06 Ağustos 2019 10:19

Hiroşima'nın 74. yılında nükleer santrallere karşı mücadele çağrısı

"Nükleer çözüm değil, tehdittir" diyen Nükleer Karşıtı Platform'un Ankara ve İzmir bileşenleri, Hiroşima'ya atom bombası atılmasının 74. yıl dönümünde açıklama yaptı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hiroşima'ya atom bomba atılmasının 74. yıl dönümünde Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Ankara'da basın açıklaması yaptı. Platformun İzmir bileşenleri ise yazılı açıklama yayımladı. Açıklamalarda, "Yarın çok geç olabilir. Nükleer çözüm değil, tehdittir" denildi.

Ankara'da Elektrik Mühendisleri Odası'nda (EMO) platform adına yapılan açıklamada konuşan Dr. Sinan Adıyaman, Mersin Akkuyu'da yapılması planlanan nükleer santrale de dikkat çekerek "Ağır ihmallerin olduğu belirtilen nükleer santral inşaatı hızla sürdürülmektedir. Nükleer santral teknolojisi pahalı, riskli, kirlidir. Enerji politikalarıyla ilgisi olmayan tamamıyla siyasi bir tercih olan nükleer santrallara ülkemiz mecbur değildir” dedi. Adıyaman, Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması'nın tüm ülkeler tarafından imzalanması gerektiğini söyleyerek hiçbir projenin yaşamın kendisinden daha önemli olmadığını söyledi.

ABD emperyalizminin Hiroşima’ya atom bombası atmasının yıl dönümü olan 6 Ağustos tarihinde Nükleer Karşıtı Platform (NKP) bileşenleri, nükleer silahlanma ve nükleer santrallere karşı  mücadele etme çağırısı yaptı. Sinan Adıyaman, İkinci Dünya Savaşı'nda  Hiroşima’ya yapılan atom bombası saldırısında 140 bin kişi, 3 gün sonra Nagazaki’ye yönelik saldırıda da 80 bin kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı, insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak tanımladı.

"NÜKLEER BOMBALAR GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN ZARARLAR VERDİ"

Radyoaktiviteye maruz kalan on binlerce insanın ise “hibakuşalar” olarak ömürlerini çeşitli sağlık sorunları ve bunlara eşlik eden toplumsal dışlanmayla geçirmek zorunda kaldıklarının ifade eden Adıyaman, “Yüz binlerce kişinin ölmesine, yüz binlerce kişinin yaralanmasına, yine gelecek kuşaklara aktarılacak biçimde ileri yaşlarda görülen kanser hastalıklarına yol açmıştır. Bombaların atıldığı bölge geri dönüşü olmayan biçimde zarar görmüştür. Çok büyük yıkımlara neden olan nükleer silahlanma tutkusu, yaşanan onca yıkıma rağmen bugün halen hız kesmeden devam etmektedir. Canlılara zarar veren ama binaları fabrikaları yıkmayan nötron bombası geliştirilmiş, üretilen atom bombaları ve nükleer silahlar dünyanın dört bir yanına insanları hedef alacak biçimde yerleştirilmiştir” diye konuştu.

Nükleer silahların emperyalistler tarafından birbirlerine ve tüm dünya ülkelerine baskı aracı olarak kullanıldığına değinen Adıyaman, Türkiye'de varlığından kazara haberdar oldukları nükleer santrallerin olduğuna dikkat çekti. Nükleer silah üretiminin ise bir yarışmaya döndüğünü ifade eden Adıyaman, “1987 yılında ABD ve SSCB arasında yapılan orta menzilli nükleer ve konvansiyonel füzelerin ortadan kaldırılması anlaşması (INF) ile durdurulmuştu. Bu yıl önce ABD’nin ardından Rusya’nın INF’den çekilmesi ve ABD’nin yeniden nükleer füze üretmeye başlayacağını ilan etmesi hepimizi endişelendirmektedir. Dünya yeniden bir nükleer savaşta ya da bu füzelerin üretimi sırasında yaşanabilecek kazada büyük yıkımlar ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır” dedi.

"NÜKLEER SANTRAL TEKNOLOJİSİ PAHALI, RİSKLİ, KİRLİDİR"

Nükleer silahları ortadan kaldırmak yerine nükleer silah sahibi olarak eşitlenme ya da güvenlik oluşturma tercihlerinin tüm dünyaya yayıldığını ve bu çılgınlığa son verilmesi gerektiğini söyleyen Adıyaman, “2017 yılında Bi̇rleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda kabul edilen Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması, üye ülke parlamentoları tarafından da derhal imzalanarak nükleer savaş tehlikesine son verilmelidir. “Nükleer silah avcılığına” da soyunan emperyalist devletlerin yıllar önce Irak, günümüzde ise İran’a yönelik politikaları sonucu, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Ortadoğu’da sıcak savaşlar hiç bitmemektedir. Bu savaşlarda seyreltilmiş uranyum içeren bombaların kullanıldığı iddiaları ise hiç soruşturulmamakta ve genellikle inkar edilmektedir. Seyreltilmiş nükleer madde içeren silahların etki ettiği insanlarda yarattığı ani ve ileri dönem etkileri ise ne yazık ki bilinmemektedir, araştırılamamaktadır” diye konuştu.

Türkiye'nin de nükleer silah çılgınlığına kapıldığını ve topluma dayatıldığını belirten Adıyaman, “Bugüne kadar Çernobil ve Fukuşima’da yaşanan felaketler nükleer santrallerin radyasyon yayması bakımından nükleer silahlarla benzer sonuçlara neden olarak tehlike boyutunu tüm açıklığıyla gözler önüne sermişken nükleer santral kurulması ısrarını anlamak mümkün değildir. Nükleer santral teknolojisi pahalı, riskli, kirlidir. Türkiye’nin bugün enerji açığı olmadığı gibi tam tersine arz fazlası sorunu vardır. Dolayısıyla enerji politikalarıyla ilgisi olmayan tamamıyla siyasi bir tercih olan nükleer santrallara ülkemiz mecbur değildir. Enerji açığımız olsa dahi nükleer santrallar büyük riskler barındırdıkları için bir alternatif olarak görülemez. Dünya nükleer santrallerden uzaklaşırken, Türkiye’de geleceğimizi tehlikeye sürükleyecek bir nükleer santral macerasına girilmesi kabul edilemez” dedi.

AKKUYU'DA RUSYA MENŞEİLİ FİRMA AĞIR İHMALLERLE SANTRAL İNŞAATINA DEVAM EDİYOR

Mersin Akkuyu'da Rusya menşeili Rosatom firması tarafından yapılan santrale de dikkat çeken Adıyaman, “Ağır ihmallerin olduğu belirtilen nükleer santral inşaatı hızla sürdürülmektedir. İnşaatın temelinde çatlaklar oluştuğu, uygun olmayan zeminin deniz suyuyla dolduğu, Rusya’da soğuk hava şartlarına göre projelendirilen çalışmanın, Mersin gibi sıcak bir bölgeye uygun şekilde optimize edilmediği iddia edilmektedir” diyerek EMO'nun çatlaklar ile ilgili bilgi istemek için iki kez yazdığı yazıya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın da yanıt vermemesine değindi.

Akkuyu'daki santralin 2023’e yetiştirilmesi için iktidarın bilimsel verileri, mühendislik ilkelerini ve saha gerçeklerini göz ardı ettiğini söyleyen Adıyaman, “Unutulmamalıdır ki nükleer santrallerin en büyük risklerinden biri atık problemidir. Radyoaktif atık için kesin, bilinen, uygun ve kabul edilebilir bir arıtma yöntemi yoktur. Dünya üzerinde hiçbir yerde nihai depolama tesisi yapılamamıştır” dedi.

Hiçbir projenin yaşamın kendisinden daha önemli olmadığını söyleyen Adıyaman, “Akkuyu Nükleer Santralı inşaatı derhal durdurulmalı, kamuoyunda büyük endişelere yol açan iddialara karşılık derhal detaylı bir çalışma başlatılmalı ve Akkuyu’ya teknik inceleme heyeti kabul edilmelidir. Tüm dünyaya, meclise ve hükümete sesleniyoruz; insan eliyle yaratılan ölümleri durdurmak elimizde. Nükleer silah geliştirmeye son verilsin. Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması tüm ülkelerce onaylansın” diye konuştu. (Ankara/EVRENSEL)


GAZİEMİR'DEKİ NÜKLEER ATIKLARA DİKKAT ÇEKİLDİ

Nükleer Karşıtı Platform İzmir Bileşenleri de yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, "Nükleer santral atıklarının bertarafına ilişkin bir yöntemin bulunmadığı günümüz teknolojisinde, "mutfak tüpünden daha az tehlikeli" söylemleri ile gayrı ciddi yürütülen süreçler; Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında oluşan çatlak ve inşaat çalışmalarında görev yapan personelin basına yansıyan ‘apartman inşaatı bile daha ciddi yapılıyor’ söylemleri, içinde bulunduğumuz tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermektedir" denildi.

Ülkenin kontrolsüzce nükleer felaket macerasına sürüklendiği belirtilen açıklamada, Gaziemir’deki Kurşun fabrikasına dikkat çekildi. "Gaziemir'de 1940`lı yıllarda kurulan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası sahasında, 2007 yılında tespit edilen nükleer atıklarla ilgili olarak 6 yıl önce tarihin en büyük çevre cezası kesilmiştir. 2019 yılına geldiğimizde, 12 yıllık bu süreçte İzmir halkı nükleer atıklarla birlikte yaşamaya devam ediyor. Bu cezanın tahsil edildiğine dair bir açıklama da yapılmamıştır" şeklinde ifade edilen açıklamada platform bileşenleri, atıkların tespitinden itibaren sağlıklı temizlenme yapılmadığını ve ülkeye girişi, ticareti yasak olan nükleer atıkların hangi yollarla ülkeye girdiğine ilişkin de inceleme yapılmadığını söyledi.

"YAŞAMLARIMIZ HİÇE SAYILIYOR"

"Nükleer santraller ile ilgili süreçleri hızlı bir şekilde işleten, nükleer santralleri mutfak tüpünden daha az tehlikeli gören, ÇED süreçlerine halkın katılımını engelleyen yönetimlerin. Gaziemir`deki atıklarla ilgili süreçte gösterdikleri tutum, ülkemizde ve kentimizde yaşamlarımızın nasıl hiçe sayıldığının önemli bir göstergesidir” diyen NKP, bu zamana kadar kamuoyuna bilgilendirme yapılmadığının da altını çizdi.  12 yılda İzmir`in ortasında bulunan nükleer atıkların temizlenmesine yönelik hiçbir ciddi çalışma yapılmadığını belirten NKP, “İzmir`deki nükleer atıkları 12 yıldır çözemeyen yetkililer, nükleer santrallerin geri dönüşü olmayan risklerini nasıl yöneteceklerdir?" diye sordu.

"NÜKLEERE İNAT YAŞASIN HAYAT"

Yapılan açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi: "Nükleer Karşıtı Platform İzmir Bileşenleri olarak; yaşam mücadelemizde nükleer silahlar, teknoloji ve santraller ile ilgili her türlü çalışmanın karşısında olacağımızı, yaşamı savunacağımızı vurgulayarak, İzmirlileri, tüm halkımızı bu çok ciddi tehlikeye karşı mücadeleye çağırıyoruz. Ülkemizin nükleer bir faciaya sürüklenme olasılığına karşı da var gücümüzle mücadele edeceğimizi vurgulamak isteriz. Nükleere inat, yaşasın hayat!” (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

ABD gündemi: Demokrat Partide sular ısınıyor, göç politikasına tepkiler artıyor

SONRAKİ HABER

Aydın’da JES ihalesine katılan olmadı ama tehlike geçmiş değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa