Mültecilere verilen süreyi yorumlayan uzmanlar "Mülteci hukuku uygulansın" dedi
İstanbul’da mültecilerin il dışı ve sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezlerine teslim edilmesini değerlendiren uzmanlar, “Önce mülteci hakları tanınmalı, mülteci statüsü kabul edilmeli” dedi.
Arşiv | Fotoğraf: DHA
Can Deniz ERALDEMİR
Ayşe MEMİŞ
İstanbul
İstanbul Valiliğinin İstanbul’da kaydı olmayan tüm Suriyelilerin şehirden ayrılması için 20 Ağustos 2019’a kadar süre vermesini yorumlayan İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Prof. Dr. Metin Çorabatır, “Uluslararası hukukun tanıdığı temel haklardan birisi ülke sınırları içinde serbest dolaşım hakkıdır” dedi. Göç Araştırmaları Derneğinden (GAR) Dr. Polat Alpman ise yaşanan problemin daha yasa özelliğini bile kazanmamış geçici koruma yönetmeliğinden kaynaklandığını hatırlattı.
İstanbul Valiliğinin düzensiz göçle mücadele çalışmalarını ve kentte geçici koruma kapsamında olmayan, kimliği bulunmayan ve başka bir ilde kaydı olan Suriyeli mültecilerin 20 Ağustos 2019’a kadar İstanbul’dan ayrılmasını içeren basın duyurusunu İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Prof. Dr. Metin Çorabatır ile Göç Araştırmaları Derneğinden (GAR) Dr. Polat Alpman’la konuştuk. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Prof. Dr. Metin Çorabatır göç idaresinin kayıtlarına göre İstanbul’un en fazla kayıtlı Suriyeli insanı barındıran şehir olduğuna dikkat çekti ve “Suriyelilere karşı oldukça yoğun bir dezenformasyon ve nefret söylemi içeren yayınlar yapıldı” diyerek yaşanan süreçte bunun da etkisi olduğunu belirtti.
İŞ BULMAK UMUDUYLA İSTANBUL’DALAR
Türkiye'de mahalli seçimler öncesinde “geri göndereceğiz” söyleminin öne çıkmaya başladığına dikkat çeken Çorabatır, “İmamoğlu ve sayın Binali Yıldırım bir araya geldiği yayında, ne yapacaksınız sorusuna aşağı yukarı aynı cevapları verdi. Geri göndereceğiz diyor, diğeri de orayı temizleyip geri göndereceğiz, diyor. Geri dönüş için uygun koşullar olmadığı şekilde bunu yapmayacaklar, ama siyasi malzeme olarak kullanılıyor” diye konuştu.
Başka illerde kayıtlı Suriyelilerin daha iyi iş imkanı bulmak ve akrabalarının yanında kalmak için İstanbul’a geldiğini ifade eden Çorabatır valiliğin açıklamasına atıf yaparak, “Başka şehirde kayıtlı olanların, kayıtlı oldukları şehirlere ya kendilerinin dönmesini istiyorlar ya da yakalanınca zorla gönderileceklerini söylüyorlar” ifadelerini kullandı. Uluslararası hukukun tanıdığı temel haklardan birinin ülke sınırları içinde serbest dolaşım hakkı olduğunu da hatırlatan Çorabatır “Mülteci hukuku insan hakları odaklı bir hukuktur ve mültecilerin de insan olduğu unutulmamalıdır” dedi.
"MÜLTECİLERİ KOZ DİYE TUTUYORLAR"
Göç Araştırmaları Derneğinden (GAR) Dr. Polat Alpman ise yaşanan problemin, daha yasa özelliğini bile kazanmamış “geçici koruma yönetmeliği”nden kaynaklandığını hatırlattı ve “Geçici koruma statüsü herhangi bir koruma sağlamıyor” diye konuştu. Mülteci statüsünün bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Alpman, “Hem AB üyesi ülkeler hem de Türkiye hükümeti samimi olmadıkları için Türkiye’ye gelen sığınmacılarla ilgili politikalar aslında bir dış politika unsuru olarak kullanılıyor, sığınmacıları ellerinde koz diye tutuyorlar” şeklinde konuştu. Alpman devamında şu ifadeleri kullandı: “Türkiye'de ‘kardeşlerimiz’, ‘misafirlerimiz’ denilen politik söylemin bir anda değiştiğini görüyoruz. Bazı sebepler var deniliyor: Birileri yerel seçimde hükümetin başarısız olmasının nedenini mülteciler olarak belirliyor. Bazıları ise Suriye hükümeti ile bir anlaşmaya varıldığını, Türkiye'deki Suriyelilerin oraya geri gönderildiğini, bu sayede yeni bir ilişki zemininin kurulmasının hedeflendiği söylüyor. Birileri de S-400'le başlayan yeni sıcak ilişkilerin Suriye'ye yeni sığınmacılar göndererek sürdürüldüğünü anlatıyor. Bunların hangisi doğru? Hepsi mi doğru? Bilemeyiz ama kesin olarak bildiğimiz bir şey var: şu an da yapılmakta olan işlem ‘yasadışı sınır dışı etme yöntemi’. Yasal değil bu. Türkiye suç işliyor.”
Alpman, Suriye’deki güvenlik riskine de işaret ederek “Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası sözleşmeler çok net: size sığınmış olan insanları işkenceye, kötü muameleye, açlığa, yoksulluğa, zarar görme ihtimalinin olduğu yere gönderemezsiniz, diyor” değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul’da yaşanan uygulamalara dair sorumuzu da yanıtlayan Alpman, “Şöyle düşünün: mahallenizde yürüyorsunuz. Polisler kimlik kontrolü yapıyor ve 16 yaşındasınız. Kimliğiniz yanınızda değil. Polis sizi oradan alıp geri gönderme merkezine gönderiyor. Sizi orada sınır dışı edebilirler: kardeşiniz ve aileniz burada kalmak şartıyla! Böyle bir korkunç durum var. Böyle bir mücadeleye girişirlerse bunun olumlu sonucu olmayacak.” dedi.
GAR: GERİ GÖNDERME ULUSLARARASI MEVZUATA AYKIRI
Mültecilerin geri gönderilmesine ilişkin dernek yönetimi adına da açıklama yapıldı. Mültecilere ilişkin uluslararası sözleşme ve yasalara atıfta bulunulan açıklamada, “Bu yasal teminatlara rağmen, Türkiye’deki sığınmacıların konumu gittikçe daha kırılgan, savunmasız ve korunaksız hale gelmektedir. Türkiye’nin geçici koruma statüsü verdiği sığınmacılar için bulduğu ‘geçici’ çözüm, durum kalıcılaştıkça yetersiz kalmakta, Türkiye’ye sığınan Suriyelilere yönelik hukuki güvencelerin göz ardı edilmesi riski doğmaktadır. Gelinen noktada geçici koruma statüsünün sunduğu en önemli güvence olan ‘geri göndermeme’ ilkesi, ihlal edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmakta; özellikle toplu sınır dışı yasağı ve etkili başvuru hakkı açısından da benzer bir durum ortaya çıkmaktadır” denildi.
Mültecilerin yasal olmayan usullerle sınır dışı edilerek, Suriye gibi savaşın ve çatışmaların hüküm sürdüğü istikrarsız bölgelere geri gönderilmeleri Türkiye’nin tâbi olduğu ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olduğu hatırlatılan açıklamada, “Türkiye’ye sığınmış bu kişilerin yaşam hakları bu tür uygulamalarla risk altına atılmamalıdır. Göç politikaları şeffaf, hesap verebilir, kamuoyunun açık kaynaklar üzerinden bilgiye erişebildiği, bütçelerin, fonların, harcamaların takip edilebildiği bir şekilde yürütülmelidir; bir arada yaşamanın yollarını bulabilmek için uzmanlar, bürokratlar ve göçmenler arasında güvene dayalı bir diyalog kurulmalıdır. Bir an önce uyum ve bir arada yaşama yönünde politikalar geliştirilmesi, güçlü ve etkili bir kamuoyunun inşası için girişimlere başlanmalıdır” çağrısında bulunuldu.