Faiz, emirle ancak bu kadar indirilebildi
Evrensel Ekonomi Editörü Bülent Falakaoğlu yazdı: 8 puanlık bir marjı olan Merkez Bankası 6 puanlık bir faiz indirime gidebilirdi, neden yapmadı?
Fotoğraf: Pixabay
Bülent FALAKAOĞLU
Faiz indirmediği gerekçesiyle görevden alınan Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın yerine atanan Murat Uysal’ın başkanlığında açıklanacak ilk faiz kararı merakla bekleniyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Artık sabrımız tükendi’ diyerek görevden alınmasına yol verdiği başkanın yerine gelen birinin faizi indireceği kesindi. Merak edilen şey indirim oranıydı. ‘Acaba faiz ne kadar indirilecek?’ sorusunun cevabıydı.
Cevap geldi: 4,25!
Peki neden bu kadar da daha fazla değil?
Öyle ya...
Merkez Bankasının politika faizi yüzde 24.
Enflasyon yüzde 15,72.
Arada 8 puanın üzerinde fark var. Yani 8 puanlık yüksek bir reel faiz var.
Diğer ülkelerde 2-4 aralığında reel faiz varken Türkiye’de 8.
Faiz indirimi için oldukça uygun bir zemin!
Bu zemin enflasyonun gerilemesi ile daha önce oluşmuştu lakin, hükümetin kurları zıplatan uygulamaları nedeni ile faiz indirilememişti. Şimdi ertelenmiş olanlar da dahil edilerek toplu bir faiz indirimine gidildi.
İkinci bir uygun zemin daha var.
Neredeyse bütün merkez bankaları adeta faiz indirimi yarışına girmiş gibiler. Yavaşlayan dünya ekonomisine gaz verebilmek için parasal genişlemeye başvuruyorlar.
TCBM’de bu zemini de fırsat bilerek faiz indirimine gitti. Ortamın Türkiye gibi ülkeler için soluk alma boşluğu oluşturabileceği imasını metnine yerleştirerek.
FAİZ-KUR GİRDABINDA ÖDENEN BEDEL
Uygun zemin kullanıldı kullanılmasına da...
Yine de bazı soruların akla gelmesine engel değil.
Misal!
8 puanlık bir marjı olan Merkez Bankası 6 puanlık bir indirime gidebilirdi, neden yapmadı?
Ya da...
Bir önceki başkan 6,25 artırmıştı şimdi en azından o kadar bir indirime gidilebilirdi, neden denenmedi?
Türkiye, istikrarlı bir ekonomisi olmayan, dış politik gerilimleri bol bağımlı bir ülke.
Borcu çok, kasası boş bir ülke.
Bu durumun ve risklerin faizde bir karşılığı oluyor.
Diğer ülkelere ucuz giden döviz riskli ülkelere pahalı (Daha yüksek faiz ile) gidiyor.
Türkiye’nin bu riski gözeterek enflasyonun üzerine bir faiz koyması gerekiyor. Bu nedenle enflasyonla faiz arasındaki 8 puanlık fark en fazla 4 puana kadar indirilebilir.
Yani Merkez Bankasının 4 puanlık bir indirim marjı var.
İndirim 0,25 puanlık bir sınır aşımı ile 4,25 oldu.
O da “faiz 20’nin altına insin, cumhurbaşkanının gazabından kurtulalım” duygusu ile yapılmış bir aşım sayılabilir.
Merkez Bankası ne kadar emir alırsa alsın hareket edebileceği bir sınırı var. Görülüyor ki atanan yeni başkan liderliğinde de bu sınırlar gözetilmiş.
Normal şartlarda sert bir ekonomik daralma yaşayan, faizi 15’lerde gözüken bir ekonomide faiz indirimi daha yüksek olabilirdi. Lakin Türkiye döviz-faiz kıskacında bir ülke.
Daha fazla indirim kurları zıplatır. Faizin yüksekliğinin bedelini ödeyen vatandaş, bir de kur yoksulluğu yaşar.
“Faiz inmiş, çıkmış bana ne? Faizde parası olanlar düşünsün” denebilecek durum yok yani. Zira vatandaş ödüyor faturasını.
BORÇLU ŞİRKETLERE YARAR
Her ne kadar ‘faiz inecek, ekonomi coşacak’ propagandası yapılsa da bu gerçekçi değil.
Hane halklarının satın alma gücünün iyice düştüğü, işsizliğin arttığı bir dönemde faizler düştü diye borçlu, yoksullaşmış hane halklarının tüketime koşması mümkün değil. Ekonomiyi canlandıracak düzeyde tüketime ve krediye yönelmesi hayalcilik.
Gerçekçi olalım.
Reel sektör güven endeksi ve tüketici güveni bu ay da düştü, toparlanamıyor.
Yani patron yatırım, vatandaş ise tüketim yapmaya niyetli değil!
Perakende satışlar düşmeye devam ediyor. Belli ki vatandaş tüketemiyor.
3-4 puanlık indirim çökmüş inşaatı kurtarmaz. Konut kredisi faizi kalıcı şekilde yüzde 1’in altına inerse belki biraz!
Kaldı ki...
Bu faiz indirimini kredi faizleri indirimi takip etmez. Çünkü bankalarda kredi verilebilecek para çok sınırlı.
Sonuç bu kararla piyasa canlanmaz. Ancak borç yapılandırmasına giren inşaat ve enerji sektörleri rahat eder.