06 Ağustos 2019 12:59

HDP’li Murat Çepni: Madencilik ruhsatı verilirken iklim krizi önemseniyor mu?

HDP Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Murat Çepni, hızla artan madencilik sektörünün ekolojik dengeye verdiği zararları Meclis gündemine taşıdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Birleşmiş Milletler’in (BM) Küresel Kaynaklara Bakış 2019 adlı araştırmasına göre, dünya genelinde karbon emisyonlarının yarısının maden ve fosil yakıt, ham maddelerinin yerin altından çıkarılma faaliyetinden kaynaklanıyor. Buna göre sondajlar, açılan kuyular, çıkarılan maddelerin işlenmesi, sevkiyatı ve atıklarının neden olduğu sorunlar açısından sistemik reformların yapılması iklim krizi açısından elzem.

Türkiye’de son yıllarda hızla artan madencilik sektörünün ekolojik dengeye verdiği zararlar, Fatsa, Artvin altın-gümüş madeni projeleriyle görüldü. Binlerce ağacın kesildiği, siyanürle altın aranacak Kaz Dağları’nın yanı sıra Kütahya Murat Dağı, Bergama, Manisa, Uşak, Gümüşhane, Eskişehir ve Erzincan vb. yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri sonucunda sadece Türkiye’de bulunan binlerce endemik bitki türü, ormanlar yok oluyor, sular, tarım alanları zehirleniyor, iklim değişikliğine bağlı telafisi imkansız zararlara neden olan sel, deprem gibi afetler meydana geliyor. HDP Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Çepni, konuyu bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı.

“Dünya ciddi boyutta iklim değişikliği tehdidi altındadır ve iklim değişikliğine karşı küresel tepkiler çözüm önerileri gün geçtikçe güçlendirilmekte, yoksulluğun azaltılması ve doğanın korunması için çalışmalar yapılmaktadır” denilen önergede cevaplanması için şu sorular soruldu:

  1. Küresel ısınma ve iklim krizleri tüm dünyada kabul edilen tartışmasız bir gerçektir. Gerekli önlemler alınmazsa iklim değişikliğinin telafi edilemez çok ağır etkileri olacaktır. Maden faaliyetlerinin bulunduğu alanlar, toprak, hava, su varlıklarının kirletildiği, çevresel felaketlerin yaşandığı alanlardır. İklim krizi konusunda, hükümetinizin madencilik faaliyetleri ile iklim krizleri ilişkisi için yaptığı bir çalışma var mıdır? Sadece altın madenciliğinde değil kömür, gümüş vs. her tür madencilikte ruhsat verilirken iklim krizi göz önünde bulunduruluyor mu? 
  2. Madencilik çok yoğun enerji kullanılmasını gerektiren, karbon salınımına neden olduğu için iklim krizini derinleştiren, kullanılan zehirli kimyasallar nedeniyle çok değerli olan su varlıklarını zehirleyen bir sektördür. Bunca zararına rağmen Türkiye genelinde neden yeni maden sahalarına izin verilmektedir? Hükümetiniz yeni madencilik faaliyetlerini durdurmak için bir çalışma yapacak mıdır?
  3. Gündemde olan Kaz Dağları, Munzur, Cerattepe, Uşak vs. yerlerdeki maden faaliyetlerinin ormanlara verdiği zararlar iklim krizi açısından plan hazırlanmış mıdır?
  4. Anayasanın 56. maddesi ile güvence altına alınan sağlıklı çevrede yaşama hakkını vatandaşlara sağlamak için madencilik faaliyetleri gösterilen yerlerin çevreye vereceği zararlar saptanmış mıdır? Bütün maden sahaları için Çevresel Etki Değerlendirme Raporu istenmiş midir? Kaç projeye ÇED olumsuz raporu verilmiştir? ÇED olumsuz raporu verildiği halde faaliyetlerine devam eden firmalar var mıdır?
  5. Türkiye’de, yaşanan olumsuz gelişmelerin önlenmesi, meydana gelen zararların telafisi ve gelecek nesillere temiz bir çevre bırakılması için iklim krizine neden olan madencilik faaliyetlerinde düzenlemeler yapmak için belediyeler, ilgili meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapılacak mıdır?
  6. İklim değişikliği politikalarının katılımcı, demokratik ve şeffaf şekilde hayata geçirilmesi için çaba harcanmalıdır. Türkiye’de hangi bölgelerde iklim krizi eylem planı hazırlanmıştır? Hangi bölgelerde hazırlanacaktır?
  7. 3213 Sayılı Maden Kanunu’na göre 2003-2019 Ağustos ayı arasında nerelerde kaç maden ruhsatı verilmiştir? Aktif olarak faaliyet gösteren kaç firma vardır? Bu firmaların kaçı yabancı kökenlidir?
  8. İç Yer Değiştirme Merkezi ve Norveç Mülteci Konseyi'nin yayınladığı rapora göre, 2018'de 144 ülkeden 17.2 milyon insan doğal felaketler nedeniyle iç yer değiştirme gerçekleştirmiştir. Küresel çapta hissedilen iklim krizi nedeniyle 2018 iç göçün en fazla ve yoğun olduğu yıl olmuştur. Türkiye’de iklim krizinin neden olduğu iç göçle ilgili Hükümetinizin yaptığı bir çalışma var mıdır? Kaç kişi, hangi bölgelerden 2003-2019 Ağustos tarihleri arasında iç göç yaşamıştır?
  9. Türkiye, iklim krizi gerçeği yaşamasına rağmen, Paris İklim Antlaşmasını onaylamayan 18 ülkeden biridir. Anlaşmayı onaylamamasının gerekçesi nedir? Anlaşmada yer alan taahhütleri yerine getirmek için gerekli şartlar mevcut mudur?
  10. Madencilik faaliyetleri nedeniyle tekrardan hangi alanlar ağaçlandırılmıştır? Kaç ağaç dikilmiştir? Ağaçlandırma işini ilgili firmalar mı yapmıştır?

İKLİM KRİZİNDE SON DURUM NE?

Dünya Meteoroloji Örgütünün 2018 Küresel İklim Raporunda, “İklim değişikliği ile ilgili bir şeyler yapabilecek son jenerasyonuz” uyarısı yapılmıştı. Örgütün Başkanı Petteri Taalas, “Sera etkisi yapan gazların yoğunluğu yine rekor seviyelere ulaştı ve eğer bu trend devam ederse yüz yılın sonuna kadar sıcaklıklar 3 ila 5 derece artabilir” dedi. Raporda özellikle kuzey kutbu ve Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Avrupa ve Ortadoğu’da en yüksek ısı artışların yaşandığı belirtildi.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresine göre tüm dünyada ortalama sıcaklık 16,4 dereceye ulaştı. Sıcaklık artışı özellikle Avrupa, Rusya, Kanada ve Güney Amerika’nın bazı bölgelerinde kayda değer düzeydeydi. Önümüzdeki günlerde ABD’de on milyonlarca insanın aşırı sıcaklıktan etkileneceği ve sıcaklıkların 43,3 dereceye ulaşması beklendiği duyuruldu.

Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) da temmuz başında bir rapor açıklamış, iklim krizi nedeniyle artacak sıcakların 80 milyon istihdama mal olacağı uyarısı yapmıştı. 940 milyon kişinin çalıştığı tarım sektörünün en çok etkileneceğine dikkat çekilen rapora göre, 2030 yılına kadar azalacak çalışma saatlerinin yaklaşık yüzde 60’ının bu sektörde olacağı, inşaat sektöründeki kaybın ise yüzde 19’u bulacağı belirtiliyor. Etkilerin dünya çapında bölgelere göre değişeceği ifade edilen raporda en çok Güney Asya ve Batı Afrika ülkelerinin bu durumdan etkileneceği kaydedildi.

ILO Araştırma Departmanı Birim Şefi Catherine Saget de tehlikelere dikkat çekerek, “Küresel ısınmaya bağlı olarak yağmur yağışlarında düzensizlikler yaşanacak, deniz seviyesi yükselecek, biyoçeşitlilik azalacak. Ama altını çizmek gerekirse ısınma sonucu ortaya çıkan ısı stresinin büyük ekonomik maliyetlerinin olmasının yanı sıra bu durum düşük ve yüksek gelirli ülkeler arasında eşitsizliğin daha da artmasına neden olacak” demişti.

İsveç merkezli İç Yer Değiştirme Merkezinin (IDCM) Temmuz ayında yayımladığı rapora göre de 2018’de 28 milyon insan iç göç gerçekleştirmek zorunda kaldı. Bu göçlerin yüzde 61’i iklim krizi ve doğal afetler nedeni ile gerçekleşti.

Önümüzdeki 30 yıl içinde beklenen deniz seviyesinin yükselmesi, kuraklık, sel ve taşkınlar gibi nedenlerden 200 milyon insanın da göç etmek zorunda kalacağı öngörülüyor. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Sinop'ta orman yangını

SONRAKİ HABER

Gençlerden YKS tepkisi: Emek verdim karşılığını alamadım!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa