Tercih masasından geleceğe sorular
Özellikle iş imkanları açısından gelecekte daha popüler hale gelecek ve gençlerce çağa daha uygun bir gelişime açık olarak görülen bölümler tercih günlerinin ana odağını oluşturuyor.
Metin Berk SÜER
İstanbul Teknik Üniversitesi
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 20-28 Temmuz tarihleri arasında yapılan Tercih ve Tanıtım günleri geçen senelerden çok farklı sorular, çok farklı kaygıların tercih yapacak öğrencilerin kafasında yer ettiğini ve bunlara cevaplar bulmaya çalışan gençlerin katılımının yoğun olduğu bir süreç oldu.
Öğrenciler kafalarındaki sorulara cevap aramaya gelmiş olsalar da aileler de kendilerini tatmin edecek ve çocuklarının geleceğine ait kararlarda etkili olabilecek soruları ile ufak yönlendirmeler yaparak tanıtım günlerinde aktif bir rol oynuyorlar. Hatta bazen tercih yapacak bir gençten çok aileleri ikna etmek akademisyenler ve araştırma görevlileri açısından daha zor oluyor. Çünkü her ne kadar ekonomik krizin şartları derinleşmiş ve tercihler buna göre şekillenmiş olsa da hala öğrencilerin kafasında sosyal imkanlar ve mesleğini sevebileceği noktaları yakalamak önemli bir yer teşkil ediyor. Aileler açısından ise çocuklarının büyükşehirlerde, iyi okullarda, iyi olarak lanse edilen, iş garantili bir bölümlerde okumaları eskiye oranla çok daha önemli hale gelmiş durumda. Böyle olunca tercih günlerinde dahi olsa gençlerin kafasındaki fikirler ile sıralamalarının el verdiği ölçüde ailesi ile ortaklaşabileceği noktalarda tercih yapmaya çalışmalarına artık daha sık rastlıyoruz.
SORULAR ORTAKLAŞIYOR
Bu sene açıklanan sonuçlar ve okulların sıralamaları, kontenjanları ile birlikte İTÜ’de dikkati ilk olarak çeken durum bazı bölümlerin geçen senelere oranla düşen sıralamaları ve tercih edilme sıraları oluyor. Tanıtım günlerini 4 sene önceye sarıp bir daha oynatma imkanımız olsa masalarının önü çok daha dolu olabilecek bölümler bugünün şartları ile değerlendirilince gençlerin kafalarındaki kaygılar ile doğru orantılı şekilde ikinci veya üçüncü plana atılmış durumda. Gençlerin kafasında ise stantlara geldikten sonra hep aynı üç soru var ve geleceklerini şekillendirmek adına bu üç soruya en tatmin edici cevapları verebilen bölümleri tercih etmek onlar için bir anlamda zorunluluk haline gelmiş gibi: Mezun olduktan sonra iş imkanları, yurtdışı olanakları ve lisans eğitiminin kalitesi.
İŞ BULMA CENDERESİ
Özellikle iş imkanları açısından gelecekte daha popüler hale gelecek ve gençlerce çağa daha uygun bir gelişime açık olarak görülen bölümler tercih günlerinin ana odağını oluşturuyor. Geçmiş senelerde çokça tercih edilen İnşaat Mühendisliği gibi İTÜ’nün en köklü bölümlerinden birisi özellikle ekonomik kriz şartlarında inşaat sektörünün yaşadığı sorunlar ile doğru orantılı olarak bir geleceksizlik olarak görülüyor artık. Gençler kafalarındaki sorulara bir ölçüde ülke şartlarından kopamadan ama bir yandan da koparak cevap bulmaya çalışıyorlar. Örneğin gençlerin yüksek kazanç getirdiği haberleri ile birlikte tercih açısından yakın durdukları bir fakülte olan Denizcilik Fakültesi geçen haftalarda stajyer Mustafa Koç’un staj sırasında hayatını kaybetmesi* ve çok ağır çalışma, staj koşullarından dolayı tekrar tartışılan ve diğer bölümlere oranla daha az düşünülen bir bölüm haline gelmiş durumda. Makina Mühendisliği’nin artık mühendislikten bir adım daha öteye götürebilecek bölümler olarak görülen Endüstri ve İşletme Mühendisliği’ne feda edilen bir bölüm olarak masasının bu alanlara göre daha boş kalması dikkat çekiyor. Endüstri ve İşletme Mühendisiliği’ne olan ilgi bu sene başlamamakla birlikte gençler açısından yönetici pozisyonu ile özdeşleşebilen ve buna daha açık bölümler olarak görüldüklerinden sabahtan akşama kadar masası boş kalmayan bölümler oldu haliyle.
DEĞİŞEN KOŞULLAR TERCİHLERİ DEĞİŞTİRDİ
Fakat tercih günlerinde dikkati çeken ve geçen senelere oranla neredeyse tersine dönen bölüm ise Mimarlık. Evet senelerdir belki de İTÜ’de en çekici bölmlerden biri olan ve tercih masasının önünde büyük bir yoğunluk olan Mimarlık bölümünde bu sene gözle görülür bir sakinlik vardı. Standa gelenlerin soruları da aslında sakinliği açıklayabilecek ölçüdeydi. İnşaat sektöründe yaşanan tıkanmanın mimarlığın iş imkanlarını da olumsuz etkilemesinin bir yansıması olan bu durum, belki de daha önce pek duyulmamış sorular eşliğinde mimarinin tasarımcı yanıyla birlikte fakültede geçirilecek 4 senenin zorlayıcılığının buna değip değmeyeceği düşüncesi ile bütünleşmişti. Gençler 4 sene boyunca ekonomik açıdan fakülte için yapılacak harcamalardan haberdar olarak ekonomik kriz şartlarında bunun öğrenciliğe nasıl etkileri olacağı sorularını soruyorlardı. Fakültede geçirecekleri zamanla doğru orantılı olarak ceplerinden çıkacak ekonomik tutarın hayatlarını planlamalarına olacak etkisini şimdiden değerlendiriyorlardı. Diğer fakülte veya bölümlerde olmadığı kadar ekonomik harcama gerektiren Mimarlık Fakültesi’nin Şehir Ve Bölge Planlama, İç Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Endüstri Ürünleri Tasarımı gibi bölümleri artık ekonomik yanlarının daha çok düşünüldüğü bölümler halinde ve iş imkanları açısından mühendislik bölümlerinin bir adım gerisinde kalıyor. Örneğin tasarım ve kendini bu yönde ifade etmek isteyen fakat puanı mimarlığa yetmeyen ama mimarlık fakültesinin başka bölümlerine de yerleşebilecek gençlerin hem tasarım hem de mühendislik sıfatını kendilerine katabileceklerini düşündükleri Tekstil Mühendisliğine ilgisi epey fazlaydı. Ayrıca Tektsil Mühendisliğinin YÖK ile ortak şekilde sunduğu burs imkanları ekonomik açıdan masarafın çoğunu üstlenen ailelere de epey cazip gelen bir durum çıkarıyordu ortaya. Bu bursa göre tekstil, hazır giyim, deri ihracatçı birlikleri ve Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası ile YÖK arasında imzalanan protokolde, üniversite sınavında ilk 20 bine giren öğrenciler, tekstil mühendisliğini tercih etmeleri durumunda her ay net asgari ücret tutarında karşılıksız burs imkanından faydalanacak.**
YURTDIŞI ÇOK DAHA ÖN PLANDA
Öğrencilerin kafasındaki sorulardan biriyse bölümlerin yurtdışı imkanlarıydı. Öğrenciler tarafından yurtdışı imkanları hakkında sorulan sorular bu konunun gençlerin gözünde ciddi bir alternatif teşkil ettiğini gösteriyordu. Örneğin Erasmus veya farklı denklik programlarının yanında diplomanın yurtdışında ne kadar geçerli oldu ve mezun oladuktan sonra yüksek lisans veya doktora haricinde üniversitenin yurtdışında nasıl kolaylık sağlayabileceği gibi sorular çok daha fazla sorulan sorular oldu. Burada dikkat çeken nokta gençlerin akademide kalma ilgileri olmamasına rağmen mezun oldukları akademik kurumla bağları kesildiğinde bile üniversitenin onlara avantaj sağlayabilecek yurtdışı bağlantılarına sahip olmasıydı. Önceden çok daha az karşılaşılan ve kendini geliştirdiği takdirde yurtdışında başarlı olabileceğini öngören birçok öğrenci artık kendi çabasının yanında kendisine arka çıkacak bir akademik geçmiş de talep ediyordu. Ayrıca lisans eğitimi kalitesi ile birlikte fakülteler içerisinde veya fakülteler arası ÇAP, Yandal, Yatay Geçiş gibi olanakların daha önce hiç olmadığı kadar çok tartışıldığı bir tanıtım oldu bu sene. ÇAP’ın, mezun olmanın bir şartı veya puanının yeterli olmadığı bölüme, mesleğe geçişin önemli bir adımı olarak gençlerin üniversite tercihlerini etkilediği açıkça görülüyordu. Lisans eğitiminin kendileri ve gelecekleri için yeterli olmayacağını düşünen gençlerin, hedeflediklerinin gerçekleşmesi için kendilerini şimdiden belirli bir yoğunluğa hazırlayarak fakülteye gelmeyi kabullendiği gerçeği ortaya çıkmış oldu.
TERCİHLERİN ARDINDAN
Ekonomik kriz şartları ve içinden kurtulmak istedikleri gelecek kaygıları arasında gençlerin tercihleri gelecekleri için bugünlerini feda edecekleri amansız bir rekabet ortamı içerisinde şekilleniyor. Hangi eğitim kurumu olursa olsun, gençlerin gelecek kaygılarını dindirmek için onlara belki de asla kendiliğinden gerçekleşmeyecek hayaller sunan ama gençlerin artık bu hayallerin gerçekleşmesinin zorluğunun farkına bir kez daha vardıkları günlerden geçiyoruz. Bunun karşısında belki de sadece vaat edilen bir geleceği değil talepleri etrafında daha parlak, gerçekte gençlerin ulaşmak isteyeceği bir geleceği tartışmak şimdiden daha umut verici olacak.