31 Temmuz 2019 12:00

Bir başka açıdan iktisat

Politik iktisat atölyesi, Bülent hocanın dinleyenlere konuyu kavratan anlatımıyla, somutlamalarıyla ve neşeli tavrıyla katılımın en yoğun olduğu atölye oldu. 

17. Gençlik Yaz Kampı | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş
Cenk YILMAZ
İstanbul Üniversitesi

Politik iktisat atölyesi, Bülent hocanın dinleyenlere konuyu kavratan anlatımıyla, somutlamalarıyla ve neşeli tavrıyla katılımın en yoğun olduğu atölye oldu. 
Bu atölyenin özgün yanı mevcut akademinin eğitim modeline karşı daha katılımcı, interaktif bir şekilde konuları kavrama, öğrenci-öğretmen arasındaki statünün olmaması; kazanımı ise ana akım iktisatın yerine olayları ve olguları ekonomi politik gözlüğünden bakmaktı. 

KRİZİ ATLATMAK DEĞİL TAMAMEN KURTULMAK

Doğa ve üretim ilişkisini, kapitalist üretim şeklinin doğa üzerindeki tahribatı ve Türkiye’de enerji üretiminin ekonomi politiğini incelendik. Gelecekteki enerji üretimi için nasıl bir yol izlenmeli sorusunu tartıştık. Türkiye’nin içinde bulunduğu krizin ana sebebinin rahip, liyakat vs. gibi sorunlar değil kapitalist sistemin krizler doğurması ve Türkiye’nin bağımlılık ilişkileri olduğu yönüyle bize medya tarafından vurgulanan tarafın dışına çıktık ve o çizgide sorup, tartışarak televizyondaki ekonomistlerin çarpıtmalarından kurtulduk. Ekonomik krizi atlatmaya odaklı değil ondan tamamen kurtulmaya odaklı tartışmanın önünü açtık.

AKP’NİN ÇÖKEN SEÇİM TAKTİĞİ

Seçimlerin ekonomi politik gözüyle nasıl okunması gerektiğini, haritalarda görünen renklerin altında ne kadar büyük oy değişiminin olduğunu anladık. AKP’nin seçimlerden başarıyla çıkmasının formülünü ve bu formülün günümüzde nasıl çöktüğünü anladık. Bu formül kısaca burjuvaziyi ve işçiyi aynı anda mutlu etmekti. Burjuvaziyi ucuz emek ve rant ile mutlu ederek; işçiyi ise sosyal yardımlarla, kredilerle sınıf atlama hissi vererek ve çalışma koşulları zor olsa da küçük ailesi içerisinde ki yaşamıyla mutlu olduğunu aldatarak bu düzeni sürdürmek. Krizin öngörülebilir bir şekilde patlak vermesiyle bu aldatmaca yıkıldı ve rahatsızlıklar baş gösterdi. AKP’nin teşkilatçılığının, İslami kimlikli sermayedarlarının ve idealinin çökmeye başlamasıyla oylardaki gerilemenin de temellerini anladık. Gençlik açısından yıllardır iktidarın yaratmaya çalıştığı genç profili ve gerçekteki uyumsuzluk ve genç oylarının muhalefete dağılımını inceledik ve gençliğin üzerine düşen görevleri hep birlikte tartıştık. 

KAPİTALİZMİN REHABİLİTE AŞAMASI

Yine göçün etkisiyle ortaya çıkan rahatsızlıklar, dünyada bu yüzden yükselen otoriter rejimleri insan psikolojisi ve kapitalist üretim ilişkilerini irdeleyerek ekonomi politik bağlamında değerlendirdik. Son olarak ise kapitalizmin rehabilite aşamasını geçtiğimiz ve yıkılması gereken bir sistem olarak “ne yapmalı, gençliğin yapabilecekleri ve nasıl olmalı? “ üstüne etraflıca tartıştık ve üzerimize düşen görevleri kavradık. Beşinci günün sonunda artık hepimizde karşılaştığımız her türlü olaya karşı farklı bir bakış açısıyla anlama dürtüsü gelişti.

 “Yüksek” sanata başkaldıran Kukla Atölyesi

Dilan UĞURLU*
Kocaeli

Sanat, derdimizi anlatabilmenin bir aracı; iletişim kurabilmenin bir yoludur. Ancak bunu gerçekleştirirken önemli olan ifademizin ne kadar güçlü olduğu ve ne kadar erişilebilir olduğudur. 17. Gençlik Yaz Kampı’nda da aslında tam da buralardan yola çıkarak karar verdik bir Kukla Atölyesi’ni hayata geçirmeye. 
Oyuncak endüstrisine, etiketli ürünlere bir başkaldırı belki de kukla sanatı. Her şeyin, her şeye dönüşebileceğini, yeniden üretilebileceğini ve işlevsel bir hale gelebileceğini belki de en iyi gösteren şey kukla sanatıdır. 1963 yılında New York’ta “Ekmek ve Kukla Tiyatrosu”nu kuran Peter Schumann’ın da dediği gibi “Şanlı medeniyetimiz kendini yüksek sanat dediği şey ile yüceltmektedir. Ancak kuklacıların ürettiği şeylerin yüksek sanat olma isteği yoktur. Düşük sanat; yaptığımız ve istediğimiz şeydir!” Yola çıktığı bu anlayış ile pahalı ve gösterişli malzemeler yerine; kartonlardan, gazete kağıtlarından, atık malzemelerden yarattığı kuklaları ile “yüksek sanata” karşı bir başkaldırı göstermiş ve toplumsal meseleleri dert edinen bir çizgide günümüze kadar Ekmek ve Kukla Tiyatrosu’nu taşımıştır. 
Mevcut araçlarla yaşama ve çalışma felsefesiyle yönlendirilen Ekmek ve Kukla estetiği, kuklaları ve şovları bir araya getiren ve kelimenin tam anlamıyla bir araya getirdiği ve hazırladığı kâğıt hamuru, çuval, zımba gibi malzemeler ile yoluna devam ediyor. 
Bizlerde de 17. Gençlik Yaz Kampı’nda planladığımız kukla atölyesinde Ekmek ve Kukla Tiyatrosu’nun etkisi oldukça fazla oldu. Tüketmek yerine üretmeye ihtiyacımızın olduğu günlerde atölye katılımcısı arkadaşlarımız ile her bir atık malzeme için bir hikâye oluşturduk. Aslında o malzemenin nasıl “atık” hale geldiğini ve onun yeniden üretim sürecini gün gün tartıştık ve planladık. En sonunda ortaya; yaşayan, konuşan, hareket eden karakterler çıkarttık. 
Türkiye’de öznelinde Hacivat ve Karagöz dışında akıllarda yer edinmeyen kukla sanatı gelişmeye ve ilerlemeye oldukça açık bir disiplin. Bu yüzden üretmek, yeniden ve devamlı üretmek; kendi söyleyemediklerimizi kuklalara söyletmek, derdimizi onunla anlatmak oldukça önemli ve kıymetli.

*17. Gençlik Yaz Kampı Kukla Atölyesi Yürütücüsü

 

 

ÖNCEKİ HABER

17. Gençlik Yaz Kampı Üniversite Forumu Sonuç Deklarasyonu

SONRAKİ HABER

Biraz görme biraz da okumayla sanat

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa