31 Temmuz 2019 10:45

Takım elbiseli azizlerden biri olmak ya da olmamak…

Gençlik Kamplarına çağrılmanın coşkusu, hele de artık çalışan sınıfa dahilseniz bambaşka… Sanki iş yerinizin kapısı bir okyanusa açılmış gibi…

17. Gençlik Yaz Kampı | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş
Ayşegül TÖZEREN

Gençlik Kamplarına çağrılmanın coşkusu, hele de artık çalışan sınıfa dahilseniz bambaşka… Sanki iş yerinizin kapısı bir okyanusa açılmış gibi… Belki bundan uçak İzmir’e iner inmez heyecan duydum. Yolda, Selçuk’a doğru ilerlerken, aynı arabada bulunduğumuz felsefe dersleri veren Nuri Öğretmene kampta gençlerle paylaşacaklarımı bir çırpıda anlattım, onu da heyecanıma ortak ettim.
Kampta, konuşma düzeni, ne okula, ne üniversiteye, ne de konferanslara benziyor. Siz oturuyorsunuz ve gençler, sandalyelerini alıp, çevrenize toplanıyor. Hiçbir zorunluluk yok… Edebiyat ve şiir konuşmak için bir araya gelen gençler, çoğunlukla politik iktisat dersinin kaçaklarıydı. İçimden, hep iktisat derslerinden kaçacaklar diye geçirdim… Konuşmanın başında herkes çekingendi, ben dâhil. Çekinme nedenlerimiz farklı farklı… Bir lise öğrencisi okulda şiir okurken “yakalanmış”, öğretmenlerden biri her nedense yasak bunları okumak demiş, sonra konuştuk, neydi o kitap, diye sordum. Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı olduğu ortaya çıktı! Neden şiir sakıncalı olsun ki! Osman Konuk’un bir şiirinde yazdığı gibi, “hayat kurtaran bir mısra yok/ hayat kurtaran bir mısra var” Konuşmaya başlarken benim çekingenliğimin nedeni daha farklı… Daha önce Türkçe edebiyat ve şiir buluşmalarında pek konuşulmamış, bir konuyu seçmiş oluşum: “Yapay zekâ, edebiyat ve şiir.”
Claude Bernard’ın “Deneysel Tıbba Giriş” kitabından etkilenerek, deneysel romanın ilkelerini ortaya koyan Emile Zola ile başlıyorum. Gözlemin roman türündeki önemini vurguluyor, kurmacada ideal karakterlerin değil, çelişkinin önemini açıklıyorum. Çelişkiden söz ederken, yavaş yavaş konu kurmaca ile gerçek arasındaki bulanık sulara kayıyor. Edebiyatçı ve şairin hakikat arayışına… Dinleyenler arasında tıp ve mühendislik alanlarında okuyanlar da var. Arttırılmış gerçekliği konuşuyoruz. Hastalıklara en doğru tanıyı koymak için kullanılan arttırılmış gerçek yöntemini… Ardından da arttırılmış gerçeklik bir hastanede değil de, evimizin salonunda herhangi bir canlıyı ya da cansızı taklit ederse, ne olacak diye soruyoruz... Daha da ileri gidiyoruz. Turing testini geçen yapay zekâyı tartışıyoruz. Facebook’taki botların, insan müdahalesi olmadan, birbiriyle konuşmaya başladığını… Bunun yeni bir dil bulmak olduğunu… Şiir, edebiyat, felsefeden beslenen yapay zekâ, yaratıcı edimlere de yeltenir mi? Aslında sormak istediğimiz, belki yapay zekâ bir gün şiir yazabilirse, insanın yerine geçer mi? Gençler, “gerçekçi”, robotların insanın yerine geçemeyeceğini biliyorlar, ama insansı dediğimiz özellikleri onlarla da paylaşabileceğimizin farkındalar… Sonra hepimizin aynı soruy/nu paylaştığını fark ediyorum. Ya biz robotlaşırsak? O zaman elimizden bir şair tutuyor, okumaya başlıyoruz Umay Umay’ın “bütün güzel çocuklar şüpheli” kitabından…
“Hayat onlar için at yarışına benziyor. Kazandıklarında gidip başka bi ata oynuyorlar. Bunun bi sistem olduğuna inanıyorlar. Kimse birbirinin ev adresini bilmiyor. Birleşik küçük harfli vep sitelerinde yaşıyorlar. İçlerinden birini sevecek gibi olsan ödleri patlıyor.”
Ve bitiriyoruz:
“Çünkü aşk akıllıların ve korkakların işi değildir. Büyük bi özveriyle bu konuda talihsiz olduklarını kabul ederler. Hatta onlar günün birinde şiir kitabı bile çıkarabilirler. Onlar TAKIM ELBİSELİ AZİZLER, ÇOK KAZANIRSAK BİZİ AFFEDERLER.!”

Eğlenirken öğrendik, öğrendikçe eğlendik

Zena ASLAN
Adana

Atölyeler, paneller, forumlar ve söyleşiler:Örgütlenme, eğitim sistemi, ülkenin yönetimi gibi konularda farkındalığımı arttırdı. Herkese bu farkındalığı sağlamak gerekli. Bu kamp da bunun için önemli bir araç.
O kadar çok atölye vardı ki hangi birine katılacağımı şaşırdım. Edebiyat atölyesinde insan ve robotu konuştuk. Gelecekte robotların insanlar gibi şiir yazıp yazamayacağından bahsettik. Başka bir gün Latife Tekin’le yeni yazdığı kitapları Sürüklenme ve Manves City hakkında konuştuk. Sinema atölyesinde Ekim Devrimi sonrasında doğan sinema anlayışından, o zaman kullanılan yöntemlerin hala günümüzde de kullanılmasından bahsettik. Türk dizi sektöründen, Netflix dizilerine kadar birçok şey konuştuk. Resim atölyesinde duvar boyadık. Liseli forumunda tüm liseliler olarak yaşadığımız ortak sorunları dile getirdik ve tartıştık. Parasız eğitim, kitap bursu, sınav sistemi, meslek liselilerin isteğe göre staj yapması vb. 
Konserler, yarışmalar, kamp TV, halay (halay öğrenmeden gelmeyin), oyunlar işin eğlenceli tarafıydı. Eğlenirken öğrendik aslında. Özgüvenim arttı. Birçok insanla tanıştım. Bir hafta gibi kısa bir süre içinde bu kadar çok şey öğrendiğimiçin mutluyum. 

Atölyeden sonra tiyatro kursuna gitmeye karar verdim

Emre ÖZDEMİR
İzmir

Kampa gelmeden önce kampın bu kadar faydalı geçmesini beklemiyordum. Mesela Tiyatro Atölyesi’ne katıldım. Gelmeden önce “8 günde ne yapabiliriz ki?​” diyerek atölyeyi hafife almıştım açıkçası. Ama gerçekten çok ciddi bir çalışma yaptık. Bu sırada çok eğlendik, çok güzel arkadaşlıklar edindik. Kamp bitince tiyatro kursuna gitmeye dahi karar verdim.
Normal zamanlarda gün içinde telefon ve bilgisayar elimden düşmüyordu. Burada telefon neredeyse aklıma dahi gelmedi, telefona ayıracak vaktim yoktu. Onun dışında Politik İktisat Atölyesi’ne katıldım, ilgi ile takip ettim. Daha önce sosyalizme ve Marksizm’e sempati ile yaklaşıyordum, kampta aldığım ve okuduğum kitaplar ile Marksizm’e daha da yaklaştım.

Farklı bir yaşamın mümkün olduğunu gördüm

Ali Haydar DEMİRDAŞ
Dokuz Eylül Üniversitesi 

Kampa özellikle Latife Tekin söyleşisine ve Ahura Ritim Grubu konserine katılmak için geldim. Ama buraya geldiğimizde kolektif bir yaşam gördüm. Hayalimdeki yaşamı yüzlerce genç ile birlikte sürdürdük. Sabah kahvaltı sonrası iş bölüşümü oluyordu, herkes herkesin işine koşuyordu. Ben edebiyat, sanat tarihi ve ritim atölyesine katıldım. Edebiyat atölyesinde güzel söyleşiler gerçekleştirdik, birebir soru sorma şansı buldum. Ritim atölyesi de gayet faydalı geçti, 15 dakikalık bir konser verdik. Atölye, hem özgüvenimizi geliştirdi hem de hangi enstrümana ilgimiz olduğunu keşfetmemizi sağladı. 
Bu 8 gün normal hayatımdan başka bir hayat gibi geçti. Dertlerimden, sıkıntılarımdan uzak sadece yaşamaya koyuldum; okuyarak, yazarak, tartışarak, öğrenerek farklı bir yaşamın mümkün olduğunu gördüm. 

 

 

 

 

ÖNCEKİ HABER

Hükümetten kamu işçilerine yeni teklif: İlk 6 ay yüzde 6; ikinci altı ay yüzde 4

SONRAKİ HABER

17.Gençlik Yaz Kampı Kadın Çalışmaları Atölyesi Sonuç Deklarasyonu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa