Lise yıllarımı öğrenci adı altında işçi olarak geçirdim
Meslek lisesi mezunu Semanur Doğukan, ‘staj’ adı altında maruz kaldığı emek sömürüsünü yazdı.
Fotoğraf: Pixabay
Semanur DOĞUKAN
Mersin
Lise yılları birçok insanın en sevdiği ve büyüdüğünü hissettiği en güzel yıllarıdır. Ama benim için büyük bir kara delik. İki yılımı öğrenci adı altında bir işçi gibi geçirdiğimden dolayı o yılları hatırlamak beni biraz hüzünlendiriyor.
Bu söylediğim yanlış anlaşılmasın, işçi olmak kötü bir şey değil fakat öğrenci adı altında işçi olmak kimsenin istemeyeceği bir şey. Okuduğum Özel Şişecam Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Mersin OSB içindeydi. Normal meslek liselerinde 11. sınıfta staj yokken benim okuduğum lisede vardı.10. sınıfın bitmesine az bir zaman kala hocalarımız bizleri staj hakkında bilgilendirmeye başladılar ve bizlere staj yerleri ayarlayacaklarını, yeni dönemdestaj yeri olarak belirledikleri fabrikada çalışacağımızı söylediler. Okul tekrar başladığında bizi büyük sıkıntıların beklediğinden habersiz tatile başladık. Okul başladığında ise büyük yalanlarla karşı karşıya kalmıştık. Çünkü staj yerlerimizi ayarlamamış ve üstelik bizim konuşup halletmemiz gerektiğini söylemişlerdi. Biz henüz 17 yaşımızdaydık ve böyle bir tecrübemiz olmadığından hepimiz şaşkınca birbirimize bakıyorduk. OSB’de çalışmak için (sırf okula yakın diye) neredeyse birbirimize düşecektik.
Bunun yanı sıra diğer hafta staja başlamamız gerektiğini söylediklerinden daha ilk haftada bu işi halletmemiz gerekiyordu. Okula en yakın fabrikaya gidip görüştüğümüzde arkadaşlarımı alıp, beni almamışlardı. O yokuşta ve sıcakta “Beni almadılar, şimdi ne yapacağım?” diye ağlamaya başlamıştım. Arkadaşımın birini ikna edip “Kadınlar için uygun olmayan ama bana uygun görülmüş olan” bir işyerine gittim. Orada daha çok ağladım. Çünkü daha ilk andan kadınım diye orada çalışan erkeklerin pis ve şaşkın bakışlarına maruz kaldım. Hocamı arayıp “Burada çalışamam ben hocam” dediğimde ise, “Kendine işyeri bul o zaman Sema” tepkisiyle karşılaştım.
Ailem aracılığıyla dastaj yapacak bir işyeri bulamayacağımdan mecburen konuşmaya gittim. Daha ilk yılımın macerası böyleydi. 12. sınıfta bir torpil kullanarak bende OSB’de çalışmaya başladım. Çünkü bu işler böyle yürüyormuş. Bu sefer daha farklıydı. Evet, gerçekten farklıydı. Sabah 5’te kalkıp akşam 8’de evde oluyordum. Üstelik ben sınava hazırlanan bir öğrenciydim. Akşam gelir gelmez uyuyordum. Bir süre bu şekilde devam ederken dershaneye gittiğimi ve işyeriyle uyuşmadığını söyleyip daha erken çıkmaya başladım. Okul müdürümüz sağ olsun okul servislerini kullanmamızı yasakladığından belediye otobüsüyle stajdan çıkıp dershaneme gidiyordum. Daha maaşımı alamadan aileme de bu şekilde yük olmaya başladım.
Her şey o kadar yorucu ve üst üste geliyordu ki ne derste verimliydim, ne işte, ne de üniversiteye odaklıydım. Çok iyi hatırlıyorum o zamanları, her gün ağlıyordum, lanet ediyordum bu zaman geçsin, her şey bitsin diye. Staja gitmemezlik yapamazdık çünkü sınıfta bırakırlardı. Ders çalışmayı, üniversiteye hazırlanmayı zaten bırakamazdık. İki taraflı baskıyla o dönemler bu şekilde geçti. Bunları yaşadığımız sırada arkadaşlarımla bir başımızaydık. Ne öğretmenlerimiz ve idare bize yardımcı olmuşlardı ne de bize “iş öğreten patronlar.”