Doç.Dr. Ceren Ergenç: Keşmir kararı, bölgeye kimliksel ve iktisadi darbe vuracak
Akademisyen Ceren Ergenç ile Hindistan'ın Keşmir’in statüsünü kaldırma kararını değerlendirdi: “Keşmir’in özerkliğinin kaldırılması bölgeye kimliksel ve iktisadi olarak büyük darbe vuracağı kesin."
Doç. Dr. Ceren Ergenç
Fotoğraf: Evrensel
Elif GÖRGÜ
İstanbul
Hindistan, Pakistan ve Çin arasında üçe bölünmüş bir bölge olan Keşmir’in, Hindistan tarafında kalan ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan kısmı "Cammu Keşmir”in özel statüsü Hindistan hükümeti tarafından kaldırılıyor. Karar, Pakistan tarafından tepkiyle karşılanırken İnternet, sabit ve mobil telefon hatlarının kesildiği Keşmir’den sağlıklı haber alınamaması endişe yaratıyor.
Gazetemize konuşan Liverpool Üniversitesi Suzhou Kampusu Çin Çalışmaları Bölümünden Doç. Dr. Ceren Ergenç, bölgenin tarihsel süreçlerini de hatırlatarak bugünkü süreci yorumladı.
“Keşmir’in özerkliğinin kaldırılması bölgeye kimliksel ve iktisadi olarak büyük darbe vuracağı kesin. Nitekim, ağır güvenlik önlemlerine rağmen bölgeden çatışma haberleri geliyor” diyen Ergenç, buna rağmen bölgedeki büyük güçlerin şu anda bölgesel düzeyde bir sıcak çatışmayı iktisadi ve askeri olarak desteklemeyeceklerini belirtti.
KEŞMİR’İN STATÜSÜ NASIL OLUŞTU?
Keşmir’in özel statüsünün Hindistan tarafından değiştirilmek istenmesi Pakistan tarafından tepki ile karşılandı. Hatırlatma ile başlarsak, neydi Keşmir’in statüsü ve kısaca hangi siyasi/tarihsel süreçler sonucu bu statü verilmişti?
“Cammu ve Keşmir” özerk bölgesinin statüsünün Hindistan’ın diğer eyaletleriyle aynı statüde olacak şekilde değiştirilmesi ve Ladakh bolgesinin federal sistemde temsiliyeti olmayacak yeni bir idari bölge haline gelmesi, hem Hindistan içindeki muhalifler hem de ülkenin Pakistan ve Çin gibi komşuları tarafından tepkiyle karşılandı.
İngiliz sömürge devleti 2. Dünya Savaşı sonrası Güney Asya’dan çekilirken eski sömürge bölgeleri ve bağımsız kalmış prenslikleri Hindistan ve Pakistan olarak iki ulus-devlet olarak düzenlenmişti. Cammu ve Keşmir bölgesinin yöneticilerine de hangi tarafa katılmak istediğine karar verme hakkı tanınmıştı. Hindu olan yöneticiler (maharaja) 1947’de Hindistan’a katılmaya karar verdi ama bölgenin çoğunluğu Müslüman’dı ve bu karara tepki gösterdi. Pakistan bu desteğe dayanarak Keşmir bölgesinin bir kısmını işgal etti, daha sonra Müslüman ve Tibet Budistlerinin ağırlıklı olduğu bir kısmı Çin kontrolüne geçirdi. Böylece tarihi Keşmir bölgesi Hindistan’ın özerk bir eyaleti olan “Cammu ve Keşmir”; Pakistan’ın filli kontrolünde olan “Azad Cammu ve Keşmir” ve Çin’in fiili kontrolünde olan “Aksai Chin” bölgelerine bölündü.
İki taraf da diğerinin işgalci olduğunu iddia etse de 1972 Simla Anlaşmasından beri kontrol çizgisi fiili sınır görevini görmektedir ve taraflar arasında ateşkes ilan edilmiştir. Hindistan ve Pakistan arasında 1947’de, 1962-65 yılları arasında ve 1971 yılında Keşmir bölgesi yüzünden sıcak çatışmalar yaşandı ve Çin’in müdahalesiyle statüko korundu. 1998’de iki ülke de nükleer silah kapasitesi geliştirince bu durum bölgesel bir soğuk savaş halini aldı.
Bu son aşamalarda durağanlasmış gibi gözüken hikayede en büyük değişiklik Soğuk Savaş’ın bitimiyle Pakistan destekli Keşmirli Müslüman gerillaların bölgenin bağımsızlığı için Hindistan devletine karşı iç savaş başlatması oldu. 1980’lerde ulus devletin neoliberal dönüşümü ve kimlik politikalarının merkezileşmesiyle Keşmir halkının çoğunun aidiyeti 1960’lar ve 1970’ler boyunca kalkınmacı bir devlet olan Hindistan’dan dinsel yakınlıkları olan Pakistan’a kaydı. 2000’lerde Güney Asya merkezli uluslararası İslami köktendincilik Keşmir’deki bağımsızlık hareketini ideolojik olarak etkisi altına aldı. Buna karşılık, Hindistan, devletin kuruluş ilkeleri arasında olan çoğulculuğun içini boşaltacak ve en temel insan haklarını ihlal edecek şekilde güvenlikçi politikalar uyguladı.
HİNDİSTAN’IN ADIMI NE ANLAMA GELİYOR?
Hindistan nasıl bir değişiklik öngörüyor ve bu değişiklik bölgesel siyasi gelişmeler açısından ne anlam ifade edecek?
Bu hafta, Modi hükümeti Anayasa’nın 370. Maddesini bir KHK ile iptal etti. Böylece “Cammu ve Keşmir” bölgesi kendi bayrağı ve anayasasına sahip olma hakkını kaybetti. Ayrıca 370. Maddenin bir alt maddesi olan ve Keşmir’e yeni göç etmiş olanların ve bölgede kalıcı yaşamayanların toprak edinmesini yasaklayan 35A maddesinin iptal edilmesi de gündemde.
Bu iki değişiklikle Keşmir, ancak Hindistan’ın diğer eyaletleri kadar siyasi temsiliyete sahip olacak ve federal ekonomik ve sosyal politikalara tabii olacak. Mülkiyet kanununun değişmesiyle bölgeye Hindu göç akışı olacağı ve bölgenin demografik yapısının değişeceğinden korkuluyor. Bunu Pakistan ve Keşmirliler bir asimilasyon politikası olarak yorumluyor.
Kanımca, bu kararın bir kimlik politikası olmanın yanı sıra, ekonomi-politik bir boyutu da var. Keşmir topraklarının mülkiyet serbestisi bugüne kadar ekonomisi ağırlıklı olarak turizme dayanan bölgede kentleşmenin finansallaşmasına yol açabilir. Modi’nin mayısta kazandığı seçimin vaatleri arasında büyüklüğüne rağmen karşılaştırılabileceği diğer ülkeler kadar kentleşmemiş olan Hindistan için yeni bir kentlileşme hamlesi vardı. Çok geçmeden Keşmir’le ilgili 35A maddesinin iptal edilmesiyle Modi hükümetinin, inşaat sektörüne rant elde edebileceği yeni bir bölge sunarak yaklaşmakta olan finansal krizi ertelemeyi planladığını düşünüyorum.
AAP (Aam Aadmi Partisi) gibi aslında özgürlükçü ve siyaseten Modi’nin partisi Hindu milliyetçisi BJP’nin karşısında yer alan partilerin dahi 370. Maddenin iptalini desteklemesi bu şekilde açıklanabilir. Kararı destekleyen muhalif partilerin milliyetçi olmayanları açıklamalarında ülkenin barışçıl kalkınmasına vurgu yapıyor.
Bu vesileyle, karara şiddetle karşı çıkanların Hindistan’ın kurucu partisi Kongre Partisi ve azınlık hakları savunucusu aktivistler ile özgürlükçü aydınlar olduğunu söyleyelim. Kongre Partisi, Keşmir’in özerk statüsünün kaldırılmasının Hindistan’ın kurucu prensibi olan çoğulculuğa darbe vuracağını söylüyor. İnsan hakları savunucuları, Hindistan devl eti ve ordusunun bundan sonra Keşmir’deki eylemlerinin kontrol edilemeyeceğinden korkuyor. Hindistan’ın karar açıklanmadan bir hafta öncesinden başlayarak Keşmir’de sokağa çıkma yasağı ilan etmesi, yerel liderleri sebepsiz gözaltına alması, internet ve telefon hatlarını kesmesi bu korkuları haklı çıkarır nitelikte.
ABD VE ÇİN’İN YAKLAŞIMI NE?
Özellikle ABD’nin Rusya ve Çin karşısında kendi siyasi/ekonomik hakimiyetini yeniden yapılandırmak için Kuzey Kore’den Güney Pasifik’e, Basra Körfezi'nden Latin Amerika’ya birçok bölgeye çeşitli biçimlerde müdahalelerinin olduğu bir sürecin içinde Hindistan-Pakistan ilişkileri nasıl bir yer tutuyor?
ABD, geleneksel olarak Güney Asya’nın iki rakip gücü arasında Hindistan’ın yakın müttefiki. Buna karşılık, Pakistan’ın yakın müttefiki olan büyük güç ise Çin. Ancak Trump başkanlığı, Amerikan ordularını Afganistan’dan nihai olarak ve bütünüyle çekme gayesiyle Pakistan’ın İmrah Khan yönetimindeki yeni hükümetiyle yakın ilişkiler kurma yoluna gitti. Hindistan’ın 370. madde kararından birkaç hafta önce Trump İmran Khan’a Keşmir meselesini çözmek için ara buluculuk teklif etti. Bu, Pakistan’ın Keşmir meselesindeki duruşuna uyuyor, çünkü Hindistan bunun bir iç işleri meselesi olduğunu savunurken Pakistan meselenin uluslararası hukukla çözülmesi gerektiğini iddia ediyor ve uluslararası örgütleri ara buluculuğa davet ediyor.
Nitekim, Pakistan, Hindistan’ın 370. madde kararından sonra BM Güvenlik Konseyine başvuracağını ilan etti. Türkiye ve Malezya gibi müttefik ülkeler Pakistan’ın bu kararını destekledi. Uluslararası hukuk süreci başlamadan önce Hindistan’daki muhalifler karar KHK’yle alındığı için Anayasa Mahkemesinde iptal ettirmeye çalışabilir ve Çin normalde uluslararası örgütlerin ara buluculuğuna başvurmayan bir büyük güç olduğu için mesele BM’ye gelmeden çözmeye çalışılabilir.
ABD, 370. madde kararına temkinli yaklaştı. Bir yandan hemen insan hakları ihlallerine karşı uyarmakla birlikte meselenin Hindistan’ın iç işleri olduğunu ifade etti. Bunda, her ne kadar Pakistan’ı Afganistan’daki Taliban faaliyetlerini kontrol etme konusunda yanına çekmek istese de Hindistan gibi tarihsel bir müttefikini özellikle Indo-Pasifik bölgesel inisiyatifini pazarlamaya çalıştığı bugünlerde kaybetmek istememesi rol oynuyor gibi görünüyor.
Indo-Pasifik bölgeselleşmesi Çin’in yükselişi karşısında Obama’nın Asya Hamlesi başarısız olduktan sonra ABD’nin Çin’i Doğu Asya bölgesinde izole etmek için geliştirdiği yeni bir bölgeselleşme. Çin’in diplomatik normalleşmeden sonra merkezine yerleştiği Asya-Pasifik bölgesinden ziyade odağı Güney Asya’daki Hindistan ve Endonezya gibi büyük devletlere ve Pasifik’teki Japonya ve Avustralya gibi orta ölçekteki gelişmiş ülkelere kaydırmaya çalışan bir hamle.
BÜYÜK GÜÇLER BİR ÇATIŞMAYI DESTEKLEMEYECEKTİR
Bölgesel bir çatışma senaryosu öngörüyor musunuz? Ya da nasıl senaryolar gündeme gelebilir bu süreçte?
370. maddenin iptali henüz çok yeni ve az önce açıkladığım gibi ilgili aktörler tepkilerini henüz ortaya koyuyorlar. Keşmir’in özerkliğinin kaldırılması bölgeye kimliksel ve iktisadi olarak büyük darbe vuracağı kesin. Nitekim, ağır güvenlik önlemlerine rağmen bölgeden çatışma haberleri geliyor. Fakat, bölgedeki büyük güçlerin şu anda bölgesel düzeyde bir sıcak çatışmayı iktisadi ve askeri olarak destekleyebilecek durumları yok. Örneğin, bir yandan Hong Kong’la ve ABD’yle uğraşmakta olan bir Çin, halihazırda sert güvenlik tedbirleri altındaki Xinjiang bölgesine komşu bir sıcak çatışmayı şu aşamada desteklemeyecektir. Yakın gelecekte, devletler arası diplomatik manevralar ve gerilla çatışmaları öngörebiliriz.
EN ÇOK KEŞMİR HALKI ZARAR GÖRECEK
Belki en az konuşulan mesele Keşmir halkının ihtiyaçları... Keşmir halkı bu gerilimlerden nasıl etkileniyor ve neye ihtiyacı var?
Bu süreçten en çok Keşmir halkı zarar görecek. 1989’da beri süregelen iç savaşta çok insanı ve iktisadi kayıplar veren Keşmirliler önümüzdeki günlerde kendilerini benzer bir sürecin beklediğinden korkuyorlar. Bölgenin özerk statüsü kalkıp yerel olmayanlara da mülk edinme hakkı verilince, Keşmir'in Hindistan'ın diğer bölgelerinden Hindu göçü alacağı, bunun da bölgenin kültürel dokusunu bozmanın yanısıra, eyalet hükümeti de Hindulardan oluşacağı için istihdamda Hindu nüfusa öncelik verilmesiyle iktisadi ve toplumsal bir ayrımcılığı başlatacağından endişeleniyorlar. Tabi biz bu bilgiyi Keşmir dışında yaşayan ve çaresizce bölgedeki ailelerine ulaşmaya çalışan Keşmirlilerden alıyoruz çünkü anayasa değişikliğinden beri Keşmir’den sağlıklı haber alınamıyor.