15 Temmuz 2019 23:22

Tacim Çiçek: Gerçek diye sunulan birçok yanlışı reddediyorum

Özer Akdemir, "Hatıralarla Manavkuyu" ve "Reddediyorum" kitaplarının yazarı Tacim Çiçek'le konuştu.

Kolaj: Evrensel

Paylaş

Özer AKDEMİR
İzmir

Eğitimci-Yazar ve Şair Tacim Çiçek uzun yıllardır İzmir’de yaşıyor. Öğretmenlik mesleğine devam ederken bir yandan kitap çalışmalarını sürdürüyor. Çiçek’in geçtiğimiz Nisan ayında iki yeni kitabı daha okurlarıyla buluştu. “Hatıralar Manavkuyu”da yazarın İzmir yılları ve anılarının bir kısmı yer alıyor. “Reddediyorum” ise çeşitli gazete-dergilerde çıkmış sanat ve siyaset yazılarını içeriyor. Çiçek ile son çıkan iki kitabı üzerine söyleştik...

“İçinden istemeden ayrılmak zorunda kaldığımız korunaklı yurdumuz” olarak tanımladığınız çocukluğunuzu “Geçmiş Ceyhan’da Çocukluktu” kitabında anlatmıştınız. “Hatıralar Manavkuyu”da ise askerlik günlerinden günümüze kadarki İzmir’e anılarınız ve tanıklıklarınız eşliğinde bakmışsınız. Bu kitaplarla sanki öz yaşam öykünüzün parçalarını oluşturuyorsunuz. Ne dersiniz?

Doğum ve ölüm tarihleri bilinen bir insanın tüm verileri elimizde olsa bile onun öz yaşam öyküsünü tamamlamak da, birebir anlatmak da olanaksızdır. Hayat dediğimiz şey akışkandır bir nehir gibi ve bu yüzden duygular, düşünceler akış halindedir; bu yüzden tüm veriler olsa da hep boşluklar olacaktır. Fakat şunu söylemek olası benim açımdan; Ceyhan ile İzmir kendi kişisel hayat hikâyem üzerinden oluşturduğum iki kapsamlı kitap. Bunların arasına sizin söyleminizle ‘öz yaşam öyküm’den kotardığım iki kitabımı da koymak isterim. İlki “Kitap Hırsızı”... Tümüyle kendi çocukluğumdan kotardığım kısa bir romandır. Birçok okuyana bakılırsa bir o kadar da inanılmazdır. Yalnız bilmeli ki böyle düşünen okur; her insan en iyi kendini tanır.  Yani, aslında en çok da inanılmaz sandığımız şeyler daha çok yakıcı gerçeklerden oluşur çoğunlukla. Diğeri “Kızıl Valizli Kadın” adlı öykü kitabımdır. Bunda da 12 Eylül askeri faşizminin öncesini, sürecini ve sonrasını dokuz öykü ile anlatmaya çalıştım.

Hatıralar Manavkuyu'da buram buram eski bir İzmir özlemi duyumsadım. En çok nelerini arıyorsunuz eski İzmir'in?

İzmir’in olmazsa olmazlarını… Çünkü ben 1997’de yerleştim İzmir’e... Bundan önce de ilki 83’te, 87’de ve 92’de olmak üzere birkaç kez geldiğim İzmir’de her sosyal çevreden insanın ufak tefek sorunları, sürtüşmelerini saymazsak barış içinde bir arada olmalarını, farklılıkların zenginlik olduğu anlayışını, Uluslararası İzmir Fuarını, Kordon’unu, Kemeraltı’sını, Alsancak’ını, Karşıyaka’sını ve Bornova’sını özledim. İlk aklıma gelen bunlar diyeyim. Belkahve’den Bornova’ya inerken Pınarbaşı ile Işıkkent arasındaki nar bahçelerini özledim örneğin… O zamanın Eşrefpaşa’sını, sinemalarını ve her semtin insanlarının yaz akşamlarında sokak aralarında birbirine sevgi ve saygı dağıttıkları zamanları… Afro Türklerin, diğer azınlıkların (ki bu kavramları hiç de sevmem ama) kendi gelenekleriyle kutlamalarını, kısacası o rengârenk hayatları ve insanları özledim. Ve eski direnişleri, birliktelikleri, Tarişleri, KöyKopları ve devrimcileri özledim tabii ki. Çok fakat bunlarla yetineyim.

Kitapta Türkiye yazının yakından tanıdığı birçok edebiyatçı ile ilgili anılarınız var. İzmir’i, edebiyat ve edebiyatçıları bakımından değerlendirdiğinizde nasıl bir kent sizce?

Kitapta yer verdiğim anılar vermediklerimin küçük bir bölümü. Kitabın kendi akışı içinde olması gerekenleri paylaştım o kadar. İzmir’i edebiyat açısından değerlendirdiğim zaman genel anlamda İstanbul’dan sonra en verimli, en etkin bir kent olarak belirtmeliyim. Ve genel olarak edebiyatçılarından söz edecek olursam; irili ufaklı adacıklardan oluşan, kendinden gayrısını yok sayan, kültürel, sosyal, sınıf ve emek açısından duyarsız bir kitlenin ağırlığından söz edebilirim. Yine de duyarlı, bilinçli, aydın ve yazar sorumluluğu açısından bilimden, gerçekçilikten ve yaşamı güzelleştirmek sevdasından yana olan bir edebiyatçı gurubu olduğunun da altını çizmeliyim.

Geçmişten bugüne baktığınızda kendi tarihselliği içerisinde İzmir'deki kentsel, sosyal ve kültürel değişimi nasıl yorumluyorsunuz? 

Bir kere İzmir’in trafik, ulaşım, sosyal ve kültürel bir kent olma yolunda birçok sorunu olduğunu bilmeyen yok gibi. Yine de kentsel, sosyal ve kültürel değişimin inişli, çıkışlı ve istenilen seviyede olmaması kentin bir demokrasi, özgürlük ve sosyal dokular kenti olduğu gerçeğini göz ardı etmemize sebep olamaz yine de bana göre. Çünkü İzmir’in geçmişten günümüze yayıldığı alan içindeki kuruluş noktalarına baktığımızda önceki sosyal, kültürel ve yaşamsal güzellikleri içselleştirip sentezleyebildiği için bugünkü duruma geldiğini söyleyebiliriz. Kentler bunu kendi başına yapamaz. Onlara göründükleri durumları içinde yaşayan, hatta daha çok yöneten insanlara borçludur. Bu yüzden diyalektik olarak ileri doğru olan değişim planları akıllı projelerle, mimariyle ve yapılaşmayla desteklenmelidir…

“Reddediyorum” adlı kitabınız ise çeşitli dergilerde yayınlanmış yazılarınızın bir toplamı. Sahi neyi reddediyor Tacim Çiçek?

1987/2017 yılları arasında yayımlanan bin sayfayı geçecek denli çok yazı var elimde. Bunların bir kısmı aynı yayınevi tarafından Geriden Yazılan Kaldı adıyla kitaplaştırılacak. Reddediyorum genel olarak siyaset ve sanat/edebiyat siyaseti ağırlıklı yazılardan oluşuyor. Hümanizmden Toplumcu Gerçekçiliğe; Şeyh Bedrettin’den Köy Enstitülerine; İşkencelerden, kıyımlardan, Kürt sorununa, erki ellerinde tutanların görevlerini kötüye ve baskı aracı olarak kullanmalarına; üç çocuk isteminden, edebiyatçıların hastalıklı hallerine karşı bir duruş sergilemeye çalıştım, bu kitabımdaki yazılarla. Reddettiğim şeyler kitabı itirazımın olduğu tüm olumsuzluklar, yanlışlıklar ve haksızlıklar toplamıdır. Özetle bize gerçek diye sunulan birçok doğru yanlışı reddediyorum bu kitabımdaki yazılarla...

ÖNCEKİ HABER

Maltepe Belediyesi’nde uygulanmayan TİS krizi: İşçiler iş bırakmaya hazırlanıyor

SONRAKİ HABER

Hasta mahpus, başhekimin "cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen cezaevinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa