Biraz görme biraz da okumayla sanat
Anlatabildiğimiz kadar varız,Anlatabildiğimiz kadar özgürüz kendimizi,
Fotoğraf: Pixabay
Ramazan FİDAN*
Koç Üniversitesi
Son üç senedir yapmaya çalıştığım sanat tarihindeki önemli birtakım eserleri tarihteki ekonomik, politik ve kültürel bağlamları üzerinden tartışarak yorumlamaya çalıştığımız atölyede her sene farklı bir içerik deniyorum. Çünkü her sene katılımcıların yorumlama ve analiz güçlerini o kadar yüksek buluyorum ki, bir sonraki sene seviyeyi biraz daha zorlamaya çalışıyorum. Ben de bu atölyeye hazırlanırken ve kamp boyunca yaptığımız tartışmalarda, sohbetlerde, paylaşımlarda hem çok şey öğreniyorum hem de öğrenmem, okumam ve görmem gereken daha ne kadar çok şey olduğunu fark ediyorum. Bu seneki atölyede bir yandan 1700’lerin sonundan günümüze kadar Batı sanatının nasıl bir evrim geçirdiğini tarihsel arka plana oturtarak izlemeye, bir yandan da günümüzdeki ‘sanat’ kavramının zaman içerisinde nasıl inşa edildiğini görmeye çalıştık. Amacım bu sayede ekonomik çelişkilerin sonucu olarak ortaya çıkan farklı sanat bağlamları arasından ‘sanatın “yüksek”, herkesin yapamayacağı, deneyimleyemeyeceği dahası anlayamayacağı bir şey olduğu’ inancı şeklinde oluşan kültürel hegemonyayı kırmaktı. Sanat hepimizin anlayabileceği, yorumlayabileceği, kafa yorabileceği ve beğeni geliştirebileceği bir şey, bunun için sanatın tarihine ve atmosferine biraz tanışıklık, biraz da görme, duyma, okuma, tartışma, düşünme alışkanlığından fazlasının gerekmediğine inanıyorum. Atölyede de okuduğu okul, geldiği çevre fark etmeksizin büyük bir sanat üretme ve deneyimleme isteği, hatta açlığı gördüm. Gençliğin enerjisi ve potansiyeli o kadar büyük ki kampta biraz olsun imkanlar oluştuğunda neler ortaya çıkabileceğini tahmin etmek imkânsız. Zaten genel olarak kampın bana yıllardır gösterdiği şey pek çok insanın imkânsız diye düşündüğü kolektif bilincin, özgür tartışma ortamının, bilimi ve sanatı öğrenme ve üretme süreçlerinin aslında ne kadar kolay kurulabildiği ve zorlukları da olsa insana ne kadar keyif verdiği oldu. Kamp boyunca atölyeye katılan herkese çok teşekkür ederim, atölyede de atölye dışında da sohbet ettiğim herkesten çok şey öğrendim. Kampa daha gelmemiş olan tüm gençleri de bir sonraki kampta öğrenmeye, tartışmaya, üretmeye ve eğlenmeye davet ediyorum. Görüşmek üzere!
*17. Gençlik Yaz Kampı Sanat Okuma Atölyesi Yürütücüsü
Toprağı hepimizin eline değen fidan
Ulaş UÇAN*
Tiyatro Atölyesi
Gençlerin sanatta ortak üretime olan merakını ve özlemini kolektif bir bakış açısıyla ele alma fırsatını, 17. Gençlik Yaz Kampı içerisinde, Tiyatro Atölyesi ile sağlamış olduk. Elbette ortak üretim sadece Tiyatro Atölyesinde sağlanmadı. Kampımızda bulunan tüm atölyelerde gençlerin ortak üretime olan özverisini görme fırsatını bulmuş olduk. Peki; Tiyatro Atölyesinde ne yaptık?
Tiyatro atölyesinin ilk günü birbirimizle tanışıp, sıkı bir dostluk kurduk, özgürce fikir üretebilme ve buna bağlı olarak tartışabilmenin önemini kavradık. İlk dersimizde tiyatroda oyuncunun sahnede duygusu ile var olabileceğini öğrendik. Stanislavski tekniği ile doğal oyunculuk üzerine çalışmalarımıza devam ettik.
Bu oyunculuk tekniklerinin gençler açısından sadece tiyatro ya da atölye bağlamında değil sosyal yaşamda ve topluma karışan bireylerin hayatlarına bir faydasının olacağını kavradık. Bir haftalık bir atölye eğitimi ve oyunculuk dersi sonunda, kamp programına dahil olan tiyatro atölyesinin gösterisini planladık ve hazırladık. Atölyemizin son günü sahnedeydik ve bu gösteri hepimizin bildiği gibi kamp ortamında oldu. Aslında ortak üretim için çok uygun bir zemin zaten hazırdı. Dekorundan aksesuarına, fikrinden emeğine her bir oyun parçasını ortak emek ile, gençlerle birlikte yaptık. Kampa bu sene bir fidan da biz diktik. Toprağı hepimizin ellerine değerek hepimizin elleriyle sulandı. Bu fidan seneye biraz daha büyüyecek ve her sene daha da çok...
*17.Gençlik Yaz Kampı Tiyatro Atölyesi Yürütücüsü
Özgürlükten söz açılmışken*
Nar çiçeklerinin direnişiyle gökyüzü yankılanır her hücrede,
Daldaki kuş durmuş dinlemeye soluksuz,
Artık nefesini tutmama gerek yok,
Verdiğin nefes kadar özgürsün,
Aldığın nefes kadar tutsak,
Peki özgürlük müydü senin amacın?
Sonsuz mavilikler içinde,
Ama tek başına özgür olunmaz,
Örgütlülük özgürlüktür,
Ve direnmektir hep beraber fırtınaya,
Özgürlük,
Okyanusun ortasında kalmak mıdır?
Yaparsın istediğini belki,
Ama anlamaz balıklar dilinden,
Anlatabildiğimiz kadar varız,
Anlatabildiğimiz kadar özgürüz kendimizi,
Bir fidanın kayayı kırarak büyümesi gibi,
Halkın bir fidan için yeşermesi gibi,
Renkli yağmurlar yağdıracağız,
Ve bugünleri özgürleştireceğiz,
Daha güzel yarınlar için.
*17. Gençlik Yaz Kampı Edebiyat Atölyesi’nin hazırladığı şiir