İlaç devleri Amerika'da opioid* salgınını nasıl başlattı?
Şirketler ağı narkotik ağrı kesici satışlarını artırdı ve kârlar arttıkça Amerikan tarihindeki en büyük uyuşturucu salgını yaratıldı.
Fotoğraf: Pixabay
Chris MCGREAL
The Guardian
Oklahoma Başsavcısı Mike Hunter, Amerika’nın en büyük şirketlerinden biri aleyhine iddianamesini sunarken büyük şirketlere düşman olmadığını vurguladı. Hunter, mahkemede şunları söyledi: “Cumhuriyetçi, muhafazakar ve kapitalizme inanan biri olmama rağmen şirketlerin insanlara zarar vermesine göz yumamam.”
Bir zamanlar bankacılık endüstrisinin lobicilik faaliyetlerini yürüten ve çevreci düzenlemelere karşı petrol şirketlerinin yanında duran politikacının çok uluslu bir şirkete 1 milyar dolarlık dava açması ve şirketi insanları öldürmekle suçlaması ortalığı karıştırdı.
Geçen hafta Hunter, ABD’de 400 binden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan opioid krizinde ilaç endüstrisinin suç ortaklığını ortaya çıkaran davayı sonuçlandırdı. Oklahoma başsavcısı ilaç devi Johnson&Johnson şirketini Amerikan tarihindeki en büyük uyuşturucu salgınını yaratan firmalardan biri olarak narkotik ağrı kesici satışlarını artırmak için “kurnaz, alaycı ve aldatıcı bir plan” yapmakla suçladı. Şirketler doktorları, araştırmacıları, federal düzenleyicileri ve politikacıları etkileyerek tıbbi kültürü ve uygulamaları değiştirmek için adım adım çalıştı. Hunter’ın açıklamasından günler sonra, diğer ilaç firmalarının da 8 milyar dolarlık endüstriden yararlanmak için attığı adımlar ortaya çıktı.
Ohio’daki bir federal yargıç, bir grup firmanın ülkeyi yalnızca altı yılda 75 milyardan fazla opioid hapla doldurduğunu ve salgından en çok etkilenen bölgeleri hedeflediğini gösteren gizli veriler yayımladı. Veriler, ilaç üreticisi ve dağıtımcılarının aşırı dozdan ölümlerinin artmasına ve Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin uyarılarına rağmen teslimatlarını nasıl arttırdığını açıkça gösteriyor.
Bu şirketlerden bazıları Walmart ve CVS gibi zincir marketler sayesinde Amerikan toplumu tarafından oldukça tanınıyor. Diğerleri ülkenin en büyük şirketleri arasında sayılsalar bile iş dünyası dışında çok fazla tanınmıyor. Bu şirketlerin arasında opioid talebinin artmasıyla birlikte zirveye ulaşan, CEO’su ABD’deki en yüksek maaşlı yönetici unvanını kazanan ilaç dağıtımcısı McKesson da var. Bu şirketlerin hepsi narkotik ağrı kesicilerden büyük kârlar elde etti.
Aynı mahkeme daha sonra etkisi gün geçtikçe artan salgının insani bedelini hiçe saymasıyla kamuoyunu şok eden bir mail zincirini yayımladı. Bu gelişmeler ışığında şu iddia güç kazanıyor: Amerika’da ilaç endüstrisi, tıbbi uygulamaları insanların hayatları pahasına etki altına almaya devam ediyor.
Kısa bir zaman önce Sackler ailesinin bazı üyelerine ait olan Purdue Pharma şirketi kamuoyunun ilgisini çekmişti. Purdue Pharma, yüksek etkili opioid hapı OxyContin ile salgına neden olmakla suçlanıyordu. Şirket, narkotik ilaçları uzun vadeli kronik ağrıların tedavisinde varsayılan tedavi haline getirmek ve reçetelemeyi artırmak için tıbbi pratiği değiştirmek amacıyla 2000’lerin başlarında oldukça etkili bir kampanyayla satışlarını arttırmıştı.
Ancak Johnson&Johnson davası, salgınlarda ilaç şirketlerinin sorumluluğunun çok daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Hunter ve ekibi, Johnson&Johnson’ın OxyContin ilacının pazarının bir bölümünü ele geçirmek için Purdue Pharma’nın kullandığı satış taktiklerini kullandığını ortaya çıkardı. Bu taktikler arasında halihazırda OxyContin başta olmak üzere büyük miktarlarda opioid yazan doktorları hedeflemek de var.
Aynı zamanda şirket, tıbbi uygulamaları, federal düzenleyicileri ve politikacıları etkileyerek opioid kullanımının arttırılması için Purdue şirketi ile birlikte çalışıyor. İki rakip şirket lobi faaliyetlerini birlikte yürütüyor.
İlaç şirketleri, ilaçlarının güvenliği konusunda asılsız iddialarda bulunuyor, narkotik ağrı kesicilerden kaynaklanan bağımlılık riskinin yüzde 1’in altında olduğu iddiasını yaymak için bilimsel makaleleri maniple ediyorlar. Üreticiler aynı zamanda yollarını açan akademik çalışmaları ve kronik ağrı için varsayılan tedavi olarak opioidleri öneren doktor eğitimlerini finanse ediyor. Bağımsız tıp topluluklarına nakit aktarımları yapılıyor, endüstrinin ticaret grubu salgının büyümesi nedeniyle reçetelemeyi dizginlemeye çalışanlara karşı ABD Kongresinde dirençli bir lobicilik faaliyeti yürütüyor.
İlaç endüstrisinin ilaç onayları için ödediği ücret, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinin gelirinin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Daire ile endüstri devleri arasında öyle yakın bir ilişki var ki Daire’nin bazı çalışanları büyük ilaç şirketlerinin Daire’yi avucunda tuttuğunu belirtiyor.
Bunların hiçbirinin nedeni birkaç şirketin dolandırıcılığı değil. Sorunun nedeni opioid endüstrisinin benimsediği stratejiler. Purdue bir zamanların en büyük kazanan şirketiydi. Şirket, 2000 yılına kadar yılda 1 milyar dolar değerinde OxyContin satıyordu. Satışlar birkaç yıl içinde iki katına çıktı ve artmaya devam etti.
Fakat geçen hafta Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin yayımladığı verilere göre birkaç yıl içinde diğer üreticiler de opioid türevlerini Amerika’nın dört bir yanına satmaya başladı. Örneğin Mallinckrodt, oksikodon ve hidrokodon pazarının üçte birini etkisi altına alarak 2012’ye kadar olan altı yılda 29 milyar hap sattı.
Mallinckrodt’ın ismi aynı zamanda Ohio mahkemesi tarafından sunulan ve ilk olarak Washington Post’ta yayınlanan haberde de geçiyor. Haber, 2009 yılında Mallincrodt’un ulusal müşteri yöneticisi Victor Borelli’nin bir e-postasını açığa çıkarmıştı. E-postada Borelli, bir ilaç dağıtıcısı olan KeySource Medical’ın Satış müdürü Steve Cochrane’e oksikodon tablet sevkiyatının yolda olduğunu iletmişti.
Aynı e-postaya Cochrane şöyle cevap veriyordu: “Göndermeye devam edin. İnsanlara bu ilaçlara bağımlı gibi. Hatta gibisi fazla!”
Borelli’nin bir sonraki e-postası ise şöyleydi: “Doritos gibi, başlayınca bırakamıyorsun. Daha fazlasını üreteceğiz.”
Benzer e-postalar Purdue Pharma ve Johnson&Johnson aleyhinde açılan davalarda da ortaya çıktı.
Şirketler mesajlarda ifade edilenleri reddetti. Ancak e-postalardaki ifadeler, Purdue ve Johnson&Johnson’ın opioid salgınına yönelik tutumlarını kendi sorumluluklarını silmeye yönelik yürüttükleri halkla ilişkiler kampanyalarından belki de daha iyi yansıtıyordur.
Bu ayın başlarında kurumsal hesap verebilirlikle ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Bir İngiliz firması olan Reckitt Benckiser, Purdue Pharma ve Johnson&Johnson’ın uyguladığı benzer pratiklerle suçlandığı davada 1.4 milyar dolar cezaya mahkum edildi.
Reckitt Benckiser’ın iştiraklerinden biri, doktorları şirketin opioid ilacının benzer ilaçlardan daha güvenli ve etkili olduğunu iddia ederek reçete yazmaya zorluyordu. Bahsedilen ilaç, diğer davalardan farklı olarak, reçeteli haplara ya da eroine bağımlı olan kişilerin yoksunluk semptomlarıyla baş etmelerini sağlamalarına yardımcı olan Suboxone’du.
*Vücutta morfin gibi etki gösteren kimyasal maddeler
(Çeviren: Cansu Ceylan)