orta üreticileri yumuşak kredilerle, teknik yardımla, ticaret için açık normlar oluşturarak desteklemesi gerekiyor. Tarımsal alana destek, içerdiği ekonomik potansiyel ve ürettiği binlerce iş nedeniyle temeldir. Küçük üreticilerin dış ticarete erişimi sağlanmalıdır. Bunlar gibi çok sayıda önlem alınabilir, fakat hükümet büyük şirketlerin ihtiyaçlarına dikkate almayı planlamaktadır.
*Ekvador Marksist Leninist Komünist Partisi (PCMLE) yayın organı